Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Transfer Fiyatlandırmasında "Fiyatlandırma" PDF Yazdır e-Posta
04 Mart 2010

I- GİRİŞ

Dünya ticaretinin gittikçe daha büyük bir kısmı ilişkili kişiler arasında cereyan etmektedir(1). Bu da kaçınılmaz olarak, transfer fiyatlandırmasının (TF) önemini arttırmaktadır. Bilindiği gibi gelişmiş ekonomiye sahip ülkelerdeki vergi incelemelerinin (ve doğal olarak vergi uyuşmazlıklarının) yüzde sekseni, bu konu üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bunun Türkiye için de yakın bir gelecekte böyle olması kaçınılmazdır. Çünkü;

Türkiye’nin 80’li yıllarda başlayan dışa açılması küreselleşme ve ekonomik gelişme ile birlikte gittikçe artmaktadır. Buna bir de, Türkiye’de vergi mevzuatının ilişkili kişilerin konsolide beyanda bulunmasına izin vermemesi nedeniyle, -yurt dışındaki genel uygulamanın aksine- yurt içindeki işlemlerdeki TF riski de eklendiğinde, bunun kaçınılmaz olduğu anlaşılacaktır. Bu nedenle; TF konusu üzerinde ne kadar çok durulsa yeridir. Biz de; bilgi, tecrübe ve zamanımızın el verdiği ölçüde bu konuya katkıda bulunmayı amaç edinmiş bulunmaktayız. Konu üzerinde çalışanların paylaştığı gibi, TF’de en önemli sorun, ilişkili kişiler arasındaki işlemlerde uygulanan fiyatlandırmanın, doğru ya da yanlış olduğunun neye göre belirleneceğidir. Daha doğru ifadeyle; üzerinde genellikle anlaşılan, “emsal bedeli” uygulamasının, ne derece doğru olduğu ve (varsa) başka ne gibi yöntemler uygulanabileceğidir. “Emsal bedeli” ilkesinin sorun olmasının nedeni açıktır: kusursuz emsal bulmaktaki zorluk! Yetkililerin buna genellikle önerdikleri çözüm: en yakın emsalin “gerekli düzeltmeler” yapılarak kullanılmasıdır.

Yukarıdaki birbirine bağlı her iki sorunun yani “kusursuz emsal bedelinin ya da buna en yakın emsal bedelinin bulunması” ve “bulunan en yakın emsal bedelinde gerekli düzeltmenin yapılması”nın yönetilebilmesi için, önce fiyatlandırmanın ve fiyatlandırmayı etkileyen etkenlerin incelenmesi gerekmektedir. Bunlar, TF planının(2) hazırlanmasında, dönem sonunda düzeltme yapılıp yapılmayacağına ya da nasıl yapılacağına karar vermede, belgelendirmede ve herhangi bir iddiaya karşı savunmada önemli olacaktır.

II- GENEL OLARAK FİYATLANDIRMA


İşletmelerin, ürettikleri mal ya da hizmetler karşılığında alıcılardan talep edecekleri bedele “fiyat”, bu bedeli belirleme işlemine de “fiyatlandırma” denilmektedir(3).

Girişimciler açısından fiyatlandırmanın esas amacı “satışı ve kârı” arttırmak olmakla birlikte, uzun vadede yine bu maçları gerçekleştirmek üzere kısa vadede, farklı amaçlar olabilmektedir. Fiyatlandırma kararları da, işletmenin hedef ve amaçlarından etkilenir. Mantıksal olarak yönetim fiyatı belirlemeden önce, fiyatlandırmada güdülen amacı belirlemelidir. Bir işletmenin belirli bir mamul için fiyat saplarken ulaşmak istediği genel işletme ve pazarlama hedeflerin başlıcaları bu konuda yapılan bazı araştırmaların ışığı altında şunlardır(4):

- Satışı maksimize etmek,

- Karı maksimize etmek,

- Belirli bir pazar payını gerçekleştirmek (pazara derinliğine girmek),

- Yatırımın hedef getirisini sağlamak,

- Pazar payının kaymağını almak,

- Nakit akışını maksimize etmek,

- Rekabeti önlemek,

- Fiyat istikrarını sağlamak,

- Ürün-marka imajını desteklemek,

- Eldeki maldan kurtulmak,

- Pazar liderliğini ele geçirmek,

- Tutundurma programını desteklemek,

- Grubu veya aile firmasını desteklemek,

- Mal - hizmet kalite seviyesinde uyum sağlamak.

Görüleceği gibi, işletmelerin kendi şartları ve piyasanın şartlarına göre çok farklı amaçları dolayısıyla bunu gerçekleştirmek için farklı fiyatlandırma hedefleri olabilmektedir. Buna bir de çeşitli çıkar gruplarının, fiyatlandırma üzerindeki etkilerini dikkate alırsak, fiyatın sadece, maliyetler ve talep tarafından belirlenmediğini, aynı maliyet yapısı ve aynı talep miktarı altında bile işletmeden işletmeye farklı fiyatlar oluşabileceği çok iyi anlaşılacaktır. Bu çıkar grupları; dağıtımını yaptıkları ürünler üzerinden kabul edilebilir bir kâr bekleyen aracı kuruluşlar, konulan her fiyata nasıl tepki göstereceklerinin kestirilmesi gereken rakipler, yükseltilen fiyattan pay isteyip istemeyecekleri ya da ne kadar isteyecekleri bilinmesi gereken üretim faktörleri (emek, sermaye, ham madde) sahipleri ve çeşitli sektörlerde ekonomik ve sosyal amaçlı olarak fiyata müdahale edebilen devlet ve fiyatın düşük tutulmasını isteyen pazarlama ve satış bölümleri ile yüksek tutulmasını isteyen finans bölümü gibi diğer bölüm yöneticileridir.

