Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Sigortalının Kalp Krizi Sonucu Ölümü İş Kazası mıdır? PDF Yazdır e-Posta
25 Nisan 2010

Image
İş kazasının unsurları her ne kadar mevzuatta açıkça sıralanmış olsa da bir olayın iş kazası olup olmadığını tayin için o olayı kendi koşulları içinde değerlendirmek gerekir.

Zira aynı olay için mahkemelerin bile farklı yönde kararlar verdiği görülebilmektedir.

Bu çalışmada iş kazası, tanımı ve unsurları yönünden ele alınacak ve daha sonra “Kalp Krizi” olayı özelinde kritiğe tabi tutulacaktır.

II- İŞ KAZASININ TANIMI VE UNSURLARI

Öğretide iş kazası, “sigortalının işverenin otoritesi altında bulunduğu bir sırada gördüğü iş veya işin gereği dolayısıyla aniden ve dıştan meydana bir etkenle onu bedence ya da ruhça zarara uğratan bir olay” olarak tanımlanmaktadır. 5510 sayılı Yasa bağımsız çalışanları da kapsamına aldığından, herhangi bir işverenin otoritesi altında olmayan bağımsız çalışanların yürütmekte olduğu iş nedeniyle maruz kaldığı kaza da iş kazası olarak kabul edilmiştir(1).

5510 sayılı Yasa’nın bu konuda mülga 506 sayılı Yasa’nın 11. maddesindeki düzenlemeyi esas aldığı görülmektedir. Yani yasa bir tanım vermekten çok, hangi hal ve durumlarda meydana gelen kazanın iş kazası sayılacağını hüküm altına almıştır. Bu bağlamda 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre,

“İş kazası;


a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) Bu Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır.”

III- SİGORTALININ KALP KRİZİ SONUCU ÖLÜMÜ İŞ KAZASI MIDIR?

Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle ya da sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda ya da sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen kalp krizi sonucu ölümü iş kazası mıdır? Bu sorunun cevabı olayda “illiyet bağı”nın varolup olmamasında gizlidir. 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin iş kazasını, sigortalıyı özre uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması, illiyet bağını iş kazasının bir unsuru konumuna sokmuştur. Şu halde bir kaza olayının varlığı yeterli değildir; bu olay ile sigortalının uğramış bulunduğu bedensel veya ruhsal zarar arasında bir ilişkinin bulunması; başka bir ifadeyle, “neden” ile “sonuç” arasında bir bağın varlığı gereklidir. Ne var ki, yaşamın karmaşık olayları içinde illiyet bağının saptanması her zaman kolay değildir. Her şeyden önce buradaki illiyet, uygun illiyettir. Olayların normal akışına ve genel yaşam deneyimlerine göre gerçekleşen türden zararlı sonucu meydana getirmeye elverişli ya da böyle bir sonucun meydana gelmesini kolaylaştıran nedene, uygun neden; bu neden sonuç arasındaki bağa da uygun illiyet bağı denilmektedir. Eğer sigortalının uğradığı zarar, olayların doğal akışına göre, faaliyetin beklenilmeyecek bir sonucu ise, o durumda uygun nedensellik bağından söz edilemez. İlliyet bağının belirlenmesinde genellikle “işverenin otoritesi altında bulunma” ölçütüne başvurulmaktadır. Sigortalı, işverenin emir ve talimatı (otoritesi) altında kazaya uğramışsa illiyet bağı gerçekleşmiştir. Dolayısıyla kaza iş kazasıdır. Hemen vurgulayalım ki, “işverenin otoritesi altında bulunma” ölçütü, yalnız başına bir çok olayı iş kazası olarak belirlenmesini kolaylaştırır, ancak her olaya uygulanabilecek genel bir ölçüt de değildir. Her somut olayı kendi koşulları içinde değerlendirerek bir sonuca varmak daha isabetli olur(2).

İlliyet bağı iş kazaları açısından iki yönde kurulabilir;


a) Sigortalının gördüğü iş ile kaza arasında;


Sigortalının gördüğü iş ile meydana gelen kaza arasında bir bağın mevcudiyeti gereklidir. Uğranılan kazanın, görülen iş dolayısıyla meydana gelmesi durumunda iş ile kaza arasında illiyet bağının var olduğu kabul edilmektedir.

b) Kaza olayı ile uğranılan zarar arasında;


Kaza ile sigortalının uğramış bulunduğu bedensel veya ruhsal arıza arasında bir ilişkinin bulunması, başka bir ifadeyle, neden ile sonuç arasında bir bağın varlığı gereklidir(3).

Yargıtay vermiş olduğu bir Karar’da şöyle demektedir: “Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için yasanın öngördüğü sebeplerden birine girmesi gerekir. İlk iş kazası ile sonradan vuku bulan ölüm arasında “uygun neden-sonuç” bağı bulunmadığına göre ölüm olayı iş kazası sayılmaz.”(4)

Çalışmamızın konusunu teşkil eden kalp krizi nedeniyle ölüm üzerine Yargıtay’ın vermiş olduğu Kararlara bakmak gerekirse; Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin bir içtihadında, “Müteveffanın davalı işverene ait işyerinde ölçüm işini yapmakta iken, güneş çarpmasına bağlı olarak oluşan kalp krizi sonucu hayatını kaybettiği ekli raporlar ile de ortadadır. Bu durumda işin yürütülmesi ve niteliği gereği işyeri sayılan ortamda oluşan olayın iş kazası sayılması gerektiği”(5) belirtilmiştir.

