Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Bankalar Şimşek'leri üzerine çekti PDF Yazdır e-Posta
26 Mart 2010
Maliye Bakanı Şimşek, bankaların stratejilerinin krizin etkilerini derinleştirdiğini söyledi
 
 

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bankaların kriz dönemindeki stratejilerinin, reaksiyonlarının, krizin Türkiye'ye yansımasını sınırlamadığını belirterek, ''Hatta belki de derinleştirdi'' dedi.

Şimşek, TİM Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada, dünya ekonomisinin krizden hızlı şekilde çıkmaya başladığını vurgulayarak, ABD'de güçlü büyüme sinyallerine rağmen, uzun dönemli faizlerin çok düşük seviyede seyrediyor olmasının ümit verici olduğunu ifade etti.
Şu anda dünyadaki tasarrufların global yatırımlara oranla daha yüksek seyrettiğinin söyleyebileceğine değinen Şimşek, AB'deki olumlu gelişmelere işaret ederek, Yunanistan gibi bazı ülkelerde ortaya çıkan sıkıntıların Avrupa çapında sıkıntıya yol açmamasının olumlu olduğunu belirtti.
 
Şimşek, para politikası, maliye politikası desteklerinin hangi zamanlamayla geriye alınacağının önemine dikkati çekerek, şunları söyledi:
 
''Muhtemelen faiz indirimleri çok daha yavaş şekilde geriye alınacak. Gerçi gelişmekte olan ülkelerde faiz artışlar başladı ama gelişmiş ülkelerde bu daha tedrici olacak. Bu da olumlu. Yapılan bazı çalışmalar, faiz indirimlerinin 2012'ye kadar bile tekrar geriye alınamayacağına, 2008 sonrasında gündeme gelen faiz indirimlerinin 2012'ye kadar kısmen de olsa devam edebileceği yönünde fikirler var. Tabii ki bu dünya ekonomisi açısından olumlu.''
 
İşgücü piyasasındaki kötüleşmenin durduğunun görüldüğünü, 2010 yılının ikinci yarısından itibaren muhtemelen iyileşme ortaya çıkacağını dile getiren Şimşek, dünya ekonomisine ilişkin genel görünüme bakıldığında, artıların eksilerden fazla olduğunun, büyümede beklenenden daha hızlı bir toparlanma görüldüğünü söyledi.
 
FAİZLERİN TEK HANEDE TUTULMASI...
 
Bakan Şimşek, Türkiye ekonomisinde dördüncü çeyreğe ait göstergelerin, Türkiye'nin son çeyrekte güçlü büyüme performansı ortaya koyduğuna işaret ettiğini, son birkaç aya bakıldığında, hemen hemen bütün göstergelerde iyileşmenin söz konusu olduğunu ve bunun güçlü büyümeye işaret ettiğini belirtti.
 
İhracatta, kapasite kullanım oranlarında geçen yıla göre toparlanma, sanayi üretiminde toparlanmanın, gerek 2009'un dördüncü çeyreği ve bu yılın ilk çeyreğine ilişkin büyüme rakamlarının güçlü çıkacağını gösterdiğini kaydeden Şimşek, Türkiye'deki büyüme sinyallerinin kalıcılığı konusunda iyimser olduğunu ifade etti.
 
Türkiye'nin bunu sağlayacak koşullara sahip bulunduğunun altını çizerek, kriz döneminde Türkiye'de bankacılık sektörünün krizin etkilerini sınırlamada fazla bir rol oynamadığını kaydeden Şimşek, şöyle devam etti:
 
''Ortalık toz dumanken, bankalar tipik reaksiyonu gösterip çok temkinli bir patikada işlerini yürüttü. Bu tabii ki krizin etkilerinin Türkiye'ye yansımasını sınırlamadı, hatta belki de derinleştirdi. Ama faizlerin geldiği noktayı düşünürsek, tek haneli faizler var Türkiye'de, ilk defa. Liberal, açık piyasa ekonomisine geçtiğimizden bu yana ilk defa, suni olmadan piyasa tarafından belirlenen tek haneli bir faiz dönemindeyiz.
 
Bankaların bilançoları güçlü. Kamu sektörü borçlanma ihtiyacını azaltıyor. Bu üç ifademi yan yana koyun.
 
