Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Altın kredisi borçları nasıl değerlendirilmelidir PDF Yazdır e-Posta
16 Temmuz 2010

Image

İktisadi işletmelere dahil kıymetlerin değerlendirilmesine ilişkin düzenlemelere Vergi Usul Kanununun 269 - 290'ıncı maddelerinde yer verilmiştir.

Konuya ilişkin bu düzenlemelerde yasanın ilk yayınlandığı 10.01.1961 tarihinden bu güne kadar bir kısım değişiklikler yapılmış ise de, son yıllarda ortaya çıkan ve yazımızın başlığında da ifade edilen altın kredisi borçlarının değerlendirilmesine yönelik farklı görüş ve yorumlar yapılarak mükellefler ile vergi idaresi arasında ihtilaflar oluşmaktadır. Bu durumun ortadan kaldırılması için sorunun çözümüne ilişkin görüş ve önerilerimize bu yazımızda yer verilmiştir.

Borçların değerlemesine ilişkin hükümler

"Borçlar mukayyet değerleriyle değerlendirilir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit borçlar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır. Vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçlar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde senette faiz nispeti açıklanmışsa bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankası resmi iskonto haddinde bir faiz uygulanır. Banka ve bankerler ile sigorta şirketleri borçlarının, Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddiyle, değerleme günü kıymetine irca ederler. Alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden mükellefler, borç senetlerini de aynı şekilde işleme tabi tutmak zorundadırlar." (VUK. Md. 285)

"Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır. Yabancı paranın borsa rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur. Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir. Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285'inci maddeleri uyarınca değerle günü kıymetine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır." (VUK. Md. 280)

"Mukayyet değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir." (VUK. Md. 265)

Altın kredisi borçları nasıl değerlendirilmelidir?

Yukarıda değinilen yasal düzenlemelere bakıldığında ilk etapta altın kredisi borçlarının da mukayyet değerle değerlendirilebileceği söylenebilir. Ancak bu hiçbir zaman yasal ve gerçekçi bir yaklaşım olamaz. Böyle bir değerleme özün önceliği ve işlemlerin gerçek mahiyetine uygun düşmez. Kaldı ki Vergi Usul Kanununun yayımlandığı 1961 ve sonraki 45-50 sene içinde bankalar aracılığı ile altın kredisi verilmesine ilişkin her hangi bir düzenleme mevcut olmadığı düşünüldüğünde, yaklaşık 2008 yılından itibaren uygulanır hale gelen altın kredisi verilmesi ve bu mahiyetteki bir borcun değerlendirme sorununu da beraberinde getirmiş olmaktadır. Aslında sorun olduğunu söylemek Vergi Usul Kanunu'nun 289'uncu maddesinde yer alan " Bu bölümde yazılı olmayan veyahut yazılı olup da kendi ölçüleriyle değerlenmesine imkan bulunmayan iktisadi kıymetlerden bina ve arazi vergi değeriyle, diğerleri, varsa borsa rayici, yoksa mukayyet değerleri, o da yoksa emsal bedeliyle değerlenir." hükmü karşısında ne denli doğru olur bu bile tartışılır. Zira söz konusu altın kredisi borcunu, yabancı para ile olan borçlara benzerliği tartışılmayacak kadar net ve açıktır. Ancak değerleme ölçüsü olarak Vergi Usul Kanununun 289 ncu maddesinde yer alan borsa rayici (ki altın borsası vardır.) değerleme gününde dikkate alınarak altın kredi borcunun değerlemesinin yapılması doğru bir yaklaşım olur. Zira dönem faizleri de altın olarak belirlendiğinden değerleme günü o dönem için altın olarak belirlenen faizde belirtilen borsa rayici ile değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Aksi halde fiziki altın kredi borcunun mukayyet değerle, dönem faizinin ise (fiziki altın olması nedeniyle) borsa rayiciyle değerlendirilmesinde bu iki değerleme ölçüsünden birinin yanlış olduğunu veya en azından fiili durumu yansıtmadığı gerçeğini ortaya koymaktadır.

Aynı şekilde altın kredisi veren kurumlarda bu tür alacaklarını, altın kredisi borçlusu gibi mukayyet değerle değil, Vergi Usul Kanunu'nun 289'uncu maddesi hükmü kapsamında değerleme günündeki borsa rayiciyle değerleme yapmaları gerekmektedir.

Farklı uygulama ve yorumlar ikilik yaratacağı, uygulamanın tüm mükellefler açısından yeknesak ve adil bir uygulama olabilmesi için altın kredisi borcunun VUK'un 289'uncu maddesinde yazılı borsa rayici ile değerlendirilmesinin daha doğru ve geçekçi bir yaklaşım olacağı görüşünde olduğumu belirttikten sonra, adı geçen 289'uncu maddesinin kapsamına altın kredi borcunun girmediği veya bu nevi borcun yabancı para karşılığı borçtan ayrı fakat diğer genel borçlar gibi dikkate alınıp mukayyet değerleriyle değerlendirilmesi gerektiği görüşünün hakim olduğu durumda ise, (ki bu bir kısım makalelerde ve yapılan vergi incelemelerinde bu görüşün hakim olduğu izlenimini vermektedir.) altın kredisi borcunun mukayyet değerle değerlemesinin gerçekçi olmayacağı ve fiili durumu yansıtmayacağı nedenle, yapılacak bir yasal düzenleme ile yoruma dayalı uygulama farklılığının bertaraf edilmesi uygun olacaktır.

Altın kredisi borcunun mukayyet değerle değerlendirilmesi görüşünün kabulü halinde, vade bitiminde altın satın alıp, altın kredisi borcunun fiziki altınla ödenmesinde, altın kredi borcunun mukayyet değeri ile ödemede kullanılacak altının satın alma bedeli arasındaki farkın da gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider yazılmasının mümkün olmayacağı sonucunu doğurur ki, bu durumunda vergileme prensipleriyle bağdaşması söz konusu değildir.

Sonuç olarak altın kredisi borcunun mukayyet değerle değil, borsa rayici ile değerlendirilmesi gerekmekte olup, bu konuda uygulama farklılıkların bertaraf edilesi mükellef ile idare arasında oluşabilecek gereksiz ihtilafların meydana gelmesinin önlenmesi bakamından vergi idarenin gerekirse yasal düzenleme yapması ya da konuya bu yönüyle açıklık getirmesi beklenilmektedir.

Dr. Ahmet KAVAK / Yeminli Mali Müşavir

http://www.dunyagazetesi.com.tr/altin-kredisi-borclari-nasil...