Pazarlama stratejisinin oluşturulmasında işletmelere -vergi mevzuatından bağımsız olarak- önerilen, başlıca fiyatlandırma yöntemleri; maliyete dayalı fiyatlandırma, değere (talebe) dayalı fiyatlandırma ve rekabete dayalı fiyatlandırmadır(5).

III- TRANSFER FİYATLANDIRMASI


Her şeyden önce, transfer fiyatlandırmasının, sadece vergilendirmede kullanılan bir terim olmadığını ve hatta ilk olarak işletme biliminde kullanılmaya başlandığını belirtmemiz gerekir. İşletme biliminde transfer fiyatlandırması; işletmelerin coğrafik ya da işlevsel olarak bölünmelerinin bir sonucu olarak, birimler arasında - rekabetin olmadığı bir ortamda- mal ve hizmet alım satımında doğru bir fiyatlandırmanın nasıl yapılması gerektiği sorusuna cevap olarak ortaya çıkmıştır. Aynı işletme içersindeki birimler ya da aynı gruba ait birimler arasında bir fiyatlamanın gerekli olması;

a) Her birimin (kâr merkezlerinin) ne ölçüde verimli çalıştıklarının saptanması,

b) Her birimin işletmenin ya da grubun genel amaçlarına katkıda bulunmalarının sağlanması

amaçlarının bir sonucudur.

Transfer fiyatlandırması, işletmeler tarafından genellikle şu amaçlar için kullanılmaktadır:

a) İşletmede yaratılan fonların birimler arasında görülen gereksinmeye göre dağıtmak: Bazı birimler faaliyetleri için gerekli parasal kaynaklara sahip olamayabilirler. Bu durumda, bu kaynaklara sahip olan birimler, gereksinim duyan birimlere daha düşük satış fiyatı uygulayarak ya da daha yüksek alış fiyatı ödeyerek gerekli miktarda kaynak aktarabilirler.

b) Kur riskini azaltmak: Bir birimin bulunduğu ülkede devalüasyon riski varsa, bu o ülkeye yapılacak ithalatın maliyetini yükselteceğinden, daha düşük ithalat fiyatı uygulanması gerekecektir. Ancak, bu nedenle söz konusu ülkede oluşacak kârın dağıtılması sırasında devalüasyonun olumsuz etkisi de unutulmamalıdır. Eğer, gümrük vergisi yoksa ya da ihmal edilecek oranda ise, bu ülkede daha az kar oluşturmak için daha yüksek ithalat fiyatı önerilebilir.

c) Rekabet baskısını gidermek: Bir birimin faaliyette olduğu ülkede bir rekabet baskısı var ise, girdi maliyetini ucuzlatarak avantaj sağlamak için, girdilerin daha ucuz olduğu ülkelerde oluşturulacak birimlerden düşük fiyatla girdi temin edilebilir.

d) Vergi ve gümrük yükünü azaltmak(6): İşletmelerin uyguladığı transfer fiyatlandırması politikasının, vergilendirmeyi ilgilendiren asıl yönü budur. Gerek kurumlar ve gelir vergileri gibi doğrudan vergiler ve gerekse gümrük, KDV ve özel tüketim vergileri gibi dolaylı vergilerin yükünü azaltmak için işletmeler; ithalat ve ihracatta transfer fiyatlandırmasını; dolaylı vergiler bakımından, yüksek ithalat yükü olan ülkelere yapılan satışların fiyatlarını düşük belirleyerek; doğrudan vergiler bakımından, yüksek vergi yükü olan ülkelere yapılacak satışların fiyatlarını daha yüksek belirleyerek; bir araç olarak kullanmaktadırlar.

Transfer fiyatlandırması politikasının oluşturulmasında, işletmelere -vergilendirmeden bağımsız olarak- önerilen fiyatlandırma yöntemleri, II. Bölümde bahsi geçen ve açıklamaya çalışılan fiyatlandırma yöntemleridir.

IV- VERGİSEL AÇIDAN TRANSFER FİYATLANDIRMASI

Transfer fiyatlandırmasının bizi ilgilendiren yönü, doğal olarak vergilendirmeye olan etkisidir. Ancak; bunu “fiyatlandırmanın” diğer yönlerinden “tecrit” ederek anlamak ve açıklamak mümkün değildir. Aslında; vergi mevzuatı ve uygulamaları da, en çok bu konuda, çok yönlü analiz yapma olanağı vermektedir. Emsal bedelinin saptanması ya da bulunabilen en yakın emsalin düzeltmeye tabi tutulmasında; işletme ilkeleri ve piyasa koşulları göz önüne alınmak zorundadır. Bu nedenle; genel olarak “fiyatlandırma” üzerinde neden bu kadar durduğumuz yadırganmamalıdır. Ekonomik ağırlıklı analiz, inceleme elemanlarının incelenme sırasındaki bulgularından bir sonuca ulaşırken gerekli olduğu gibi; mükelleflerin, vergi idaresi ile bir uyuşmazlık yaşamamak için fiyatlandırmada göz önünde bulundurmak, eğer bir uyuşmazlık ortaya çıkmış ise, savunmaları için gereklidir. Doğal olarak bunlara; yargı merciinin de kanaat oluştururken aynı bilgilere gereksinim duyacağını da eklemeliyiz.

Vergilendirme açısından, transfer fiyatlandırmasının bizi ilgilendiren yönü, doğal olarak vergi ziyaına (Hazine zararına) sebebiyet verip vermemesidir. Çünkü; ilişkili kişiler aynı yönetim ve kontrol mekanizması altında olduklarından, aralarındaki işlemlerde fiyatları amaçlarına uygun olarak istedikleri gibi belirleyebilmektedirler. Yukarıda belirtildiği gibi, transfer fiyatlanmasının araç olarak kullanılabileceği, işletme amaçlarından biri de “grubun vergi yükünü” olanaklı olduğu kadar düşürmektir. Her ülkenin vergi idaresi, transfer fiyatlandırması yoluyla, hazinesinin zarar uğratılmasını önlemeye çalışmaktadır. Bu nedenle vergi kanunlarında ve vergi anlaşmalarında bunu önleyici hükümler yer almaktadır. Türk vergi mevzuatında, Gelir Vergisi Kanunu’nun 42. maddesi ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. maddesi bu düzenlemelere yer vermektedir. Ayrıca, OECD de, uluslararası transfer fiyatlandırması anlaşmazlıklarını önlemeye yardımcı olmak için “Transfer Fiyatlandırması Rehberi”ni yayınlamıştır.

