Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Akif Akarca- Dr. Mehmet Şafak/Örtülü sermaye ve örtülü sermaye sayılan borçlar için yapılacak işleml PDF Yazdır e-Posta
29 Kasım 2007

Kurumların ortaklarının, kuruma koydukları sermaye payları karşılığında alacakları nema, kâr paylarıdır. Kâr payları ise, kurumun elde ettiği kazançtan kurumlar vergisi ödendikten sonra, geriye kalan kısımdan dağıtılabilmektedir. Doğal olarak, kurumların bir nevi ortağı konumunda olan kamu otoritesi, kurum kazancından kurumlar vergisi olarak alacağı kâr payının, sermayeye yürütülecek faiz vb. adlar altında diğer ortaklara yapılacak ödemelerle azaltılmasına müsaade etmemektedir. Bu "müsaade etmeme" sadece kayıtlı sermayeye yürütülecek faizlerle sınırlı kalmamakta, aynı nitelikte görülen ve adı sermaye olmamakla birlikte, onun yerine geçebilecek borçlanmalar için yürütülecek faiz vb. nemalar için de söz konusu olmaktadır.

Bilindiği üzere, öteden beri uygulanmakta olan 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 21/6/2006 tarih ve 26205 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. 1/1/2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe giren 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ile; daha önceki kanunda da bulunan "örtülü sermaye" müessesesi uluslararası gelişmeler dikkate alınarak yeniden düzenlenmiş, örtülü sermaye uygulamasında borç/öz sermaye oranı, ortakla ilişkili kişi ve öz sermaye tanımlarına açık bir şekilde yer verilmiştir.

Örtülü sermaye nedir?

5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 12. maddesi hükmüne göre; kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır.

Anılan kanunun "kabul edilmeyen indirimler" başlığı altında yer alan 11. maddesi uyarınca, öz sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizler ve örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderler kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılamamaktadır.

Ortak

Maddede, ortaklardan kullanılan kredilerin diğer şartların yerine gelmesi halinde örtülü sermaye sayılacağı öngörülmektedir.

Örtülü sermaye belirlemesinde borcun alındığı ortağın kurumdaki ortaklık payının önemi yoktur. Başka bir deyişle; çok düşük oranda ortaklık payı (örneğin yüzde 1) bulunsa bile bu ortaktan alınan borçlar, diğer şartlar da varsa, örtülü sermaye sayılacaktır. Ancak, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören hisselerin elde bulundurulması halinde, örtülü sermayenin oluşabilmesi için bu şekilde elde bulundurulan hisselerin sağladığı ortaklık payının en az yüzde 10 olması gerekmektedir.

Ortakla ilişkili kişi kimdir?

Örtülü sermaye tanımının yapıldığı 12. maddenin uygulanmasında ortakla ilişkili kişi:

- Ortağın, doğrudan veya dolaylı olarak en az yüzde 10 oranında ortağı olduğu veya en az yüzde 10 oranında oy veya kâr payı hakkına sahip olduğu bir kurumu

ya da,

- Doğrudan veya dolaylı olarak, ortağın veya ortakla ilişkili bu kurumun sermayesinin, oy veya kâr payı hakkına sahip hisselerinin en az yüzde 10'unu elinde bulunduran bir gerçek kişi veya kurumu ifade etmektedir. Başka bir deyişle; gerçek kişi veya kurumların, borç kullanan kurumlara, yüzde 10 oranından daha az sermaye, oy veya kâr payı hakkı bulunması halinde, ortakla ilişkili kişi sayılmaları söz konusu olmayacaktır.

Keza, yukarıda da değinildiği üzere, kurumların İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören hisselerinin edinilmesi durumunda da; borç verilen kurumla sadece bu hisse senetlerinin alınması nedeniyle ortaklık bağlantısının kurulmasını önlemek amacıyla en az yüzde 10 oranında ortaklık payı ölçütü getirilmiştir. Dolayısıyla, söz konusu hisse nedeniyle ortak veya ortakla ilişkili kişi sayılanlardan temin edilen borçlanmalarda en az yüzde 10 ortaklık payı aranacaktır.

