Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Adnan Nas - Aile şirketlerinin geleceği ve riskler (27.11.07) PDF Yazdır e-Posta
27 Kasım 2007

İş hayatına daha önceki yıllarda hatta Cumhuriyet öncesinde başlamış birkaç kuruluş varsa da, Türkiye'de gerçek anlamda bir özel sektör oluşumunu 55 bilemediniz 60 yıl geriye götürebilirsiniz. Kuşkusuz bu süre dahi, tıpkı demokrasi deneyimimiz açısından olduğu gibi, sözgelişi, Doğu Avrupa, Avrasya ve Ortadoğu ülkelerine oranla bize stratejik bir avantaj sağlıyor; yine de, özel girişimin ortaya çıkışı yüzyıllar öncesindeki endüstri devrimine hatta çok daha öncesindeki merkantilist döneme uzandığı, gelişmiş Batı dünyasına oranla çok genç bir müteşebbis sınıfımız olduğu açık.

Özel girişimin ilk ve müthiş ekonomik gelişmelere rağmen halen en ağırlıklı modeli, "aile şirketi" dediğimiz, çoğunluk hisseleri ve yönetim kontrolü aile elinde olan şirketlerdir. Ancak bu model oldukça geniş bir yelpazeye yayılmıştır. Aile üyelerinin sadece hissedar ve yönetici değil aktif işgücü de olduğu mikro işletmelerden, hem ölçek hem de kurumsallaşma ve yönetim kalitesi yönünden küresel plana yükselen dev organizasyonlara kadar uzanan bir yelpaze. İşte böylesine yaygın bir taban üzerinde küresel ölçekte kapsamlı ve özenle hazırlanmış bir metodolojiye dayalı ilk araştırma ilk kez bu yıl PricewaterhouseCoopers (PwC) tarafından yapıldı ve geçen hafta açıklandı.

Küresel araştırmanın kapsamı

PwC'nin araştırması konunun çerçevesini araştırmaya dahil edilecek "aile şirketi"ni tanımlayarak çiziyor: Hisselerinin en az yüzde 51'i bir aileye veya akraba ailelere ait olan, aile üyelerinin üst yönetiminin çoğunluğunu oluşturduğu ve işin yönetiminde günlük sorumluluk taşıdığı şirketler, aile şirketi olarak tanımlanıyor. Bunun doğal sonucu olarak da aralarında Türkiye'nin de bulunduğu ve dünyayı hem coğrafi dağılım hem de değişik gelişmişlik düzeyleri açısından dengeli olarak temsil edebilecek 28 ülkeden ağırlığını orta ve küçük ölçekli şirketlerin teşkil ettiği geniş bir hissedar ve yönetici kitlesi ile Şubat-Haziran 2007 ayları boyunca uluslararası bir merkezden ve ayrıntılı bir soru seti üzerinden yapılan görüşmeler, değerlendirmelere esas alınıyor.

Aile şirketlerinin dünya ekonomisi açısından önemi hem sayılarının çok yüksek olmasından, hem de mali güçlerinden kaynaklanıyor. Şirketlerin ABD'de yüzde 95'ten fazlası, Güney Amerika'da yüzde 65-90 arasında bir bölümü ve AB'de yüzde 50'den fazlası, aile şirketi. Ekonomik güç açısından da gayrisafi milli hasıla içindeki payları itibarıyle bakıldığında AB üyelerinde yüzde 35-65, ABD'de yüzde 40-45, Güney Amerika'da yüzde 50-70 ve Asya'da yüzde 65-82 aralığında oldukları anlaşılıyor.İçlerinde Wal-Mart ve Samsung gibi dev küresel ölçeklere çıkmış olanlar da var, mütevazı ölçeklerde ve yerel sınırlar içinde faaliyet gösteren milyonlarca şirket de. Ancak hepsinde ortak pek çok sorun var ve bunların başında yürütülmelerinin diğer şirketlere göre daha güç olması geliyor, zira kurumsal ve ticari ilişkilerinin dışında aile ilişkilerinin de yönetilmesi gerekiyor. Üstelik yaratıcı, gözüpek ve işkolik birinci kuşaklar iş yoğunluğundan ve günlük sorunlarla başetmekten büyümenin ve zamanın yığdığı stratejik nitelikli konularla ilgilenmeye vakit bulamaz. Ekonomik araştırmalar ve yorumlar da genellikle halka açık şirketler ile ve özellikle bunların büyükleriyle ilgilidir. Araştırma, yaygın fakat sorunlarını çözmek konusunda yalnız olan aile şirketlerinin bakış açıları, ihtiyaçları, beklentileri ile ilgili bir durum tespiti yapıyor ve dünyadaki diğer benzer şirketlerle karşılaştırma imkanı veriyor.

