Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz/ Askerlik dönemi prim borcu ödemesinde indirim yapılır (07.11.2007) PDF Yazdır e-Posta
07 Kasım 2007

Maliye Bakanlığı'nın 58192 sayılı özelgesi gereği, Sosyal Sigortalar Kurumu'na ödenen borçlanma primlerinin, tutar ve oranına bakılmaksızın, kesildiği aya ait gelir vergisi matrahından indirilmesi gerekiyor.

Askerlik sürem nedeniyle, kesintiye uğrayan sigorta prim ödemelerimi askerlik süresi ile ilgili olarak ödemek suretiyle kapatsam ödemiş bulunduğum primleri ücret matrahından indirim konusu yapabilir miyim? Askerliğimi erbaş olarak yaptım. Bu süre içerisinde daha önce çalışmakta olduğum sigorta prim kesintileri sekteye uğradı. Askerlik dönüşü aynı işyerinde çalışmaya başladım. Ancak askerlik süresince ödeyemediğim prim borçlarımı ödemek suretiyle bu açığı kapatırsam ödeyeceğim primler için bana bir kolaylık sağlanabilir mi?

Gelir Vergisi Yasası’nın 63/2. maddesi uyarınca “Kanunla kurulan emekli sandıkları ile Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 20. maddesinde belirtilen sandıklara ödenen primler” ücret matrahından indirim konusu yapılmaktadır. Diğer yandan 111 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğ ile yapılan açıklama çerçevesinde “Emekli Sandığı ve Sosyal Sigorta Kurumları’ndan, kanunla kurulmuş olanların üyelerine çeşitli kanunlarla, daha önceki dönemlerde ödenmemiş bulunan aidat ve veya primleri borçlanma suretiyle ödeme ve dolayısıyla emekliliğe esas alınacak hizmet sürelerini uzatabilme hakkı tanınmaktadır. Bunun için, kanunlarla belli koşullar altında borçlanılan aidat ve primlerin, üyelerce ödenmesi zorunludur.

Bu ödemeler de Gelir Vergisi Kanunu’nun 63/2. maddesinde sayılan aidat ve primler niteliğindedir ve bunların da ücretin gerçek safi tutarının hesaplanması sırasında gider olarak indirilmesi, Gelir Vergisi Kanunu’nun lafzına ve ruhuna uygun görülmektedir.”

Konuya ilişkin olarak İstanbul Defterdarlığı tarafından geçmişte verilen bir özelgeye göre de “Sosyal Sigortalar Kurumu'na askerlikle ilgili borçlanmak suretiyle ödenen borçlanma ve aidat primlerinin ücretten kesilerek ödenmesi halinde kesildiği aya ait gelir vergisi matrahının tespitinde gider olarak nazara alınması, aidatın toptan ödenmesi halinde, ödenen tutara ulaşıncaya kadar bu miktarın ücretlerin vergiye tabi tutarından indirilmesi mümkündür.” Diğer yandan Maliye Bakanlığı’nın 30.07.1982 gün ve 58192 sayılı özelgesi gereği olarak da “Sosyal Sigortalar Kurumu'na ödenen borçlanma primlerinin, tutar ve oranına bakılmaksızın, kesildiği aya ait gelir vergisi matrahından indirilmesi gerekir.”

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere sizin askerlik süresine yönelik olarak Sosyal Sigortalar Kurumu nezdinde yapacağınız borçlanma isteminize ait hesaplanan primleri ödemeniz halinde yapmış bulunduğunuz ödeme veyahut da ödemeler gelir vergisi matrahından indirim konusu yapılacaktır. (V.Seviğ)

 

SSK PRİMİNİN GECİKME ZAMMI

Sosyal Sigortalar Kurumu'na olan prim borçlarımızı gecikmeli olarak ödemek zorunda kaldık. Bu ödemelerimizin gecikme zammını yani geç ödemekten kaynaklanan faizini gider olarak kayıtlarımıza intikal ettiremez miyiz? Biz bankadan faizle para alıp, bu borçlarımızı ödese idik, bankaya ödenen faizi giderleştirirken, sigortaya ödeyeceğimiz faizi neden giderleştiremiyoruz?

