I- GİRİŞ
İdarenin hizmetlerini gereği gibi ve ivedilikle görebilmesi için, yaptırım uygulama yetkilerine gereksinimi vardır. İdare bu yetkilerle, kamu düzeni ve güvenliğini, kamu sağlığını, ulusal servetleri zamanında ve gereği gibi koruyabilir. Bu nedenle, idareye geniş ve çeşitli yaptırımlar uygulama yetkisi tanınmıştır. İdari cezalar, idari yaptırımların en önemlilerinden biridir. İdari cezalar arasında yer alan para cezaları da bu amaçla etkin ve yaygın bir biçimde uygulanmaktadır, idari para cezalarını diğer cezalardan ayıran en belirgin nitelik, idari para cezalarının idari makamlar tarafından kamu gücü kullanılarak verilmesidir(1). İdari makamlar, kanunlardan aldığı bu yetkiyi kullanırken kamu güvenliği açısından idarenin işlem ve eylemlerine uyulmasını temin etmektedir.
Gerek devredilen Sosyal Sigortalar Kurumu’nun uyguladığı mülga 506 sayılı Kanun’un 140. maddesinde gerekse üç Sosyal Güvenlik Kurumu’nun birleşimi ile oluşan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun uyguladığı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102. maddesinde; söz konusu Kanunlarda belirtilen eylem ve işlemlere uyulmaması halinde idarenin, idari para cezası uygulayacağı hükümler belirtilmiştir. Bu nedenle idari para cezası, idari bir işlem olmasından çok cezalandırma amacı güden ve ceza hukuku ile ilişki içinde olan bir yaptırım olduğunda kuşku bulunmamaktadır(2).
Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasında, “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” Anayasa Mahkemesi’nin, Kararı’nda(3) belirtildiği üzere kural olarak, idarenin kamu gücü kullandığı ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemleri idarî yargı, özel hukuk alanına giren işlemleri de adli yargı denetimine tabi olacaktır. İdari para cezaları da, kamu gücünün kullanımının bir sonucu olması nedeniyle yargılama yeri idare mahkemeleri olması gerekmektedir.
506 sayılı Kanun’un 140. maddesine göre uygulanan idari para cezalarında tahakkuk zamanaşımı süresi, beş yıl olarak belirlenmiş iken 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 102. maddesince zamanaşımı süresi on yıl olarak değiştirilmiştir. Çalışmamızda genel olarak idari para cezalarında uygulanacak tahakkuk ve tahsil zamanaşımı üzerinde durulurken, özel olarak da 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 öncesinde henüz beş yıllık zamanaşımı süresini doldurmamış olan 506 sayılı Kanun’un 140. maddesi uyarınca idari para cezalarından kaynaklanan zamanaşımının hangi sürelerin esas alınacağı üzerinde durulacaktır.
İdari para cezalarında uygulanan zamanaşımı sürelerinin değişmesiyle birlikte idari para cezasının da resen terkininin dikkate alınması tartışması gündeme gelmektedir. Ancak idari para cezasının da ceza hukuku içinde “ceza” olduğu göz önünde tutularak ceza hukukunun genel prensiplerinden hareketle kişiler lehine karar verilmesini icap ettirmektedir.
II- 506 SAYILI KANUN’A GÖRE ZAMANAŞIMI UYGULAMASI
4792 sayılı Kanun’un 19. maddesinde devredilen Sosyal Sigortalar Kurumu’nun gelirleri arasında; (A) bendinde prim gelirleri sayılırken (F) bendinde 17.07.1964 tarih ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre alınan idari para cezaları da sayılmıştır. Dolayısıyla 506 sayılı Kanun’un 80. maddesine göre Kurum’un prim ve diğer alacaklarında uygulanacak usul ve esaslar çerçevesinde zamanaşımı süreleri de alacaklardaki takip işlemine yol göstermektedir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre belirlenen hükümlere uyulmamasının müeyyidesi (yaptırımı) 140. maddesinde belirlenmiştir. İlgili maddenin hükümleri çeşitli kez değişliğe uğramış olup bu değişiklikler sonucunda, idari para cezalarının zamanaşımı süreleri de değişikliğe uğramıştır. Her değişiklik neticesinde idare, işverenlere uygulanan cezanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığını göz önüne alarak re’sen terkin yoluna gitmek zorunda kalmaktadır.
