Vergi mevzuatımızda tasarrufların teşvik edilmesi, sermaye piyasaları vasıtasıyla sermayenin tabana yayılması, şirketlerin sermaye yapılarının güçlendirilmesi ve benzeri gerekçelerle hisse ve hisse senetleri ile geçici ilmühaber satışlarından doğan kazançlar için bazı istisnalar getirilmiştir.
Bu çalışmada, hisse ve hisse senetleri ile geçici ilmühaber satışları ile ilgili olarak sırasıyla Gelir Vergisi Kanunu (GVK), Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) ve Katma Değer Vergisi Kanunu’nda (KDVK) yer alan istisnalar ele alınarak incelenecektir. II- HİSSE, HİSSE SENEDİ VE GEÇİCİ İLMÜHABER KAVRAMLARI A- HİSSE VE HİSSE SENEDİ KAVRAMLARI Hisse bir ticari işletmede sahip olunan ortaklık payını ifade etmek için kullanılan bir kavram olup, hisse senedi bu payı belgelendiren kıymetli evraktır. Örneğin, anonim şirketlerin ortaklık payları, limited şirketlere ait iştirak payları, komandit şirketlerin ortaklık payları, iş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait ortaklık payları ve kooperatiflere ait ortaklık payları için “hisse” kavramını kullanabiliriz. Ortaklık paylarının tamamı için hisse senedi bastırılması söz konusu değildir. Mevzuatımıza göre, hisse senetleri sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ile anonim şirket hisseleri için bastırılabilir. Ancak, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ülkemizde sıklıkla görülen bir şirket türü olmadığından, uygulamada hisse senedi bastırılması daha çok anonim şirketlerde karşılaşılan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Limited şirket, kolektif şirket, komandit şirket, iş ortaklıları, adi ortaklıklar ve kooperatiflerin ortaklık payları için hisse senedi bastırmak mümkün değildir. Türk Dil Kurumu’nun internet sitesinde hisse senedi “Ortaklık sermayesinin belirli bir parçasını değerlendiren belge, belgit, aksiyon”, “Anonim veya komandit ortaklıklarda, ortaklık sermayesinin birbirine eşit bölümlere ayrılmış parçasından her birinin karşılığı olmak üzere, yasada gösterilen özelliklere uygun olarak düzenlenmiş değerli belge, belgit, aksiyon” ve “Şirket sermayesinin birbirine eşit paylara bölünmüş dilimlerinden her birini temsil eden ve yasalarla belirtilen esaslara göre düzenlenmiş olan değerli kâğıt"(1) şeklinde tanımlanmıştır. Burada özellikle değerli kağıt ya da diğer bir ifade ile kıymetli evrak kavramına değinmekte fayda vardır. Senetten doğan hakkın, senette ayrı olarak beyan edilemeyeceği ve başkalarına devredilemeyeceği, esas itibariyle hak ile senedin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğu senetlere “Kıymetli Evrak” denir. Senetten doğan hakların devredilebilmesi, dolaşım yeteneğine sahip olması amacıyla çıkarılan kıymetli evrak, bir ispat aracıdır(2). Bu tanım Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 557. maddesinde de buna benzer şekilde yer almaktadır. Hisse senedi aynı zamanda bir menkul kıymet olup, menkul kıymet Sermaye Piyasası Kanunu’nun üçüncü maddesine göre; ortaklık veya alacaklılık sağlayan, belli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, misli nitelikte, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları SPK’ca belirlenen kıymetli evrak olarak tanımlanmaktadır. Aynı zamanda menkul kıymet olan kıymetli evrak örnekleri olarak; hisse senedi ve geçici ilmühaber, tahvil, intifa senedi, kar ve zarar ortaklığı belgeleri, hazine bonoları, Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin tahvil ve bonoları, tertip halinde çıkarılmış ve vadeleri iki yıl