Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde son gelişmeler PDF Yazdır e-Posta
03 Haziran 2010
Image

1. Giriş

Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi 15 Ekim 2009 tarihli toplantısında, 5479 Sayılı Kanun’un 1. maddesiyle, Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesinde yapılan düzenleme ile 01.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere değiştirilen gelir vergisi tarifesinin “40.000 YTL’den fazlasının 40.000 YTL’si için 9.190 YTL” ibaresinden sonra gelen “fazlası % 35 oranında” ibaresini iptal etmişti.

Söz konusu Anayasa Mahkemesi Kararı 8 Ocak 2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmış olup Resmi Gazete’de yayınlanmasından 6 ay sonra ise yürürlüğe girecektir. Hali hazırda Yasama Organı’nın bu altı aylık süre içerisinde iptal edilen vergi dilimi ile ilgili olarak düzenleme yapması beklenmektedir.

Birçok mükellef Anayasa Mahkemesi Kararı’nın alındığı 15 Ekim 2009 tarihinden sonra, karar daha Resmi Gazete’de yayınlanmadan önce muhtasar beyannamelerini ihtirazi kayıt ile beyan etmiş ve konuyu yargıya taşımıştı. Söz konusu davaların vergi sorumlusu sıfatı ile işveren mi yoksa çalışan tarafından mı açılacağı konusu da uzun süre gündemi meşgul etmiş ve işverenin dava açamayacağı yönünde, sayısı çok fazla olmasa da, vergi mahkemesi kararları alınmıştı.

Bu süreç içerisinde birçok vergi mahkemesi de işverenler tarafından açılan davaları esastan incelemeye başlamıştır. Vergi mahkemesi tarafından incelenen bu davalar ile ilgili olarak son zamanlarda kararlar çıkmış olup, bu kararların da lehe olduğu görülmektedir.

Söz konusu kararlar ile ilgili değerlendirmelerimiz aşağıda yer almaktadır.

2. Vergi Mahkemesi kararları ve dayanakları

Konuyla ilgili olarak Kocaeli 1. Vergi Mahkemesi’nin, 13.04.2010 tarih ve Esas No: 2010/124, Karar No: 2010/763 sayılı kararı ile İstanbul 11. Vergi Mahkemesi’nin Esas No: 2009/3417, Karar No: 2010/1477 sayılı kararlarını incelemiş bulunmaktayız. Vergi mahkemeleri bu kararları ile işveren tarafından açılan davayı kabul etmiş ve ihtirazi kayıtla verilen muhtasar beyanname ile yapılan tahakkukun dava konusu kısmını iptal etmiştir.

2.1. Dava açma ehliyetinin analizi

Vergi Mahkemeleri, söz konusu kararlarında davacı şirketlerin, dava açma ehliyetine sahip olduklarını kabul etmiş ve bu kabulü de Vergi Usul Kanunu’nun 8. ve 377. maddelerine dayandırmıştır. Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesinde, Vergi Usul Kanunu’nun müteakip maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumluları içinde geçerli olacağı belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 377. maddesinde ise mükellefler ve kendisine vergi ziyaı cezası kesilenlerin tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri düzenlenmiştir.

Mahkeme, vergi sorumlularının istihkak sahiplerine yapılan ödemelerden vergi kesmemeleri durumunda takip edilecekleri gerçeğinden yola çıkarak usulüne uygun ihtirazi kayıt konulması durumunda mükellefler gibi vergi sorumlularının da tarh ve tahakkuk işlemlerine karşı dava açabileceklerini kabul etmiştir.

Vergi sorumlularının daha önce farklı konularda açtığı birçok davanın da esasdan incelendiği ve karara bağlandığı bilinmektedir. Bu neden ile ücret stopajı ile ilgili olarak vergi sorumluları için verilen ehliyetsizlik kararlarının çok sınırlı kalması ve davaların esasdan incelenmesi oldukça yerinde olmuştur. Mükellef gibi verginin ödenmesinden vergi dairesine karşı sorumlu olan ve takibe alınan vergi sorumlularının dava açma ehliyetine sahip olmadıklarını düşünmek birçok sorunu da beraberinde getirecektir. Bu neden ile Vergi Mahkemelerinin genel olarak bu yaklaşımı benimsememeleri oldukça isabetli olmuştur.

2.2. Vergi Mahkemesi kararlarının lehe çıkmasının gerekçeleri

Anayasa Mahkemesi 8 Ocak 2010 tarihli gerekçeli kararında, ücretlerin vergilendirmesi ile ilgili yapılan düzenlemeyi Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine aykırı bularak, iptal etmiştir. Ancak ilgili hükmün iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluğu, kamu yararını ihlal edici mahiyette gördüğü için yeni yasal düzenleme yapılması amacıyla, iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesini uygun bulmuştur.