Fıkrada geçen "gerçek kişi" ifadesi, Gelir Vergisi Kanunu'nun uygulanmasında gerçek kişi olarak kabul edilip vergiye tabi tutulan şahıslar ile şahıs şirketleri ya da adi ortaklıkları; "kurum" ifadesi de, sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek veya vakıflar ile bunlara ait iktisadi işletmeler ve iş ortaklıklarını kapsamaktadır.

Borç/öz sermaye oranlaması:

Anılan madde ile işletmede kullanılan borçların örtülü sermaye sayılabilmesi, bu borçların ortak veya ortakla ilişkili kişiden alınması ve alınan borçların öz sermayenin üç katını aşması koşullarına bağlanmıştır. Borçların öz sermaye ile karşılaştırılması sırasında:

- Ana faaliyet konusuna uygun olarak faaliyette bulunan ve,

- Ortak veya ortakla ilişkili kişi sayılan banka veya benzeri kredi kurumlarından yapılan borçlanmalar yüzde 50 oranında dikkate alınacaktır. Ancak, yalnızca ilişkili şirketlere finansman temin eden kredi şirketlerinden yapılan borçlanmalar için yüzde 50 oranı değil, genel kurallar çerçevesinde işlem yapılacaktır.

Borçlar ile mukayeseye esas alınacak öz sermaye ise, kurumun VUK uyarınca tespit edilen hesap dönemi başındaki öz sermayesi olacaktır. Vergi Usul Kanunu'nun 192'nci maddesi uyarınca öz sermaye, aktif (mevcutlar ile alacaklar) toplamı ile borçlar arasındaki farktır. Yeni kurulan kurumlar bakımından kuruluş tarihinde anılan kanuna göre tespit edilen öz sermaye tutarı, hesap dönemi başındaki öz sermaye olarak dikkate alınacaktır.

Hesap dönemi başındaki öz sermayenin üç katını aşan borçlar belirlenirken her bir borç ayrı ayrı değil, ortaklar veya ortaklarla ilişkili kişilerden yapılan tüm borçlanmalar topluca değerlendirilecektir. Dolayısıyla, bu kişilerden alınan borçların toplamı hesap dönemi başındaki öz sermayenin üç katını aşmışsa, aşan kısım örtülü sermaye olarak kabul edilecektir.

Yabancı para üzerinden yapılan borçlanmalara ilişkin borç/öz sermaye hesabında, her bir borcun alındığı tarihte geçerli olan döviz kuru esas alınacaktır. Yabancı para üzerinden alınan borcun vadesinin izleyen yıla sarkması halinde, izleyen yıl için söz konusu hesaplama, borcun ödenmeyen tutarının bilanço günü itibarıyla Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre değerlenmiş tutarı esas alınmak suretiyle yapılacaktır.

Örtülü sermaye sayılmayan borçlanmalar:

Ortak ya da ortakla ilişkili kişilerden doğrudan ya da bu kişiler aracılığıyla temin edilse bile aşağıda sayılan borçlanmalar örtülü sermaye sayılmaz:

a) Kurumların ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin sağladığı gayrinakdi teminatlar karşılığında üçüncü kişilerden yapılan borçlanmalar. (Nakdi teminat karşılığında sağlanan krediler ise kötüye kullanımı engellemek amacıyla, borç/öz sermaye oranın hesabında işletmeye verilen borç olarak dikkate alınacaktır.)

b) Kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla (Kredi sözleşmesinin içerdiği vade, faiz oranı ve benzeri kullandırılma şartlarında herhangi bir değişiklik yapılmadan) kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar.

c) 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'na göre faaliyette bulunan bankalar tarafından yapılan borçlanmalar. (Bankalar tarafından kendi faaliyet konuları çerçevesinde, ulusal ve uluslararası piyasalardan yapılan borçlanmalar, herhangi bir şarta bağlı olmaksızın örtülü sermaye kapsamında değerlendirilmeyecektir.)

