Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Vergi Davalarında Yetki Kuralları PDF Yazdır e-Posta
19 Ağustos 2010

Image

Yetki, bir mahkemenin belli bir coğrafi alan içerisinde bakabileceği davaları belirtmek; başka bir açıdan da, bir davanın, hangi coğrafi alanda kurulu mahkeme tarafından bakılacağını göstermek amacıyla kullanılır. Söz konusu coğrafi alana, yargı çevresi denilir(1).

Her mahkemenin yargı çevresi belli bir coğrafi bölge ile sınırlıdır. Bu yargı çevresinin sınırları idari teşkilat sınırlarına göre belirlenir. Bir idare ve vergi mahkemesinin yargı çevresi, bulunduğu ilin ve varsa kendisine bağlı olan ilin idari sınırları içinde kalan bölgedir. Mahkemelerin yargı yetkisi bu yargı çevresi ile sınırlı kalmakta yani bu bölgeler dışındaki uyuşmazlıklara bakılamamaktadır.

İdari yargıda yargı çevresiyle yani yetki ile ilgili sorun idare mahkemeleri ya da vergi mahkemeleri arasında çıkabilmektedir. Yetki sorununun ortaya çıkabilmesi için aynı tür mahkemeden ülke çapında birden çok bulunması gerektiğinden Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde yetki sorunuyla karşılaşılmaz.

Yetki, idari yargıda kamu düzeni ile ilgilidir. Bu yüzden taraflar aralarında anlaşarak Kanunun gösterdiği yetkili mahkemeyi belirleyemezler. Bunun doğal sonucu olarak da yetkisizlik itirazı davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkeme de bu durumu kendiliğinden dikkate alır.

Yetki kuralları bütün davalar için uygulananlar ve bazı davalar için uygulananlar olmak üzere ikiye ayrılır. Bütün davalar için uygulanan yetki kurallarına genel yetki kuralı, bazı davalar için uygulanan istisnai nitelikteki yetki kuralına ise özel yetki kuralı denilmektedir(2).

Kanunlarda yetkili idari yargı yerinin belirtilmemesi durumunda genel yetkili idari yargı yeri, dava konusu idari işlemi ya da sözleşmeyi yapan idari merciinin bulunduğu yer idare mahkemesidir.

Bazı davalar için ise Kanunlarda özel yetki kuralları öngörülmüş bulunmaktadır. İdari yargıda bir dava için birden fazla mahkeme yetkili kılınmadığından özel yetkili mahkeme, genel yetkili mahkemenin yetkisini kaldırır. İdari yargılama hukuku bu açıdan hukuk usulünden ayrılmaktadır(3).

Özel yetki kuralları kapsamında bulunan vergi davalarında yetki kuralları 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 37. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre:

Madde-37: Bu Kanuna göre vergi uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme:

a) Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezaları kesen,

b) (Ek: 10.06.1994 - 4001/17 md.) Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle Vergi Usul Kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren,

c) Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasında, ödeme emrini düzenleyen,

d) Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan

Dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir.

37. maddenin vergi mahkemelerinin görevlerini düzenleyen 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 6. maddesi esas alınarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Buna göre vergi mahkemeleri, genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları, bu konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları ve diğer kanunlarla verilen işleri çözümler.

Bu uyuşmazlıkları çözümlemeye yetkili vergi mahkemesinin belirlenebilmesi için vergide dava konusu yapılabilen işlemlerin belirlenmesi gerekir. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 378. maddesi bu konuya ilişkin bulunmaktadır. Buna göre, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması lazımdır.

Mükellef veya sorumlulara ya da ceza muhataplarına tebliğ edilmeyen vergi ve ceza için vergi mahkemesinde dava açılamaz. Dava açılabilmesi için, vergi ve cezanın tebliğ edilmesi şart olup, dava açma hakkı bu tebliğ ile doğar(4). Ancak uygulamada vedop adı verilen vergi dairesi borç çıktısı aleyhine tebliğ işlemi yapılmadan dava açılmakta ve vergi mahkemeleri tarafından da kişinin hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle dava görülebilmektedir.