veya daha uzun olmak şartıyla ipotekli borç ve irat senetleri gösterilebilir. Menkul kıymet sayılmayan kıymetli evrak sınıfına dahil olan örnekler; faiz ve temettü kuponları, yatırım fonu katılma belgeleri, opsiyon senetleri, mevduat sertifikası ile iki yıldan az süreli ve tertip halinde çıkarılan ipotekli borç ve irat senetleri, kambiyo senetleri (bono, poliçe, çek)dir(3). Gerçek kişiler ya da kurumlar kâr payı sağlamak veya fiyat değişmelerinden yararlanarak kâr elde etmek amacı ile geçici bir süre elde tutulmak üzere hisse senedi alabilecekleri gibi, uzun vadeli amaçlar ile doğrudan veya dolaylı olarak diğer şirketlerin yönetimine ve ortaklık politikalarının belirlenmesine katılmak üzere hisse senetleri veya ortaklık payları da alabilirler. 1 Seri No.lu Muhasebe Uygulama Genel Tebliği(4) (MSUGT) uyarınca geçici olarak alınan hisse senetleri tek düzen hesap planının “11 Menkul Kıymetler” grubunun “110 Hisse Senetleri” hesabında, uzun vadeli amaçlar ile alınan hisse senetleri veya ortaklık payları ise “24 Mali Duran Varlıklar” grubunun sahip olunan yüzdeye göre “240 Bağlı Menkul Kıymetler”, “242 İştirakler” veya “245 Bağlı Ortaklıklar” hesaplarının birinde izlenir. 1 Seri No.lu MSUGT’de “24 Mali Duran Valıklar” grubunu ve bu grupta yer alan hesapları anlatan ifadelerden “iştirak” terimini sahip olunan hisse ve hisse senetleri için birlikte kullanıldığı görülmektedir. İleride görüleceği üzere KVK’nın 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde de aynı yaklaşım vardır. B- HİSSE SENEDİ VE GEÇİCİ İLMÜHABER İLİŞKİSİ TTK’ nın “İlmühaberler” başlıklı 411. maddesinde hüküm aynen “Nama yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberlerin nama yazılı olması lazımdır. Bunların devri nama yazılı hisse senetlerinin devrine ait hükümlere tabidir. Hamiline yazılı hisse senetleri yerine tanzim olunan nama yazılı ilmühaberler ancak alacağın devri hakkındaki hükümlere göre devrolunabilir. Şu kadar ki; devir şirkete karşı ancak ihbar tarihinden itibaren hüküm ifade eder.” şeklinde olup, madde hükmünden ilmühaberlerin, hisse senedinin yerini tuttuğu açık ve net olarak anlaşılabilmektedir. Hisse senedi ve geçici ilmühaber ilişkisi ile ilgili olarak 232 Seri No.lu “232 Seri No.lu Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliği”(5)nin “Geçici İlmühaberler” başlıklı 5. bölümünde aynen “Bilindiği üzere geçici ilmühaberler anonim şirketler tarafından hisse senetlerinin yerini tutmak amacıyla çıkartılan menkul kıymetlerdir. Sahiplerine genel kurul toplantılarına katılmak, oy kullanmak, kâr payı almak gibi pay sahipliği haklarını kazandıran ilmühaberler, ilgili anonim şirketçe hisse senetleri düzenlenip ortaklara teslim edildiği anda geçerliliğini kaybetmektedir. Dolayısıyla ilmühaberlerin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesine ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.” hükmüne yer verilmektedir. Tebliğ ile getirilen düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ilmühaberler, hisse senedinin yerini tutmaktadır. III- GERÇEK KİŞİLERİN HİSSE, HİSSE SENEDİ VE GEÇİCİ İLMÜHABER DEVİRLERİNİN GELİR VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN ANALİZİ GVK’nın “Değer Artış Kazançları” başlıklı mükerrer 80. maddesinin birinci bendi uyarınca ivazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar ile dördüncü bendi uyarınca ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancı sayılmış olup, bu kazançlar haliyle gelir vergisine tabi olacaktır. Dikkat edildiği üzere