Gerek Türk mevzuatı ve gerekse OECD rehberinde önerilen fiyatlandırma metotları, yukarıda açıklamaya çalıştığımız, işletme prensipleri açısından önerilen fiyatlandırma yöntemlerinden farklı değildir. Bu yöntemler “geleneksel” ve “kâr bölüşüm” yöntemleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Geleneksel yöntemler; karşılaştırılabilir fiyat, maliyet artı ve yeniden satış yöntemleridir. İşleme dayalı kâr yöntemleridir. Bunlar, kâr bölüşüm yöntemi ve işleme dayalı net kâr marjı yöntemidir.

Bu yöntemlerin tamamı, “emsale uygunluk” ilkesine dayanmakta olup; bu ilke 13. maddede; “ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasıdır” şeklinde tanımlanmaktadır. Transfer fiyatlandırması uygulamasında, esas olan işleme en uygun fiyatlandırma yönteminin seçilmesi olmakla beraber, genel olarak mevzuattaki ve Rehber’deki yer alış sıralarına göre aralarında bir hiyerarşi olduğu söylenebilir. Ancak; OECD’nin en son eğilimi, özellikle işleme dayalı net kar marjı yönteminin hiyerarşiye uyulmadan başvurulabilmesi yönündedir(7). Emsal bedelinin bulunmasındaki zorluklar -hatta bazen olanaksızlık- nedeniyle bu metotlara alternatif olarak, kazancın, yüklenilen işlev ve risklere göre dağılımı esasına dayanan “formüle dayalı dağıtım” yöntemi önerilmekte ise de, bütün ülkelerin üzerinde anlaşmaya varacağı bir formülün geliştirilmesindeki zorluk nedeniyle şimdiye kadar yaygın olarak uygulanamamıştır.

Buradan sonra artık; uygulamada fiyatı etkileyen etkenlerin neler olduğu ve fiyatı ne yönde ne derecede etkileyebileceği üzerinde durmak istiyoruz.

V- FİYATI ETKİLEYEN ETKENLER

Bu etkenleri şu şekilde sıralayabiliriz(8):

A- ÜRÜNÜN YA DA SERVİSİN ÖZELLİKLERİ


Mal ya da hizmetlerin belirli nitelikleri arasındaki farklılıklar, bunların serbest piyasada sahip oldukları değerin farklılaşmasını kısmen de olsa açıklayabilmektedir. Bu nedenle, bu niteliklerin arasında yapılacak karşılaştırma, kontrol edilen ve kontrol edilmeyen işlemlerin karşılaştırılabilir olup olmadığının belirlenmesinde yararlı olabilmektedir. Dikkate alınması gereken belli başlı nitelikler şunlardır: Maddi varlıkların teslimi ile ilgili olarak fiziksel özellikleri, kalitesi ve güvenirliği, piyasada bulunabilirliği ve tedarik hacmi; hizmetlerin sağlanması ile ilgili olarak: hizmetin niteliği ve kapsamı, gayri maddi haklarla ilgili olarak: işlemin türü (lisanslama ya da satış), gayri maddi hakkın türü (patent, marka ya da know-how), korumanın süresi ve derecesi ve aktifin kullanılmasından elde edilmesi tahmin edilen menfaatler(9). Örneğin: Aynı kategorideki otomobil ve kişisel bilgisayarlardan, Mercedes ve HP markalı olanlar için alıcılar muhtemelen, belki kaliteleri, güvenilirlikleri ya da prestij (ya da hepsi) için daha yüksek fiyat ödemeye hazırdır.

B- HER BİRİMİN ÜRETİM FAKTÖRLERİ KULLANARAK VE RİSK ALARAK ÜSTLENDİĞİ İŞLEVLER

“İşlevler, her bir birimin faaliyetinin normal bir parçası olarak, belirli bir ticari işlemde yerine getirmeyi üstlendiği faaliyetler” olarak tanımlanabilir. İşlevler çok sayıda olup başlıcaları; satın alma, üretim, pazarlama, satış, araştırma-geliştirme, teknik servis, insan kaynakları, mali ve idari işler, muhasebe vb.

Genel olarak, daha fazla işlev yerine getiren birimin daha fazla bedel elde etmesi ve isteyeceği fiyatın bunu yansıtması beklenir. Ancak, bazen üstlenilen işlevden çok, söz konusu işlemde, sektör ya da piyasada, işlevin göreceli önemi dikkate alınmalıdır. Örneğin: uluslararası firmaların diğer ülkelerdeki iştirakleri, ana firmanın mallarının dağıtımı yanında, pazarlama ve tanıtım işlevlerini üstlenmektedirler. Ancak; pazarlama ve tanıtım işlevleri, firma unvanının fazla önemli olmadığı bazı kimyasal ürünlere göre, imaj ve markanın müşteri tercihinde belirleyici olduğu tüketim malları endüstrisinde daha önemlidir. Üretim faaliyetinde satın alma işlevi, üretimin kalitesi ve fiyatı üzerinde etkili olduğundan önemli bir işlevdir. Aynı şekilde; neyin, ne kadar ve ne zaman üretileceğini belirleyen üretim planlaması, bazı üretim faaliyetlerinde daha önemli olabilmektedir. Elde edilen gelirin önemli bir kısmı, işletmenin üstlendiği riskin karşılığıdır. Bazı riskleri şu şekilde sıralayabiliriz: Piyasa riski, depolama riski, kredi riski, üründen kaynaklanan sorumluluk riski, döviz riski ve çevresel risk vb. Ürünün piyasada yeni olup olmadığı, ana firma tarafından üretilen ürünün piyasada iyi tanınmış olup olmaması, söz konusu piyasaya girişin kolay olup olmadığı, mevzuatça zorlaştırılıp zorlaştırılmadığı, süresi tamamlanmamış patente sahip olunup olunmaması, otomotiv gibi bazı sektörler ekonomik konjonktürden ilaç ve sağlık sektörüne göre daha büyük ölçüde etkilenir. Ham, yarı mamul ve mamullerin kimin riskinde depolanacağı da önemlidir. Bu depolamada, değer düşüklüğü, çalınma, çevresel sorumluluklar, bu işlevi üstlenenlere kaçınılmaz olarak bir mali yük getirecektir(10).

