Gelir vergisinde matrahı hesaplarken dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan birisi de kanunen kabul edilmeyen giderlerdir.
I- GİRİŞ Türk Ticaret Kanunu’na göre hesaplanan ticari kar bulunurken düşülmüş olan bazı giderler vergi kanunlarınca gider kabul edilmez ve dolayısıyla mali kar bulunurken bu giderlerin ticari kara ilave edilmesi gerekmektedir. Gelir Vergisi Kanunumuzda 41. maddede gelir vergisi matrahı bulunurken indirilmesine müsaade edilmeyen giderler sayılmıştır. Çalışmanın konusu bu giderleri sayıp kısa açıklamalar getirerek konuyu irdelemektir. II- GİDER KAVRAMI Gider, işletmelerin faaliyetlerini ve varlığını sürdürebilmesi için ve bir gelir elde edebilmesi için belirli bir dönemde kullandığı veya tükettiği mal veya hizmetlerin parasal tutarıdır[1]. İşletmenin işlevlerinin (işletmenin faaliyetinin) yerine getirilmesi için gerekli olan ve normal ölçüler içerisinde yapılan tüm harcamalar ile varlık ve hizmet tüketimleri gider niteliğini taşır[2]. Bir başka tanıma göre gider; işletmenin öz sermayesinde bir azalış meydana getiren her türlü çıkıştır[3]. Vergilendirme açısından giderlerin önemi büyüktür. Keza; Matrahın hesaplanmasında giderler, gayri safi kazançtan indirilmektedir. Bu sebeple giderlerin yanlış uygulanması matrahı yanlış çıkartacak ve sonuçta hesaplanan vergi yanlış olacaktır. Dolayısıyla ödenecek verginin doğru hesaplanabilmesi için kanunen kabul edilen ve edilmeyen giderlerin doğru tespit edilmesi son derecede büyük bir önem arz etmektedir[4]. III- GELİR VERGİSİ KANUNU’NDA YER ALAN KANUNEN KABUL EDİLMEYEN GİDERLER Kanunen Kabul edilmeyen giderler, matrahın tespitinde gayri safi kazançtan indirilemeyecek bir başka ifadeyle Gelir Vergisi Kanunu’nun indirilmesine müsaade etmediği giderlerdir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesinde kanunen kabul edilmeyen giderler sayılmıştır. Bunlar; Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili olmayan giderler ve Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen şekilde belgelendirilmeyen giderlerdir[5]. Kanunen kabul edilmeyen giderlerde ölçü bellidir. Bu giderlerin işletme sahip ve yöneticilerinin kişisel kullanım veya tatminleri için yapılmış olması veya işle ilgili olmayan kişisel kusurlarına bağlı bulunması gerekir[6]. Başka bir ifadeyle Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde yer almayan giderler ile 41. maddesinde yer alan ödemelerin kazançtan indirilmesi mümkün değildir[7]. Gelir vergisinde ticari işletmenin ana faaliyetleri ile ilgili görülmeyen ve daha çok işletme sahibinin kişisel ihtiyaçları ile ilgili olan kanunen kabul edilmeyen gider çeşitleri; işletmeden çekilen paralar, aynen alınan değerler, ücretler, ikramiye, komisyon ve tazminatlar, sermayeye yürütülen faizler ile para cezaları, vergi cezaları ve tazminatlardır[8]. Bunun yanında ticari kazanç niteliğinde olmakla beraber, gelir vergisine tabi olmayan veya bu vergiden istisna edilen gelirlerle ilgili olarak yapılan giderler de matrahın tespitinde indirilemez[9]. Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesine göre aşağıda yazılı ödemelerin gider olarak indirilmesi kabul olunmaz: A- İŞLETMEDEN ÇEKİLEN PARALAR Teşebbüs sahibi ile eşinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen aldıkları sair değerler (aynen alınan değerler emsal bedeli ile değerlenerek teşebbüs sahibinin çektiklerine ilave olunur) hiç bir şekilde gider olarak yazılamaz. Örneğin, işletme sahibinin evinin ihtiyaçları için işletme kasasından aldığı paralar giderler arasında yazılamayacaktır[10]. Bu bentte yer alan düzenleme ile, işletmenin ticari varlığı ile işletme sahip ya da yakınlarının kişisel varlıklarının birbirinden ayrılması, ticari işletmeye ait giderlerle, işletme sahip ya da yakınlarının özel tasarruflarının giderlerinin birbirinden ayrılması amaçlanmıştır[11]. B- İŞLETMEDEN ÖDENEN AYLIKLAR Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde, teşebbüs sahibinin