II- Tarh, Tahakkuk İşlemleri ile Zam ve Ceza Kesme İşlemlerinde Yetkili Mahkeme

Madde bendinde açık olarak belirtildiği üzere vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezaları kesen dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesi bu tür uyuşmazlıklar bakımından yetkili kılınmıştır.

Tarh, vergiyi doğuran olaya bağlı olarak mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi tarafından gerçekleştirilen vergi alacağının tespit edilmesine ilişkin bir idari işlemdir(5).

Tahakkuk ise, tarh ve tebliğ edilen verginin ödenmesi gereken aşamaya gelmesidir. Tahakkuk, verginin ödenmesinden önce kendiliğinden gerçekleşen bir olgu olduğundan kendisi bir idari işlem olmayıp idari işlemin hukuk alemine yansımasıdır(6).

Tarh, tahakkuk ve ceza kesme işlemleri 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 25, 29, 30, mükerrer 30 ve 36. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre beyana göre tarh, resen, ikmalen, idarece tarh ve tahrire dayalı tarh olmak üzere beş çeşit tarh çeşidi bulunmaktadır. Ceza kesme işlemleri ise aynı Kanunun 365 ve 366. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Tarh ve tahakkuku ya da zam ve cezayı kesen daire, uyuşmazlık konusu mali yükümlülüğün çeşidine göre değişiklik gösterir. Genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlarla bunların zam ve cezalarının tarh ve tahakkuku genel olarak vergi dairelerine aittir. Belediyelere ait vergi ve harçlarla, benzeri mali yüküm niteliğindeki katılma payları ve ücretler konusunda belediye gelir şube müdürlükleri, şube müdürlüğü olmayan yerlerde belediye hesap işleri müdürlükleri, hesap işleri müdürlüğü olmayan yerlerde muhasebe servisleri madde bendinde belirtilen daire niteliğindedir. İl özel idareleri tarafından alınan vergilerde ise il özel idaresinin bulunduğu yerin bağlı olduğu vergi mahkemesi yetkilidir. Örneğin, İstanbul Nakil Vasıtaları Vergi Dairesi Müdürlüğüne ödenen motorlu taşıtlar vergisine karşı açılacak davada verginin tarh, tahakkuk ve tahsil işlemi anılan idare tarafından yapılmış olduğundan söz konusu uyuşmazlığın çözüm yetkisi de İstanbul’ da görev yapan vergi mahkemesine ait olacaktır(7).

Muhtasar beyanname verme bakımından bağlı olunan vergi dairesinin bulunduğu yer mahkemesi de tevkifat yapan kuruma bağlı olarak yetkili olacaktır. Örneğin, Türkiye Kızılay Derneğinin Akbank Ankara Meşrutiyet Şubesinde bulunan hesaplarından yapılan gelir vergisi tevkifatının terkini ve iadesi istemiyle açılan davada, tevkifatı yapan banka şubesinin muhtasar beyanname verme bakımından bağlı olduğu vergi dairesinin bulunduğu yer olan Ankara Vergi Mahkemesi yetkili olacaktır(8).

III- Gümrük Vergilerinde ve Vergi Hatalarında Yet-kili Mahkeme

Maddenin (b) bendinde gümrük vergilerinin alınmasına yönelik işlemlerde yetki kuralı ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 124. maddesinde düzenlenen düzeltme ve şikayet başvuruları hakkında tesis edilen işlemlerde yetki kuralı düzenlenmiş bulunmaktadır.

