Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Yeni Çek Kanunu ve uygulamaya getirdiği yenilikler PDF Yazdır e-Posta
01 Mart 2010

I. Giriş

Uzun süredir kamuoyunu meşgul eden Çek Kanunu Tasarısı, 2009 yılının son günlerinde yürürlüğe girdi. 20.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 5941 sayılı Çek Kanunu, yıllardır yürürlükte olan ve birçok tartışmaya yol açan 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun’u (“Kanun”) da yürürlükten kaldırmış oldu.

Bilindiği üzere, Türk Hukuku’nda çek ile ilgili düzenlemelere genel olarak Türk Ticaret Kanunu’nda yer verilmiştir. Ancak 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda karşılıksız çek keşide etmek suçunun müeyyidelerine yer verilmemesi sebebiyle, bu eksikliği gidermek üzere hazırlanan 3167 sayılı Kanun 03.04.1985 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiş ve 25 yıllık uygulanma tarihi içinde birçok değişikliğe uğramıştır. Özellikle Kanun’un karşılıksız çekin müeyyidesini düzenleyen 16’ncı maddesi üç kez değişikliğe uğramış ve üç kez de Anayasa Mahkemesi’nin incelemesine konu olmasına rağmen halen uygulamadaki tıkanıklıklara çözüm getirememesi sebebiyle eleştirilmiştir.

Yazımızda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na uyum sağlamak ve halen yoğun olarak nakit kullanılan piyasalarda uygulayıcıdan gelen talepler doğrultusunda başta çeke güvenli bir ödeme aracı olarak itibar kazandırmak olmak üzere, eski kanunun yol açtığı tüm tıkanıklık ve eksiklikleri bertaraf etmek amacıyla hazırlanan 5941 sayılı Çek Kanunu’nun getirdiği yeniliklere ve Kanun’un uygulanmasına değinilecektir.

II. Yeni Çek Kanunu’nun getirdikleri

A. Bankaların yükümlülükleri (Çek hesabı açılırken)


Kanun, piyasadaki çek mağduriyetinin çözümüne yönelik getirdiği yeniliklere bankalarda çek hesabı açılması aşamasından başlamış ve bu hususta bankalara birçok yükümlülük getirilmiştir.

Bankalar, Kanun’un yürürlük tarihi olan 20.12.2009 tarihinden itibaren bir ayın sonundan itibaren açılacak çek hesaplarında, ilk olarak çek hesabı açtırmak isteyen kişilerin yasaklılık durumlarına ilişkin adli sicil kayıtlarını, fotoğraflı kimliklerini, yerleşim yeri bilgilerini, çek hesabı açtıracak olan kişilerin tacir olmaları halinde ayrıca ticaret sicil kayıtlarını ve esnaf ve sanatkâr olması halinde esnaf ve sanatkâr sicili kayıtlarını almak ve bu belgeleri temin ederken gerekli basiret ve özeni göstermek yükümlülüğündedirler.

Bunların yanında çek hesabının ilgilinin, vekilinin yahut yasal temsilcisinin imzası olmadan açılamayacağı öngörülmektedir. Kanun’la getirilen bir başka düzenleme ise gerçek kişilerin vekâletle çek düzenlemesine ilişkindir. Eski kanun da yer alan bu uygulama özellikle, çek suçlarında sorunlara yol açtığı gerekçesiyle eleştirilmekteydi. Kanun’un yürürlüğü öncesinde, vekaletle başkası adına çek düzenleyen gerçek kişilerce düzenlenen çekin karşılıksız çıkması halinde, başvurulacak dava yolunda davalı, çeki düzenleyen vekalet verilen iken, Yeni Kanun’la vekaletle çek düzenleme yolu kapatıldığından, karşılıksız çek davasının davalı tarafı her zaman çek defteri sahibi olacaktır.

Tüzel kişiler adına açılacak çek hesapları için ise, tüzel kişinin yönetim organında görev yapan, temsilcisi veya imza yetkilisi olan kişilerin çek düzenleme ve çek yasağı olmadığının belgelenmesi gerekmektedir. Bu kişilerin çek düzenleme yasağı bulunması halinde imza yetkilisi yahut temsilcisi olduğu tüzel kişilik adına çek hesabı açılmayacaktır.