ç) 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu kapsamında faaliyet gösteren finansal kiralama şirketleri, 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında faaliyet gösteren finansman ve faktoring şirketleri ile ipotek finansman kuruluşlarının bu faaliyetleriyle ilgili olarak ortak veya ortakla ilişkili kişi sayılan bankalardan yaptıkları borçlanmalar.

Öte yandan, örtülü sermayeden söz edilebilmesi için borcu alan kurumun bu borcu işletme veya yatırım harcamalarında kullanması gerekmektedir. Bu borcun aynı şartlarla diğer başka bir kuruma aktarılması halinde, işletmede kullanılan bir borçtan söz etmek mümkün olmayacak ve bu borçlanma nedeniyle örtülü sermaye oluşmayacaktır.

Örneğin; Kurum (A), Kurum (B)'nin yüzde 60 oranında, Kurum (B) de Kurum (C)'nin aynı oranda ortağıdır. Kurum (B), Kurum (A)'dan aldığı 1.000.000.- YTL borcun yarısını aynı şartlarla Kurum (C)'ye borç vermiştir. Bu durumda, Kurum (B)'nin Kurum (A)'dan almış olduğu borcun yarısı, işletmede kullanılmadan devredildiğinden, borcun bu tutar kadar kısmının Kurum (B) için örtülü sermaye olduğundan söz edilemeyecektir. Diğer taraftan, Kurum (C)'nin kullandığı borç tutarı her halükârda örtülü sermaye hesabında dikkate alınacaktır.

Mal ve hizmet alımlarından kaynaklanan borçların ve sipariş avanslarının örtülü sermaye sayılıp sayılmaması:

1 seri no'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde de belirtildiği üzere; piyasa koşulları ve ticari teamüllere göre yapılan vadeli mal ve hizmet alımları ile ilgili olarak ortaya çıkan borçlanmalarda, vade farkı tutarları ayrıca hesaplanmış olsa da bu borç tutarları örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınmayacaktır.

Öte yandan, gelecekte yapılacak bazı mal ve hizmet teslimleri karşılığında peşin alınan ya da verilen değerleri ifade eden avanslar, sipariş yöntemi ile mal alan işletmenin, sipariş ettikleri iktisadi değerlerin üretiminde üretici işletmeye finansman imkanı sağlamak amacıyla verilebileceği gibi, satış fiyatını düşük tutmak veya satış garantisi sağlamak amacıyla da verilebilmektedir. Anılan genel tebliğde "avansların hangi amaçla verilirse verilsin işletmeye finansman imkanı sağladığı, dolayısıyla, alınan avansların da işletme bakımından alınan borç olarak değerlendirileceği ve örtülü sermaye hesaplamasında dikkate alınacağı, ancak, inşaat işlerinde yapılan iş kısmı ile orantılı olarak hesaplanıp ödenen istihkak bedellerinin avans olarak kabul edilip örtülü sermayenin hesabında borç unsuru olarak dikkate alınmasının söz konusu olmadığı" ifade edilmiştir.

Kanımızca, vadeli mal ve hizmet alımlarından kaynaklanan borçlanmalarda olduğu gibi, piyasa koşulları ve ticari teamüllere göre alınması mutad olan peşin ödeme veya avans borçlarının da örtülü sermaye olarak dikkate alınmaması yerinde olacaktır. Örneğin, ülkemiz için önemli bir gelir kaynağı olan turizm sektöründe garantili yer temini için otellere avans verilmesi ya da seyahat acentalarınca avans alınması veya verilmesi yaygın kullanım alanı bulmaktadır. Avansın alındığı kişilerin ortak ya da çok geniş bir kapsama alanı bulunan ilişkili kişiler olması piyasadaki bu teamülleri değiştirmemelidir. Aksi takdirde, bu tür işlemlerde alınan avansların örtülü sermaye sayılması durumunda, zaten hesaplanması oldukça zor ve karmaşık olan örtülü sermayeye isabet eden faiz ve kur farkının belirlenmesi daha da içinden çıkılamayacak bir hal alacaktır.

