Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Anlaşmalı boşanmalar ve haksız aylık PDF Yazdır e-Posta
07 Şubat 2010

I- GİRİŞ

Anlaşmalı boşanma eşlerin evliliklerinin en az 1 yıl sürmesi eşlerin birbirlerinin davalarını kabul etmesi ve hâkimin tarafları dinleyerek iradelerini serbestçe açıkladıklarına kanaat getirmesi sonucu oluşan bir hukuki işlemdir. Bütün bu şartların oluşması durumunda hâkim boşanmaya karar vermektedir.

II- KIZ ÇOCUKLARI AÇISINDAN SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ

Bilindiği gibi 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle 01.10.2008 tarihinden itibaren mülga olmuştur. 506 sayılı Yasa’nın 68. maddesinde ölen sigortalının gerekli şartları sağlamış olması halinde eş ve çocuklarına aylık bağlanması hükmü düzenlenmiş olup, buna göre “yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına” emekli olmuş veya emekliliğe hak kazanmış olan vefat eden babasından veya eşinden dolayı aylık bağlanabilmektedir. Aynı şekilde 01.10.2008 tarihinde yürürlülüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın 34. maddesinde “yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının” da babasının veya eşinin vefatı durumunda dul ve yetim aylığı alabileceği belirtilmektedir. Bütün bunlardan anlaşıldığı üzere Sosyal Güvenlik sistemimiz kız çocuklarını devletin koruması altında tutma ve onların sosyal hayatın içerisinde yaşayacakları olumsuzlukları azaltma yönünde gerekli düzenlemeyi yapmıştır.

III- HAKSIZ DUL VE YETİM AYLIĞI NASIL ALINIR?


5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu 20.05.2006 tarihinde yürürlüğe girerek ülkemizde bulunan Sosyal Güvenlik Kurumları (T.C. Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK) birleşerek tek çatı altında toplanmıştır. 5502 sayılı Kanun’dan sonra da 5510 sayılı Kanun yürürlüğe konulana kadar Sosyal Güvenlik Kurumları kendi kanunları ile işlemlerini yürütmekteydiler. Bu kapsamda SSK’nın iş ve işlemleri 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre yürütülmekteydi. 506 sayılı Kanun’un kız çocuklarının dul ve yetim aylığı almalarını düzenleyen maddeyi yukarıda yazmıştık, aynı şekilde 5510 sayılı Kanun’da da 506 sayılı Yasa’ya uygun bir şekilde kız çocuklarının dul ve yetim aylığı almalarının düzenlendiğini belirtmiştik. Fakat bu iki Kanun arasında çok önemli bir fark 01.10.2008 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi. Buna göre 5510 sayılı Yasa’nın 56 maddesinin 4. fıkrasında “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” denilmektedir. Bu hüküm 506 sayılı Kanun’un kız çocuklarına sağladığı imkânı kullanmalarını ve yine 506 sayılı Kanun’un eksik olan hükmünün suiistimal edilmesine engel olmak açısından çok önemlidir. Çünkü 01.10.2008 tarihinde kadar Ülkemizde 5510 sayılı Yasa’nın 56. maddesinin 4. fıkrasının olmaması nedeniyle kötü niyetli kişiler tarafından anlaşmalı boşanmalar yapılarak ölen babasından veya ölen eski eşinden kalan aylığı alıp, mevcut eşiyle aynı evde yine evli iki çift gibi yaşamaya devam etmelerine neden oluyor ve bu durum SSK tarafından bilinse bile kanunen hiçbir şey yapılamıyordu. Türk Ceza Kanunu’na göre de zinanın suç olmaktan çıkarılması bu tip kötü niyetli insanların önünü daha da açmaktaydı. 5510 sayılı Yasa ile yapılan düzenleme neticesinde şu an da boşanarak ölen anne ya da babalarının emekli maaşlarını alan kadınların, eski eşleriyle birlikte yaşayıp yaşamadıklarını yönelik denetimler SGK’nın kontrolle görevli memurları tarafından yapılarak veya bu konudaki ihbarlar değerlendirilerek bu şekilde haksız kazanç elde eden kişiler tespit edilmekte ve aylıkları kesildiği gibi olayın içinde kasıt ve kusur unsurları da oluştuğundan hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte geri alınmaktadır. Sadece Zonguldak ilinde eşleriyle anlaşmalı boşanıp annesinin ve babasının veya ölen eski eşinin emekli maaşını haksız yere alarak devleti zarara uğratan 1200 kadın tespit edilmiştir. Aynı şekilde İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde bu konuda oldukça duyarlı davranarak Muvazaalı Boşanma Timi oluşturularak, boşanması tamamlanan ve maaş talebinde bulunan tüm bayanları teknik takip alınmış durumda olup, bu gayri kanuni ve ahlaki olmayan durum düzeltilmeye çalışılmaktadır. Bu tim boşanan ve emekli aylığı bağlanan kadınların eşleriyle beraberliğinin devam edip etmediğine bakmakta ve çevre soruşturması da yaparak bu durumda olan kişilerin maaşları kesilerek durum Cumhuriyet savcılığına bildirilmektedir. Yapılan yasal düzenleme ile ölen babasından maaş alan kızlar evlenmeleri durumunda zaten evlilik yardımı olarak aldıkları maaşın 24 katını peşin olarak almaktadırlar. Bu rakam nereden bakılırsa 10 bin TL’nin üzerinde olmaktadır. Anayasa’da belirtilen sosyal devlet kavramı kız çocuklarına yapılan bu yardımla yerine oturtulmaktadır.