506 sayılı Kanun’un 140. maddesindeki idari para cezası hükmü 06.05.1993 tarih ve 3910 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilmiş ve “İdari para cezalarının tahakkuk ve tahsilatında 10 yıllık zamanaşımı uygulanır.” hükmü getirilmiştir. Daha sonra 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanun ile söz konusu madde yeniden değiştirilerek zamanaşımı süresi beş yıla düşürülmüştür.
Buna göre 506 sayılı Kanun’un 140. maddesinde, dava yeri konusundaki uyuşmazlıktan dolayı değişiklikler yaşansa da zamanaşımı yönünden değişikliğe uğramamıştır.
Böylece 06.08.2003 tarihinden 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihine kadar yürürlükte bulunan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesinin tebliğ, tahakkuk, itiraz, dava yeri ve süresi ile ödeme ve zamanaşımı süresine ilişkin dördüncü ve beşinci fıkrası aşağıdaki gibi düzenlenmiştir;
- İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder.
- Ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kurum’a ödenir.
- Veya aynı süre içinde (onbeş gün) Kurum’un ilgili ünitesine itiraz edilebilir.
- İtiraz takibi durdurur.
- Kurum’ca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler.
- Bu süre (otuz gün) içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî para cezası kesinleşir.
-Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz.
- Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kurum’a ödenmeyen idarî para cezaları, bu Kanun’un 80. maddesi hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir.
- İdarî para cezalarının, Kurum’a itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idarî para cezalarına karşı Kurum’a itiraz etme veya yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez. Ancak, Kurum’ca itirazın reddedilmesi veya mahkemece Kurum lehine karar verilmesi halinde, daha önce tahsil edilmemiş olan dörtte birlik ceza tutarı, 80. madde hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir.
- Fiilin işlendiği günden itibaren beş yıl içinde tebliğ edilemeyen idarî para cezaları zamanaşımına uğrar.
- İdarî para cezaları hakkında, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır.
Görüldüğü üzere; 506 sayılı Kanun’da, 4958 sayılı Kanun ile idari para cezasının nasıl tahakkuk ettirileceği ve fiilin işlendiği tarihten itibaren beş yıl içinde tebliğ edilemeyen idari para cezasının zamanaşımına uğrayacağı (tahakkuk yönünden) belirtildiği halde tahsil zamanaşımında hangi sürenin uygulanacağı açıkça belirtilmemiştir. Oysaki 06.08.2003 öncesi hükme göre tahakkuk ve tahsil zamanaşımları ayrılarak on yıl olarak yer almıştır.
A- 06.08.2003 ÖNCESİ TAHAKKUK VE TAHSİLAT ZAMANAŞIMI
506 sayılı Kanun’un 140. maddesinde 3910 sayılı Kanun ile değişiklik öngören 06.05.1993 tarihinden yine aynı madde de 4958 sayılı Kanun ile değişiklik yapılan 06.08.2003 tarihine kadar yürürlükte bulunan hüküm gereği idari para cezasının tahakkuk ve tahsilatında on yıllık zaman aşımı uygulanacaktır. Yani bu dönemde idari para cezalarının tahakkuk ile tahsil zamanaşımı ayrı tutulmuştur.
Örnek-1: 1994/Nisan ayına ait prim belgesi yasal süresinde 31.05.1995 tarihine kadar verilmesi gerektiği halde 20.06.1994 tarihinde verilmiştir. Belgenin geç verilmesinden dolayı uygulanacak idari para cezasının tahakkuk zamanaşımı, 31.05.1995 tarihinde başlayıp 31.05.2005 tarihinde sona ermektedir. Bu sürede (borç) idari para cezası tebligatı tebliğ edilmesi gerekir ki tahakkuk zamanaşımına uğramamış olsun.
Örnek-2: Örnek 1’deki belgenin geç verilmesinden dolayı işverene 01.07.1998 tarihinde gönderilen tebligat, 12.07.1998 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu dönemde geçerli olan mevzuata göre yedi içinde ödenmesi veya itiraz edilmesi gerektiği halde ödenmediğinden ve itiraz da edilmediğinden, 18.07.1998 tarihinde borç kesinleşmiş olmaktadır. Buna göre söz konusu belgenin süresinde verilmemesinden dolayı idari para cezasının tahsil zamanaşımı ise borcun tebliğ edilip ödenmeyen/itiraz edilmeyen 18.07.1998 tarihinden başlayıp 18.07.2008 tarihinde sona ermektedir.