C- ANLAŞMA ŞARTLARI

Herhangi bir işlemi belirleyen sözleşme şartları genellikle tarafların sahip olacakları sorumlulukları, riskleri ve menfaatleri açık ya da örtük biçimde tanımlayacaktır. Yazılı sözleşme olmaması halinde, sözleşme şartları, taraflar arasında yapılan yazışmalardan da çıkarılabilmektedir. Bu şekilde bir yazışmanın da olmaması halinde, sözleşme şartları, normal ticari faaliyetlerde bağımsız taraflar arasında sürdürülen ticari ilişkilerin tabi olduğu koşullar göz önünde bulundurularak belirlenebilir.

D- PİYASANIN EKONOMİK ŞARTLARI

Fiyatlar; aynı mal ya da hizmetleri ilgilendiren işlemler de bile farklı piyasalara göre değişebilmektedir.

Ekonomik koşullar; coğrafi konum, piyasaların büyüklüğü, piyasaların rekabet hacmi ve alıcıların ve satıcıların rekabet yönünden birbirlerine göre sahip oldukları konumlar, ikame mal ve hizmetlerin bulunup bulunmadığı, bir bütün olarak piyasada ve belirli bölgelerde arz ve talep seviyeleri, tüketicilerin satın alma güçleri, arsa, işçilik ve sermaye maliyetleri de dahil olmak üzere üretim maliyeti, nakliye giderleri, piyasanın niteliği (toptan ya da perakende) işlemlerin tarihi ve zaman gibi unsurları kapsamaktadır.

E- İŞLETMELERİN, İŞ STRATEJİLERİ


Yukarıdaki ayırımda açıklanmaya çalışıldığı gibi işletmelerin, fiyatlandırma politikaları genel amaçlarına göre değişmektedir. Bazı işletmeler, yeni bir piyasaya girme amacı taşırken bazıları yeni bir malı tanıtma aşamasında olabilmektedirler. Diğer bazı firmalar, “pazarın kaymağını alma” ya da “pazarda varlığını sürdürme” amacına sahip olabilmektedirler. Bu amaçlar; işletmenin fiyatlandırma politikasını etkileyecektir. Aynı malı aynı piyasada satan fakat farklı amaçları olan iki firmanın fiyatlarının farklı olmasına yol açacaktır. Dolayısıyla; ilişkili kişiye satış yapan bir işletmenin fiyatlandırmasının emsale uygunluk prensibine aykırı olup olmadığının saptanmasında, uyguladığı iş stratejisinin de vergi idaresince göz önüne alınması gerekecektir. Piyasaya girmek ve tutunmak çabası içinde olan iştirakine emsaline nazaran düşük bedelle satış yapan işletmenin, makul bir süreden sonra normal fiyatlandırmaya dönmesi beklenir. Ancak; her çabanın mutlaka başarıyla sonuçlanması garanti olmadığından, katlanılan zararın telafi edilememesi de göz önüne alınmalıdır.

F- HÜKÜMET POLİTİKALARI

Fiyat kontrolleri, faiz oranları üzerindeki kontroller, hizmet ya da yönetim ücretleri üzerindeki kontroller, gayri maddi hak bedelleri üzerindeki kontroller, belirli sektörlere sağlanan teşvikler, kambiyo kontrolü, anti damping vergileri ya da kur politikaları gibi hükümet tarafından uygulanan politikaların da fiyatlar üzerindeki etkisi inkâr edilemez. Hükümet müdahalesi olan ülkede faaliyet gösteren birimin daha az kâr elde edebileceği dikkate alınmalıdır. Bağımsız kuruluşların hükümet müdahalelerine tabi işlemlere girmemelerinden dolayı, böyle durumlarda emsallere uygunluk ilkesinin nasıl uygulanacağı konusu, tam olarak açıklığa kavuşturulmuş değildir.

VI- ÖRNEK ÇALIŞMALAR

Yukarıdaki açıklamaların okuyucular için daha anlaşılabilir olması için artık örnekler üzerinde çalışmanın zamanı gelmiştir.

Örnek-1:

Varsayımlar: ABD’de Kurulu (A) firması, aynı gruba ait İsviçre’de kurulu dağıtım firması (B)’den değişik ülkelerde üretilen otomobil lastiği alarak Kuzey Amerika’da dağıtımını yapmaktadır. İthalat ve pazarlama faaliyeti olan (A) firması, önemli bir gayri maddi hakka sahip olmadığı gibi; işletme ile ilgili normal risk dışında bir risk taşımamaktadır.

İstenen: (A) ve (B) firmaları arasında yapılan otomobil lastiği ile ilgili ticari işlemle ilgili olarak yapılacak transfer fiyatlandırması analizinde, fiyatı etkileyen hangi kriterler dikkate alınmalıdır.

