Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
YARGI KARARLARINDA MENKUL SERMAYE İRADI PDF Yazdır e-Posta
10 Mart 2010

1. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2006/3934, K.2007/3756 sayı ve 26.11.2007 tarihli Kararı;
"KVK'nın ve GVK'nın safi kurum kazancın tespiti ve ticari kazanca ilişkin hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, yasa koyucunun kurumlar vergisi mükelleflerinin her türlü kazancını ticari kazanç niteliğinde kabul ettiği sonucuna varılmaktadır. Esasen bu gelirlerin bir kısmının menkul sermaye iradı olarak elde edilmesi, bu iradın elde eden kişiye göre ticari kazanç sayılması ve esas faaliyetin ayrılmaz bir unsuru olması vasfını değiştirmemektedir. Sermayenin veya nakitlerin bankalarda değerlendirilmesi ekonomik ve ticari hayatın bir gereği olup, bu gelirlerin ticari faaliyetin kapsamı dışında düşünülmesi mümkün değildir. Nitekim Serbest Bölgeler Kanunu'nda da kurumlar vergisi istisnasından yararlanma şartları belirtilmiş olup, Kanunda, elde edilen gelirlerin niteliği açısından bir ayrıma gidilmemiştir. Bu durumda, 85 seri nolu KVK Genel Tebliğinin 2.1.1/2. maddesiyle getirilen, kurumların ticari kazançlarının bir unsuru olan banka faiz gelirlerinin ana faaliyet konusu işlerden elde ettikleri ticari kazanç kapsamında olmadığı şeklindeki düzenleme ile 3218 sayılı Kanunda öngörülmeyen bir sınırlama getirilmiştir. Kaldı ki, Danıştay Dördüncü Dairesinin 26.12.2006 günlü ve E:2005/1890, K:2006/3186 sayılı kararıyla anılan Tebliğin 2. fıkrası iptal edilmiştir. Bu nedenle hukuka aykırı olarak yapılan vergi tahakkukunda ve tahakkukun kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden Mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir."

2. Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu'nun E.1999/235, K.2000/45 sayı ve 28.1.2000 tarihli Kararı;

"GVK'nın 75/2-2 maddesinde, komanditer ortakların kâr payları menkul sermaye iradı olarak belirlenmiş, devamında adi komandit şirketlerde komanditerlerin kâr paylarının, şirket kârının ilişkin bulunduğu takvim yılında elde edilmiş sayılacağı kurala bağlanmıştır. Söz konusu maddede değişiklik yapan 2361 sayılı Kanunun gerekçesinden de adi komandit şirketlerde komanditer ortakların kâr paylarının hangi takvim yılında elde edilmiş sayılacağının açıklığa kavuşturulduğu, komanditer ortakların elde ettikleri kâr paylarının menkul sermaye iradı sayılmakla birlikte bu ortakların da aynen komandite ortaklar gibi, kâr paylarını şirket kazancının tespit edildiği takvim yılı sonunda elde etmiş sayılacağı ve bu kâr paylarını izleyen yıl beyan edecekleri anlaşılmaktadır. Şirketin dönem kazancının noksan saptandığı belirlenen hallerde komanditer ortaklar söz konusu kazanca ilişkin kâr paylarını isteyebileceklerinden, ihtilaflı dönemde kaydi envanterden bulunan fark nedeniyle komandite ortak adına yapılan tarhiyatın kesinleştiği de göz önüne alındığında davanın vergi aslı yönünden reddi, cezanın kusura dönüştürülmesi yolunda kararda hukuka aykırılık görülmemiştir."

3. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2003/1552, K.2004/2721 sayı ve 28.10.2004 tarihli Kararı;
"Kamulaştırılan ve davacının 1/3 hissesine sahip olduğu taşınmaz için adli yargıda açılan davada artırılan bedelin faiziyle ödenmesi üzerine kamulaştırma bedelinin artırılan kısmına ödenen yasal faiz nedeniyle vergi tevkifatında bulunmadığından bahisle 2000 takvim yılı için adına re'sen salınan vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisi ve fon payını; GVK'nın 75. maddesine göre faizin menkul sermaye iradı sayılabilmesi için, nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermayeden elde edilmesi, ortada borç alacak ilişkisinin bulunması gerektiği, davacıya mahkeme kararıyla ödenen faizin taşınmaz değerinin geç ödenmesi nedeniyle para değerinde meydana gelen azalışı telafi etmek için hükmolunan bir bedel olduğu, bu nedenle ödenen faiz nakdi sermaye veya kamu tüzel kişilerince senede bağlanmış faiz olmadığından ortada kanunun aradığı anlamda bir menkul sermaye iradı bulunmadığından dava konusu faizin vergilendirilmesinde yasaya uygunluk görülmediği gerekçesiyle kaldıran yerel mahkeme kararı, aynı gerekçelerle hukuka uygundur."

4. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2004/1426, K.2005/515 sayı ve 31.3.2005 tarihli Kararı;
"GVK'nın 75. maddesine göre kâr paylarının menkul sermaye iradı olarak beyan edilmesi gerekmektedir. Limited Şirketlerde, kâr paylarının dağıtımının gerçekleşebilmesi yani menkul sermaye iradının elde edilmiş sayılabilmesi için şirketin yetkili organlarınca karar alınması ve fiilen dağıtımın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Şirketin kâr payını dağıttığı kesin olarak saptanmadıkça ortağın bu kârı elde ettiği kabul edilemez. Zira menkul sermaye iradında tahsil esası geçerlidir. Olayda davacının, davacının ortağı olduğu lşirketin hesaplarının ncelenmesi sonucu düzenlenen rapora göre beyan dışı bırakıldığı tespit edilen matraha esas kazancın ortaklara dağıtılmış olduğu kabul edilip davacı ortağın hissesine düşen payın davacı açısından elde edilmiş kar payı olduğu belirtilerek tarhiyat yapılmış ise de, şirket adına yapılan inceleme sonucu beyan dışı bırakıldığı saptanan kazancın ortaklara dağıtılmış olduğu yolundaki tespit varsayımdan öte herhangi bir somut belgeye dayanmadığı gibi, şirket ortağı olan davacının da hissesine düşen kâr payını elde ettiğine dair bir delile rastlanmamıştır. Bu durumda, davacının menkul sermaye iradı elde ettiğinden söz edilemeyeceğinden, davanın kabulüne ve yapılan tarhiyatın terkinine karar veren yerel mahkeme kararı sonucu itibariyle yerindedir."

Referans