B- 06.08.2003 İLA 06.07.2004 ARASINDA TAHAKKUK VE TAHSİLAT ZAMANAŞIMI
4958 sayılı Kanun ile 06.08.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 506 sayılı Kanun’un 140. maddesinde “tahakkuk zamanaşımı” açık olarak belirtilip fiilin işlendiği tarihten itibaren beş yıl içinde tebliğ edilmeyen idari para cezası zamanaşımına uğramaktadır. Ancak “tahsilatın zamanaşımında” hangi hususa müracaat edileceği aynı madde de belirtilmediği için, 506 sayılı Kanun’un 80. maddesine müracaatı gerektirmektedir. Çünkü 506 sayılı Kanun’un 80. maddesine göre (4958 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 506/80. maddesinde yapılan değişiklik gereği prim ve diğer alacaklarda 6183 sayılı Kanun’un sadece 51. maddesi hariç tutulmuştur) 06.07.2004 tarihine kadar prim ve diğer alacaklarda tahsilat zamanaşımı süresi, 6183 sayılı Kanun’un 102. maddesi yürürlükte bulunduğundan dolayı beş yıl olarak uygulanması icap etmektedir. Yani bu dönemdeki işlenen fiillerden dolayı tahakkuk ve tahsilat zamanaşımı beş yıl olarak uygulanması gerekmektedir.
Örnek-1: İnşaat işyerinde 10.01.2004 tarihinde işe başlayan bir sigortalının sigortalı işe giriş bildirgesi süresi dışında 16.02.2004 tarihinde verildiğini varsayalım. İşe giriş bildirgesinin geç verilmesinden dolayı fiilin işlendiği tarih, 10.01.2004 olmaktadır. Fiilin işlendiği tarihten itibaren beş yıl yani 10.01.2009 tarihine kadar idari para cezası tebligatı işverene tebliğ edilmemesi halinde borç, tahakkuku yapılamadığından zamanaşımına uğramış olacaktır.
Örnek-2: Örnek 1’deki sigortalı işe giriş bildirgesinin geç verilmesinden dolayı idari para cezası tebligatı, 25.03.2004 tarihinde tebliğ edilmesi halinde borç bu tarihten itibaren 15 gün içinde ödenmesi veya itiraz edilmesi gerekmektedir. Belirtilen sürede ödenmemesi ve itiraz edilmemesi durumunda tebliği takip eden 15. gün borç kesinleşmiş yani muaccel hale gelmiş olmaktadır. Fiilin işlendiği tarihte zamanaşımı tahsilat yönünden beş yıl olması nedeniyle zamanaşımı 10.04.2004 başlayıp 10.04.2009 tarihinde sona ermiş olmaktadır.
C- 06.07.2004 İLA 01.10.2008 ARASINDA TAHAKKUK VE TAHSİLAT ZAMANAŞIMI
06.07.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 506 sayılı Kanun’un 80. maddesi, 5198 sayılı Kanun ile değiştirilerek Kurum’un prim ve diğer alacaklarında, 6183 sayılı Kanun’un 102. maddesinin uygulanmayacağına ilişkin hüküm getirilerek bu tarihten geçerli olmak üzere tahsilat zamanaşımı süresi tekrar 06.08.2003 öncesine dönülmüştür. Böylece idari para cezalarının tahsilat zamanaşımında, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi gereği on yıllık zamanaşımı uygulanması gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü bu dönemde işlenen fiilden dolayı borcun kesinleşmesiyle tahakkuk aşaması gerçekleşmiş olup tahsilatın hangi süreye tabi olacağı konusunda mevzuatta açık bir düzenleme yer almamaktadır. Tahakkuka ilişkin hüküm ise fiilin işlendiği tarihten geçerli olmak üzere beş yıl olarak uygulanacağı 16-294 sayılı devredilen Kurum Genelgesi’nde açıkça belirtilmiştir.
Kurum alacaklarına ilişkin yasal düzenlemenin müracaat yeri, 506 sayılı Kanun’un 80. maddesidir.506 sayılı Kanun’un 80. maddesine göre Kurum’un, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51, 102 ve 106. maddeleri hariç diğer maddeleri uygulanır.
