Zeki Gündüz - Saydamlık üzerine: Işık geçiren kişi-ışık geçiren toplum olmak (09.11.2007) |
09 Kasım 2007 | |
Günün Sözü: "Gözlerimizi kullanmadan görmeyi, kulaklarımızı kullanmadan duymayı öğrenmek gerek. Gözünle gördüğün gördüğünü sandığın, kulağınla duyduğun duyduğunu sandığın olabilir." B.Şeker Değerli Dünya okurları, bildiğiniz üzere saydamlık, şeffaflık, görünen, açık, ortada olan, bir taraftan bakınca diğer tarafın görünebilmesi, ışığı geçiren anlamına gelmektedir. Bu konuda bizim alanımızda saydamlığın en önemli aracı standartlara uygun muhasebe, standartlara uygun raporlama ve standartlara uygun denetimdir. Bunu sağlayabilen toplumlar yüzyıllara dayanabilen, birçok ülkede faaliyette bulunan kurumlar yaratabilmişlerdir. Türkiye'de birkaç kuşak sonra aile içi çatışmalarla bölünmelerin olmasının, büyük ve uzun ömürlü çok sayıda kurumumuz olmamasının ana nedenlerinden biri de bu olabilir mi? Kaç tane 100 yılı aşkın müessesemiz var? Neler onları ayakta tutmuş? Dünya'da 100 yılı aşkın kurumları ayakta tutan değerler, yapılar neler? Bu soruların cevaplarının peşine düştüğümüzde ben eminim ki karşılaşacağımız cevaplar arasında saydamlık mutlaka yer alacaktır. Muhasebesi, raporlaması ve denetimi ile saydamlığı kurumsal kültür haline getirmemiş kurumların uzun süre ayakta kalabilmesi çok zordur. Vergide reform yorgunluğu sendromu ve ütopyalar Değerli DÜNYA okurları, ben artık vergi alanında reformlara karşıyım. Ben mesleğe girdim gireli şahidi olduğum kanun değişikliklerinden sonra reform yorgunu oldum. Aslında mesleki anlamda bundan şikayet etmemem gerekiyor. Her yenilik hareket demek, söylenecek söz, yapılacak hata, tarhiyat dolayısıyla da bizlere iş demek. Dolayısıyla itiraf etmeliyim ki gizliden gizliye Mali İdare'nin, Meclisimiz'in duacısıyız. 1. Sık sık değişen kanunlar literatür oluşmasını engelliyor Değerli DÜNYA okurları, kanunlar genel düzenlemelerdir. Kanunlar zaman içinde oturur, hazmedilir ve anlaşılır. Uygulamada karşılaşılan problemler, bu problemlerle ilgili yapılan yorumlar, idarenin uygulamaları, yorumları, yargı kararları ki tümüne bir an için literatür diyelim, kanunların gerçek anlamda uygulama birliği anlamına gelir. Bu süreç tam olarak yaşanamadan habire yasaları, kavramları değiştirirseniz literatür oluşturamaz, uygulama birliği de yaratamazsınız. Türkiye'de vergi alanında yaşanan artık bu hale gelmiştir. Biz halen artık oturmuş olması gereken en temel kavramları bile tartışmaya devam ediyoruz. Hatırlarsanız kredi faizlerinin dönem sonuna kadar işleyen kısımlarının gider yazılması gibi bir konu da bile kanun değişikliğine gidildi ve bir içtihatları birleştirme kararı çıktı. 2. Kanunlar basit anlaşılır olsun, herkes anlasın ütopyası Kanunların basit anlaşılır olması ve herkesin kolayca anlaması şeklindeki ifadeler adeta otomatik pilota alınmışlık duygusu ile her türlü toplantıda dile getirilir ki ham hayaldir. Kanunlar tanımı itibariyle genel, soyut düzenlemelerdir. İster istemez bu soyutluk, objektivite ve genellik kolay anlaşılır olmasının önünde hep bir engel olacaktır. Tıp kitapları ve müzik kitapları konunun uzmanları dışında ne kadar anlaşılır olabilecekse bu alan da böyle olmaya devam etmek zorunda. Türkiye'de kanunların dili hiç de diğer ülkelerden çok farklı değildir. Velhasıl daha uzun bir süre avukatlık ve mali müşavirlik mesleği istense de istenmese de devam edecek. 3. Vergiyi tabana yayalım ütopyası Aslında şu an bu ütopya gerçekleşti diyebiliriz. Vergisi bu kadar tabana yayılmış bir başka ülke yok dünyada. Hele 2008 yılında anladığımız kadarıyla dolaylı vergilerin toplam gelirler içindeki payının yüzde 80'lere erişebileceği tahminleri yapılıyor ki, bu tüm Türkiye nüfusunu kapsayan bir mükellef sayısına erişebilme bahtiyarlığı ve başarısı demektir. Aslında belki doğrusu bu. Belki tersinde inat etmemek ve bundan utanmamak gerek. Belki de beyan üzerinden alınan vergileri tamamen kaldırmak gerek. 4. Yargı kararlarını dikkate almak Geçmişte zaman zaman yapılması yönünde teşebbüslerin olduğu bir konuyu hatırlatmak istiyorum. Kanunların uygulanmasında idare ile mükellef arasında yorum veya yaklaşım farklılığı olduğunda son sözü yargı söyler. Mali İdare'nin yargı kararlarını yakından izleyip, artık süreklilik kazanmış (müstakar hale gelmiş) yargı kararlarını dikkate alıp, tebliğ şeklinde açıklamalar yaparak gereksiz incelemelerin önüne geçmesi gerekmektedir. 5. Neden yabancılar bize kuşku ile bakıyor Değerli DÜNYA okurları, Türkiye'de danışman olmanın dayanılmaz ağırlığını bazen ifade edebilmek oldukça zor. Bir konuda görüş istendiğinde kanunları tebliğleri bilmek yetmiyor. Yargı kararlarını da doğal olarak bileceksiniz. Bunların yanında bir de incelemelerde neler oluyor onu bileceksiniz. Bu kadar parametre olunca hiçbir konuda net bir cevap veremiyor, konuyu tüm yönleri ortaya kaymaya çalışıp sonunda da Maliye'den görüş alalım diyoruz. Doğal olarak adamların da, "Böyle danışmanlığı babam da yapar. Sanırım bunlar yetersizliklerini örtmek için sürekli her konuda belirsizlik varmış gibi bir hava yaratıyorlar" der gibi baktıklarını hissediyorum. Bu günkü yazımı, teşbihte hata olmaz hatırlatmasını da yaparak, bir üstadımın durumu hicvettiği ifadesi ile bitireyim: "Türkiye'de vergi inceleme sayısı kadar vergi kanunu vardır." İyi hafta sonları efendim.
http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=333579&dept_id=80 |