İlgilinin kanunda sayılan bilgileri gerçeğe aykırı olarak beyan etmesi halinde ise üç aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Banka görevlileri için, belgelerin temini aşamasında özen yükümlülüğüne aykırı olarak beyanname almadan veya beyannameye rağmen hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açtırma yasağı bulunan kimseye çek hesabı açılması durumunda elli günden yüzelli güne kadar adli para cezasına hükmedilmesi düzenlenmiştir.

Bunun yanında, ilgilinin çek hesabı olsa dahi çek defteri talep ettiği her defada yasaklılık durumunu ve sicil kaydını gösterir belgelerin bankalara sunulması gerekmektedir.

Tüm bu belgelerin sunulması ve bankalarca inceleme yapılması neticesinde verilecek çek defterleri de ilgilinin durumuna göre değişiklik göstermektedir. T.C. Merkez Bankası’nca çıkarılan 2010/2 sayılı Çek Defterlerinin Baskı Şekline, Bankaların Hamile Ödemekle Yükümlü Olduğu Miktar ile Çek Düzenleme ve Çek Hesabı Açma Yasağı Kararlarının Bildirilmesine ve Duyurulmasına İlişkin Tebliğ’de (“Tebliğ”) çek defterlerinde bulunan yaprakların boyutlarından, kullanılacak kağıdın kalitesine, baskı türüne, rengine, yazı karakteri ve boyutuna kadar her türlü husus belirlenmiş, tacir olan ve olmayan kişilerle hamiline düzenlenecek çeklerin ayırt edilecek şekilde farklı olması öngörülmüştür.

Tebliğ ile getirilen düzenlemeler uyarınca bankaların;

· Tacirler için düzenlenecek çeklerde zemini lacivert olan çerçeve içerisinde beyaz renkte ve büyük harfle “TACİR” ibaresi,

· Hamiline düzenlenen tacir çeklerinde zemini kırmızı olan çerçeve içerisinde beyaz renkte ve büyük harflerle “TACİR HAMİLİNE” ibaresi ve lehtar ismi için ayrılan kısımda “HAMİLİNE” ibaresi,

· Tacir olmayan kişiler için düzenlenecek çeklerde zemin, yeşil olan çerçeve içerisinde beyaz renkte ve büyük harflerle “TACİR OLMAYAN” ibaresi,

· Hamiline düzenlenen tacir olmayan kişi çeklerinde zemini kahverengi olan çerçeve içerisinde beyaz renkte ve büyük harflerle “TACİR OLMAYAN HAMİLİNE” ibaresi ve lehtar ismi için ayrılan kısımda “HAMİLİNE” ibaresi

yer alacak şekilde bastırılması öngörülmüştür. Tebliğ’de yer verilen esaslar döviz çekleri için de geçerli olacaktır.

Özellikle kayıt dışı ekonomiye sebep olduğu gerekçesiyle eleştirilen hamiline çek düzenlenmesi, gerek vergi yönetiminde güçlükle çıkarması, gerekse de nakit gibi tedavül eden çekin piyasada takibinin zor olması sebebiyle Kanun’la yeniden düzenlenmiş ve hamiline çek defteri verilmesi şartları ve prosedürü zorlaştırılmıştır.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın görevleri arasında Bakanlıkça belirlenen temel politikalar ve stratejiler doğrultusunda vergi inceleme ve denetimlerini gerçekleştirmek, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi konusunda gerekli tedbirleri almak olarak belirlenmiştir. Bu sebeple bankaların, hamiline çekin ibrazı halinde hamilin kimliği, hamile ödenen tutar ve üzerinde kimlik numarası bulunmayan çeklere ilişkin bilgilerin Gelir İdaresi Başkanlığı’na bildirilmesi yükümlülük olarak öngörülmüştür.

Buna ek olarak bankalar, tacir tüzel kişinin faaliyetleri ile ilişkilendirilebilen ve tüzel kişinin yönetim organındaki kişiler, tüzel kişi ile ilişkilendirilebilecek kişiler ve tüzel kişinin temsilcisi sıfatını haiz kişilerce açılan çek hesaplarının tespiti halinde bu durumu da derhal Gelir İdaresi Başkanlığı’na bildireceklerdir.