Çözüm: Bu çalışmada, analizi etkileyen fakat konumuzun dışında kalan, fiyatlandırma yöntemlerinin araştırıldığı ve en iyi yöntem seçiminin yapıldığı kabul edilerek; konuyu dağıtmamak için, sadece ekonomik değerlendirmelerin üzerinde durulacaktır.

Gerek emsal bedelinin belirlenmesinde seçilecek üçüncü parti firmaların seçiminde gerekse tam bir emsal bulunamıyorsa, en yakın emsal üzerinde yapılacak düzeltmelerin belirlenmesinde; faaliyet sahası, ürün ya da servisin niteliği, kullanılan varlıkların nitelik ve miktarları, faaliyetin kapsamı ve büyüklüğü, dikkate alınacaktır. Hiç şüphesiz, daha fazla çalışma sermaye koyan, daha fazla maddi ya da gayri maddi kıymet kullanan, daha fazla stok, tahsilat, kur farkı ve faiz riski taşıyan, daha fazla işlev üstlenen tarafın (üçüncü partinin) bunun karşılığında daha fazla gayri safi kâr talep etmesi beklenir.

Dağıtım ve satış yapan firmaların, 4 gruba ayrıldığı söylenebilir. Bunlar, artan işlevlerine göre sıralandığında: üreticinin temsilcisi (acente), sınırlı distribütör, distribütör ve pazarlamacı distribütör. Ödenen fiyat/ elde edilen kâr bu grupların özelliklerine göre değişmektedir

(1) . Acente ürünün mülkiyetini üstüne almaz (ithalatçı değildir), kredi ya da stok riski taşımaz, pazarlama riski bulunmaz ve temsi ettiği firmanın elde ettiği gelirden bir komisyon alır.

Sınırlı distribütör ise, mülkiyeti üzerine alır, sınırlı stok ve kredi riski vardır. Yine sınırlı pazarlama riski yanında, kur farkı riski yoktur.

Distribütör ise, mülkiyeti üzerine alır, stok ve kredi riski üstlenmiştir. Sınırlı pazarlama riski vardır. Kur riski olabilir ya da olmayabilir. Bu karşılaştırmayı bir tabloda göstermemiz gerekirse:

Bir pazarlamacı/distribütör; mülkiyeti alır, stok, kredi ve kur farkı riskleri taşır. Pazarlama stratejisi dahil pazarlama riski üzerindedir. Bu tür distribütörler; genellikle gelişmiş iştirakler ya da kültürel nedenlerle ana firmanın tam olarak rekabetçi olamadığı piyasalar için geçerli olmaktadır.

Bunu, özet olarak bir tabloda göstermemiz gerekirse(2): 

Üretici Temsilcisi

Sınırlı Distribütör

Distribütör

Pazarlamacı/
Distribütör

Mülkiyeti almaz

Mülkiyeti alır

Mülkiyeti alır

Mülkiyeti alır

Kredi riski yok

Kredi riski var

Kredi riski var

Kredi riski var

Stok riski yok

Az stok riski

Stok riski var

Stok riski var

Pazarlama riski yok

Sınırlı pazarlama riski

Sınırlı pazarlama riski

Tüm pazarlama riski

Kur riski yok

Kur riski yok

Kur riski olabilir

Kur riski olabilir


Bu tablodaki kriterlere göre, A firması Pazarlamacı/distribütör sınıfında değerlendirilmelidir. Hemen hemen bütün riskleri üstlendiğine göre, bu riskleri karşılayacak bir gayri safi kâr elde etmesi beklenir. Emsal alınırken de, emsal firmaların sadece distribütör olması sorunu çözmemektedir. (A) firmasıyla aynı sınıfta olmaları; eğer böyle bir emsal bulunamıyorsa, aradaki farklılıklar dikkate alınarak düzeltme yapılmalıdır.

Örnek-2:

Varsayımlar: (A) firması, diğer ülkedeki iştiraki (B) firmasından, aralarındaki anlaşma gereğince ona ürettirdiği ürünleri satın alarak satmaktadır.

İstenen: (A) ve (B) arasındaki işlemin fiyatlandırılmasından dikkate alınması gereken ölçüler nelerdir.

Çözüm: Anlaşmalı üretici (B), kendi geliştirdiği bir üretim faaliyeti bulunmamakta, sadece; belirli üretim işlevleri için uzmanlık sunmaktadır. Bu işlevi görürken, ham madde alımı ve üretim planlaması ya da ham madde, tamamlanmış ürün depolaması gibi işlevleri üstlenebilir ya da üstlenmez. Bunu, (A) ile yapacağı anlaşma hükümleri belirleyecektir. Anlaşmaya göre; belli bir gelir seviyesi garanti edildiğinden bir pazarlama riski bulunmamaktadır. Genellikle, fiyatlandırma, “maliyet artı” yöntemine ya da yine maliyet artı esasına göre belirlenmiş önceden kararlaştırılmış bir fiyat üzerinden yapılır. (B) firmasının sahip olduğu gayri maddi haklar sınırlı olup, üretim işlemi ile ilgili bilgi ve tecrübe birikiminden (know-how) ibarettir.

Üretici (A) firması; kendi üretim planını geliştirmek, Ar-GE bütçesi, gerekli teknoloji lisansına sahip olması gerekir. Üretici, malzeme alımı, üretim planlaması ve kalite kontrolü gibi tüm üretim işlevlerini yerine getirecektir. Ayrıca; nihai müşteriye pazarlama işlevi ile de yoğun olarak uğraşacaktır. Böylece, pazarlama ve stok dahil bir çok riski taşıyacaktır.

Bu iki tip üretici arasındaki farklar aşağıdaki tabloda özetlenmiştir(3):

 

Üretici Firma

Anlaşmalı Üretici

- Teknolojiye sahiptir.

- Teknolojiye sahip değildir.

- Tam risk

- Az risk.