Sosyal Sigortalar Yasası uyarınca “Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasa’nın 51, 102 ve 106. maddeleri hariç diğer maddeleri” uygulanmaktadır. Bu nedenle Sosyal Sigortalar Kurumu'na ödenmesi gereken prim borçlarının geç ödenmesi dolayısıyla uygulanan gecikme zammının gider olarak kayıtlara intikal ettirilmesi mümkün değildir. Konuya ilişkin olarak Maliye Bakanlığı tarafından verilen bir özelgede de belirtildiği üzere “SSK primlerinin gider olarak dikkate alınabilmesi için primin fiilen kuruma ödenmiş olması gerekir.”

Gelir Vergisi Yasası’nın 40. maddesinin 2 numaralı bendinde, ticari kazancın tespitinde, işverenlerce hizmet erbabı için ödenen SSK primlerinin gider olarak indirilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu hükümlere göre; SSK priminin gider olarak dikkate alınabilmesi için, bu primlerin Sosyal Sigortalar Kurumu'na fiilen ödenmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, sigorta primleri dönemine ve ait olduğu yıla bakılmaksızın fiilen ödendiği tarihte gider yazılacaktır. Geç yatırılan sigorta primleri için hesaplanan gecikme zammının gider olarak kayıtlara intikal ettirilmesi halinde ödenen bu tür gecikme zamları kanunen kabul edilmeyen gider niteliğindedir. Danıştay 4. Dairesi’nin vermiş bulunduğu bir karar uyarınca da “Sosyal Sigortalar Kanunu’na aykırı davranışlar nedeniyle ve kanun uyarınca müeyyide olarak ödenen gecikme zammının safi kazancın tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün değildir.” ( Danıştay 4. Dairesi E.No:1997/2066, K.No:1998/2347) (V.Seviğ)

 

 

BİRDEN FAZLA İŞVERENDEN ÜCRET

 

Bilirkişilik işi ile üniversite öğretim üyeliğini birlikte sürdürüyorum. Bilirkişilikten elde ettiğim gelirlerle ücret gelirlerimi birleştirerek beyanname vermek zorunda mıyım?

Bilindiği üzere bilirkişilik ücretleri ödenirken gelir vergisi ve damga vergisi kesintisine tabi tutulmaktadır. Dolayısıyla biz bu gelirlerimizin vergisini daha elde ederken ödüyoruz. Buna rağmen beyan etmemiz gerekecek mi?

Gelir Vergisi Yasası’nın 61. maddesi hükmü gereği olarak “Bilirkişilere, resmi arabuluculara, eksperlere, spor hakemlerine ve her türlü yarışma jürisi üyelerine ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler” ücret olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle bilirkişilik ücretleri hak sahiplerine ödenirken gelir vergisi kesintisine tabi tutulmaktadır. Eğer bir takvim yılı içinde bilirkişilik ücretlerinden elde ettiğiniz miktar Gelir Vergisi Yasası’nın 103. maddesinde yer alan tarifenin ikinci gelir dilimde yer alan tutarı aşıyorsa, bu takdirde söz konusu gelir miktarı ile birinci iş yerinden almış olduğunuz ücret geliri karşılaştırılacak, eğer birinci iş yerinden aldığınız ücret geliri de bu miktarın üzerinde ise ikisini birleştirerek beyan etmeniz gerekecektir.

2007 yılı için bu miktar 19.000 YTL’dir. Eğer öğretim üyeliğinden elde ettiğiniz ücret geliriniz 19.000 YTL’nin üzerinde ise bu takdirde yine bilirkişilikten elde ettiğiniz ücret toplamı da 19.000 YTL’yi aşmış ise bu gelirlerinizi yıllık beyanname üzerinde toplayarak beyan etmeniz gerekir.

Ancak eğer bilirkişilikten elde ettiğiniz gelir 19.000 YTL’nin üzerinde buna karşılık diğer çalışmakta olduğunuz üniversiteden aldığınız ücret toplamı 19.000 YTL’nin altında ise, bu takdirde 19.000 YTL’nin altında ücret aldığınız iş yerinizi ikinci iş yeri olarak gösterme hakkınız bulunması nedeniyle beyanname vermenize gerek bulunmamaktadır.