kendisine, eşine, küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve tazminatların gider olarak kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Maliye Bakanlığı’nın bir özelgesine göre; ferdi bir işletme sahibinin, işletmeden oğluna ödediği ücretlerin, ticari kazancın tespitinde gider olarak nazara alınması mümkün bulunmamaktadır[12]. Maddede anılan şahıslara ücret ödenmesi durumunda bu ücretlerden gelir vergisi, damga vergisi gibi kesintilerin yapılması gerekecek ancak indirim konusu yapılamayacaktır[13]. Yukarıda verilen maddeden de anlaşılacağı üzere teşebbüs sahibi, işletmede bilfiil çalışan küçük çocuğuna yaptığı her türlü ödemeyi gider yazamamakta ancak çocuk, on sekiz yaşını doldurduktan sonra işletmede istihdam edilmesi durumunda ödenen aylık ve benzerlerini ebeveyni tarafından gider olarak yazılabilmektedir *. Teşebbüs sahibi ile eş ve küçük çocuklara ödenen ücret ve benzeri ödemelerin ticari kazancın tespitinde indirim olarak dikkate alınmaması, ücret üzerinden yapılacak stopaj yükümlülüğünü etkilemez. Bu nedenle teşebbüs sahibi ile eş ve küçük çocuklara ödenen ücret ve benzeri ödemeler üzerinden gerekli kesintiler yapılarak beyan edilmesi gerekmektedir[14]. C- TEŞEBBÜS SAHİBİNİN İŞLETMEYE KOYDUĞU SERMAYE İÇİN YÜRÜTÜLECEK FAİZLER İşletmelere konulan sermayenin getirisi faiz olmayıp kâr payı sayılmaktadır. Kâr payının işletmelerce gider yazılması da hukuken mümkün değildir. Bu nedenle koydukları sermaye nedeniyle ferdi işletme sahibine, adi ortaklıkta ortaklara, kollektif şirketlerde ortaklardan her birine, komandit şirketlerde komandite ortaklara ödenen paralar, ticari kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılamayacaktır[15]. Bu düzenlemeyle muvazaalı işlemler yoluyla sermayenin azaltılması engellenmek istenmiştir[16]. Benzer hüküm kurumlar vergisinde de bulunmaktadır; Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11. maddesine göre öz sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizlerin gider olarak indirim konusu yapılamayacağı öngörülmüştür[17]. D- TEŞEBBÜS SAHİBİNİN EŞİNE VE KÜÇÜK ÇOCUKLARINA ÖDENEN FAİZLER Ticari kazancın tespitinde gider kabul edilmeyen ücret, faiz, komisyon ve benzeri nitelikteki ödemeler daha çok gelir vergisi mükelleflerinin özel mal varlığı ile ticari mal varlığı arasında sınırın çizilmesine hizmet etmektedir. Burada amaç teşebbüs sahibinin ticari mal varlığından özel mal varlığına aktarımlar yapmak suretiyle gelir vergisi matrahının azaltılmasının önüne geçmektir[18]. E- TRANSFER FİYATLANDIRMASI YOLUYLA ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMI Transfer fiyatlandırması, bir işletmenin doğrudan veya dolaylı olarak kâr paylaşımı itibariyle bağlantılı olduğu, ayrı çıkar grubu içinde bulunduğu alt ve yan veya ana firma veya şubeleriyle, mal ve hizmet alışverişi ile üzerindeki vergi yükünü azaltmak amacıyla uyguladığı fiyat şeklinde açıklanabilir[19]. Başka bir tanımla transfer fiyatlandırması, bir işletmenin gelir-gider veya kar paylaşımı açısından bağlantılı olduğu, kar dağıtımı açısından aynı çıkar birliğine dahil olan şirket ve bağlı şirketlerde ya da yönetimi ve denetimi açısından hakim durumda olduğu şirket, iştirak ve şubelerle karşılıklı mal ve hizmet sunumunda uygulanan fiyatlamadır[20]. Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtıldığı tespit edilen kazancın kar payının bir başka kuruma aktarılmış olması durumunda bu kazancın iştirak kazancı olarak değerlendirileceği belirtilmiştir. Bu düzenleme, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan “İştirak kazancı istisnası” uygulamasına paralel bir düzenlemedir[21]. Transfer fiyatlandırmasından bahsedebilmek için bir işletme veya organizasyonun kendine bağlı birimlere emsal bedel üzerinden satış yapıyor olması ve bunun yanında birbirine bağlı birimler arasında uygulanan fiyatın emsal bedelden farklı olması gerekir[22]. Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı düzenlemesinin amacı, ilişkili kişilerle mal veya hizmet alım ya da satımında bulunan gerçek kişi ve kurumların gelirlerinin tam ve doğru olarak beyan edilmesini sağlamak ve transfer fiyatlandırması yoluyla vergi matrahının aşındırılmasına engel olmaktır[23]. Başka bir ifadeyle ilişkili kişiler arasındaki mal veya hizmet alış verişinde uygulanan fiyat veya bedelin, söz konusu mal veya hizmet alım veya satımı için aralarında ilişki bulunmayan kişiler arasında belirlenen fiyat veya bedele karşılaştırılabilir koşullar altında eşit olmasıdır[24]. Kanunda geçen ilişkili kişi; teşebbüs sahibinin eşi, üstsoy ve altsoyu, üçüncü derece dahil yansoy ve kayın hısımları ile doğrudan veya dolaylı ortağı bulunduğu şirketler, bu şirketlerin ortakları, bu şirketlerin idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından kontrolü altında bulunan diğer şirketler olarak tanımlanmıştır. F- PARA CEZALARI VERGİ CEZALARI İLE MÜKELLEFİN SUÇLARDAN DOĞAN TAZMİNATLAR Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilemez. Bu bent hükmü, ödemenin cezai niteliğini ve işletme ilgililerinin ödemeyi gerekli kılan olaydaki suç payını gözeterek giderle kazanç arasında ilişki kurulmasını reddetmiş, bu giderin safi kazancın tespiti aşamasında indirilmesine müsaade etmemiştir[25]. 1- Para Cezaları Mükellefin şahsi kusurundan kaynaklanan ve kanuna aykırılık arz eden fiilleri sonucunda kesilen para cezaları ticari kazancın tespitinde gider olarak yazılamaz. Örneğin ticari işletmenin aktifinde kayıtlı bir araca, hatalı park sonucunda kesilen para cezasının kanunen kabul edilen bir gider sayılması mümkün değildir. 2- Vergi Cezaları Vergi cezaları, kanunen kabul edilmeyen gider niteliğinde olduğundan genel gider olarak kaydedilemez[26]. Burada kastedilen vergi cezaları, Vergi Usul Kanunu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca ödenen vergi ziyaı cezası, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarıdır. 3- Teşebbüs Sahibinin Suçlarından Doğan Tazminatlar Teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar, teşebbüs sahibinin ceza kovuşturması gerektiren bir fiili nedeniyle ödediği tazminatlardır. Ceza kovuşturmasına tabi tutulmayan suçlar sebebiyle ödenen tazminatlar gider kaydedilebilecektir[27]. Ancak trafik sigortası yapılmamış bir araçla kusura bağlı olarak yapılan kaza sonucunda karşı tarafa ödenen tazminatın veya ehliyeti olmayan işçiye ticari araç kullandırılarak meydana gelen kaza sonucunda karşı taraf ödenen tazminatların veyahut ta işyerinde gerekli tedbirlerin alınmaması yani müteşebbisin ihmali sebebiyle ortaya çıkan kaza sebebiyle ödenen tazminatların gider yazılma imkanı bulunmamaktadır. G- ALKOLLÜ İÇKİLER VE TÜTÜN MAMÜLLERİNE AİT REKLAM GİDERLERİ 03.01.2008 tarihli ve 5727 sayılı Tütün ve Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun[28] beşinci maddesiyle 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun dördüncü maddesinde yapılan değişiklikle[29] Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesinin (7) nolu bendinde belirtilen ilan ve reklam giderlerinin gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak hesaplara dahil edilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Bahsi geçen hükmün yayım tarihinden itibaren dört ay sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. Bu sebeple 19.05.2008 tarihinden itibaren hüküm yürürlüğe girmiştir. Ancak Kanunun tütün ve tütün mamullerinin zararları ile ilgili olması sebebiyle alkollü içkilerle ilgili reklamları da kapsayıp kapsamayacağı konusunda bir tereddüt oluşmuştur. Anayasamızın 73. maddesi 3. fıkrasında açıkça zikredilen “vergiler kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır” hükmü 2 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği ile uyum sağlamamaktadır. Çünkü bu tebliğde kıyas yapılarak kanunilik ilkesine aykırı bir düzenleme getirilmiş ve 4207 Sayılı Kanun’da zikredilmeyen “her türlü alkol, alkollü içkiler” de uygulama kapsamına alınmıştır. Tebliğin anılan hükmünün iptali