Yıllara yaygın inşaat ve onarım işi yapan mükelleflerin, işin devamı süresince elde ettikleri hakedişler ve yaptıkları giderler nedeniyle, her yıl itibariyla kâr ya da zarar beyanında bulunmayacakları, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 42 nci maddesinde hükme bağlanmıştır. Ancak bu işin devamı sırasında, tahsil edilen hakedişlerin döviz olarak işletme kasasında tutulması, finans kurumlarında vadeli mevduat ya da döviz tevdiat hesaplarında veya başka bir ad altında değerlendirilmesi veyahut ortaklara ödenmesi ancak, karşılığında adat hesabı yapılarak faiz tahakkkuku sonucunda elde edilen kur farkı, faiz vb. gelirlerin her yıl itibariyla beyan edilip edilmeyeceği konusu, yaklaşık 20 yıldan beri, uygulamada uyuşmazlık konusu olmaya devam etmektedir.
Vergi İdaresi bu konuda, henüz, genel tebliğ veya sirküler şeklinde bir görüş açıklamış değildir. Ancak, özelge bazında veya yayımladığı rehberlerde, yıllara sari inşaat ve onarma işi yapan mükelleflerin menkul sermaye iradı nitelikli gelirleri ile kur farkı gelirlerinin ayrı bir faaliyetten elde edilen müstakil gelirler olduğu ve dolayısıyla işin bitimi beklenmeden beyan edilerek vergilendirilmesi yönünde görüşler açıklamıştır. Vergi İdaresinin genel yaklaşımına göre, özetle, yıllara sari inşaat ve onarma işi yapan mükelleflerin ödedikleri faiz ve kur farkı giderlerinin işin maliyetiyle ilişkilendirilmesi ancak, gelirlerinin ise işin bitimi beklenmeksizin beyan edilerek vergilendirilmesi gerektiği yönündedir. Hatta, kimi durumlarda, verilen muktezalarda kur farkının stopaja tabi ve hakedişin bir parçası olduğu, ancak, yine de müstakilen beyanının zorunlu olduğu yönünde de özelge şeklinde görüşler açıklanmıştır. Bunun yanı sıra, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Danışma Komisyonu'nun 30/09/2001 tarihli ve 291/2 Genel Sıra No'lu Kararı'nda "yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinde hakediş bedellerinin gelir getirici finansal araçlarda değerlendirilmesi sonucunda elde edilen kur farkı, faiz, vb. gelirlerin yıllara yaygın inşaat ve onarım işi ile ilişkilendirilmeyip, doğrudan gelirin elde edildiği yılın kazancı olarak beyan edilmesi gerekir" yönünde karar vermiştir. Buna mukabil, Vergi Yargısı; yukarıda sözü edilen gelirlerin inşaat ve onarma işin bir türevi olduğunu, inşaat işi dışında ayrı bir ticari organizasyon sonucu elde edilmediğini, hak edişin bir unsuru, türevi olarak değerlendirilmesi gerektiğini, dolayısıyla inşaat işinin sonunda elde edilen vergiye tabi kazancın belirlenmesinde hak edişlerle birlikte gözönünde tutularak vergilendirilmesi gerektiği hususunda kararlar tesis etmiştir. Bu içtihatların bazı örneklerine aşağıda yer verilmiştir. • Yıllara yaygın işi yapanların sözleşme gereği yabancı para cinsinden elde ettiği istihkak bedellerinin bankada tutması nedeniyle oluşan kur farkı ve faiz gelirlerinin birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarım işinin hasılatı olarak Gelir Vergisi Kanunu'nun 42 nci maddesi uyarınca işin bittiği tarihte beyan edilmemesi gerektiği hk. (Danıştay 4. Dairesinin 08/06/1994 gün ve E.1994/581, K.1994/3495 sayılı kararı). • Şirket ortaklarının işletmeden çektikleri nakitler ile ortakların nam ve hesabına yapılan ödemelerden tahakkuk ettirilen faiz gelirinin, kaynağı inşaat işinden alınan hakedişler olduğundan işin bitim tarihinde vergilendidilmesi gerektiği hk. (Danıştay 4. Dairesinin 26/10/2004 gün ve E. 2004/477, 2004/2092 sayılı Kararı). • Yıllara sari taahhüt işin yapan davacının hakedişlerini repo, döviz tevdiat hesapları ve Devlet tahvillerinde değerlendirirerek elde ettiği faiz ve kur farkı gelirinin taahhüt işi dışında ayrı bir faaliyetten elde edilmiş sayılamayacağı ve taahhüt işinden doğan kazanç ile birlikte beyanı gerekeceği hk.(Danıştay 4. Dairesinin 27/10/2003 gün ve E.2003/1545, K.2003/2569 sayılı kararı). • Yıllara sari inşaat işi nedeniyle alınan avannsların değerlendirilmesi sonucu elde edilen gelirlerin de işin bitim tarihini takiben beyanı gerektiği hk. (Danıştay 4. Dairesinin 16/01/2001 gün ve E.2000/896, K. 2001/193 sayılı kararı). • Yurt dışında yapılan ve birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat işi nedeniyle döviz cinsinden tahsil edilen hakediş bedelinin Türkiye'ye getirilip bankada döviz tevdiat hesabında tutulması sonucu elde edilen kur farkı gelirlerinin ayrı bir kaynaktan elde edilmiş gelir olarak kabul edilip (inşaat işlerine ait gelirinin bir unsuru olarak inşaat hesabıyla ilgilendirilerek işin bitimin tarihi itibariyle vergilendirilmesi gerektiği) vergilendirilemeyeceği hk. (Danıştay 3. Dairesinin 23/05/1996 gün ve E. 1995/4067, K.1996/1941 sayılı kararı). (Özel not: Yukarıdaki son görüş yurt dışı inşaat ve onarma işleri için Gelir İdaresi tarafından kabul görmektedir; 1 Seri No'lu KVK Genel Tebliği, 5.9.2. Numaralı bölüm). Bize göre, Danıştay içtihatlarının gerekçeleri, mantığı, tutarlılığı ve istikrarı yerinde ve hayatın olağan akışına ile hukuka uygundur. Gelir İdaresi görüşünde ısrarcı ise, bunu bir genel tebliğ veya sirküler ile açıklamalı ve mükellefleri kendi görüşü hususunda tereddütte bırakmamalıdır. Çünkü, verginin yasalllığı, idarenin yasallığı ve tutarlılığı ile mükellef hukuku bunu gerektirmektedir. http://www.altindagymm.com.tr/tr/html/278 |