Bankalarda sermaye oldukça güçlü, dolayısıyla kredi verme imkanları oldukça fazla. Sermaye yeterlilik oranı yüzde 20'nin üzerinde, likidite durumları iyi, varlık kaliteleri iyi, karlılıkları yüksek. Ellerinde imkan var. Hazine, kamu sektörü olarak biz borçlanma ihtiyacımızı aşağı çekiyoruz. Öte yandan da faizler, mesela Hazine'nin borçlanma faizlerine baktığımız zaman, vadesine göre değişiyor ama 1 yıl ile 10 yıl arasındaki vadelere baktığınızda faizler, aşağı yukarı yüzde 7 ile 11 arasında değişiyor. Peki, bankacılık sektörü reel ekonomiyi desteklemeyecek de ne yapacak? Bence fazla da bir seçenekleri de yok. Onun için ben, o konuda iyimserim. Hem destekleyecek kapasiteleri var, potansiyelleri var, hem de desteklemeleri için gerekli makro ekonomik ortam ve koşullar var. Hatta bu koşullar onları zorlayacak. Bu konuda ben oldukça rahatım.''
 
Faizlerin tek haneye düşmesinin sadece bilanço dinamikleri anlamında etkisi olmayacağına değinen Şimşek, bunun, tüketicilerin, hane halkının, mevcut borçlarını geri ödemelerinde, yeni borçlanma imkanları konusunda destek sağladığını anlattı.
 
Şimşek, faizleri tek hanede tutulabilirse, üreticilere destek sağlanacağını vurgulayarak, ''Çünkü faizleri tek hanede tutarsak, gerek tüketimi teşvik etmiş olacağız, gerekse yatırımları teşvik etmiş olacağız ve bu bütün olarak ülkenin kalkınmasında refah seviyesinin yükselmesinde büyük bir katkısı olur'' dedi.
 
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ''Proaktif bir şekilde Gelir İdaremiz kayıt dışılığını azaltma anlamında vergi tabanını genişletmek için büyük bir çaba içindedir. Biz bu konuda başarılı olursak aslında bazı sektörlerdeki, bazı ürünlerdeki yüksek dolaylı vergileri kısmen de olsa iyileştirme imkanına kavuşabiliriz'' dedi.
 
Şimşek, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'deki son dönemdeki güçlü toparlanma sinyallerinin devam etmesi ihtimalini yüksek gördüğünü bunun tek koşulunun siyasi istikrar olduğunu dile getirdi.
 
Mali kuralın faizler üzerindeki risk primini kalıcı bir şekilde aşağı çekmenin çok önemli bir unsuru olduğunu vurgulayan Şimşek, ''Bugün biz şunu yerli ve yabancı yatırımcılara çok açık bir şekilde ifade edebiliyorsak, 'biz ne olursa olsun bir şok bile yaşansa mali disiplini korumada kararlıyız, bunun mekanizmaları bellidir, tekrar kamu finansman dengelerini düzeltme konusunda kurallar böyledir, dolayısıyla Türkiye öngörülebilir bir ülkedir' şeklinde kendilerini ikna edebilirsek bu Türkiye'nin borçlanma faizlerini aşağıya çeker ve Türkiye'ye gerek yatırımların gerekse tüketimin finansmanı konusunda çok önemli fırsatlar sunar'' diye konuştu.
 
Bu nedenle bütçe disiplinin önümüzdeki dönemde çok önemli bir husus olduğunu ve mali kuralla birlikte buna ilişkin algıları da olumlu bir şekilde değiştirme imkanları, potansiyelleri bulunduğunu ifade eden Şimşek, bu konudaki çalışmaları bu yılın ilk yarısında sonuçlanması ve 2011 bütçesini yeni mali kural çerçevesinde yapmayı ümit ettiklerini bildirdi.
 
Şimşek, şöyle devam etti:
''Tabii ki sadece mali kuralla yürütülmemesi lazım, birtakım ikinci, üçüncü nesil diye adlandırdığımız reformlar var gündemimizde. Örneğin devlet yardımlarına ilişkin çerçeveyi belirleyen bir yasa tasarısı Meclis'te, aslında işgücü piyasasında esnekliği sağlayacak düzenlemeler konusunda adım atmıştık ama olmadı. İnşallah tekrar gündeme alınması gereken bir husus olarak görüyorum. Çünkü işgücü piyasasında esneklik olmadan dünyayla rekabet etmek zor. Aslında bizim Hükümetin programı, vizyonu son derece açık. Bu programın iki temel ekseni var. Bu eksenlerden bir tanesi Türkiye'nin kendi iç pazarında daha rekabetçi bir ortamı sağlamak, daha doğrusu iç piyasada rekabet ortamını iyileştirmek. İkinci önemli değişken sizin rekabet gücünüz. ülkemizin uluslararası rekabet gücünü artırmamız lazım.''
 
İç piyasada rekabet olmadan verimlilik, yenilikçiliğin zor olduğunu vurgulayan Şimşek, rekabetin önündeki engellerin azaltılması gerektiğini söyledi. Daha adil rekabet ortamını sağlamaları gerektiğini vurgulayan Şimşek, bunun kayıt dışıyla mücadeleden başlayarak birçok hususu içerdiğini, özelleştirmenin önemli bir yapısal reform olduğunu anlattı.
 