Vergi Mahkemeleri ise vermiş oldukları kararlarda, “Anayasanın üstünlüğü” ve “hukuk devleti” ilkelerine aykırı olması nedenleriyle iptal edilen bir hükmün, iptal kararının altı ay sonra yürürlüğe girmesinin; ortada bir boşluk yaratmamak amacına yönelik olduğunu ve kanun hükmünün bu neden ile uygulanmasına devam olunamayacağını belirterek, davanın kabulüne ve ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine yapılan tahakkukun iptal edilmesine karar vermiştir.

Geçmişte benzer durumlar ile ilgili olarak Danıştay tarafından verilen çeşitli kararlarda da, açılan davaların Anayasa’ya aykırı bulunması nedeniyle iptal edilmiş hükümlere göre görüşülüp, çözümlenmesi, hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı bulunmuş ve davalar kabul edilerek, lehe kararlar verilmiştir.

3. Sonuç

Ücretlerin vergilendirilmesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararı sonrasında, mükelleflerin yanı sıra vergi sorumluları tarafından birçok dava açılmıştır. Bu davaların çok büyük bir kısmı vergi sorumlularının dava ehliyetine sahip oldukları kabul edilerek, esasdan incelenmeye başlamıştır.

Son günlerde, Ekim ve Kasım dönemlerine ilişkin olarak ihtirazi kayıt ile beyanname veren ve dava açan firmaların, davalarının vergi mahkemesi nezdinde karara bağlandığını ve davaya konu edilen tahakkukların iptal edilmesi yönünde kararlar verildiği görülmektedir.

Söz konusu vergi mahkemesi kararlarında, Yasama Organı’na konu ile ilgili olarak yeni bir düzenleme yapması için verilen 6 aylık geçiş süresi içerisinde Anayasaya aykırılığı kabul edilen bir hükme göre işlem tesis edilemeyeceği belirtilmiştir. Bu kararlar, benzer konular ile ilgili olarak geçmişte Danıştay tarafından verilen kararlar ile de paralellik arz etmektedir.

Ücret gelirlerinin vergilendirilmesi ile ilgili olarak vergi mahkemeleri tarafından mükellef/vergi sorumluları lehine verilen kararların temyiz ve karar düzeltme aşamalarında nasıl sonuçlanacağı ve dolayısıyla kesinleşeceği belli değildir. Ancak Danıştay’ın benzer konularda geçmiş yıllarda verdiği kararlar dikkate alındığında, davaların mükelleflerin ve vergi sorumlularının lehine sonuçlanma ihtimali azımsanmayacak kadar yüksektir.

Yasama Organı’nın en geç 8 Temmuz 2010 tarihine kadar iptal edilen kanun hükmü ile ilgili olarak düzenleme yapması beklenmektedir. Aksi halde Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesinin ilgili kısmı yürürlükten kalkacak ve ücret gelirleri en fazla % 27 oranında vergilenecektir.

25 Mayıs 2010 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulan bir Kanun Tasarısında konu ile ilgili düzenlemeler de yer almaktadır. Tasarı’nın 3. maddesiyle gelir vergisi tarifesinin son iki dilimi ücret geliri elde edenler lehine artırılmaktadır. Söz konusu düzenleme aynen yasalaştığı durumda 01.01.2010 tarihinden itibaren geçerli olacaktır. Bu düzenleme sonrasında, 2010 yılında ücret geliri elde eden mükelleflerden 50.000 TL-76.250 TL aralığında vergi matrahı bulunanlar daha az gelir vergisi ödeyeceklerdir. 76.250 TL’nin üzerinde vergi matrahı bulunan mükelleflerin sağlayacağı vergi avantajı 2.100 TL olmaktadır. Söz konusu maddenin Meclis’ten aynı şekilde mi değiştirilerek mi geçeceği belli değildir. Ancak bu değişikliğin, Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesini tam anlamıyla karşılamadığını söyleyebiliriz.

Kanun değişikliği sonrasında, yargı makamları nezdinde devam eden davalarının nasıl sonuçlandırılacağı da belirsizlik arz etmektedir. Mükellef ve vergi sorumlularının Ekim 2009 döneminden itibaren açtıkları davalara devam edecekleri düşüncesindeyiz. Ayrıca ücret geliri elde eden mükelleflerin, Vergi Usul Kanunu’nun 116 ve müteakip maddelerinde düzenlenen düzeltme hükümleri çerçevesinde ileride Maliye Bakanlığı’na birçok düzeltme başvurusu yapması ve yargı mercileri nezdinde ihtilaf yaratması da mümkündür. Bu nedenle mevcut ve ileride yaratılması olası ihtilafların dikkate alınarak 01.01.2010 tarihinden itibaren değil Ekim 2009 döneminden geçerli olmak üzere yeni bir düzenleme yapılması uygun olacaktır. Ancak bu yönde yapılacak bir düzenlemenin, bütçeye olan olumsuz etkisi ve iade sürecinin yönetilmesindeki güçlükler nedeniyle tercih edilmeme ihtimali yüksek bulunmaktadır. E&Y Türkiye

Hülya Tekneci