Hakan Üzeltürk - Tahsilâta hücum (05.11.2007) |
05 Kasım 2007 | |
Maliye Bakanlığı tarafından 130 bin esnafın hesaplarının bloke edilmesinin ardından oluşan tepkiler yapılan uygulamanın hatalı olduğu yolundaydı. Daha sonra bu uygulamalara son verilmesi için İdare tarafından bankalara yazı yazıldı. Bu kapsamda, daha önce bankadaki bütün para bloke edilebilmekteyken, son durumda haciz konan gün hesapta ne varsa o kadarının icraya konulabileceği, daha sonra gelen paralara ise haciz uygulanmayacağı ifade edildi. Şimdi konuyu değerlendirelim: 1.Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunları mevcuttur. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki 6183 sayılı Kanun "ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur" ifadesine sahiptir. Bu nedenle 6183 kapsamındaki bir alacak için cebren tahsil yoluna gidebilmesi için öncelikle vadesinde borcunu ödemeyenlere bir ödeme emri gönderilmesi ve söz konusu alacaktan haberdar edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda gönderilen ödeme emrinde 7 gün içinde borcun ödenmesi veya mal bildiriminde bulunulması istenir. 2.Kendisine ödeme emri gönderilen kişi ödeme emrine karşı vergi mahkemesinde dava açma hakkına sahiptir. Ödeme emrine yapılan itirazın mahkeme tarafından tamamen veya kısmen reddedilmesi durumunda tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde mal bildiriminde bulunmak gerekmektedir. Süresi içinde borcunu ödemeyen ve yargı yoluna da gitmeyen borçlu hakkında cebri tahsil yöntemleri uygulanacaktır. 3.Uygulamada Vergi İdaresi bahsedilen ödeme emrini düzenlemeden cebri icra yöntemine başvurmuştur. 4.Maliye Bakanlığı'nın tebliğinde bile ihtiyati haciz ve haciz bildirilerinin, borçlunun tebliğ tarihinde banka hesaplarında mevcut olan varlıklarını kapsadığı belirtilmesine rağmen aksi uygulanmıştır. 5.Bu uygulama neticesinde mağdur olan esnaf çeklerini ve senetlerini ödeyemeyerek kara listede yer aldıklarından, bundan sonra kredi kullanamayacak konuma gelmiş bulunmaktadırlar. 6.Anayasa'mıza göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. 7.Mükellef Hakları Bildirgemiz vardır. Burada mükellef haklarının önemi vurgulanmakta ve bunun gerçekleşmesiyle ilgili çeşitli ifadeler yer almaktadır. 8.Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 2007-2009 Stratejik Planı vardır. Bu planda gösterilen hedeflerden bir tanesi de vergi ve diğer malî yükümlülüklerin zamanında ödenmesini sağlamak amacıyla etkin bir cebri tahsilât sistemi oluşturmaktır. Buradaki etkin sözcüğünün açıklaması anayasal haklara ve hukuka aykırılık değildir. 9.İdare ile bu tür hukuka aykırı takip ilişkileri içerinde bulunan kurumlar da hukuka aykırı davranmaktadırlar. İlgili kurumlarla yapılacak işbirliği hukuk zemininde ve sınırlarında olmalıdır. 10.Vergi borcunun mükellefin banka hesabından otomatik olarak cebren tahsili ifadesi de kuralı getiren İdare ve bankalar tarafından hatalı yorumlanıp uygulanmaktadır. Burada önce hukuk yolları tüketilmelidir. Ödeme emri gönderilmeli, yargı aşaması beklenmeli, ancak bu hukuki işlemler tamamlandıktan sonra tahsilâta geçilmelidir. Görüldüğü üzere yapılan uygulamanın baştan beri hukuka aykırı olarak algılanıp, uygulanması toplumda ciddi problemlere ve mağduriyetlere yol açmıştır. Tahsilât işlemlerinde çabukluk ve etkinlik sağlanması başka bir şey, yapılan bambaşka bir şeydir. Bir hukuk devletindeki uygulamaların bu kadar mevzuata aykırı, mevcut kanunları hiçe sayan, mükellef haklarını dikkate almayan biçimde gerçekleştirilmesini izah etmek mümkün değildir. Bu durumun mükelleflere yansıması ise acı bir tebessüm ve itibar kaybı olmaktadır. Yeni Gelir İdaresi Başkanı Sayın Mehmet Akif Ulusoy'un yeni görevindeki çalışmalarında toplumda sıkıntılara yol açan hukuk boyutunun İdare uygulamalarına yerleştirilmesi konusunda çalışmalar yapacağını düşünüyorum. Bu bir ihtiyaçtan öte mükelleflerin had safhadaki hoşnutsuzluğu, yargı başvurularındaki artış, mevcut hukuki düzenlemelerimiz ve mükellef hakları karşısında artık bir zarurettir. Başlangıçlar sonrası için önemlidir.
http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=332942&dept_id=80 |