4458 sayılı Gümrük Kanununun 242. maddesine göre yükümlüler, kendilerine tebliğ edilen gümrük vergileri için tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde ilgili gümrük idaresine verecekleri bir dilekçe ile düzeltme talebinde bulunabilirler. Düzeltme talepleri ilgili gümrük müdürlüğü tarafından otuz gün içinde karara bağlanarak yükümlüye tebliğ edilir. Kişiler, düzeltme taleplerine ilişkin kararlara, idari kararlara, gümrük vergilerine ve cezalara karşı yedi gün içinde kararı alan gümrük idaresinin bağlı bulunduğu gümrük başmüdürlüğü nezdinde itirazda bulunabilirler. Gümrük başmüdürlüklerine intikal eden itirazlar otuz gün içinde karara bağlanarak ilgili kişiye tebliğ edilir. İlk kararın alındığı idarenin gümrük başmüdürlüğü olduğu hallerde, bu karara karşı on beş gün içinde Gümrük Müsteşarlığına itiraz edilebilir. Gümrük Müsteşarlığına intikal eden itirazlar kırk beş gün içinde karara bağlanarak ilgili kişiye tebliğ edilir. Gümrük başmüdürlükleri ile Gümrük Müsteşarlığı kararlarına karşı işlemin yapıldığı gümrük müdürlüğünün veya gümrük başmüdürlüğünün bulunduğu yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabilir.

Görüldüğü üzere gümrük vergisi mükelleflerinin haklarında yapılan vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler aleyhine doğrudan dava açma hakları bulunmamaktadır. Önce idari itiraz yoluna başvurmak ve idari yoldan bir sonuç alamamaları halinde dava açmak durumundadırlar. Kesin tahakkuk ise mükellef itirazını reddeden Gümrük başmüdürlüğü veya Gümrük Müsteşarlığı işleminden sonra gerçekleşmektedir. Tahakkuk eden Gümrük başmüdürlüğü veya Gümrük Müsteşarlığı işlemine karşı ise bunların bulunduğu yerde değil, işlemin asıl sahibi olan yani tahakkuk işlemini yapan Gümrük müdürlüğü veya Gümrük başmüdürlüğünün bulunduğu yer vergi mahkemesinde dava açılacaktır.

Danıştay da bir olayda, Haydarpaşa Giriş Gümrük Müdürlüğünde tescilli giriş beyannamesi ile gerçekleştirilen ithalat nedeniyle, gümrük vergisi ve resimleri tarh ve tahakkuk ettirilerek teminata bağlandıktan sonra muafiyet kapsamında olmadığından bahisle, katma değer vergisinin tahsili amacıyla teminat mektuplarının nakde çevrilerek irad kaydedildiği davada, uyuşmazlık konusu katma değer vergisini tarh ve tahakkuk ettiren Haydarpaşa Giriş Gümrük Müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesi olan İstanbul Vergi Mahkemesinin yetkili olduğuna karar vermiştir(9).

Bir başka olayda, davacı adına kesilen ve itirazsız ödenen gümrük para cezasının iadesi istemiyle yapılan başvurunun zımni reddine ilişkin işleme karşı açılan davada yetkili mahkemenin, Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesinin yetkili olduğuna ilişkin hüküm karşısında, davanın görüm ve çözümünün Hatay Vergi Mahkemesine ait olduğuna karar vermiştir(10).

Madde bendinde düzenlenen ikinci yetki kuralı düzeltme ve şikayet başvuruları sonunda yapılan işlemlerle ilgilidir. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 124. maddesinde vergi mükelleflerinin vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra vergi dairesine yaptıkları düzeltme talepleri reddedilenlerin şikâyet yolu ile Maliye Bakanlığına başvurabilecekleri, il özel idare vergileri hakkında valiliğe, belediye vergileri hakkında belediye başkanlığına başvurabilecekleri düzenlenmiştir. Başvuruları üst merci tarafından da reddedilen mükellefler bu son işlemin iptali istemiyle Maliye Bakanlığı, valilik ve belediye başkanlığının bulunduğu yerdeki vergi mahkemesinde değil, düzeltilmesi istenen vergiyi tarh ve tahakkuk ettiren dairenin bulunduğu yer vergi mahkemesinde dava açabilir. Nitekim açılan davalarda da bu yönde karar verilmektedir. Örneğin, damga vergisinin düzeltme ve şikayet yoluyla ret ve iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair Maliye Bakanlığı işlemine karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, damga vergisinin muhtasar beyanname ile bildirilerek yatırıldığı vergi dairesinin bulunduğu yer vergi mahkemesi olan İstanbul Vergi Mahkemesi yetkili bulunmaktadır(11).