B. Karşılıksız çek

Yeni Çek Kanunu’nda en büyük ve kapsamlı değişiklik karşılıksız çek ve müeyyideleri açısından getirilmiştir. Muhattap bankanın şubesine çek ibraz edilmesi halinde banka ilk olarak hamilin vergi kimlik numarasını tespit etmekle yükümlüdür. Şubeye sunulan çekin karşılığının bulunmaması halinde hamilin de onayıyla, banka çek defterinin ilgiliye sunulması anında zımni olarak ödemeyi taahhüt ettiği, çek yaprağı başına en az 600 TL’yi (2010 yılı için) hamile ödemek yükümlülüğündedir. Bu tutar her yıl Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından Ocak ayında Resmi Gazete’de yayınlanmak suretiyle belirlenecektir. Merkez Bankası tarafından belirlenecek bu tutar bankaların, çekin kısmen veya tamamen karşılıksız çıkması halinde ödemesi gereken asgari tutar olarak öngörülmüştür. Buna ilaveten hesap sahibi ile banka arasında çek hesabının açılması esnasında ödenecek asgari tutara ilişkin Merkez Bankası’nca belirlenen tutardan az olmamak kaydıyla, bir belirleme de yapılması mümkündür. Bu halde, hesap sahibinin çeklerinden herhangi birinin kısmen veya tamamen karşılıksız çıkması halinde, hamile en az banka ile hesap sahibi arasında mutabık kalınan tutar ödenecektir.

Kanun’un getirdiği bir başka değişiklik ise, karşılıksız çekten dolayı hukuki takip yapılmasının ancak çekin üzerinde yazılı vade tarihinden sonra, süresi içinde, bankaya ibraz edildiğinde kısmen veya tamamen karşılıksız çıkması şartına bağlanmış; üzerinde bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının hesapta bulunmaması halinde, söz konusu çeke istinaden hukuki takip yapılması yolunun kapatılmış olmasıdır.

Söz konusu hüküm, Türk Ticaret Kanunu’nun 707’nci maddesini mülga kılmamakta, yalnızca cezai müeyyidesine ilişkin düzenleme getirmektedir. Bu halde çek; üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce de bankaya ibraz edilebilecek ve hesapta karşılığı olması halinde tahsil edilecektir. Çek bedelinin hesapta karşılığı bulunmaması halinde hamilin talebi üzerine “karşılıksızdır” işlemi de yapılabilecek ancak bu sebeple çek sahibinin cezai sorumluluğu doğmayacaktır.

Üzerinde yazılı düzenleme tarihi itibariyle bankalara ibraz edilen çekin karşılığının hesapta bulunmaması halinde, hamilin şikâyeti üzerine, hesap sahibi hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Cebren Tahsil ve Şekilleri başlıklı 54 ve devamı maddeleri uyarınca cebren takip ve tahsil işlemleri yapılacaktır.

Çek üzerinde yazılı düzenleme tarihinden itibaren süresi içinde ibraz edilmekle birlikte kısmen veya tamamen karşılıksız çıkan ve sahibi hakkında hukuki takibat başlatılan her bir çek için çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olmamak üzere çek başına binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunması düzenlenmiştir. Bunlara ek olarak davanın görüldüğü mahkeme, ilgiliye çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı koyabileceği gibi, ilgilinin yasağı bulunması halinde yasağın süresinin uzatılmasına da karar verebilecektir.

Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı aynı zamanda karşılıksız çek sebebiyle yapılan soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcılığı’nın talebi üzerine Sulh Ceza Hakimi tarafından veya kovuşturma aşamasında resen mahkeme tarafından da konabilecektir.

Bu şekilde hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açtırma yasağı bulunan kişi kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 10 gün içinde düzenlemiş bulunduğu ve henüz karşılığı tahsil edilmemiş olan tüm çekleri, düzenleme tarihleri, miktarları ve varsa lehtarlarını göstermek suretiyle muhatap bankaya bildirmek yükümlülüğündedir.

İlgilinin, karşılıksız çıkan çek sebebiyle mahkum olduğu adli para cezasını ödemesi yahut ödememesi sebebiyle hakkında verilen mahkumiyet kararını yerine getirip serbest kalmasını müteakip üç yıl ve herhalde yasağın konduğu tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra hakkında verilen çek düzenleme ve çek hesabı açtırma yasağının kaldırılmasını talep edebilecektir.

