1. Danıştay 9. Dairesi'nin E.2008/1701, K.2009/736 sayı ve 11.2.2009 tarihli kararı "İhracatta Katma Değer Vergisi istisnasının getiriliş amacı, ihracatın teşviki ve döviz kazandırıcı faaliyetlerde rekabetin desteklenmesi olup bu amaçla mal ve hizmet ihracında Katma Değer Vergisi istisnası getirilmiştir. Günümüzde mal ve hizmet ihracı gümrük hattı dışında sayılan serbest bölgelere de yapılabilmektedir. Serbest bölgelerin kuruluş gayesi de buraya yapılacak teslim ve hizmet ifasıyla yine döviz kazandırılmasıdır. KDVK'da mal tesliminde Katma Değer Vergisi istisnası için serbest bölgelerin açıkça sayılarak serbest bölgeye yapılan teslimlerin yurtdışına yapılmış sayılması, ancak hizmet ihracında Katma Değer Vergisi istisnasında serbest bölge ifadesine yer verilmediği görülmekteyse de bu durum, yurtdışı ifadesine siyasi ve coğrafi anlam yüklenilmesi halinde geçerli olmakla birlikte ticari ve ekonomik anlamda serbest bölgelerin yurtdışı kabul edilmesi gerektiği gerçeğini değiştirmemektedir. Bu nedenle ihracatı ve döviz kazandırıcı faaliyetleri desteklemek amacıyla kurulan serbest bölgelere yapılan hizmet ifasının yurtdışı sayılmaması, hukuka aykırı olacaktır. Kaldı ki serbest bölgelere yapılan hizmet ifasının mal tesliminden farklı olmadığını gören yasa koyucu tarafından 3065 sayılı Kanunun 12. maddesine 6.6.2008 tarih ve 5766 sayılı Kanunun 12/e maddesiyle eklenen b fıkrasının 3. bendinde serbest bölgelere yapılan fason hizmetlerin Katma Değer Vergisi istisnasından yararlanmasını getiren düzenleme yapılmıştır. Bu durumda davacının serbest bölgedeki firmaya yaptığı fason işçilik hizmetinin Katma Değer Vergisi istisnasından yararlandırılmaması yoluyla mahsuben yapılan iadenin geri istenilmesi amacıyla adına salınan Katma Değer Vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasında isabet görülmediğinden, aksi yönde verilen mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır." 2. Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2006/50, K.2006/286 sayı ve 18.10.2006 tarihli kararında "Mal teslimi ve hizmetin yapılması ile vergiyi doğuran olay meydana geldiğinden, bedelin döviz olarak hesaplanması halinde vergiyi doğuran olayın meydana geldiği teslim tarihindeki cari kur üzerinden muhasebeleştirilerek gelir kaydedilmesi gerekmekte olup dövizin farklı zamanlarda ödenmesi nedeniyle oluşabilecek kur farklarının, bu bedeli menfi veya müspet olarak etkilemesi düşünülemez. Nitekim kanunun 20. maddesinde bedel kavramı açıkça tanımlanmış olmasına rağmen kanun koyucu aynı kanunun 24. maddesinin c bendinde vade farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzeri adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerlerin matraha dahil olduğunu kurala bağlamış, ancak kur farkına bunlar arasında yer vermemiştir. Bu durumda, döviz üzerinden yapılan vadeli satışlarda, senedin tahsil edildiği tarihte malın teslimi ile oluşan vergiyi doğuran olay tarihine göre ortaya çıkan menfi veya müspet kur farklarının bedel kavramına dahil olmadığı, kur farkının kanunun 24/c maddesinde matraha dahil olduğu belirtilen unsurlar arasında sayılmadığı açık olduğundan, Katma Değer Vergisi'ne tabi tutulmasına hukuken olanak bulunmayıp ihtirazi kayıtla ödenen Katma Değer Vergisi'nin yükümlüye iadesi gerektiğinden" http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?YZR_KOD=158&H... |