- Satın alma

-

- Üretim planlaması

- Sınırlı üretim planlaması

- Kendi üretim araçlarını seçer

- Üretim araçlarının seçiminde sınırlı kontrol

- Kalite üzerinde doğrudan kontrol

- Kalite kontrolü üreticinin talimatı altındadır.

- Büyük hacimde üretim

- Olgunlaşmış (deneme aşamasını geçmiş) ürünlerde her aşamada büyük hacimde üretim


Tabloda belirtilen daha fazla işlev/risk, sadece daha fazla kazanç değil aynı zamanda daha fazla zarar riski anlamına da gelmektedir.

Emsal firma araştırması yapılırken aynı sektördeki, bu işlevlere sahip firmalar dikkate alınmalı; eğer ulaşılabilen firma ya da firmalarla, (B) firması işlevleri arasında farklılıklar varsa bunlar saptanım; bu farklılıkların emsal bedeli üzerindeki etkilerini gidermek için bir düzeltme yapılmalıdır.

Örnek-3:

Varsayımlar: (A) firması mısırdan şeker üreten bir grubun içersinde, mısır tedarikinden sorumludur. Ürün üzerinde, yılbaşında üretici firmaların üretim planlarına göre belirledikleri ürün ihtiyacını iç ve dış satıcılardan (C) satın alarak stoklamak ve ihtiyacı olan üretim firmalarına göndermek dışında herhangi bir işlevi bulunmamaktadır. Aynı; grup içersindeki (B), yılbaşında yıl içersinde ihtiyaç duyacağı mısır cinsi ve miktarını belirleyerek bildirdiği (A) firmasından satın aldığı ürünü işleyerek şeker elde etmektedir. Ayrıca yine grup içersinde bir (D) firması, bütün bu işlemlerin eşgüdümünü sağlamaktadır.

İstenen: (A) firmasının (B) firmasına yapacağı mısır satışı üzerinden elde etmesi gereken komisyon oranının belirlenmesinde hangi ölçüler dikkate alınmalıdır?

Çözüm: (B) gereksinin duyduğu ham madde miktar ve kalitesini (A)’ya bildirecek; (A), (B)’nin gereksinim duyduğu mısırı miktar ve kalite olarak karşılamak işlevini üstlenecektir. (D) firması; (B)’ye ihtiyaç duyulan mısırın miktar ve kalitesinin belirlenmesinde (A)’ya teknik destekte bu

 

 

(C)

(A)

(B)

(D)

Mısır yetiştirmek

X

 

 

 

Mısırı işlemeye hazır hale getirmek

X

 

 

 

Mısır yetiştirilmesi için destek olmak

X

 

 

 

Mısırın satın alınması

 

X

 

 

Tedarik zinciri yönetimi

 

X

 

 

Lojistik yönetimi

 

X

 

 

Mısırın dağıtımı

 

X

 

 

Gerekli olan mısırın miktar ve kalite olarak belirlenmesi

 

 

X

 

Ürün talebinin planlanması

 

X

 

 

Şeker üretimi

 

 

X

 

Şekerin tüketiciye satışı

 

 

X

 

Kalitenin belirlenmesi ve yönetimi

 

 

 

X

Mısır satın alım anlaşması

X

X

 

 

Stok yönetimi

 

X

 

 

 

Risk değerlendirmesine gelince;

1. Fiyat değişim riski: (A) firması +/- yüzde 2 oranına kadar olan fiyat farklılıklarını üstlenecek fazlasını yansıtacaktır. Bu nedenle, bu risk daha çok (B)’ye ait olacaktır.

2. Ürünün stokta bozulma riski: İklime ve depolama şartlarına göre, mısırın bozulma miktarı değişecektir. (A) firmasına ait olan bu risk sigorta ile azaltılabilir.

3. Ürün kalitesi riski: Eğer (C) gerekli kalitede ürün arz edemez ise, bundan (C), (A) ve (B) firmaları hep birlikte etkilenecektir.

4. Finansal risk: Mısır alımını (A) finanse edecek ve daha yüksek faiz haddi (B)’ye satış fiyatını arttıracak; bu da, (B)’nin karlılığını azaltacaktır.

5. Doğal afet riski: Kuraklık, böcek istilası ve diğer afetler, mısır üretimini etkileyecektir. Bu yükselen fiyatlar yolu ile (A), (B) ve (C)’nin karlılığını etkileyecektir.

6. Kur riski: (A)’nın bütün satışları Dolar esaslı olacağından böyle bir riski olmayacaktır. Ancak, (B) ve (C) bu riski taşıyacaktır.

 

(C)

(A)

(B)

Fiyat değişim riski

-

Sınırlı

X

Stok bozulması

Sınırlı

Sınırlı

Sınırlı

Ürün kalite riski

X

Sınırlı

X

Faiz riski

-

Sınırlı

X

Doğal afet riski

X

Sınırlı

X

Kur riski

X

Sınırlı

X

 

 

Görüleceği üzere; (A)’nın riski fiyat farkını yansıtma ve sigortalama olanakları dolayısıyla sınırlıdır. (B) ve (C) riskin çoğunu üstlenmek zorundadırlar.

Yukarıdaki işlev ve risk analizleri dikkate alındığında; (A)’nın bir üçüncü parti satın alma acentesinden daha fazla, risk taşıdığı görülmektedir. Emsal olarak alınacak satın alma acenteleri komisyon oranları ortalamasına, ilave stok finansmanı ve dağıtım işlevlerini karşılayacak bir oranın eklenmesi gerekecektir. Ama ne kadar? Bu analizlerde; kullanılan varlıklar, risk ve işlev farklılıklarının fiyatı etkileyip etkilemeyeceği ya da ne yönde etkileyeceği kesine yakın bir ölçüde bilinebilir ancak hangi oranda etkileyeceğini saptamaya yarayan bir yöntem bulunmamaktadır. Emsale uygunluk ilkesinin en zayıf iki noktasından biri emsal bulmaksa, diğeri de budur. Bizzat bu ilkeyi öneren OECD’de fiyatlandırmayı etkileyen faktörlerdeki değişikliklerin dikkate alınarak gerekli düzeltmenin yapılması gerektiğini belirtmekte; fakat bunun için bir yöntem önerememektedir. Zaten transfer fiyatlandırmasının, bir bilimden çok bir sanat olduğunu ileri sürenler de, bu zorluğu göz önünde bulunduruyor olmalılar.