ortaklık haklarını veya hisselerini temsil eden “hisse senetleri” ile ortaklık haklarını veya hisselerinin satışı ayrı bentler halinde düzenlenmiştir. Tedvin tekniğinin yorumundan da görüldüğü üzere “hisse” kavramı ile “hisse senedi” kavramı farklıdır ve GVK’nın 80. maddesindeki düzenleme bu fark gözeterek yapılmıştır. Özetle hisse senedi veya 232 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin çok açık hükmü uyarınca ilmühaber ile temsil edilen anonim şirket hisselerinin iktisap tarihinden itibaren iki yıl süre ile elde tutulduktan sonra satılması halinde elde edilen değer artış kazancı vergiye tabi değildir (GVK Mükerrer md. 80/1). Hisse senedi veya ilmühaber ile temsil edilen anonim şirket hisselerinin iktisap tarihinden itibaren iki yıllık süre dolmadan satılması halinde ise elde edilen değer artış kazancı vergiye tabidir (GVK Mükerrer md. 80/1). Limited şirket, kolektif şirket, komandit şirket, iş ortaklıları, adi ortaklıklar ve kooperatiflerin ortaklık payları ile hisse senedi veya ilmühaber ile temsil edilmeyen anonim şirket hisselerinin satılması halinde ise elde edilen değer artış kazancı ise iktisap tarihinden itibaren kaç yıl geçmiş olursa olsun vergiye tabi olacaktır (GVK Mükerrer md. 80/4). Değer artış kazancı maliyet bedeli ile satış bedeli arasındaki fark olup; maliyet bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların alış bedeli, elden çıkarılan ay hariç olmak üzere Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilecektir. IV- KURUMLAR VERGİSİ MÜKELLEFLERİNİN HİSSE, HİSSE SENEDİ VE GEÇİCİ İLMUHABER DEVİRLERİNİN KURUMLAR VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN ANALİZİ KVK’da genel kural olarak hangi amaçla ve ne şekilde alındığından, kaç yıl elde tutulduğundan ve hangi hesapta izlendiğinden bağımsız olarak hisse senedi veya hisse satışlarından doğan kazanç kurumlar vergisine tabidir. Bunun istisnasına KVK’nın beşinci maddesinin birinci fıkrasının “e” bendinde yer verilmiştir. Anılan madde hükümleri uyarınca, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı aşağıdaki şartların sağlanması halinde vergiye tabi olmayacaktır. ● İstisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanacaktır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulacaktır. İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanun’a göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır. ● Satış bedelinin, satışın yapıldığı yıl izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Ayrıca bedelsiz olarak veya rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibarî değeriyle elde edilen hisse senetlerinin elde edilme tarihi olarak, sahip olunan eski hisse senetlerinin elde edilme tarihi esas alınacaktır. Devir veya bölünme suretiyle devralınan taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışında iki yıllık sürenin hesabında, devir olunan veya bölünen kurumda geçen süreler de dikkate alınır. Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır. Maddede yer alan “iştirak hisseleri” deyimi, menkul değerler portföyüne dahil hisse senetleri ile ortaklık paylarını ifade etmektedir. Bunlar, ● Anonim şirketlerin ortaklık payları veya hisse senetleri (Sermaye Piyasası Kanunu’na göre kurulan yatırım ortaklıkları hisse senetleri dahil), ● Limited şirketlere ait iştirak payları, ● Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları, ● İş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait ortaklık payları, ● Kooperatiflere ait ortaklık payları olarak sıralanabilir. Sermaye