SSK priminde 5 puan indirim sözü verdi, alkış istedi (27.11.07) |
27 Kasım 2007 | |
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ile Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan'ın arasında süren işverenlerin SSK primleri indirimi tartışması yine alevlendi. Şimşek 19 Kasım'da '2009'a kaldı' açıklaması yapmışken Çağlayan, Sanayi Kongresi'nde '2008'de indireceğiz, alkış yok mu' diye konuştu.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, 2008'de mi yoksa 2009'da mı yürürlüğe gireceği konusu yılan hikâyesine dönen SSK priminde işveren payının 5 puan düşürülmesi ile ilgili düzenlemenin 2008 yılında uygulamaya gireceğini açıkladı. Zafer Çağlayan'ın 2008 başında uygulanacağını söylediği ve Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ile aralarının açılmasına yol açan SSK prim indiriminin, hükümetin eylem planına göre 2008'de yasal düzenlemesinin yapılacağı, 2009'da ise uygulamaya gireceği ifade edilmişti. Ancak dün İstanbul Sanayi Odası tarafından düzenlenen 6. Sanayi Kongresi'ne katılan Çağlayan, sanayicinin en büyük problemlerinden biri olan istihdam üzerindeki yüklerin büyüklüğünün farkında olduklarını belirterek "Bu nedenle partimizin seçim beyannamesinde ve hükümetimizin programında, Sayın Başbakanımızın açıkladığı gibi, SSK primlerinin, işveren payında 5 puan indirilmesi 2008'de gerçekleştirilecektir" dedi. Çağlayan, bu açıklamasının ardından sanayicilere "Alkış yok mu" diye seslendi. Sanayiciler Çağlayan'ın alkış isteğini, düzenlemenin 2008'de uygulanmasını sağladığı yönünde sinyal olarak algıladı.
Bakanlıkta köklü değişim "İçinizden gelen biri olarak sorunları en iyi bilenlerden biriyim" diyen Çağlayan, sadece SSK primi değil sanayicinin üzerindeki idari ve yasal yüklerin de azaltılacağını kaydetti. Çağlayan, Türkiye'nin dünyada kısa sürede ilk 10 ülke arasına girmesi hedefine ulaşmak için sanayicilerin yükünün hafifletilmesi gerektiğini vurguladı. Oda başkanı olduğu dönemde, en büyük sıkıntıyı kamu ile sürekli ve sürdürülebilir bir diyalog kuramamak olarak gördüklerini anlatan Çağlayan, "Özel sektörün önündeki engelleri kaldırmaya dayalı yepyeni bir bürokratik anlayışı uygulamaya koyuyoruz. Bu yeni dönemde, tüm politikalarımızın temeli diyalog olacaktır. Bürokrasi özel sektörü, özel sektör bürokrasiyi dinleyecektir. Aramızdaki diyalog kanallarını kurumsallaştıracağız. Sürekli, devamlı ve şeffaf hale getireceğiz. Kişilere, kişisel ilişkilere bağlı olmaktan çıkaracağız" dedi.
Fabrikalar kapanma noktasında Kurun rekabet gücü açısından taşınamaz bir noktaya gerilediğine dikkat çeken İSO Başkanı Tanıl Küçük, "2006 Ekimi'nde 158.3 olan TÜFE bazlı reel kur endeksi, 2007 Ekimi'nde 188.1'e ulaşmış ve 1980'den bu yana en yüksek seviyeye çıkarak adeta tarihi bir rekor kırmıştır. Bu, 2007 Kasımı'nda sanayimizin rekabet gücünün, bir yıl öncesinden daha geride olduğu anlamına gelmektedir. Nitekim, bugün daha çok fabrika kapanma noktasına, işçilerini zorunlu izne çıkarma noktasına gelmiştir" dedi. Kurun bugün geldiği noktada rekabet gücünü ilgilendiren diğer alanlarda iyileştirmeler yapılmasının her zamankinden acil bir hal aldığını vurgulayan Küçük, "Kura bir şey yapılamıyorsa üretim ve ihracata nefes aldıracak, destek sağlayacak alternatif enstrümanlar süratle devreye girmelidir. Aksi takdirde, üretim ve istihdam altyapısında ciddi kayıplar ortaya çıkması kaçınılmazdır" dedi. Küçük, "Devletin yapması gerekenleri devletten talep etmeye devam edeceğiz ama kendi sorumluluklarımızın da farkındayız" dediklerini, bu kongrede de rekabet gücünü artırmak için işletmelerin yapması gerekenler üzerine odaklandıklarını belirtti.
Tek sorun kur değil Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, her bürokratın, "özel sektörün üzerindeki yükü daha nasıl azaltırım" diye düşünmesini beklediklerini kaydederek kendisinin her karşılaştığında bürokratları, "Bakın çocuklarınız yarın bizlerden iş isteyecek" diye ikaz ettiğini bildirdi. "Bugün sanayimiz, düşük döviz kuru rüzgârının önünde sürüklenen, hangi limana gittiğini bilmeyen bir gemi durumundadır" diyen Hisarcıklıoğlu, bu durumda akla gelen ilk sorumlunun düşük kur olduğunu ancak yalnızca kuru sorumlu tutmanın, fırtınada dümeni çalışmayan bir gemi karaya oturunca bundan sadece rüzgârı sorumlu tutmaya benzediğini söyledi. Yaşanan sıkıntının temelinde döviz kuru kadar sanayi politikasının olmamasının da yattığını kaydeden Hisarcıklıoğlu, döviz kurunun, buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu ifade etti.
Simidi saraya soktuk Son yıllarda herkesin dilinde bir "inovasyon" kelimesi olduğunu kaydeden Hisarcıklıoğlu şunları söyledi: "Ama inovasyonu yurtdışından gelmiş, mucizevi bir çözüm sanıyoruz. Bu nedenle Anadolu'da nereye gitsem bana 'Başkan nedir bu inovasyon' diye soruyorlar. Ben de 'yenilikçi' diyorum ve şu örnekle açıklıyorum: Daha düne kadar tablada satılan simidi, bugün simit saraylarında 15-20 farklı çeşitte satarak yeni katma değer sağlayan da biziz. İşte inovasyon bu. Nasıl ki simidi saraya sokmayı başardıysak, tüm şirketlerimizin de üretim sürecinin her aşamasında daha yenilikçi olması, daha çok patent alması, teknolojik altyapısını yükseltmesi, çalışanların pratik bilgilerini ve eğitim düzeylerini geliştirmesi gerekmektedir." İSO Meclis Başkanı Hüsamettin Kavi ise cari açık sorununa değinerek "İç ve dış borcun gayri safi yurtiçi hasılaya oranı ne olursa olsun borç borçtur ve yeri gelir bir gün baskıya dönüşebilir. O nedenle Türkiye imalat sanayiinin yapısını ihracat ürünlerinin katma değer niteliklerini gözden geçirmesinin kaçınılmaz ve çok hayati olduğunu düşünüyoruz" dedi.
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=84644&ForArsiv=1 |