VII- EKONOMİK KRİZLERİN FİYATLANDIRMA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Faaliyette bulunulan piyasalar, genel ekonomik koşullardan mutlaka etkilenecektir. Hele günümüzdeki küreselleşmenin ulaştığı boyutlar sonucunda, piyasalar; yalnız içinde bulunulan ülke ekonomisindeki değişikliklerden değil, herhangi bir ülkede çıkan ve diğer ülkeleri etkileyen bir krizden de etkilenecektir. Bunun son örneği, geçen yıl (2008) ABD’de başlayan konut kredisi (mortgage) krizinin bir anda bütün Dünyayı ve Türkiye’yi de etkilemesidir.

Krizden etkilenen piyasalarda, gerek emsal bedelin bulunması ve gerekse bunun firma bazında uygulanan fiyatlarla karşılaştırılmasında yapılan ekonomik değerlendirmelerde, değişen ekonomik etkenlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Krizden önceki dönemle kriz döneminde yapılacak ekonomik değerlendirmeler farklı olmak zorundadır. Kasım 2009 ayında yabancı bir yayında çıkan bir yazıda(4); bu konuya geniş yer verilmektedir. Bu yazıya göre; krizden önce yapılan ekonomik değerlendirmeler hep, tam rekabet şartlarının var olduğu; yani bütün oyuncuların fiyatı etkileyen her türlü ekonomik şartlardan haberdar olduğu ve bunlara karşı akılcı bir davranış içersinde olduğu; bu nedenle olması gereken fiyattan sapmaların; arz ve talep dengesiyle yine olması gereken seviyeye geleceği varsayılmaktaydı. Halbuki kriz göstermiştir ki, piyasaya yeni girişler için gerekli olan nakit sermaye her zaman kolaylıkla bulunamamakta ve oyuncular her zaman beklenildiği gibi akılcı davranmamaktadırlar. Nakit gereksinmesi, diğer ekonomik faktörlerden daha önemli hale gelmektedir. Dolayısıyla; fiyatlar düşmeye başlarken, riskin farkında olan yatırımcılar, bunu kâr maksimizasyonu için kullanmak yerine düşüşün hızlanmasına neden olmaktadırlar. Bu durumda piyasada akılcı fiyat yanında akılcı davranmayan piyasa oyuncularınca belirlenen bir ikinci fiyat oluşmaktadır. Transfer fiyatlandırması politikasını belirleyecek olan firma yöneticisi, bu fiyatlardan hangisinin kabul edilebilir emsal bedel olduğuna karar vermek zorunda kalacaktır. Bir örnek vermek gerekirse; kriz sırasında nakit sıkıntısı nedeniyle piyasa faiz oranları anormal derecede artmıştır. Akılcı bir girişimcinin bu durumda piyasadan çekilmesi beklenir. Ancak; zor durumda olan bir firma iflastan kurtulmak için kısa ve orta vadeli de olsa bu yüksek faizden borçlanmak zorunda kalabilir. Bu piyasa faizi, nakit sıkıntısı bulunmayan bir grubun kendi içinde borçlanması halinde, emsal faizi oluşturmayacaktır. Çünkü kendi içinde bulunduğu şartlarla piyasadaki anormal fiyatı kabul etmek zorunda olan firmaların şartları birbirinden çok farklıdır.

Aynı şekilde; 2007 ve 2008 değerleri, krizden etkilenen ekonomik şartları çok farklı olan 2009 için bir emsal oluşturmayacaktır. Bu kriz döneminde yapılacak emsal bedeli araştırmasında;

- Benzer satış düşüklüğü yaşamış firmalar,

- Daha önceki benzer kriz dönemleri,

- Normal zamanlarda dikkate alınmayan zarar yapan firma rakamları,

- Yine normal zamanlardakinin aksine, emsal fiyat ve bedel dizilerinin ortalaması alınırken daha düşük rakamların oluşturduğu kümeler (lower inter-quartile)

dikkate alınmalıdır.

VIII- SONUÇ


Transfer fiyatlamasının en hayati iki sorunu; emsal işlemlerin bulunması ve bu emsalle inceleme konusu işlem arasındaki işlev, risk ve kullanılan varlıklar bakımından farklılıkların fiyatlandırma üzerinde yaratacağı etkilerin giderilmesidir. Anlaşılacağı üzere bu analizin yapılması, vergilendirmeyle ilgili olarak yapılmasına ve vergisel sonuçlar doğurmasına karşılık, sadece vergilendirme bilgi ve deneyimi ile başarılamaz. Daha çok, ekonomik -özel olarak işletme disiplini- ile ilgili bilgi ve deneyimi gerektirir. Belki de, vergilendirmede hiçbir konu transfer fiyatlandırması kadar, diğer disiplinlerin desteğine gereksinim duymaz. Bu nedenle, vergilendirmeyi -ister kamuda isterse özel sektörde olsun- meslek edinmiş olanlar, gereksinim duydukları desteği, buna sahip olan disiplinlerden sağlama, alçak gönüllülüğünü göstermelidirler. Biz de, bu konuya bir katkıda bulunmak amacı ile “fiyatlandırma” konusunda yaptığımız bir çalışmayı bu yazımızda sizlerle paylaşmayı uygun bulduk. Yukarıdaki açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere, bütün diğer ekonomik konularda olduğu gibi, “fiyatlandırma” da yalın bir yönteme ya da formüle sığmayacak kadar, karışık ve subjektif bir çalışmadır. Bunu, vergilendirmenin bütün ilgili tarafları kabul etmelidir. Kaçınılmaz olarak; daha çeşitli ve doğru bilgiye ulaşan ve daha kabul edilebilir değerlendirme yapabilen taraf, bu çekişmenin, gerek iddia ve gerekse savunma aşamasında belirli bir üstünlük kazanacaktır.