Piyasası Kurulu’nun düzenleme ve denetimine tabi fonların katılma belgeleri ise iştirak hissesi olarak değerlendirilmeyecektir(6). Söz konusu maddenin yazımı ile ilgili dikkate değer husus, daha önceki bölümde GVK’nın 80. maddesi incelenirken görüldüğü üzere ve bir sonraki bölümde ele alınacak KDV’nin 17. maddesi incelenirken görüleceği üzere “hisse” ve “hisse senedi” satışları ayrılmamış, tamamı “iştirak hisseleri” olarak tanımlanmıştır. Buradan, Kurumlar Vergisi Kanunu uygulaması açısından hisse senedi ve iştirak hissesi deyimlerinin birbirinden tamamen farklı kavramlar değil, aksine iç içe geçmiş iki kavram olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamasında iştirak hissesi kavramı hisse senetlerini de içeren bir “üst kavram” niteliğindedir. Ayrıca burada dikkat edilmesi gereken bir husus da, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ile anonim şirketlerde hisse senetlerinin haricinde ortaklık hakkını tevsik eden ortaklık paylarının bulunduğu ve bu ortaklık paylarının da iştirak hissesi kapsamında değerlendirilmekte olmasıdır(7). Tebliğ’de menkul değerler portföyüne dahil hisse senetlerinin de iştirak hisselerinden sayıldığı görülmektedir. Bu durumda kısa vadeli amaçlar ile alınmakla beraber iki yıl elde tutulan ve “110 Hisse Senetleri” hesabında izlenen hisse senetlerinin satışında da aynı istisna hükümlerinin uygulanabileceği düşünülmektedir. V- HİSSE, HİSSE SENEDİ VE GEÇİCİ İLMUHABER DEVİRLERİNİN KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN ANALİZİ Hisse, hisse senedi ve geçici ilmuhaber devirleri ile ilgili istisnalar Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-g ile 17/4-r maddelerinde düzenlenmiştir. 17/4-g maddesi uyarınca külçe altın, külçe gümüş, kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, kübik virconia) döviz, para, damga pulu, değerli kâğıtlar, hisse senedi, tahvil ile metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve atıklarının teslimi; 17/4-r maddesi uyarınca ise kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleri KDV’den istisna tutulmuştur. KDV istisnası ile yapılan düzenlemelerin GVK’nın 80. maddesinde yapılan düzenleme ile benzerlik göstermekte olup, ortaklık haklarını veya hisselerini temsil eden “hisse senetleri” ile ortaklık haklarının veya hisselerinin satışı KDVK’da ayrı maddeler halinde düzenlenmiştir. KDV Kanunu’nun yazılışındaki tedvin tekniğinin yorumundan da görüldüğü üzere “hisse” kavramı ile “hisse senedi” kavramı farklı olarak düzenlenmiştir. 17/4-g maddesindeki düzenleme “hisse senetleri” açısından daha bir düzenleme olup, 17/4-r maddesindeki düzenleme tüm otaklık paylarını konu edinen daha “genel” bir düzenlemedir. Genel hukuk kuralı gereği özel hükümlerin genel hükümlere göre önceliği söz konusudur. Dolayısıyla 17/4-g maddesi uyarınca hangi amaçla ve ne şekilde alındığından, kaç yıl elde tutulduğundan ve hangi hesapta izlendiğinden bağımsız olarak hisse senedi devir ve teslimleri KDV’den istisna edilmiş olup, bunun dışındaki ortaklık paylarının teslimleri 17/4-g maddesinin kapsamı dışındadır. 17/4-g maddesinin kapsamı dışında kalan hisse senedi ile temsil edilmeyen anonim şirketlerin ortaklık payları, limited şirketlere ait iştirak payları, komandit şirketlerin ortaklık payları, iş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait ortaklık payları ve kooperatiflere ait ortaklık paylarının kurumlar tarafından devir ve teslimleri ile istisna 17/4-r maddesinde düzenlenmiştir. 