Bu bendin uygulanmasında Kanun, vergi cezalarından söz etmemesine karşın uygulamada, gümrük ceza kararları ile vergi cezalarında hata bulunduğu gerekçesiyle düzeltme istemiyle yapılan başvurular sonunda tesis edilen işlemlerin iptali istemiyle açılan davalar vergilerle ilgili olduğundan ceza kararını alan veya cezayı kesen dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesi yetkili olacaktır(12).

IV- Ödeme Emrine İlişkin Uyuşmazlıklarda Yetkili Mahkeme

Maddenin (c) bendinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini düzenleyen dairenin bulunduğu yer vergi mahkemesi yetkili kılınmıştır.

Danıştay da Bursa Çekirge Vergi Dairesi Müdürlüğünce düzenlenen ödeme emrine karşı süresinde dava açılmaması ve borcun ödenmemesi üzerine Eskişehir İki Eylül Vergi Dairesi Müdürlüğüne verilen talimat uyarınca davacıya ait kamyonun Eskişehirde haczedilmesi üzerine, hacizin kaldırılması istemiyle Eskişehir İki Eylül Vergi Dairesi Müdürlüğüne karşı açılan davada, kesinleşen kamu alacağı için ödeme emri düzenleyen ve haciz kararı alan Bursa Vergi Dairesi Müdürlüğünün bulunduğu yer vergi mahkemesi olan Bursa Vergi Mahkemesinin yetkili bulunduğuna karar verilmiştir(13). Bir başka kararda da, ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davada Danıştay, ödeme emirlerini düzenleyen vergi dairesinin bulunduğu yer vergi mahkemesi olan Ankara Vergi Mahkemelerini yetkili görmüştür(14).

YENİCE-ESİN’ e göre, bendin düzenlenmesinden kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen her türlü ödeme emrine ilişkin uyuşmazlıkta yetkili vergi mahkemesinin ödeme emrini düzenleyen vergi dairesinin bulunduğu yer vergi mahkemesi olduğu sonucu çıkmaktadır. Bu durumda haciz işleminin iptali istemiyle açılacak davada yetkili vergi mahkemesi de ödeme emrini düzenleyen dairenin bulunduğu yer vergi mahkemesi olacaktır. Tabii bu 6183 sayılı Kanuna göre yapılacak her idari işlemin arkasında bir ödeme emri olduğu varsayımından kaynaklanmaktadır. Oysa ki anılan Kanunda amme alacağının korunması başlıklı ikinci bölümünde bahsi geçen teminat, ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk kararının öncesinde bir ödeme emri bulunmamaktadır. Bu halde bent hükmünün ödeme emri düzenleme aşamasına gelmiş uyuşmazlıklara hasredilmesi, teminat ve ihtiyati haciz uygulamalarında bir sonraki bent hükmünün, ihtiyati tahakkuk uygulamasında ise (a) bendinin uygulanması uygun olacaktır(15). CANDANa göre ise, bent hükmü 6183 sayılı Kanuna göre düzenlenen her türlü ödeme emrini konu edinen idari davaları değil yalnızca vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlerle bunların zam ve cezalarından kaynaklanan kamu alacaklarının tahsili amacıyla düzenlenenleri kapsamaktadır. Diğer kamu alacaklarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinde yetkili mahkeme ise 32. maddede belirlenen genel yetki kurallarına göre belirlenecektir(16). Danıştay da, şirketten tahsil edilemeyen amme alacağının tahsili amacıyla yönetim kurulu üyesi olan davacının gayrimenkulüne uygulanan haczin kaldırılması istemiyle açılan davada, haciz bildirisini düzenleyen vergi dairesinin bulunduğu yer vergi mahkemesinin yetkili olduğuna karar vermiştir(17).

6183 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca alacaklı vergi dairesi niyabeten tahsil işlemi yaptırdığı taktirde yetkili mahkeme naip vergi dairesinin bulunduğu yere göre değil alacaklı vergi dairesinin bulunduğu yere göre belirlenir(18). Danıştay’ ın bazı dava daireleri ise ödeme emrinin iptali istemiyle açılacak davanın naip dairenin bulunduğu yer vergi mahkemesinde açılması gerektiğini düşünmektedir(19).