Bu bağlamda ikinci iş yerini seçme hakkı size kalmış bulunmaktadır. (V.Seviğ)

 

YARGI KARARLARINDA

 

Re'sen vergi tarhı

 

Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2006/22 K.2006/95 T.14.4.2006

İlgili dönem KDV beyannamesini imzasız veren davacı hakkında, eksikliğin giderilmesi için on beş gün süre verildiği halde çağrıya uymadığından bahisle beyanname vermemiş sayılarak takdir komisyonunca takdir edilen matrah üzerinden KDV indirimlerinin kabul edilmemesi suretiyle re’sen tarhiyat yapılmışsa da; imza eksikliği ile de olsa yükümlünün süresinde beyannamesini vermiş olması, bunun şekli noksanlık olup re’sen takdir sebebi oluşturmaması, re’sen matrah takdir edilebilmesi için vergi matrahının tamamen veya kısmen defter kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere göre tespitine imkan bulunmaması ve davacının beyan ettiği matrahın üzerinde bir matrahın tespitinin gerekmesi, takdir komisyonunca matrah tespit edilirken davacının verdiği beyannamedeki matrahın aynen esas alınıp KDV indirimlerinin kabul edilmemesi için ayrı bir inceleme gerekmesi, beyannamenin imzasız olmasının KDV indirimlerinin kabul edilmemesi sebebi olamayacağı, kaldı ki imzanın tamamlatılması için verilen on beş günlük süre idarece beklenilmeden takdire sevk edilmiş olması sebepleriyle, yapılan tarhiyatın terkini gerekmektedir.

 

Danıştay 9. Dairesi E.2004/1950 K.2006/2463 T.14.6.2006

Davacı Şirket hakkında, X Anonim Şirketi’ne olan kefaletinden dolayı ödemek durumunda kaldığı tutar ile Y Limited Şirketi’ne verilen sipariş avansları nedeniyle faiz tahakkuk ettirilmediğinden bahisle cezalı tarhiyat yapılmışsa da; X Anonim Şirketi’ne kefalet nedeniyle yapılan ödemenin zorunluluktan olması ve ticari amaç güdülmemesi, Y Limited Şirketi’ne verilen sipariş avansının uygun koşullarda emtia teminine yönelik olması ve emtianın teslim edilememesi sebebiyle verilen avansa faiz tahakkuk ettirilmemesinin olağan ve ticari teamüllere uygun olması sebepleriyle, re’sen takdiri gerektiren bir durum olmadığından, davacı şirket hakkında yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.

 

Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2005/277 K.2006/139 T.26.5.2006

Adına kayıtlı olan otobüsü 2002 yılında satan yükümlü hakkında, satış bedelinin kasko değerinin altında olduğunun tespiti üzerine takdir komisyonuna sevk edilerek, komisyonca ilgili Şoförler ve Otomobilciler Odasından bildirilen bedelden yıpranma payı dikkate alınarak tespit edilen matrah farkı üzerinden re’sen tarhiyat yapılmış olup; kasko bedelinin satış bedeli olarak alınmasının mümkün olmaması, davacının aracın hasarlı olduğu iddiasını kanıtlayamaması ve ilgili Sanayi ve Ticaret Odası ile Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanlığınca aracın değerinin satış bedelinden daha yüksek olduğunun mahkemeye bildirilmesiyle de aracın gerçek bedelinin takdir edilen bedelden daha yüksek olduğunun anlaşılması sebebiyle, yapılan tarhiyatta yasal isabetsizlik yoktur.