IV- SONUÇ


Yukarıda bahsettiğimiz konu hukuki bir sorun mu yoksa ahlaki bir sorun mu diye kendimize soracak olursak bu konu 01.10.2008’e kadar hem hukuki hem de ahlaki bir sorundu. Fakat bu tarihten sonra hukuk kendi üzerine düşeni yaptı ve geriye ahlak kaldı. Bu insanlar resmi olarak boşandıktan sonra imam nikahı kıyarak birlikte yaşamaya devam etmektedirler. İmam nikahı Türk hukuk sistemine göre meşru değildir. Bu insanlar imam nikahı ile aynı çatı altında yaşamaya devam ederlerken dini sorumluluğu üzerinden atmanın rahatlığı içinde kendilerini kandırmaktadırlar. Diyelim ki imam nikahı ile günahtan korunmuş olsunlar peki Allahın affetmem dediği kul hakkından nasıl korunacaklar. Zinayı bile samimi bir tevbe ile affederim ama karşıma kul hakkıyla gelmeyin diyen bir dinin mensupları olarak kendilerince imam nikahı kıyarak bir günahtan korunurken daha büyük bir günahın içine girmenin dini hassasiyetlerle alakası olmayıp tamamen cahillik ve olayları kendine göre yontma mantığı olduğu açıktır. Bir ekmek çalanda hırsızdır trilyonlar çalanda çünkü herkes kendi kapasitesine göre çalmaktadır ekmek çalan daha büyük bir imkana sahip olursa daha büyük hırsızlığı yine yapacaktır. Temennimiz bu insanların bir an önce ortaya çıkarılıp bu sorunun kökünden halledilmesidir.

Bu noktada Devlete düşen görev ise insanların bu yola tevessül etmemesi için gelirin mümkün olduğunca eşit dağılımı sağlamak ve ülkenin gelirini artırıcı önlemleri almaktır. Devlet bunu sağlandığında bile eminiz bu yola tevessül eden insanlar yine çıkacaktır ama sayıları azalacaktır. Birde bu yola başvuran kişilerin eğitim durumlarının genelde düşük olması nedeniyle Devletin toplu olarak eğitim düzeyinin yükseltilmesi için önlemler alması da gerekecektir.


Yazar:Murat GÜROL*
Yaklaşım / Şubat 2010 / Sayı: 206

* Sosyal Güvenlik Kurumu Müfettişi