Hukuk sisteminin iyi işlemesinin de önemine işaret eden Şimşek, en basit ticari davaların ortalama 3 yıldan fazla sürdüğünü kaydetti. Şimşek, ''Aslında Türkiye'nin en önemli önceliklerinden bir tanesi, daha hızlı işleyen bir adalet mekanizmasını sağlayacak ciddi bir hukuk reformu, çünkü bundan sonraki reformlar bu tür nitelikte reformlar olmak durumundadır'' dedi.
 
Türkiye'nin uluslararası rekabet gücünün artırılmasının birçok değişkene bağlı olduğunu, burada ihracatçıların aklına ilk kurların geldiğini belirten Şimşek, ''Ama benim aklıma ilk kur gelmiyor. Burada bence önemli husus çok uzun vadede her şeyden önce Türkiye'nin altyapısının rekabet edebilir düzeye ulaştırılması'' diye konuştu.
 
Şimşek, Türkiye'nin telekomünikasyon ve ulaştırma altyapısı alanında önemli gelişmeler katettiğini anımsatarak, ''Diyebilirsiniz ki, akaryakıt gibi konular aklınıza gelebilir, fakat şöyle bir husus var, tabii ki gönül ister ki bu vergiler daha düşük olsun. O yönde de çabalarımız olacak önümüzdeki dönemde. Ama bir şartla o da şu, biz şu anda ortaya koyduğumuz vizyon ve tedbirlerle vergi tabanını genişletiyoruz'' dedi.
 
''SORUN DOĞRUDAN VERGİLERDE PERFORMANSIN DÜŞÜK OLMASI''
 
Gelir İdaresinin bunun için son dönemde epey bir çaba harcadığını, birkaç hafta önce kira gelirlerini beyan etmeleri için 50 bin kişiye mektup gönderdiğini anlatan Şimşek, şöyle devam etti:
 
''Proaktif bir şekilde kendilerine ulaşıyoruz. Proaktif bir şekilde Gelir İdaremiz kayıt dışılığını azaltma anlamında vergi tabanını genişletmek için büyük bir çaba içindedir. Biz bu konuda başarılı olursak aslında bazı sektörlerdeki, bazı ürünlerdeki yüksek dolaylı vergileri kısmen de olsa iyileştirme imkanına kavuşabiliriz.
 
Türkiye'deki toplam gelir vergisi artı kurumlar vergisinin milli gelire oranı OECD'de 30 ülke var biz 29. sıradayız oran da yaklaşık yüzde 5,5-6 civarı. Yani bu ülkede toplam topladığımız toplam gelir ve kurumlar vergisi, bu oran, Türkiye'de milli gelir 100 liraysa, 5,5-6 liralık gelir ve kurumlar vergisi topluyoruz. AB'ye baktığınızda bazı ülkelerde bu oranın 29 lira olduğunu görüyoruz. Türkiye'de sorun aslında birkaç ürün hariç dolaylı vergilerin yüksekliği değil, dolaysız yani doğrudan vergilerde performansın çok düşük olması.''
Türkiye'nin Ar-Ge olmadan bilgi yoğun ürünlere geçmesi ve Batıyla arasını kapatmasının güç olduğunu dile getiren Şimşek, bu konuda sadece özel sektörün önünü açmadıklarını kamu alanında da TÜBİTAK gibi kurumlara desteklerini artırdıklarını anlattı.
 
Geleneksel üreticilerin Çin ve Asya ülkeleriyle rekabette zorlandığına işaret eden Şimşek, ''Biz markalaşma, tasarım, Ar-Ge konusunda bugünden tedbirler alırsak önümüzdeki yıllarda belki onlarla rekabet etmek zorunda kalmayız apayrı bir ligde top koştururuz. Katma değeri, kar marjı yüksek ürünlerde Türkiye olarak çok farklı bir noktada oluruz. Onun için Ar-Ge çok önemli'' dedi.
 
Türkiye'nin eğitim konusunda aldığı yolun firmaları daha rekabetçi hale getireceğini, birçok sektör için önemli olan enerji alanında Hükümetin enerji kaynaklarını çeşitlendirmek ve yerli kaynakların ağırlığını artırmak için birçok adım attığını anımsattı.
 