istemiyle Danıştay’da yürütmenin durdurulması talebiyle dava açılmıştır. Danıştay 4. Dairesi, 4207 sayılı Kanun’un amacı ve gerekçesini dikkate alarak dava konusu düzenlemenin sadece tütün ve tütün ürünlerine yönelik olarak düzenlendiği yönünde karar vermiştir[30]. Karar[31] şu şekildedir; “ Tamamen tütün ve tütün mamullerine yönelik düzenlemeler içeren bir kanunda yer alan kısıtlamanın alkol ve alkollü içkileri kapsama alacağı düşünülemez. Bu nedenle, dava konusu düzenlemenin 4. ve 6. paragraflarında alkol ve alkollü içkilere ait ilan ve reklam giderlerinin de kısıtlama kapsamında olduğunun belirtilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır”. H- İŞLETMENİN ESAS FAALİYET KONUSU İLE İLGİLİ OLMAYAN TAŞITLARIN GİDERLERİ İLE AMORTİSMANLARI Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan yat, kotra, sürat teknesi gibi motorlu deniz araçları ile uçak ve helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusuyla ilgili olamayanların giderleri ve amortismanlarının matrahın hesaplanmasında gider olarak yazılması mümkün değildir. Ancak bu araçlar esas faaliyet konusuyla ilgili olarak kullanılıyorsa gider yazılması mümkündür. “Mükellefin şahsına ait binek otomobilini yine kendisi ile sözleşme yaparak ticari işletmesine kiralaması durumunda, söz konusu araca ilişkin giderler safi ticari kazancın tespitinde dikkate alınmaz”[32]. Ancak, aracın işletmenin aktifine alındığı tarihten itibaren şahsi işlerde kullanılmamak ve sadece ticari işletme işlerinde kullanılmak şartı ile gider ve amortismanlarının ticari kazançtan indirilebilmesi mümkündür[33]. I- BASIN YOLUYLA İŞLENEN FİİLLERDEN DOLAYI ÖDENEN TAZMİNAT GİDERLERİ Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddi ve manevi zararlardan dolayı ödenen tazminat giderlerinin Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesinin (10) numaralı bendi gereğince gider olarak kabul edilme imkanı yoktur. Bu bendin uygulamasında, kollektif şirketlerin ortakları ile adi ve eshamlı komandit şirketlerin komandite ortakları teşebbüs sahibi sayılır. Bu tür yayınlar sebebiyle ödenen tazminatlar işletme sahibinin veya yanında çalışanların kusurundan kaynaklanmaktadır[34]. Görsel veya yazılı medyada yapılan yayınlardan dolayı ödenmek zorunda kalınan maddi ve/veya manevi tazminat giderleri kişilik haklarını ihlal ettiği için, kanunlara aykırılık teşkil ettiği ve kusur unsuru taşıdığı için gider yazılamaz. Bunun yanında bu tür giderlerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılamamasının bir diğer nedeni; bu tür giderlerin ticari kazancın elde edilmesiyle ilgisinin olmamasıdır. IV- SONUÇ Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde kanunen kabul edilen giderler ve 41. maddesinde ise kanunen kabul edilmeyen giderlere yer verilmiştir. Gelir vergisi mükelleflerinin yıllık beyannamelerini verirken bu giderlere azami derecede dikkat etmeleri gerekmektedir. Giderler konusunda şüpheye düştükleri bazı konularda Maliye Bakanlığı’ndan özelge (mukteza) almaları daha sonra ortaya çıkacak cezalı tarhiyatları önleyecektir. Yusuf KILDİŞ* Yaklaşım (*) Yrd. Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü [1] Ahmet EROL, Ercan YILDIRIM, “Türk Vergi Hukuku’nda Kanunen Kabul Edilen – Edilmeyen Gider Kavramları”, Yaklaşım, S: 130, Ekim 2003, s.49. [2] Kamil BÜYÜKMİRZA, Maliyet Ve Yönetim muhasebesi, Gazi Kitabevi, Ankara, 2007, s.54. [3] Hasan YALÇIN, Ticari Kazanç ve Kurum Kazancının Tespitinde Giderler, Maliye Hesap Uzmanları Derneği, İstanbul 2006, s.49. 