Aile şirketlerinde kritik sorunlar

Araştırma, şirketlerin mülkiyeti ve bunun devrine ilişkin planları, yönetimi ile ilgili kurumsal çerçeve, ekonomide ve mevzuatta değişikliklerin etkisi, yönetim kademesinin verimliliği açısından kritik önemdeki hususlar başta olmak üzere aile şirketlerinin ilgi alanlarındaki hemen bütün sorunlara ışık tutuyor.

Çoğu zaman çok ortaklı ya da halka açık şirketlere oranla daha yüksek kârlılık ve sermaye getirisi sağlayan aile şirketleri, yüzde 70'i aşan bir oranda, yakın gelecekteki büyüme konusunda iyimser. Yüzde 90 oranında katılımcı, şirketlerinin oldukça rekabetçi olduğu kanısında. En güçlü yanlar konusunda, bölgeler ve ülkeler arası ciddi farklar olmakla birlikte, ürün kalitesi, müşteri ilişkileri ve marka öne çıkıyor. Kendilerini zorlayacak dışsal risk faktörleri arasında ilk sıralarda piyasa koşulları, rekabet ve hükümet politikaları var. Ancak sözgelişi Türk şirketleri açısından ilk iki risk faktörü hükümet politikaları ve döviz kurları. Şirket içi risk faktörleri ise öncelikle vasıflı insan kaynakları açığı, yeniden yapılanma ve nakit yönetimi. (Türkiye burada da farklı. Kârlılığı en önemli risk olarak görüyor). Hemen bütün bölgelerde şirketler,insan kaynaklarını önümüzdeki dönemde en önemli yatırım yapacakları konu olarak görüyor.

Mülkiyet ve yönetim ile ilgili gelecek planlarına gelince aile şirketlerinin yarısı böyle bir plan yapmış değil. 50 milyon Euro'dan küçük cirolu olan ya da son 20 yılda kurulmuş şirketlerde bu sorun daha da büyük. Sermaye kazançları ya da veraset vergileri yönünden risklerini bilmeyenler yerel planda yüzde 30'u, küresel planda yüzde 71'i aşıyor.

Gelecek stratejileri ve aile üyelerinin işte çalışması konusunda şirket içinde ihtilafların yaşanmasına rağmen katılımcıların yüzde 70'i bu konularda bir çözüm prosedürüne sahip değil. Ayrıca şirketlerin yarısından fazlası, aile üyeleri ve yakınlarının şirkette çalışmadan önce rekabetçi bir iş deneyimi edinmelerini şart koşmuyor.

Şirketlerin üçte ikisi, ekonomik ortam ve mevzuat konusundaki beklentilerinin tepesine vergi sisteminin basitleştirilmesini ve vergi yükünün azaltılmasını koyuyor.

Türk şirketleri açısından durum

Yukarıda söylediğimiz gibi nispeten genç oluşları, Türk aile şirketlerinin çoğunluğunun hâlâ birinci kuşak yönetiminde bulunduğu, ancak ikinci kuşak oranının hızla artmakta olduğu anlamına geliyor.

Bu nedenle 6 Kasım 2007 tarihli DÜNYA'da bu köşede belirttiğimiz gibi, şirketin hem bugün hem gelecekte mülkiyet ve yönetim yönünden varlığını tehlikeden koruyacak ve ilgili bütün taraflara güven verip kurumsal istikrarı sağlayacak planların ve kuralların tamamlanması zamanlama yönünden daha da büyük önem taşıyor. Türk aile şirketlerinin konumu açısından durumun değerlendirilmesini başka bir yazıda yapacağız.

 

http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=335591&dept_id=80