06.07.2004 tarihinden itibaren Kurum’un prim ve diğer alacaklarında; beş yıllık zamanaşımını düzenleyen 6183 sayılı Kanun’un 102. maddesi uygulanmayacağına göre prim tahsilatında olduğu gibi, tebliğ edilerek kesinleşmiş olan idari para cezaları da kurum alacağına dönüştüğü için, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi gereği on yıllık zamanaşımı uygulanması gerektiği düşüncesindeyiz.
Örnek-1: 2005/Eylül ayına ait prim belgesi 2005/Ekim ayının sonuna kadar verilemeyip süresi dışında 28.11.2005 tarihinde Kurum’a geç verildiğini düşünelim. Bu durumda fiilin işlendiği tarih, 31.10.2005 olacaktır. Bu tarihten itibaren beş yıl içinde (31.10.2010 tarihine kadar) idari para cezası tebligatı, işvene tebliğ edilmemesi halinde borcun tahakkuku gerçekleşmemiş olduğundan tahakkuk yönünden zamanaşımına uğramış sayılacaktır.
Örnek-2: Örnek 1’deki idari para cezası tebligatının fiilin işlendiği tarihten (31.10.2005) itibaren beş yıl içinde yani 05.02.2006 tarihinde tebliğ edildiğini, on beş günlük sürede borcun ödenmediği ve itiraz edilmediğini düşünürsek 21.02.2006 tarihinden itibaren borç kesinleşmiş olmaktadır. Tahsilat zamanaşımı süresi borcun muaccel olduğu tarihten (21.02.2006) başlayacak ve 21.02.2016 tarihinde sona erecektir.
III- 5510 SAYILI KANUN’A GÖRE ZAMANAŞIMI UYGULAMASI
Devredilen Sosyal Sigortalar Kurumu’nun teşkilat kanununda olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu’nun da teşkilat kanununu düzenleyen 5502 sayılı Kanun’un 34. maddesinde, Kurum gelirleri sayılarak bunların arasında sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası prim gelirlerinin yanı sıra idari para cezaları da yer almıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88. maddesinde ise; Kurum’un süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51, 102 ve 106. maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanacağı ve Kurum’un, 6183 sayılı Kanun’un uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanacağı belirtilmiştir. 5510 sayılı Kanun’da geçen diğer alacaklardan kasıt, prim harici idari para cezalarının içinde bulunduğu diğer gelirlerdir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102. maddesinde idari para cezasının uygulanmasına ilişkin hükümler getirilmiştir. İlgili maddede belirtilen idari para cezası düzenlemesi, 506 sayılı Kanun’un 140. maddesindekilerle paralellik arz etmektedir. 5510 sayılı Kanun’un 102. maddesindeki idari para cezasının tebliğ, tahakkuk, itiraz, ödeme, dava yeri ve zamanaşımına ilişkin hükümler şöyledir;
- İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder.
- Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kurum’a ya da Kurum’un ilgili hesaplarına yatırılır.
- Veya aynı süre içinde Kurum’a itiraz edilebilir.
- İtiraz takibi durdurur.
- Kurum’ca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler.
- Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir.
- İdari para cezalarının, Kurum’a itiraz edilmeden veya yargı yoluna başvurulmadan önce tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme idari para cezasına karşı yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez. Ancak Kurum’ca veya mahkemece Kurum lehine karar verilmesi halinde, daha önce tahsil edilmemiş olan dörtte birlik ceza tutarı, 89. maddenin ikinci fıkrası hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir.
- Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenmeyen idari para cezaları, 89. madde hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir.
- İdari para cezaları on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı süresi, fiilin işlendiği tarihten itibaren başlar.
- İdari para cezaları hakkında, bu Kanun ve 16.05.2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nda hüküm bulunmayan hallerde 30.03.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır.
506 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun’un zamanaşımı hükümleri yönünden en büyük farklılık, zamanaşımı süresinin beş yıldan on yıla çıkarılmış olmasıdır.Yine 5510 sayılı Kanun’un 102. maddesindeki tahsilata ilişkin zamanaşımından bahsedilmemiş olması nedeniyle 506 sayılı Kanun’un 140. maddesiyle aynı şekilde düzenlendiğini göstermektedir. Ancak 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesinin ikinci fıkrasına göre Kurum’un prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tâbi tutulmuştur. Bu nedenle diğer alacaklar arasında sayılan idari para cezalarının tahsilatında zamanaşımı on yıl olarak uygulanacak demektir. Ayrıca 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesine göre re’sen prim tahakkukuna neden olan denetim raporu, mahkeme kararı veya kamu kurum ve kuruluşlarından alınmış bilgiler bilgilere göre zamanaşımı değişebilmektedir.