Erdoğan ÖCAL*
Yaklaşım

* YMM

(1)  Bir istatistiğe göre; küresel ekonomi , çok uluslu şirketlerden en büyük 500 tanesinin egemenliği altındadır. Söz konusu 500 şirket tüm dünyadaki doğrudan yabancı yatırımların yüzde 80’ini ve bütün dünya ticaretinin de yarısından fazlasını gerçekleştirmektedir (Namık Kemal UYANIK, Transfer Fiyatlandırma, TÜRMOB Yayınları, s. 278).
(2)  Transfer fiyatlandırması planında şu hususların yer alması önerilmektedir.
        - Kontrol altındaki işlemlerin belirlenmesi, işlev,varlık ve risk analiziyle tanımlanması,
        - En iyi fiyatlandırma yönteminin belirlenmesi,
        - Emsalin belirlenmesi,
(3) Başka tanımlara göre “fiyat”; “belirli bir mal veya hizmetin faydasını belirli bir para tutarına eşitleyen bir sayıdır.” ya da “kişilerin bir mal veya hizmete verdikleri toplam değerdir.”
(4) İsmet MUCUK, Pazarlama İlkeleri, İstanbul 2009, 17. basım.
(5) a) Maliyete dayalı fiyatlandırma yöntemleri: Bu yöntemde üretim maliyeti saptanır ve onun üzerine istenilen karı sağlayacak bir miktar ekleme yapılır. Bu yöntemin iki uygulama şekli vardır: Maliyet artı ve hedef fiyatlandırma. Maliyet artı yönteminde: Perakendeci, satışa sunacağı malın birim maliyetini hesaplar, buna sabit maliyetlerden bir birime düşecek payı karşılayacak ve kendisinse önceden belirlenmiş bir kar yüzdesini sağlayacak bir yüzdeyi ekleyerek satış fiyatını belirler. Hedef Fiyatlandırma (Başa baş fiyatlandırması): Burada başa baş analizinden yararlanılır. İşletme; satabileceğini tahmin ettiği miktar mamul için toplam maliyeti bulur. Toplam maliyet: üretim miktarının değişmesiyle değişiklik gösteren toplam sabit maliyet ile toplam sabit maliyetlerdir. Bu yöntem de fiyat-talep ilişkisini dikkate almamaktadır.

             b) Değere (talebe) dayalı fiyatlandırma: Maliyete değil, alıcının malın değerine ilişkin değerlendirmesi temel alınır. İşletmeye sağlayacağı karlılık, alıcıların mamulün değerini, maliyetin üstünde bir değer olarak görmelerine bağlıdır.

             c) Rekabete dayalı fiyatlandırma: piyasa fiyatını temel alan ve kapalı zarf (eksiltme ya da ihale) usulü olmak üzere iki çeşidi vardır. Piyasa fiyatını temel alan fiyatlandırmada en yaygın yöntemdir. Bunun nedeni talep elastikiyetinin ve maliyet hesaplamanın zorluğudur. Tam rekabet piyasasında, çok alıcı ve satıcılı güçlü bir rekabet ortamında, piyasa fiyatı üzerinde bir fiyat belirlemek hemen hemen olanaksızdır. Kapalı zarf usulü: Büyük sözleşmelerle alınan taahhüt işlerinde ve devletten alınan işlerde başvurulur. Amaç ihaleyi kazanmak ve işi almak olduğundan işletme ne kadar düşük fiyat önerirse kazanma şansı o kadar yüksek olacak fakat beklenen karlılık o kadar az olacaktır. Beklenen karlılık, iş adamlarının davranışlarını açıklamakta kullanılan matematiksel bir kavram olup; ihaleyi kazanma olasılığı ile kazanma halinde sağlanacak karın çarpımına eşittir (MUCUK, age).
(6)  Guru PRASAD, Transfer Pricing- Management Control System. Bu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
(7)  OECD, Uluslar Arası Firmalar ve Vergi İdareleri için Transfer Fiyatlandırması Rehberinde, ilgililerden 9 Ocak 2010 tarihine kadar görüş belirtmelerini istediği önemli değişiklikler önermektedir.Bunların en önemlileri, şimdiki rehberde, geleneksel fiyatlandırma yöntemleri ile işleme bağlı kar yöntemlerinin önceliği bulunmakta ve işleme bağlı net kar marjı yöntemi, ancak istisnai durumlarda son çare olarak kullanılabilmektedir. Yapılmak istenen değişiklikte ise; bu sıralama kaldırılmakta ve “olayına göre en uygun” yöntem ilkesi getirilmektedir.
(8)  İnternational Transfer Pricing 2008; Pricewaterhousecoopers.
(9)  OECD Transfer Fiyatlandırması Rehberi, İstanbul YMM Odası
(10)International Transfer Pricing 2008 PWC

VI' dan sonraki dipnotlar
(1)Pazarlama riski, piyasanın rekabet ve ekonomik koşullarına bağlıdır. Eğer ana firmanın ürettiği mal piyasada tek ise ve ikame olanağı sınırlı ise, risk az; fakat, ekonomik kriz nedeniyle piyasada bir daralma varsa, risk fazladır.
(2)International Transfer Pricing 2008, PWC.
(3)MUCUK, age
(4)“Transfer Pricing and the New Economics” by Martin Zetter, Ben Blumenfeld, Kristy Butler ve Bhasha Singha from E&Y, Kasım 2009, International Tax Review.