 

Danıştay 4. Dairesi E.2004/374 K.2004/1347 T.2.6.2004

Bağlı bulunduğu Vergi Dairesine verdiği dilekçede şirket merkezini nakledeceğini bildirerek nakil işlemlerinin yapılmasını isteyen davacı şirketin kullandığı belgelerin incelenmesi sonucunda düzenlenen tutanakta bir kısım faturanın ibraz edilmediğinden bahisle takdire sevk işlemi yapılmış ise de; Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesine göre tutulması gereken defterlerin herhangi bir sebeple vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara ibraz edilmemesinin re’sen takdir sebebi sayılması ve sadece bir kısım faturanın iptal edilmek üzere ibraz edilmemiş olmasının ise tek başına re’sen takdir nedeni olarak kabul edilmemiş olması sebebiyle, davacı şirket hakkında yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.

 

ÖZELGELERDE

Kurumlar VErgisi istisnaları

1. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 30.4.2007 tarih ve 8725 sayılı özelgesi

“KVK’nun 5. maddesinin b bendinde, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan anonim ve limited şirket niteliğindeki şirketlerin sermayesine iştirak eden kurumların, bu iştiraklerden elde ettikleri iştirak kazançlarının, anılan bentte yer alan bütün şartların birlikte gerçekleşmesi koşulu ile kurumlar vergisinden istisna olduğu düzenlenmiştir. Bu konuda 1 Seri no’lu KVK Genel Tebliğinde, elde edilen iştirak kazançlarının elde edildiği dönemde kurum kazancına dahil edilmesinin zorunlu olduğu, kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresinin sonuna kadar Türkiye’ye transfer edilmeyen kazancın istisnadan yararlanmasının mümkün olmadığı, bu kazançların daha sonraki yıllarda Türkiye’ye transferi yapılsa dahi söz konusu istisnadan yararlanılamayacağı, iştirak kazancının dağıtıldığı dönemde elde edilmiş sayılacağı açıklanmıştır. Bu hüküm ve açıklamalarla, Romanya’da kurulu tek kişilik şirketin, 2006 yılında elde ettiği ve sermaye artırımında kullanılan kazancın, Türkiye’deki iştirak eden Şirket tarafından elde edilmemiş olacağından, Türkiye’de mukim şirketin iştirak kazancı beyan etmesi gerekmemektedir.”

2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 23.5.2007 tarih ve 10670 sayılı özelgesi

“Bankalara borçları nedeniyle kanuni takibe alınmış veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna borçlu olan kurumların ve bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık bankalara veya TMSF’ye devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kısmı vergiden istisnadır. Bankaların bu şekilde elde ettikleri söz konusu kıymetlerin satışından doğan kazançlarının ise %75’lik kısmı istisnaya konu edilebilir. Bu hüküm ve açıklamalar gereğince, şirketin borcuna karşılık TMSF tarafından açık artırma yoluyla satışa sunulan gayrimenkulün maliyet bedelini aşan bir tutarda satılması suretiyle borç (Bu tutara vade tarihinden icra yoluyla ödeme tarihine kadar olan faiz vb. ödemelerde dahildir) ödemelerinde, maliyet bedeli üzerindeki satış kârının, icra yoluyla yapılan ödemenin borcun satış hasılatına oranında kurumlar vergisinden istisna edilmesi olanaklıdır.”

3. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın B.07.1.GİB.4.06.16.01/ sayı ve Temmuz 2007 tarihli özelgesi

“KVK’nun 5. maddesinin 1/e bedinde, kurumların en az iki yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmaz ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75’lik kısmının vergiden istisna olduğu düzenlenmiştir. Elden çıkartılan taşınmazdan doğacak kazancın bu istisnaya konu edilebilmesi için, bu taşınmazın Türk Medeni Kanunu’nun 705 inci maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş olması gerekmektedir. 3.6.2003 tarihinde (X)’den finansal kiralama yoluyla alınan gayrimenkulün iki yıldan uzun bir süredir şirketinizce kullanılıyor olmasına karşılık, şirket adına tescil işlemlerinin 3.7.2007 tarihinde yapılmış olması sebebiyle, tescil tarihinden itibaren en az iki tam yıl geçmeden satılması halinde, satış kazancının anılan istisnaya konu edilmesi mümkün değildir.

 

SÖZÜN ÖZÜ

Ne aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz.

C. BERNARD 

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=82945&YZR_KOD=158&ForArsiv=1