Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Yargı Kararlarında Kurumlar Vergisi PDF Yazdır e-Posta
14 Nisan 2010

1. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2000/2134, K.2001/3198 sayı ve 6.4.2001 tarihli kararı:
"Davacı döviz bürosunun ilgili tebliğ hükümleri uyarınca... bankasına yatırdığı ve bloke paralar hesabında izlenen ve herhangi bir nedenle faaliyetine son vermesi halinde ancak Hazine Müsteşarlığı'nın talimatı ile geri alabileceği döviz cinsinden paraya faiz ödenmeyeceği de belirtilmiştir. Zorunlu olarak yatırılan ticari faaliyet devam ettiği sürece bloke tutulan döviz cinsinde teminatların istendiğinde işletmenin ticari işlerinde kullanılması başka bir anlatımla tasarruf edilmesi olanaksızdır. Bu bakımdan, bağlı değer olarak bankada tutulan döviz cinsinden teminatın alacak olarak değerlemesi gerekmeyecektir. Sözü edilen teminatın ticari faaliyet sonucu doğan bir alacak olarak kabul edilmesi suretiyle hesaplanan kur farklarından oluşan kambiyo gelirinin beyan edilmediğinden bahisle davacı şirket adına yapılan tarhiyat kanuna uygun olmadığından vergi mahkemesinin davanın reddi yönünde verdiği kararda hukuka uygunluk görülmemiştir."

2. Danıştay 4. Dairesi'nin E.1999/4979, K.2000/832 sayı ve 6.3.2000 tarihli kararı:
"Devre tatil satış sözleşmesi, içerisinde çeşitli akit tiplerini barındırmakla beraber, hukukumuzda yer alamayan atipik bir sözleşmedir. Ancak içerdiği şartlar dikkate alındığında, bu sözleşmenin bir gayrimenkulün belirli bir süre kullanılmasına mahsus ‘kira akti' olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Davacı kurumun esas faaliyetinin devre tatil pazarlanması işi olduğu nazara alındığında, anılan işin ‘devre tatil satışı' olarak nitelendirilmesi yerinde olacaktır. Bu durumda, ticari kazançta esas olan tahakkuk esası da dikkate alındığında, sözleşmenin yapıldığı tarihte satış gelirinin tahakkuk ettiği sonucuna varılmaktadır. O halde, sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle tahakkuk etmiş bulunan devre tatil hakkı satış gelirinin, kira geliri addedilerek, toplam gelirin yüzde birinin ilgili yıla gelir yazılması, kalanının ise gelecek yıllara ait gelirler olarak avans hesabında izlenmesi yerinde değildir. Yine bu bağlamda, devre tatil hakkı satış bedelleri için döviz cinsinden alınan alacak senetlerinin de yıl içinde tahsili veya yıl sonu değerlemesi sonucu ortaya çıkan kur farklarının da doğdukları yılın geliri olarak kabulü zorunludur. Bu durumda, devre tatil hakkı satış gelirleri ve kur farkları nedeniyle yapılan tarhiyat yerinde olup, tarhiyatın bu kısmının kaldırılması yönünde mahkeme kararında isabet görülmemiştir."

3. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2004/1293, K.2005/529 sayı ve 31.3.2005 tarihli kararı:
"GVK'nın 40/1. maddesinde, ihracat yurtdışında inşaat, onarım ve montaj ve taşımacılık faaliyetinde bulunan mükelleflerin söz konusu bentte yazılan giderlere ek olarak, bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hasılatın binde beşini aşmamak şartıyla yurtdışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık olmak üzere götürü olarak hesapladıkları giderleri de indirme imkânı sağlanmıştır. 194 seri no'lu GVK Genel Tebliği'nde de götürü gider uygulaması, mükelleflerin yurtdışındaki işleri ile ilgili olarak yapılan ancak belgesi temin edilemeyen harcamaların belli bir oranı aşmamak şartıyla ticari kazançtan indirilmesini öngören bir müessese olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla götürü gider hesaplanabilmesi için harcamanın yapılmış ve işletmenin malvarlığında bir azalma meydana gelmiş olması gerekeceği, işletmenin faaliyetleri sonucu doğan tüm giderlerin, vergi yasalarınca ticari kazançtan indirilmesi kabul edilmiş olsun veya olmasın doğrudan ilgili oldukları gider hesaplarında muhasebeleştirilmesi gerektiği, belgesi temin edilemeyen giderlerin götürü gider tutarını aşan kısmının kanunen kabul edilmeyen gider olarak kâra ilave edileceğinin ifade edildiği, GVK'da belirtilen koşullarda hasılatın binde beşini aşmamak şartıyla götürü giderin kazançtan indirilebileceği herhangi bir ispat şartına bağlı kalmaksızın kabul edildiğinden tebliğde belirtildiği şekilde götürü gider indirimi için belgesi temin edilmeyen bir harcamanın olduğunun ve bu harcamanın muhasebe kayıtlarına intikal ettirildiğinin ispatına gerek bulunmadığından ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine tahakkuk eden Gelir (stopaj) Vergisi'nde isabet görülmediği gerekçesiyle Gelir (stopaj) Vergisi'nin kaldırılmasına, ödenen kısmının iadesine karar veren vergi mahkemesi kararı dayandığı gerekçeler karşısında hukuka uygun bulunmuştur."

Referans