17/4-r maddesine göre bunların iki yıl elde tutulduktan sonra satışı KDV’den istisna edilmiştir. Dikkat edilecek olursa 17/4-r maddesinde Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki uygulamaya benzer olarak iki yıl elde bulundurma şartı vardır. Ancak söz konusu maddeden ayrı olarak KDV istisnası için yeter şart sadece iki yıl elde bulundurma olup, kârın beş yıl pasifte özel bir hesapta tutulması ve iki yıl içinde tahsilat gibi zorunluluklar KDV istisnası için gerekmemektedir. Söz konusu maddelerin geçici ilmühaber ile temsil edilen anonim şirketlerin ortaklık paylarının devir ve teslimlerine uygulaması ile ilgili olarak farklı görüşler bulunmaktadır. Birinci görüşe göre 17/4-g maddesinin lafzından hareketle bu bent kapsamında sadece “hisse senetlerinin” işlem görmesi gerektiği, ilmühaberlerin diğer iştirak hisseleri gibi “r” bendi kapsamında işlem görmesi gerekir(8). Dolayısıyla geçici ilmühaberlerin devir ve tesliminde KDV istisnası uygulanabilmesi için iki yıllık sürenin beklenmesi gerekir. İkinci görüşe göre geçici ilmühaberlerin devir ve teslimi de 17/4-g maddesinin kapsamı içinde olup, aynı istisnadan yararlanır. Bu görüşe neden oluşturun başlıca yasal dayanak daha önce 17/4-g maddesi ile değerli kâğıtların tesliminin KDV’den istisna tutulmuş olmasıdır. İlmühaberler de değerli kağıt olduğuna göre bu genel hükme göre ilmühaberlerin tesliminin KDV’den istisna olası gerektiği düşünülmektedir. Bunun yanı sıra “Hisse Senedi ve Geçici İlmühaber İlişkisi” başlığı altında ele alınan TTK’nın 411. maddesi ile 232 Seri No.lu GVKGT’de diğer yasal dayanaklar. 17/4-g’de hisse senedi ibaresi geçmekle beraber ilmühaber ibaresi geçmiyor. Ancak hem TTK’nın 411. maddesinde ilmühaberlerin hisse senedi yerine geçtiği ifade ediliyor. Hemde 232 Seri No.lu GVKGT ilmühaberler, vergileme mantığı itibari ile hisse senedi gibi kabul ediliyor. Ayrıca 1 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nin(9) “Diğer İstisnalar” başlıklı VI-F-4 bölümünün “f” bendinde söz konusu 17/4-g maddesi ile ilgili olarak “Fıkranın (g) bendi ile külçe altın, döviz, para, damga pulu, hisse senedi ve tahvil işlemleri vergiden istisna edilmiştir. Bende göre, sadece külçe altın teslimleri vergiden müstesnadır. Her ne şekilde olursa olsun işlenmiş altın (yüzük, bilezik, kolye, Cumhuriyet altını, Reşat altını vs.) vergiye tabi olacaktır. Para ve para mahiyetinde birer ödeme aracı olan çek, bono, poliçe gibi kambiyo senetlerinin teslimi de vergiye tabi olmayacaktır. Öte yandan hisse senedi ve tahvil teslimleri yanında, aynı mahiyette olan kâr ortaklığı belgesi, gelir ortaklığı belgesi gibi faiz veya temettü getiren kıymetli evrak teslimlerinin de vergiden müstesna olduğu açıktır.” hükmüne yer veriliyor. Görüldüğü üzere maddede sayılmamakla beraber “…kâr ortaklığı belgesi, gelir ortaklığı belgesi gibi faiz veya temettü getiren kıymetli evrak teslimlerinin de vergiden müstesna olduğu açıktır…” hükmü ile benzer mahiyette olan kıymetli evrakın teslimleri de istisna kapsamında olduğu belirtilmiştir. Öyleyse hisse senedi yerine geçen ilmühaberlerlerin devir ve teslimi de KDV’den müstesna olsa gerektir. Nitekim, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü tarafından 2007 yılında verilmiş olan bir Mukteza’da(10) da, 232 Seri No.lu GVKGT’ye atıfta bulunularak aynı yönde açıklama yapılmış ve mükellefe “hisse senedi yerine geçen ilmühaberlerin satış işlemi katma değer vergisinden istisna olup, düzenleyeceğiniz faturada katma değer vergisi hesaplanmaması gerekmektedir” şeklinde cevap