Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Şirketlerde, Tasfiye Sonrasında Kanuni Temsilcilerin ve Ortakların Kamu Alacağına İlişkin Sorumluluğu PDF Yazdır e-Posta
30 Temmuz 2010

Image

Şirketlerin herhangi bir nedenle tasfiye edilmeleri ve bu yolla hukuki kişiliklerinin sona ermesi, doğmuş ve doğacak amme borçları açısından Hazine zararına neden olabilir mi?

Konu, bir yandan Türk Ticaret Kanunu ve diğer taraftan vergi hukuku açısından yöneticilerin kamu alacağının vadesinde ödenmemesinden ileri gelen sorumluluklarını ve yükümlülüklerini ilgilendirmektedir.

Çünkü, daha son zamana kadar, amme borcuna batık şirketler ve yöneticileri tasfiyeyi kurtuluş aracı olarak görmüşler ve varolan hukuk boşluğundan faydalanarak, takipten kaçınma fırsatı bulmuşlardı.

Ancak, Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yapılan son değişiklik, tasfiye sonrasında yöneticilerin, ortakların ve tasfiye memurlarının varlığından tahsilat imkanını açmış ve mali idareye yasal dayanak sağlamıştır.

II- KANUNİ TEMSİLCİLERİN SORUMLULUĞU

Bilindiği gibi, şirketlerde kanuni temsilcilerin, tasfiye memurlarının ve şirket ortaklarının, vadesinde ödenmemiş amme alacağına ilişkin sorumlulukları üç ayrı yasada, Kurumlar Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir.

Şirketlerde tasfiye nedenleri dikkate alındığında, farklı aşamalarda (tasfiye öncesinde, tasfiye aşamasında ve tasfiye sonrasında) sorumluluğun söz konusu olduğunu görmekteyiz.

A- TASFİYE ÖNCESİ SORUMLULUK

VUK’ un 10. maddesinde yer alan düzenleme, limited ve anonim şirketler bazında sorumluluğun, ilke itibariyle, ilgili dönemlerde temsil yetkisi sahibi sıfatıyla görev alan yöneticilere düştüğünü belirtmektedir.

6183 no.lu Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun; henüz tüzel kişiliğini koruyan ve faaliyetini sürdüren bir işletmeden kısmen veya tamamen tahsil edilemeyen alacaklar için, yönetici ortakların ve kanuni temsilcilerin malvarlığından tahsilat yapılması olanağı vermektedir.

B- TASFİYE AŞAMASINDA SORUMLULUK

Tasfiyeye girmiş şirketlerin amme borcundan kaynaklanan ödeme yükümlülüğü, 6183 sayılı Yasa doğrultusunda tasfiye memurlarına aittir.

Ayrıca, tasfiye ve tasfiye hükmünde sayılan birleşme halinde bulunan şirketlerin borçlarının ödeme yükümlülüğü hakkında, Kurumlar Vergisi Yasası’nın 17 - 21. madde hükümleri geçerlidir.

C- TASFİYE SONRASINDA SORUMLULUK

Tasfiye sonrasında sorumluluk uygulaması, ihtilaflı amme alacağının ödenmesi noktasında sorunlara yol açmıştır.

Zira, amme alacağının işletmeden takip yoluyla tahsil edilebilmesi;

- Bir yandan, şirketin tüzel kişiliğinin ortadan kalkması nedeniyle,

- Diğer yandan da, artık hukuki varlığı bulunmayan şirketin temsilci ve yönetici ortaklarının temsil yetkisinin bulunmaması dolayısıyla

mümkün değildi.

Fakat vergi idaresi, yasal hükme dayanmadan, hem borçlu şirket adına ve ayrıca temsilci/ortaklar adına ödeme emri düzenlemek suretiyle amme alacağının tahsil edilmesi çabasını sürdürmekteydi.

Ancak, tebliğ edilen ödeme emirlerinin muhatabı kişilerin açtıkları davalarla ilgili verilen kararlar belirttiğimiz sebeplerle Hazine aleyhine sonuçlandığından, tahsilat yapılamamaktaydı.

III- VADESİNDE ÖDENMEMİŞ AMME ALACAĞI BAKIMINDAN MALİ İDARENİN HAKLARI

A- AMME İDARESİNİN TAHSİL YOLLARI


6183 sayılı Yasa, borçlu gerçek ve tüzel kişilerden kamu alacağının tahsilini temin için vergi idaresine değişik nitelikte haklar sağlamaktadır.