Örnek-1: Özel sektör işyerine ait 2009/Mayıs ayı aylık prim belgesi, yasal süresi dışında (Özel sektöre tabi işyerleri için prim belgesi en geç takip eden ayın 23’nde saat 23:59’a kadar e-Sigorta yoluyla Kuruma verilmesi gerekmektedir.) 12.07.2009 günü verilmiştir. Buna göre belgenin geç verilmesi sebebiyle fiilin işlendiği tarih, 23.06.2009 olmaktadır. İdari para cezasının borç tahakkukuna ilişkin zamanaşımı, bu tarihten başlayacak ve 23.06.2019 tarihte sona erecektir. Bu sürede idari para cezası tahakkuk ettirilmesi için tebliğ edilmemiş ise icra yoluyla tahsilat yapılamayacaktır. Ancak rızaen yapılan ödemeler kabul edilecektir.
Örnek-2: Örnek-1’deki idari para cezası tebligatının 17.10.2012 tarihinde yapılması durumunda ilgililerce, borcun bu tarihten itibaren onbeş gün içinde ödenmesi veya itiraz edilmesi gerekmektedir. İdari para cezasının bu sürede ödenmediği ve itiraz edilmediğini varsayarsak, kesinleşmiş olan borcun 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesi gereği yeni bir zamanaşımı süresi (tahsilat zamanaşımı) başlayacaktır. Söz konusu maddenin ikinci fıkrasına göre Kurum’un prim ve diğer alacakları, ödenme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tabi olacağı hükmünden hareketle, 01.01.2013 tarihinden itibaren tahsil zamanaşımı başlayacak ve 01.01.2023 tarihinde sona erecektir.
IV- 01.10.2008 ÖNCESİNE AİT TAHAKKUK ETTİRİLMEYEN CEZALAR
İdari para cezalarının; 506 sayılı Kanun’daki zamanaşımı süresi beş yıl iken 5510 sayılı Kanun ile on yıla çıkarılmasıyla, 506 sayılı Kanun’un uygulandığı döneme ait olup da henüz beş yıllık tahakkuk zamanaşımı süresini doldurmayan idari para cezaları ile ilgili hangi zamanaşımı süresinin uygulanacağı tartışması ortaya çıkmaktadır. Bunun için öncelikle idari para cezasının mahiyetinin ne olduğunun açıklanmasında fayda vardır.
İdari para cezaları, kanunla yetkili kılınmış idari organlar tarafından verilmiş olmaları nedeniyle birer idari işlem niteliğinde sayılırlar. İdari para cezası, mahkemelerin yükünü azaltmak ve cezaların hızla uygulanabilmesini sağlamak amacıyla, bir yargı kararı olmadan idare ve idaredeki görevlilerce uygulanan yaptırımlardır. İdari para cezasının “ceza” hükmü niteliğinde olması nedeniyle yasa koyucu tarafından belirlenmiş olması ve bu yönüyle de cezaların kişilerin lehine hükümlerin uygulanmasını icap ettirmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin 15.08.1995 gün ve E: 1995/21, K: 1995/36 sayılı kararına karşı kullanılan karşı oy yazısında, “...Cezanın amacı, suçları önlemektir. Cezanın önleyici etkisini sağlayabilmesi, kişilerin suç işlerse ne gibi ceza yaptırımı ile karşılanabileceğini önceden bilmeleri ile olanaklıdır. Bu ise, suç ve cezanın yasada açıkça belirlenmesini zorunlu kılar. Suç ve cezanın yasallığı ilkesi, kişi özgürlüklerinin güvencesidir. Özgürlükler ancak zorunlu durumlarda sınırlandırılabilir. Bu zorunlu durumlar ile özgürlüklerin sınırlandırma süresini ve biçimini takdir yetkisi ise yalnızca yasa koyucuya aittir. Suç sayılan eylemlere uygulanacak yaptırımlar türleri ve ölçüleri yasa koyucu tarafından kurala bağlanmalıdır. Öngörülen ceza, yasa tarafından belirlenmelidir. ...” şeklinde karşı oy gerekçesi açıklanmıştır(1).
Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında, “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez”, üçüncü fıkrasında da “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilmiştir.
Bu açıklamalardan yola çıkarak 506 sayılı Kanun’un 140. maddesine göre işlenen fiilden dolayı yeni Yasa’nın (5510 sayılı) kişilerin aleyhine hüküm içermesi nedeniyle tahakkuk zamanaşımı süresi olarak beş yıl uygulanmasını gerektirir.
Yine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 23.12.1997 tarih ve 8336/9155 sayılı Kararı; “Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin tümünün uygulanacağını düzenleyen SSK md. 80 değişikliği, 3917 sayılı Kanun’un 8. maddesine göre 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, bu tarihten önceki alacaklara Borçlar Kanunu 125. maddedeki on yıllık zamanaşımının, 08.12.1993 tarihinden sonrakilere ise 6183 sayılı Kanun’un 102. maddesindeki beş yıllık zamanaşımının uygulanacağı…” şeklindeki hükmü gereği fiilin işlendiği tarihteki zamanaşımına göre işlem yapılması yönündedir.
Örnek-1: 2004/Eylül ayına ait aylık prim belgesi yasal süresi dışında 19.12.2004 tarihinde verilmiştir. Söz konusu ayın prim belgesinin en geç 31.10.2004 tarihinde verilmesi gerektiğinden dolayı fiilin işlendiği tarih, 31.10.2004 olmaktadır. Bu tarihten itibaren beş yıl içinde tahakkuk ettirilmemesi (31.10.2009 tarihine kadar) halinde zamanaşımına uğraması nedeniyle cebri yoldan borcun tahsili ortadan kalkmış olacaktır. Fiilin işlendiği tarihte tahakkuk zamanaşımı beş olması nedeniyle idari para cezası tebligatı, 01.10.2008 tarihinden sonra tebliğ edilse dahi 5510 sayılı Kanun’da öngörülen on yıllık zamanaşımı uygulanamayacaktır. Ancak tahsilat yönünden 506 sayılı Kanun’un 80. maddesine göre on yıl zamanaşımı uygulanmasına devam edilecektir.
Örnek-2: Kurum’da tescilli (A) işyerinde 10.08.2008 tarihinde işe başlayan bir sigortalının işe giriş bildirgesi yasal süresi dışında 12.08.2008 tarihinde verilmiştir. Devamlı işyerlerinde işe başlayanlar, en geç işe başlatılmadan önce işe girişi verilmesi gerektiğinden fiilin işlendiği tarih, 09.08.2008 olması gerekmektedir. Buna göre zamanaşımının başlayacağı 09.08.2008 tarihinden itibaren beş yıl içinde (09.08.2013’e kadar) tahakkuk ettirilmesi yani borcun tebliği yapılması icap etmektedir. Aksi takdirde cebren tahsilat yapılamayacaktır.
Usulüne uygun olarak süresinde tebliğ edilerek tahakkuk ettirilen idari para cezalarında ise tahsilat yönünden; 506 sayılı Kanun’un 80. maddesi gereği zamanaşımı süresi için 06.07.2004 tarihinden 01.10.2008 tarihi arasındaki işlenen fiillerden dolayı, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesine göre on yıllık zamanaşımı esas alınması icap etmektedir. Böylece 01.10.2008 öncesine ait 506 sayılı Kanun’un 140. maddesine göre işlenen fiiliden dolayı, tahakkuk işlemi süresinde yapılan idari para cezasının tahsilatında borcun muaccel olduğu tarihten itibaren on yıl uygulanmalıdır.
Bekir HANÇER*
Yaklaşım
* SGK Başmüfettişi, İhtilaflı Prim İşleri ve İcra Daire Başkan V.
(1) Anayasa Mahkemesi’nin, 08.10.2002 tarih ve E.2001/225, K.2002/88 sayılı Kararı.
(2) Anayasa Mahkemesinin, 04.10.2006 tarih ve E.2006/75, K.2006/99 sayılı Kararın Karşı Oy Yazısı, 06.04.2007 tarih ve 26485 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
(3) Anayasa Mahkemesi’nin, 04.10.2006 tarih ve E.2006/75, K.2006/99 Kararı, 06.04.2007 tarih ve 26485 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
|