3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununun 12. maddesinde yeminli mali müşavirlerin yaptıkları tasdikin doğruluğundan sorumlu oldukları, yaptıkları tasdikin doğru olmaması halinde tasdikin kapsamı ile sınırlı olmak üzere ziya uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Danıştay, bu madde uyarınca yeminli mali müşavirin bulunduğu yer vergi dairesi tarafından kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davada, asıl borçlu durumunda olan şirketin bulunduğu yer vergi dairesi tarafından düzenlenmeyen ödeme emirlerinin iptaline karar vermiştir(20).

V- Diğer Uyuşmazlıklarda Yetkili Mahkeme

Yukarıda açıkladığımız haller dışındaki durumlarda idari işlemi yapan dairenin bulunduğu yer vergi mahkemesi yetkili olacaktır. Örneğin takdir komisyonu kararları, uzlaşma komisyonu kararları, 6183 sayılı Kanuna göre tesis edilen teminat, ihtiyati haciz, haciz, satış gibi işlemler, 213 sayılı Kanunun mükerrer 49. maddesine göre Maliye ve Bayındırlık ve İskan Bakanlıkları tarafından tespit edilen bina metrekare inşaat maliyet hesabına karşı açılacak davalarla, takdir komisyonlarının arsa ve arazilere ilişkin tespit ettiği asgari birim değer tespitine karşı açılacak davalarda idari işlemi yapan dairenin bulunduğu yer vergi mahkemesi yetkili olacaktır.

Nitekim Danıştay, sakatlık indiriminden faydalanma talebiyle yapılan başvurunun Maliye Bakanlığı Merkez Sağlık Kurulunca reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle Trabzon Vergi Mahkemesinde açılan ve esası incelenerek karar verilen davaya, Maliye Bakanlığının bulunduğu Ankara ilindeki vergi mahkemesinin bakması gerektiğinden, davayı yetki yönünden bozmuştur(21). Ancak, sakatlık indiriminden yararlandırılamayacağının Hatay Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından davacıya bildirilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle Hatay 1. Vergi Mahkemesinde açılan davada ise bu mahkemeyi yetkili görerek, temyiz isteminin esasını inceleyerek karar vermiştir(22). Bir başka kararda ise. araç satışından tahsil edilen katma değer vergisi ve özel tüketim vergisinin iadesi istemiyle açılan davada, vergilerin yatırıldığı vergi dairesinin bulunduğu yer vergi mahkemesi yetkili kılınmıştır(23).

VI- SONUÇ

Ülkemizde mahkemeler coğrafi bakımdan çeşitli yerlere dağılmış bulunduğundan kişilerin haklarını aramak için açtıkları davaların esası hakkında bir karar verilebilmesi için öncelikle davaların hangi mahkemede ve nerede açılacağını tespit etmek gerekmektedir.

İşte bir davaya hangi yerdeki mahkemenin bakacağını belirten bu kurallar yetki kuralları olarak adlandırılmaktadır. Bu kuralların önceden belli olması sonucunda kişilerin doğru yerde dava açması sağlanarak zaman kaybetmelerinin önlenmesi ve haklarına bir önce kavuşmaları amaçlanmaktadır.

İdari Yargılama Usulü Kanununda 1990 yılında 3622 sayılı Kanunla, 1994 yılında 4001 sayılı Kanunla yapılan birtakım değişikliklerle Kanun bugünkü halini almış bulunmakta ise de, Kanunda halen net olmayan, eksik ve yanlış anlamalara ve birbirinden farklı içtihatlara sebebiyet verecek hükümler de yok değildir. Örneğin vergi uyuşmazlıklarında yetki kurallarını düzenleyen 37. maddenin 3. fıkrasındaki düzenlemeden, her türlü ödeme emrine karşı açılacak davalarda ödeme emrini düzenleyen dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesinde dava açılacağı anlaşılmakta ise de, kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen her idari işlemin arkasında bir ödeme emri olmadığından fıkrada ödeme emrini düzenleyen dairenin bulunduğu yerden anlaşılması gerekenin daha açık şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Ayrıca vergi dairelerine niyabeten tahsil işlemi yaptırıldığı durumda yetkili mahkemeye ilişkin içtihat farklılığının giderilmesi gerekmektedir.