''VERGİ YÜKÜNDE OECD'DE 9. SIRADAYIZ''
 
Vergi konusuna da değinen Bakan Şimşek, şunları ifade etti:
''Şehir efsaneleri var, 'Türkiye'de vergi yükü çok ağır' diye. Aslında iddia edildiği gibi ağır değil. Bazı ürünlerde tabii ki vergi oranları yüksek, örneğin iletişimde, akaryakıtta, bazı ürünlerde, otomotiv alanında kısmen yüksek. Ama size bir rakam vereyim. Türkiye OECD ülkeleri arasında yüzde 24,2'lik oranıyla biliyorsunuz OECD'de 30 tane ülke var, vergi yükü açısından baktığınız zaman Türkiye 30 ülke içinde 29. sırada ve vergi yükü de yüzde 24,2. Dolayısıyla iddia edildiği gibi ne gelir vergisinde ne kurumlar vergisinde vergiler yüksek değil. Vergilerin yüksek olduğu alanlar yok mu? İstihdam üzerinde vergi yükü yüksek. 2002 yılında istihdam üzerindeki vergi yükü yüzde 42,7'ydi. OECD ülkeleri arasında en yüksek vergi yükü sıralamasında 2. sıradaydı. 2009'da bu oran yüzde 36,2'ye düştü ve 7 basamak geriledik şu anda 9. sıradayız. Tabii ki biz bu alanda da ortalamayı yakalamak isteriz. Asgari ücretin büyük bir kısmını vergi dışı bıraktık.
 
Bunun yanında başka şeyler de düşünülebilir belki ama bunların hepsi imkan meseleleridir. İmkanınız yokken lehte sektörel vergi düzenlemeleri veya başka düzenlemeler yaptığınız zaman bu açık bir şekilde borçlanma gereğini artırır. Bu da zamanla faizi artırır. Faizin artması Türkiye için büyük bir handikap olur. Bu nedenle bu konularda daha temkinli ve imkanlar çerçevesinde hareket etmek durumundayız. Biz aslında sorunu biliyoruz, çözümler de belli. Çözüm vergi tabanını genişletmektir. Vergi tabanı genişletilir ve kamu sektörünün harcamaları sınırlı tutulursa o zaman genişleyen vergi tabanından elde edilen imkanı sizin hizmetinize sunulur.''
 
''ÖNCELİĞİMİZ MAKROEKONOMİK İSTİKRAR''
 
Önceliklerinin makroekonomik istikrar olması gerektiğini vurgulayan Şimşek, ''Aslında size verebileceğimiz en büyük destek budur; makroekonomik istikrar, finansal piyasalarda istikrar'' dedi.
 
Birçok mikro düzeyde hususun gündeme getirildiğini bu konuların bazılarını bildiklerini bu konularda çalıştıklarını söyleyen Mehmet Şimşek, ihracatın desteklenmesi gerektiği konusunda da ihracatçılarla hemfikir olduğunu bildirdi.
 
Türkiye'nin bu yıl Sosyal Güvenlik Kurumu'na aktaracağı paranın yaklaşık 57,7 milyar lira, bunun yaklaşık 33 milyar lirasının açık finansmanı olduğunu anlatan Şimşek, nüfusun yarısı 28 yaşın altındayken yani sistemin fazla vermesi gerekirken açık verdiğini dile getirdi.
 
Hükümetin bu alanda yaptığı reformun Anayasa Mahkemesi'nden döndüğünü hatırlatan Şimşek, ''Kaç tane ülke doğru düzgün sosyal güvenlik reformu yapmıştır? Onun için bizim hükümetimiz gerçekten reformcudur ve ülkenin geleceği adına risk almaktan da imtina etmez. Demokratik açılımda biz nasıl bir tutum izliyorsak memleketin temel makroekonomik yapısal problemlerini çözmede de bizim hükümetimiz o çerçevede iddialıdır ve risk almayı da bilir'' diye konuştu.
 
Türkiye'de daha önce emeklilik yaşının 38'e indirildiğini, sistemin bozulduğunu, basit bir kararın ne büyük sorunlar doğurduğunu ifade eden Şimşek, konuşmasını şöyle tamamladı:
 
''Onun için Türkiye'de birtakım yapısal problemler var, o yapısal problemlere ilişkin tabii ki bir kısmını çözdük, önemli bir kısmında önemli mesafeler katettik ama hakikaten çok daha önemli şimdi reformlar, ikinci üçüncü nesil reformlar lazım. Bir hukuk reformu lazım, eğitimde kaliteye ilişkin ek çabalar gerekiyor, işgücü piyasasını daha esnek hale getirmemiz lazım ve bütün bu çerçevede baktığımız zaman ben Türkiye'nin önünün açık olduğu kanısındayım. Aslında bu ağırlıklarından Türkiye kurtulabilirse ülkemizin sadece kendi bölgesinde değil dünyada çok büyük bir ekonomik ve siyasi aktör olmaması için hiçbir sebep yok. O konuda da son yıllarda ortaya konulan vizyon, performans ortada.''
 
AA