Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Ziya Perver - Hak etmeyene ödenen emekli maaşında sorumluluk sadece vatandaşın değil (17.11.2007) PDF Yazdır e-Posta
17 Kasım 2007

 

Devlet memuruyum. Babam 1996'da, annem ise 18 Eylül 2007 tarihinde vefat etti. Annem, en son Bağ-Kur'dan babamdan dolayı dul aylığı alıyordu. Annem vefat ettikten sonra aylığı alacak kimse kalmadı. Annem vefat etti bu aylık ne olacak? Nüfustan kaydınışürdük, para her ay yatmaya devam eder mi? Nüfus müdürlüğü bankaya haber verir mi? Eğer yatmaması gerekiyorsa ve yatarsa kul hakkı yenmesine izin veremem, beni bu konuda bilgilendirirseniz memnun olurum. (Fatih Taş)

Bu konuyla ilgili gazetemizde bir haber yayınlanmıştı. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 79 bin dul ve yetimin aylıklarını kesmiş ve bunu başarı olarak kamuoyuna duyurmuştu. Deniyor ki: "Formun Üstü SGK, çatısı altındaki SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'ndan aylık alan emekli, dul ve yetimleri mercek altına aldı. Sigortalıların bilgilerini, nüfus kayıtları ile karşılaştıran kurum, toplam 79 bin 433 kişiye yersiz ödeme yapıldığını tespit etti. İki kurumdan birden aylık bağlanan, vefat edenlerin yerine aylıklarını alan ve evlendiği halde dul aylığı almayı sürdürenlere yapılan söz konusu fazladan ödemenin yıllık tutarının 352 milyon YTL'yi bulduğu belirlendi." Ancak işin aslı böyle değil. Başka gerçekler de var. Bakın siz bir memur olarak ne yapılması gerektiğini bilmiyorsunuz ama SGK sizi bu kişilerin arasına sokup sanki sahtekârmışsınız gibi kamuoyunu bilgilendiriyor.

Ülkemizde sosyal güvenlik eğitimi yok

Eğitim sistemimizde logaritmayı, diş fırçalamasını hatta marul yıkamasını bile öğretirler ama ne ilköğretimde ne lisede ne de üniversitelerde sosyal güvenlik sistemiyle ilgili bilgi verilmez. Oysa, sosyal güvenlik biz daha doğmadan anne karnında başlıyor. 'Tüp Bebek' uygulaması da sosyal güvenliğe dahil olduğuna göre aslında anne karnından bile önce başlıyor. Sistem, vefat ettikten sonra da devam ediyor. Yani, ilköğretimden üniversiteye kadar hiç mi hiç eğitimi verilmeyen ama hayatımızın tümünü kapsayan sosyal güvenlik hakları konusunda insanlarımız sadece kulaktan dolma bilgilerle el yordamıyla bir yerlere ulaşabiliyor.

a- Yetim kızlar meselesi

Aylığı kesilenlerin büyük bir kısmını yetim aylığı aldığı halde bir işe girip çalışanlar oluşturuyor. Yine biraz düşünün yetim aylığını kim ödüyor? SGK. Peki bir işe girip çalıştığımızda bizi nereye bildiriyorlar; SGK'ya. Peki o halde işe giren yetimlerin parasını ödememesi gereken kim? SGK. Ödeyen kim? O da SGK. Yani kendi görevini yerine getirmeyen SGK, işe giren yetimlerden, "Ben işe girdim, yetim aylığımı kesin diye yazı bekliyor.