1- Fesih Talebi

Alacaklı amme idaresi, hiç malı bulunmayan veya amme borcunu karşılamayacak değerde olan gerçek kişilerin ödenmemiş borçları nedeniyle teminat verilememesi halinde, ortağı bulundukları adi şirket, kolektif şirket ve komanditelerin komandit şirketteki hisseleri nedeniyle bu işletmelerin feshini talep edebilir.

2- İflas İstemi

İdare, sermaye şirketlerinden alacakları nedeniyle İcra ve İflas Kanunu uyarınca bu şirketlerin iflasını isteyebilir.

3- Konkordatoya Katılmama

Alacaklı idare, borçlu şirket hakkında idarece iflas talebi bulunsa dahi, ilan edilen konkordato kararı amme alacakları açısından zorunlu değildir. Diğer ifadeyle, konkordatoyu benimseyen kişilerin alacaklarından kısmen vazgeçmeleri, amme alacaklısının da kabulünü gerektirmez.

4- Kanuni Temsilcilerin Takip Edilmesi

Amme idaresi, tasfiye öncesinde ve sonrasında, limited ve anonim şirketten olan amme alacağı nedeniyle, tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen ya da tahsil edilemeyeceği anlaşılan kısım için ortakların ve kanuni temsilcilerin varlığından alacağın tahsilini sağlayabilir.

B- AMME İDARESİNİN ALACAĞINDAN VAZGEÇMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?

Amme borçlusunun zamanında veya gecikme zammına katlanmak suretiyle borcunu ödemesi arzu edilmekle beraber, yürürlükte bulunan düzenlemelere göre idarenin alacağından vazgeçmesi imkan dahilindedir.

1- Tahakkuk Etmiş Alacağın Terkini (Tam veya Kısmi Vazgeçme)

Vergi Usul Kanunu kapsamı dışındaki alacaklar dolayısıyla borçlu kişilerin tabii afetler nedeniyle varlık ve mahsullerinin en az üçte birini kaybetmeleri halinde, zarar kaynaklarıyla ilgili tahakkuk ettirilmiş amme alacakları Bakanlar Kurulu kararıyla terkin edilmektedir.

VUK kapsamına dahil alacaklar, Maliye Bakanlığı tarafından ve bu yasanın 115. madde hükmüne göre terkin olunur.

2- Aciz Hali

Aciz haline bağlı vazgeçme, borçlu kişi hakkında yapılan takipte, haczi caiz malının bulunmadığı veya olsa dahi, satış bedelinin alacağı karşılamadığı durumda aciz vesikası düzenlenir. Bu belge ile hem gecikme zammı uygulaması durdurulur ve hem de zamanaşımı süresi içinde borçlunun herhangi bir malvarlığı edinmediği anlaşıldığı takdirde alacaktan vazgeçilmiş olur.

3- Mali Aflar

Alacaklı idarenin zamanında tahsil edemediği alacak hakkını kısıtlayan af yasaları, zorunlu vazgeçme hükmündedir.

IV- SONUÇ

Sermaye şirketlerinin tasfiyesi nedeniyle, tasfiyenin kapanmasından sonra herhangi bir nedenle ortaya çıkan amme alacağının tahsili aşamasında oluşan sorunlar Kurumlar Vergisi Kanunu’nda (5904 sayılı Kanunla) yapılan değişiklikle giderilmek istenmiştir.

Değişiklik, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ait salınacak her türlü vergi ile cezalarla ilgili bildirim açısından;

- Tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden,

- Tasfiye dönemleri için tasfiye memurlarından

herhangi birinin muhatap alınacağı hükmünü getirmiştir.

Sözü edilen kişiler, tebliğ edilecek vergi ve cezalardan müteselsilen sorumlu bulunmaktadırlar.

Limited şirketlerde tasfiye öncesine ilişkin doğacak amme alacağı bakımından;

- Ortakların hisseleri oranında sorumlu oldukları ve

- Tasfiye memurlarının sorumluluğunun dağıttıkları tutarla sınırlı olduğu da hüküm altına alınmıştır.

Ticaret sicilinden kaydı silinmiş kurumlara ait tasfiye sonrasında doğan vergi ve cezaların, artık mükellef işletmeden değil, sorumlu kanuni temsilci ve ortak kişilerden tahsil edilmesine yol açan bu düzenlemenin yeterliliğini gelecek zaman gösterecektir.

Yakup TOKAT*
Yaklaşım

* Baş Hesap Uzmanı