Yargıtay başka bir Kararı’nda işyerinde tartışma sonucu kalp durmasından ötürü ölüm olayını da iş kazası olarak nitelendirmiştir(6).

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bir elektrik işçisinin, görev yerinde kalp krizi geçirerek ölmesini “iş kazası” olarak değerlendirdi. İçtihat niteliğindeki karar, benzer davalarda emsal olacak. Davaya konu olan işyerinde kalp kriziyle gerçekleşen ölümün iş kazası olduğuna dikkat çekilen kararın gerekçesinde şu değerlendirme yapılıyor: “Daha açık ifadeyle, sigortalının işyerinde çalışmakta iken kalp krizi geçirerek ölümü 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 11. maddesinin (A) fıkrasının (a) bendinde gösterilen “sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelme” haline uygun bir olay olduğu gibi, aynı maddenin (b) bendinde yer alan “işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla meydana gelme” haline de uygun olup iş kazası sayılması gerekir. Maddede başkaca bir şart ve kısıtlamaya yer verilmemiş olduğundan Yasa’da olmayan bir kısıtlamanın yorum yoluyla getirilmesine de olanak yoktur.”

“Kararda olayın iş kazası sayılması gerekirken, aksi yöndeki bilirkişi raporu uyarınca davanın reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu vurgulanıyor.”(7) Karara konu olan olay yazıda şöyle anlatılmaktadır: Ankara’da bir işyerinde sigortalı işçi olarak çalışan Yusuf Ş., arkadaşıyla birlikte atölyedeki lokalin elektrik arızasını gidermekle görevlendirildi. Yusuf Ş., arızayı gidermeye çalışırken, diğer işçinin malzeme alımı için ayrıldığı bir sırada bayılarak yere düştü. Kalp krizi geçirdiği anlaşılan işçi, ambulansla hastaneye kaldırılırken yolda hayatını kaybetti. Yargıtay Genel Kurulu olayı iş kazası olarak değerlendirirken olayın mülga 506 sayılı Yasa’nın 11. maddesinde (5510 sayılı Yasa’da ise 13. maddesinde) belirtilen “sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelme” ve “işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla meydana gelme” hallerine uygun olması ve Kanun’da belirtilenler haller dışında başkaca bir şartın ve kısıtlamanın yorum yoluyla getirilemeyeceğinden bahisle hüküm vermiştir. Bu hüküm içtihat niteliğinde olması dolayısıyla sonraki davalara emsal teşkil edecek olması nedeniyle ayrıca önem arz etmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun vermiş olduğu bu karar iş kazası tanımını hayli genişletmektedir. Zira kararın gerekçesine bakıldığında “illiyet bağı”nın varlığının aranmadığı görülmektedir. Halbuki çalışmamızda izah edildiği üzere “illiyet bağı” iş kazasının unsurlarındandır. Öğretideki iş kazası tanımına göre bir olayın iş kazası olarak nitelenebilmesi için dıştan gelen bir etki veya darbenin bulunması gerekir. Yani işyerinde bir tartışma, iş ile ilgili aşırı heyecanlanma veya işi esnasında krizi tetikleyecek bir darbe alınması gibi hallerle ortaya çıkan kalp krizi iş kazası olarak kabul edilebilir.

IV- SONUÇ

Sonuç olarak; “Kalp kriziyle ölüm iş kazasıdır ya da değildir” şeklinde bir genelleme yapmak mümkün değildir. Dolayısıyla her somut olay kendi koşulları içinde değerlendirilmeli ve bu tür olaylarda Kanun’da belirtilen hallerin varlığı yanında bilhassa “illiyet bağı”nın varlığı iyi araştırılmalıdır.

Öte yandan Yüksek Mahkeme’nin vermiş olduğu içtihat niteliğindeki kararın iş kazası tanımını genişlettiğini, bu durumun işverenleri sıkıntıya sokabileceğini ve bu bağlamda işverenlerin daha dikkatli ve özenli davranmaları gerektiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Coşkun BİLGİN*
Yazarlar: Murat ARAZ**
Yaklaşım

*     SGK Beşiktaş Sosyal Güvenlik Merkezi Müdür Yrd.
**   Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru

(1)  Ali GÜZEL - Ali Rıza OKUR - Nurşen CANİKLİOĞLU, Sosyal Güvenlik Hukuku, Yenilenmiş 12 .Baskı, Beta Basım Dağıtım, İstanbul 2009, s. 317
(2) GÜZEL - OKUR - CANİKLİOĞLU, age, s. 329
(3)  Resul KURT, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatında Usul ve Esaslar, İSMMMO Yayın No: 37, İstanbul 2004, s. 551
(4)  Yrg. 10. HD.’nin, 25.05.1989 tarih ve K. 1989/4630, E. 1989/3064 sayılı Kararı.
(5)  Yrg. 21. HD.’nin, E. 2003/11566, K. 2004/2007 sayılı Kararı.
(6)  Yrg. 10. HD.’nin, 10.12.1976 tarih ve K. 4160, E. 8438 sayılı Kararı.
(7)  Murat AYDIN, “Yargıtay’ın Yeni İçtihadı: Görev Yerinde Geçirilen Kalp Krizi ‘İş Kazası’ ayılır”,www.zaman.com.tr (Erişim: 25.12.2009)