4] Yusuf KILDİŞ, Gelir Vergisinde Matrahın Hesaplanmasında Gider ve İndirimler, Maliye ve Hukuk Yayınları, Ankara 2009, s.13. [5] İlker KICALI, “Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları Açısından Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler”, Vergi Dünyası, Aralık 2007, S:316. [6] Gelir Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, s.392. [7] Doğan ŞENYÜZ, Türk Vergi Sistemi, Yaklaşım yayıncılık, Ankara 2007, s. 314. [8] Selda AYDIN, “Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Giderler”, Vergi Sorunları, S: 180, Eylül 2003, s.9. [9] M. Kamil MUTLUER, Vergi Özel Hukuku, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007, s.59. [10] Nurettin BİLİCİ, Vergi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2008, s.154. [11] Erkan GÜRBOĞA, Tuncel ATABEY, Vergi Klavuzu, İzmir Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Yayını, İzmir, 2008, s. 143. [12] Maliye Bakanlığı’nın 24.12.1996 Tarih ve B.07.0.GEL.0.60/6000- 2100/61598 Sayılı Özelgesi (KIZILOT, Danıştay Kararları ve Özelgeler (Muktezalar) 4, s.117). [13] Hasan YALÇIN, Ticari Kazanç ve Kurum Kazancının Tespitinde Giderler, Maliye Hesap Uzmanları Derneği, İstanbul 2006, s.141. * Küçük çocuk: 18 yaşını doldurmamış ve velayet altında yaşayan çocuktur. Çocuk ise, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan (nafaka verilenler, evlat edinilenler ile ana veya babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturanlar dâhil) 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukları ifade etmektedir. [14] Şibli GÜNEŞ, “Gelir Vergisi Kanunu’na Göre Ticari Kazancın Tespitinde İndirimi Kabul Edilmeyen Giderler”, Yaklaşım Dergisi, Kasım 2007, S: 179. [15] Güneş, “Gelir Vergisi Kanunu’na Göre Ticari Kazancın Tespitinde İndirimi Kabul Edilmeyen Giderler”. [16] KICALI, “Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları Açısından Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler”. [17] Recep BIYIK, Aydın KIRATLI, Giderler ve İndirimler, Yaklaşım Yayıncılık Ankara 2007, s.466. [18] ŞENYÜZ, Türk Vergi Sistemi, 2007, s. 314. [19] Selahattin TUNCER, “Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımında Yaşanan Kaos” Yaklaşım Dergisi, Şubat 2008, Sayı: 182 (Yenal ÖNCEL, “Transfer Fiyatlandırması, Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Vergileme”, İÜ İktisat Fakültesi, Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, Seri: 41, İstanbul 2003, s. 2) [20] Fatih SARÇOĞLU / Ercan KAYA, “Yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ve Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı”, Vergi Sorunları Dergisi, Eylül 2006, S:216, s.151. [21] Cevdet Okan BAHAR, “Transfer Fiyatlandırmasına İlişkin Düzenlemelerde Ayrık ve Çelişkili Hükümler”, Yaklaşım, Şubat 2008, S: 182. [22] Özgür BİYAN, “Türk Vergi Hukukunda Yeni Bir Boyut: Transfer Fiyatlandırması”, E-Yaklaşım, Ağustos 2007, S:49. [23] Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı, 06.12.2007 tarih ve 26722 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 24] Özgür BİYAN, “Transfer Fiyatlandırması ve Bakanlar Kurulu Karar Taslağı’nın Değerlendirilmesi”, E- Yaklaşım, Temmuz 2007, S:48. 25] Yakup TOKAT, “Ödenen Zarar ve Tazminatların Kazançla İlişkilendirilmesi”, Yaklaşım, S:191, Kasım 2008, s.77. [26] Danıştay Dördüncü Daire, 24.01.1995 Tarih, E.No:1994/2601, K.No:1995/215 (KIZILOT, Danıştay Kararları ve Özelgeler (Muktezalar) 3, s.114. [27] BIYIK / KIRATLI, Giderler ve İndirimler, s.471. [28] 19.01.2008 tarihli 26761 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. [29] 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinde belirtilen ilan ve reklam giderleri gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak gösterilemez". [30] Metin TAŞ, “Alkollü İçkilere İlişkin Reklam Harcamalarının Gider Yazılabileceği”, Yaklaşım, S:193, Ocak 2009, s. 26-27. [31] Danıştay Dördüncü Daire Kararı, Tarih: 22.09.2008, Esas No: 2008/3758. (Yargı Kararları, Yaklaşım, S:193, Ocak 2009, s.275). [32] Maliye Bakanlığı Özelgesi, Tarih: 13.04.2007, Sayı: B.07.1.GİB.0.40/4015-33893 (Yaklaşım, S: 186, Haziran 2008, s.304). [33] Şükrü KIZILOT, Danıştay Kararları ve Özelgeler Cilt 8, Yaklaşım Yayınları, Ankara 2008, s.509. [34] Orhan KAHRAMAN, “Gelir Vergisi (Ticari Kazanç) ve Kurumlar Vergisi Matrahlarının Tespitinde Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler”, Vergi Dünyası, Aralık 2005, S: 292. |