b- Dul erkek-kadın meselesi

79 bin kişiden aylığı kesilen ikinci en önemli grup evlendiği halde bu durumu SGK'ya bildirmeyen kadın ve erkek dullar. Yine biraz düşünelim kadın veya erkek evlendiğinde yani nikâh memurunun önüne geçip imza attıklarında nüfus kayıtlarına evli ibaresi düşülüyor. Bu kayıt kimin elinde? Devletin. Peki bu dullara dul aylığı veren kim? Devletin diğer kurumu SGK. Üstelik tüm nüfus kayıtlarına girme, tüm nüfus kayıtları ile kendi emekli, dul-yetim aylıkları ile entegre edebilme yetkisi olan SGK bunu yıllardır yapmamış da dul kadın veya erkeklerden, "Ben evlendim dul aylığı kesin." diye yazı bekliyor.

c- Vefat edenler meselesi

Aylığı kesilen üçüncü en önemli grup ise vefat etmiş kişiler. Yani emekli vefat etmiş ama birisi onun aylığını gidip bankadan alıyor veya kimse almıyor ama SGK her ay aylık göndermeye devam ediyor. Kim olursa olsun vefatından sonraki ay içinde ölümü tespit eden makamlar durumu nüfusa bildiriyor. Bu kayıt kimin elinde? Devletin. Vefat edene aylık ödemeye devam eden devletin diğer kurumu olan SGK değil mi? Üstelik tüm nüfus kayıtlarına girme, tüm nüfus kayıtları ile kendi emekli, dul-yetim aylıkları ile entegre edebilme yetkisi olan SGK, bunu yıllardır yapmamış da vefat edenlerin yakınlarından, "Yakınım vefat etti aylığı kesin." diye yazı bekliyor. Ölenin hiç yakını yoksa ne olacak?

Özelleştirmenin memurları mağdur olmaya devam ediyor

KİT kurumlarında TC Emekli Sandığı'na tabi sözleşmeli personel iken özelleştirme sonucu çalıştığımız kurum ile anlaşıp çalışmaya devam etmekteyiz. Ancak arkadaşlarımızdan birine 1'inci derecenin 4'üncü kademesinden emekli olunca düşük aylık bağlandığını gördük. Araştırılınca bu hususun özelleştirme tarihinde 2001 yılında kaldığı kurumda, bu tarihten itibaren ek göstergesinin ilerlememesinden kaynaklandığı ortaya çıktı. Bu durumda olan birçok arkadaşımız var. 1 derecenin 4. kademesinden emekli olan teknik personelin yaklaşık bin 200 YTL aldığı bugünlerde, arkadaşlarımız 700 yeni lira maaş alıyor. Mağdur olmamamız için ne gibi bir girişimde bulunmamız gerekeceği hususunda yardımlarınızı rica ederiz. H.U.

Özelleşen kamu kurumlarında olup da 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunu'nun geçici 191'inci maddesi gereğince, "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, 08/06/1984 tarih ve 233 sayılı kanun hükmünde kararnameye tabi kurumlarda Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı'na tabi olarak çalışanlardan, sözleşmeli personel statüsüne geçenlerle, daha önce bu statüye geçmiş olanlardan, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı'na yazı ile müracaat edenlerin, müracaat tarihini takip eden ay başından itibaren Sandık'la ilgileri devam ettirilir." denmektedir. Öte yandan bir sonraki madde olan geçici 192'nci maddesi gereğince de, "... Her yıl bir kademe, her üç yılda bir derece yükseltilmek ve tamamı kendilerinden tahsil edilmek şartıyla Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı ile ilgilendirilmeleri sağlanır." denilmektedir ama maalesef ek göstergeler konusunda kanunda bir düzenleme yok. İşte bu nedenle kamu kurumunda en son çalıştığınız tarihte ek göstergeniz kaç ise emekli oluncaya kadar ek göstergeniz artırılmamakta. Derece ve kademeniz ise artırılmaktadır. Bu durumun düzeltilmesi için kanuni bir düzenlemeye ihtiyaç var. Özellikle bu ay veya önümüzdeki ay TBMM'de görüşülmesi düşünülen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu sürecince TBMM'de gerekli girişimlerde bulunursanız düzeltilir diye düşünüyorum.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=614361