İş kazalarının kökeninde ekonomik, sosyal, psikolojik ve çevresel bir çok etken rol oynamaktadır.
Bir olayın iş kazası olup olmadığının cevabı salt kanun metninde bulanamayabilir. Zira Kanun, iş kazası kavramının unsurlarını açıkça sıralasa da, bazı vakalar öyle karmaşık ve girift olarak cereyan etmektedir ki, Kanun’un ortaya koyduğu şablon olayı tanımlamaya yetmeyebilmektedir. Bu bağlamda sıra dışı olarak nitelendirebileceğimiz fakat olması pek de ihtimal dışı olmayan “intihar” sonucu meydana gelen ölüm ve/veya yaralanma olayının iş kazası olup olmadığı hususu çalışmamızın konusunu oluşturmaktadır. II- 5510 SAYILI YASA’DA İŞ KAZASI 5510 sayılı Yasa’nın bu konuda mülga 506 sayılı Yasa’dan farklı bir düzenlemeye gitmediği görülmektedir. Yani mülga yasadaki gibi hangi hal ve durumlarda cereyan eden kazanın iş kazası sayılacağını hüküm altına almıştır. Bu bağlamda 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre, “İş kazası; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) Bu Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır.” III- SİGORTALININ İŞYERİNDE İNTİHAR ETMESİ İŞ KAZASI MIDIR? “İntihar”ın tanımını yapacak olursak; intihar, bir kimsenin toplumsal ve ruhsal nedenlerin etkisi ile kendi hayatına son vermesidir. Dolayısıyla burada iradi bir hareket söz konusudur. O halde olayda “kasıt”, “bilinç” ve/veya “irade”nin varlığı olayın iş kazası tanımına girmesine engel midir? Bu sorunun cevabını 5510 sayılı Yasa’nın “Sigortalının Kendisinden Kaynaklanan Sebeplerle Tedavi Süresinin Uzaması, İş Göremezliğinin Artması” başlıklı 22. maddesinin (c) bendinde bulabiliriz. Şöyle ki, anılan bent de, “Sigortalının aşağıdaki sayılan nedenlerden dolayı iş kazasına veya meslek hastalığına uğraması, hastalanması, tedavi süresinin uzaması veya iş göremezliğinin artması hallerinde geçici iş göremezlik ödeneği veya sürekli iş göremezlik geliri; … Kasdî bir hareketi yüzünden iş kazasına uğrayan, meslek hastalığına tutulan, hastalanan veya Kurum’un yazılı bildirimine rağmen teklif edilen tedaviyi kabul etmeyen sigortalıya, yarısı tutarında ödenir.” denilmektedir. Dolayısıyla, iş kazası olaylarında, sigortalının kasıtlı bir davranışı söz konusu olduğunda olayın iş kazası tanımının dışına çıkarılmadığı fakat yapılacak geçici iş göremezlik ödeneğinden ve/veya sürekli iş göremezlik gelirinden kesinti yapma yoluna gidildiği görülmektedir. Bir çok olayda olduğu gibi bu olayda da Yargıtay’ın içtihatları kararları yol gösterici olmaktadır. Bu bağlamda Yargıtay vermiş olduğu bir Karar’a(1) konu olan olay özetle şöyledir: Davaya konu olayda (X) işyerinin sigortalısı (A) bunalıma girerek, mesai bitimine yakın işini bırakarak işyerinin çatı katında ikametine tahsis edilen işçi yatakhanesinde kendisini asmak suretiyle intihar etmiştir. Bu olay üzerine görülen davanın temyizinde yüksek Mahkeme kararında, davanın görüldüğü tarihe yürürlükte olan mülga 506 sayılı Yasa’nın 11/a maddesine (5510 sK. md. 13) atıfla; “…sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan “bedence veya ruhça” arızaya uğratan olay iş kazasıdır.” demek suretiyle bir olayın iş kazası sayılması için iki temel unsura vurgu yapmıştır. Kararın devamında, davaya konu olayda sigortalının intihar ettiği yerin (kendisine ikameti için tahsis edilen işyerinin çatı katı) “işyeri”nden sayılması gerektiğinin yasal dayanağı belirtilmiştir. Şöyle ki; Karar’da da belirtildiği gibi, 506 