Çek kanunu uyarınca verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı ile bu yasağın kaldırılmasına ilişkin kararlara ait bilgiler 20.01.2010 tarihli Merkez Bankası Tebliğ uyarınca elektronik imza ile imzalanmak suretiyle UYAP aracılığıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na bildirilecektir.

Son olarak Kanun, 3167 sayılı Kanun’da hesaben tesviye adı altında düzenlenen hükmü, herhangi bir değişiklik öngörmeksizin hesaben ödeme başlığıyla yeni Kanun hükümlerine uyarlamıştır. Hüküm uyarınca Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, çeklerin banka şubeleri arasında hesaben ödenmesini sağlayacak tüzel kişiliği haiz sistemi kurmaya ve yürütmeye yetkili kılınmıştır. Hesaben ödeme sisteminin kuruluş ve işleyiş şartları mülga Kanun’da da öngörüldüğü gibi Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecektir.

Kanun tüm bu düzenlemelere ek olarak, Mülga Kanun’un yol açtığı sorunlardan en önemlisi olan ve ülke çapında yüz binlerce çek mağduru doğmasına ve bu sebeple yargı sisteminde büyük hasarlar meydana gelmesine sebep olan karşılık çek suçunun müeyyidelerine ilişkin de düzenleme getirmiştir. Kanun’un Geçici 2’nci maddesi uyarınca; 01.11.2009 tarihi itibariyle haklarında soruşturma ve kovuşturma başlatılmış ya da kesinleşmiş mahkumiyeti bulunan kişiler için haklarında yapılan soruşturma yahut verilen mahkumiyet kararında kurtulma imkanı tanınmaktadır.

Düzenleme, haklarında 3167 sayılı Kanun’un 16’ncı maddesinde düzenlenen karşılıksız çek suçundan dolayı soruşturma yahut mahkumiyet kararı bulunan kişiler için, 01.04.2010 tarihine kadar, şikayetçi ile belirledikleri miktarın belirli vadelerde ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları ve anlaşmanın bir nüshasını Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye vermeleri halinde, anlaşmada öngörülen süre sonuna kadar soruşturma veya kovuşturmanın durması, var olan hapis cezası ertelenmesi öngörülmüştür.

Mevcut soruşturma yahut hapis cezasının ertelenmesinin bir başka yolu ise; hakkında soruşturma başlatılan yahut mahkumiyet kararı bulunan çek sahibinin tek taraflı bir taahhütname ile borç tutarını yasal faizi ile birlikte en geç iki yıl içinde ödemeyi taahhüt etmesi ve taahhütnamenin verildiği ilk yılın sonuna kadar toplam borcun en az üçte birinin ödemesidir. Ancak yer verilen şartların gerçekleşmemesi halinde soruşturma, kovuşturma veya hükmün infazına devam olunacaktır.

Bu iki hüküm son günlerde çok fazla tartışılmış ve nihayetinde, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından, hakkında soruşturma başlatılan yahut mahkumiyet kararı bulunan kişinin borcunu ödeyeceğini taahhüt etmesi halinde hakkında başlatılan soruşturma yahut mevcut mahkumiyet kararının erteleneceğine ilişkin hükmün Anayasa’nın 141/son maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş, 04.02.2010 tarihli Anayasa Mahkemesi toplantısında iptal talebinin esastan görüşülmesi yönünde karar tesis edilmiştir.

III. Sonuç

Meclis’te görüşülmeye başlandığı günden itibaren kimi zaman eleştirilen kimi zaman da çek mağdurları için bir kurtuluş yolu olarak görülen Kanun, yürürlüğe girdiği ilk ayın sona ermesiyle Anayasa mahkemesinde iptal davalarına konu edilmiştir. Özellikle mülga kanun sebebiyle mağduriyeti bulunan kişiler için bir kurtuluş yolu olarak görülen düzenlemenin, olası iptal durumunda uygulamada aksaklıklar yaşanabilecektir.

Görüldüğü üzere, 3167 sayılı Kanun ile öngörülen düzenlemelerin karşılıksız çek keşide etmek suçundaki artışı azaltmadığı ve yaptırımların uygun görülmediği gerekçesiyle hazırlanan yeni düzenleme de uzun bir süre tartışılmaya ve eleştirilmeye devam edilecektir.

Av. Senem Gezek
E&Y Türkiye