verilmiştir. VI- SONUÇ Hisse ve hisse senedi birbirine bağımlı ancak farklı kavramlar olup, hisse bir ticari işletmede sahip olunan ortaklık payını ifade ederken, hisse senedi bu payı belgelendiren kıymetli evraktır. Bununla beraber gerek 1 Seri No.lu Muhasebe Uygulama Genel Tebliği’nde “24 Mali Duran Valıklar” grubunu ve bu grupta yer alan hesapları anlatan ifadeler, gerekse iştirak hisselerinin satışındaki istisnayı düzenleyen Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının “e” bendinde böyle bir ayrıma gidilmemiş, MSUGT’de “iştirak” ve KVK’da “iştirak hissesi” terimleri sahip olunan hisse ve hisse senetleri için birlikte kullanılmıştır. Ancak “hisse” ve “hisse senetlerinin” satışları GVK’nın 80. maddesinde ve KDVK’nın 17. maddesinde KVK’daki durumun aksine farklı vergisel düzenlemelere tabi tutulmuştur. İlmühaber ise hisse senedi yerine geçmek üzere geçici olarak bastırılan, bununla beraber hisse senedinin sağladığı tüm hakları sağlayan ve tüm vergi mevzuatı uygulamaları açısından da aynen hisse senedi gibi işlem görmesi gerektiği düşünülen aynen hisse senedi gibi bir menkul kıymettir. Vergi mevzuatımızda hisse senedi veya ilmühaber bastırılması özendirilmiş olup, bununla ilgili olarak bu çalışmada da değinildiği üzere çeşitli istisnalara yer verilmiştir. Gerçek kişilerin iktisap tarihinden iki yıl geçtikten sonra hisse senedi veya ilmühaber satışından elde ettikleri değer atış kazancı vergiye tabi değilken, hisse senedi veya ilmühaberle temsil edilmeyen hisse satışlarında böyle bir istisna yoktur. KDV Kanunu’na göre hisse senedi satışları KDV’den istisnadır ve ilmühaber satışının da istisna olması gerektiği düşünülmektedir. Buna karşın, hisse senedi veya ilmühaberle temsil edilmeyen hisse satışlarında istisna ancak iki yıllık bir bekleme süresi sonrasında satış halinde olabilmektedir. Hisse, hisse senedi ve geçici ilmühaberlerin satışları ile ilgili olarak tartışmaları sonlandırmak adına; yerleşik hale gelmiş uygulamalar, konu ile ilgili verilmiş muktezalar, tebliğler ile yapılan açıklamalar ve yargı kararları dikkate alınarak bir yasal düzenleme yapılması gerektiği düşüncesindeyiz. Metin TAŞ* Ahmet Ozan ERDOĞAN** Yaklaşım * Prof. Dr. Gazi Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, Öğretim Üyesi ** Maliye Bilim Uzmanı (1) http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=hiss... (Erişim: 11 Ekim 2009) (2) http://www.millenniumbank.com.tr/piyasa.aspx (Erişim: 11 Ekim 2009) (3) http://www.millenniumbank.com.tr/piyasa.aspx (Erişim: 11 Ekim 2009) (4) 26.12.1992 tarih ve mükerrer 21447 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. (5) 23.03.2000 tarih ve 23998 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. (6) 1 Seri No.lu KVKGT, 5.6.2.2.2. İştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri bölümü (03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.) (7) Ekrem Yavuz KINAY - Ertan GÜVENDİ, “Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından Taşınmaz ve İştirak Hissesi Satış Kazancı İstisnası ve Bazı Özellikli Durumlar”, http://www.bilgilidenetim.com/makale/goster/344, (Erişim: 11 Ekim 2009) (8) Yakup KAYIHAN, “Sermaye Şirketlerindeki Hisselerin Devrine Dikkat!”, http://www.gastebursa.com/Yazar.aspx?YaziID=1277 (Erişim: 11 Ekim 2009) (9) 30.11.1984 tarih ve 18591 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. (10) B.07.1.GİB.4.06.17.01/KDV-1/2007/ sayılı Mukteza. http://www.avdb.gov.tr/y/mukteza/muktezadetay.asp?id=106105 (Erişim: 11 Ekim 2009) |