Örtülü sermaye uygulamasında kur farkı gelirlerinin durumu:

Kurumların kullanmış olduğu borçların örtülü sermaye kapsamında değerlendirilmiş olması halinde, örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderlerin, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 11'inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre gider olarak yazılması mümkün bulunmadığından, örtülü sermaye kabul edilen borçlanmalarda YTL'nin değer kazanması sonucu oluşacak kur farkı gelirleri, söz konusu borcun örtülü yoldan konulan bir sermaye olarak kabul edilmesinin bir sonucu olarak, vergiye tabi kurum kazancının tespitinde gelir olarak dikkate alınmayacaktır.

Örtülü sermaye üzerinden yapılan ödemeler veya hesaplanan tutarların kâr payı sayılması ve yapılacak düzeltme işlemleri:

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 12. maddesinin yedinci fıkrasında, kur farkı hariç, örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz ve benzerlerinin Gelir veya Kurumlar Vergisi kanunlarının uygulamasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla, bu şekilde dağıtılmış kâr payının net kâr payı tutarı olarak kabul edilmesi ve brüte tamamlanması sonucu bulunan tutar üzerinden ortakların hukuki niteliğine göre belirlenen oranlarda vergi kesintisi yapılması gerekecektir. Borç para verenin dar mükellef kurum, gerçek kişi veya vergiden muaf herhangi bir kişi olması durumunda, örtülü sermaye üzerinden ödenen faizler borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı olarak kabul edilecektir. Bu şekilde dağıtılmış kâr payı, net kâr payı tutarı olarak dikkate alınacak ve brüte tamamlanarak belirlenen oranlarda vergi kesintisine tabi tutulacaktır. Örtülü sermayeye isabet eden kur farkı giderlerinin kâr payı olarak kabul edilmesi ve dolayısıyla vergi kesintisine tabi tutulması söz konusu değildir. Mükellefler, örtülü sermaye uygulaması nedeniyle kullandıkları borçların örtülü sermayeye isabet eden tutarına ilişkin faizleri giderleştirmemeleri ve tahakkuk eden bu faiz tutarlarını ödememeleri halinde, tahakkuk eden ancak ödenmemiş olan bu tutarların henüz dağıtılmış bir kâr payı olarak değerlendirilmesi mümkün olamayacağından, kâr payı stopajına tabi tutulması da söz konusu olmayacaktır. Anılan faiz tutarlarının ödenmesi halinde ise kâr payının dağıtıldığı kabul edilecektir.

Böylece, bir kurumda örtülü sermaye şartlarını taşıması sebebiyle indirimi reddedilen borçlar için nakden veya hesaben ödenen faizlerin, mükerrer vergilemeyi önlemek amacıyla elde eden yönünden kâr payı olarak yeniden tasnif edilmesi ve buna göre gerekli düzeltmelerin yapılması amaçlanmıştır. Ancak düzeltme işlemi, sadece taraf olan mükellefler nezdinde yapılacak olup bu mükelleflerin ortaklarına ilişkin daha alt kademelerde düzeltme yapılması söz konusu olmayacaktır.

Ödenen faizin reddedilmesi nedeniyle her borç veren yönünden kâr payı olarak kabul edilecek tutarlar, reddedilen faiz tutarına, borç verenlerin verdikleri borçların toplam borca oranı dikkate alınarak belirlenecektir.

Borç veren tam mükellef kurum ise, borç veren tarafından düzeltme yapılırken, faiz gelirlerinden örtülü sermayeye isabet eden kısımlar kâr payı geliri olarak dikkate alınacak ve şartların varlığı halinde iştirak kazançları istisnası olarak vergiden istisna edilecek; kur farkı gelirlerinden örtülü sermayeye isabet eden herhangi bir tutar var ise bu gelirler de vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate alınmayacaktır. Keza, YTL'nin değer kazanması sonucu örtülü olarak konulmuş sermayeye isabet eden bir kur farkı giderinin mevcut bulunması halinde de bu gider vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate alınmayacaktır.

http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=335882&dept_id=80