İsa AYDEMİR*
Yaklaşım


* Danıştay Tetkik Hâkimi

(1) Turgut CANDAN, Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu, Ankara 2005, s. 831
(2) Baki KURU - Ramazan ARSLAN - Ejder YILMAZ, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2001, s. 166
(3) Şeref GÖZÜBÜYÜK, Yönetsel Yargı, Ankara 2002, s. 356
(4) Şükrü KIZILOT, Vergi Usul Kanunu ve Uygulaması, Ankara 1991, s. 3643
(5) Mehmet ARSLAN, Vergi Hukuku, Ankara 2006, s. 77
(6) Şükrü KIZILOT - Doğan ŞENYÜZ - Metin TAŞ - Recai DÖNMEZ, Vergi Hukuku, Ankara 2007, s. 156
(7) Ankara 2. Vergi Mahkemesinin, 06.11.2003 tarih ve E.2003/913, K.2003/1027 sayılı Kararı.
(8) Dn. 3. D.nin, 16.09.2008 tarih ve E. 2008/3811, K. 2008/2654 sayılı Kararı yayımlanmamıştır. Aynı nitelikte İstanbul 8. Vergi Mahkemesinin, 29.06.2006 tarih ve E.2006/1777, K.2006/1312 sayılı Kararı.
(9) Dn. 7. D.nin, 14.03.1996 tarih ve E.1994/1286, K.1996/981 sayılı Kararı; İbrahim TOPUZ - Kadir ÖZKAYA, Açıklamalı - İçtihatlı İdari Yargılama Usulü Kanunu, Ankara 2002, s. 801
(10) Dn. 7. D.nin, 03.06.1997 tarih ve E.1997/1467, K.1997/2296 sayılı Kararı; TOPUZ - ÖZKAYA, age, s. 807
(11) Dn. 3. D.nin, 24.06.2009 tarih ve E.2009/2699, K.2009/2223 sayılı Kararı.
(12) CANDAN, age, s. 846
(13) Dn. 3. D.nin, 31.01.1986 tarih ve E.1986/36, K.1986/310 sayılı Kararı; Şeref GÖZÜBÜYÜK Güven DİNÇER, İdari Yargılama Usulü Kanun - Açıklama - İçtihat, Ankara 2001, s. 836
(14) Dn. 3. D.nin, 01.07.1997 tarih ve E.1996/2382, K.1997/2749 sayılı Kararı, Danıştay Dergisi, Yıl: 1998, Sayı: 95, s. 235
(15) Kazım YENİCE - Yüksel ESİN, Açıklamalı - İçtihatlı - Notlu İdari Yargılama Usulü, Ankara 1983, s. 682
(16) CANDAN, age, s. 847
(17) Dn. 3. D.nin, 29.3.2007, E.2006/3161, K.2007/935 sayılı Kararı.
(18) Dn. 7. D.nin, 03.03.2005 tarih ve E.2001/43250, K.2005/294 sayılı Kararı.
(19) Dn. 6. D.nin, 19.04.1988 tarih ve E.1988/296, K.1988/546 sayılı Kararı.
(20) Dn. 4. D.nin, 26.06.2006 tarih ve E.2006/366, K.2006/1408 sayılı Kararı.
(21) Dn. 3. D.nin, 13.05.2010 tarih ve E.2008/2033, K.2010/1515 sayılı Kararı.
(22) Dn. 3. D.nin, 13.05.2010 tarih ve E.2008/230, K.2010/1514 sayılı Kararı.
(23) Dn. 3. D.nin, 10.06.2008 tarih ve E.2008/2339 K.2008/1948 sayılı Kararı.