sayılı Yasa’nın 5/a maddesine (5510 sK. md. 11) göre işin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunan yerlerle, işçilerin dinlenme, yemek, uyku vesair gereksinimlerini karşılamaya ayrılmış alanlar “işyeri”nden sayılmaktadır. Anılan Karar’a göre, burada işin yürütümündeki maksat; işyerinde işçilerin sağlığının güvence altına alınmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınmasını da içermektedir. Şu hale göre 506 sayılı Yasa’nın 11/A-a (5510 sK. md. 13) maddesinde tarif edildiği üzere sigorta olayına neden olan intihar eyleminin işçilerin ikametine ayrılan ve işyerinin eklentisi konumunda bulunan bu nedenle de işyerinden sayılan işçi yatakhanesinde diğer bir anlatımla sigortalının “işyerinde bulunduğu sırada” meydana geldiğinden ve iş kazası olduğunda kuşku yoktur. Söz konusu karar ışığında, 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesindeki iş kazası oluşturduğu belirtilen haller daha çok iş veya işin yürütümü ile ilgilidir. Zira, 13. madde de sayılan haller, işçinin işverenin otoritesi ve sorumluluğu altında bulunduğu durumlardır. O nedenle işverenin sorumluluğu altında çalıştırdığı sigortalının güvenliği beden ve ruh sağlığı için gerekli tedbirleri almak yükümü var ise de, bu hal her zaman için zorunlu değildir. Belirtelim ki böyle bir ilgi ve ilişki (illiyet) söz konusu olmadığı hal ve durumlardan birinde dahi meydana gelen bir olayında iş kazası sayılması mümkündür. Sözgelimi intihar eylemi eğer işyerinde gerçekleşmiş ise, olayın salt işyerinde meydana gelmesi durumunda bile, intihar eden sigortalının gördüğü işle ilgili ve işvereninin kusurundan kaynaklanmamış olmasına rağmen 5510 sayılı Yasa’nın 22. maddesi gereği olay yine de iş kazasıdır. Ancak bu durumda olaylarla iş ve işveren arasında nedensellik bağı bulunmayacağı için işveren ve onun halefi olanlar Kurum’a karşı sorumlu tutulamaz. IV- SONUÇ İş kazası konusuna Yasa yeterince açıklık getirmemiştir demek yanlış olmayacaktır. Zira sadece iş kazasının unsurları sıralamanın olayları tanımlamaya kafi gelmediği ve bu boşluğun daha çok Yüksek Mahkeme’nin içtihatlarıyla doldurulduğu görülmektedir. Yüksek Mahkeme’nin ise aldığı kararlara bakıldığında konuyu oldukça geniş yorumladığı ve iş kazasının tanımı oldukça genişlettiği görülmektedir. Zira Yargıtay Hukuk Genel Kurulu vermiş olduğu bir Karar’ın gerekçesinde “Maddede başkaca bir şart ve kısıtlamaya yer verilmemiş olduğundan Yasa’da olmayan bir kısıtlamanın yorum yoluyla getirilmesine de olanak yoktur.”(2) demektedir. Dolayısıyla Yüksek Mahkeme bu ifadesiyle bu konuda bir tanım kısıtlamasına ihtiyaç varsa bunun kanun koyucunun görevi olduğunu ifade etmektedir. Kanun koyucunun “iş kazası” konusunda madde metnine “illiyet bağı” gibi bir unsuru eklemesinde yarar olacağı düşüncesindeyiz. Sonuç olarak, işyerinde meydana intihar olayı iş kazası olarak değerlendirilmektedir. Olayın kasti bir hareket olması neticeyi değiştirmemekte sadece yapılacak geçici iş göremezlik ödeneğinden ve/veya sürekli iş göremezlik gelirinde eksiltmeye gidilmektedir. Coşkun BİLGİN* Yaklaşım * Sosyal Güvenlik Kurumu, Beşiktaş Sosyal Güvenlik Merkezi Müdür Yrd., Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru (1) Yrg. 10. HD.’nin, 05.07.2004 tarih ve K. 2004/6425, E. 2004/4465 sayılı Kararı. (2) Murat AYDIN, “Yargıtay’ın Yeni İçtihadı: Görev Yerinde Geçirilen Kalp Krizi ‘İş Kazası’ Sayılır”, http://www.zaman.com.tr |