Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısına göre Şirketler PDF Yazdır e-Posta
04 Aralık 2007

Yeni kanun iş yapma biçimlerini kökten değiştiriyor. Şirketler artık "el nizam göz karar" ile değil, yönetim planlaması ve iyi yönetişim ilkeleriyle yönetilecek.

 

İş yapmanın kuralları değişiyor

Türk Ticaret Kanunu değişiyor. Her şirkete internet sitesi açma zorunluluğunun getirilmesiyle şeffaflığın artırılması, yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı'nın hedeflerinden biri.  

Tam 50 yıl sonra Türk Ticaret Kanunu değişiyor. Adı 'Ticaret' ama ekonominin bütün alanlarını, bütün sektörlerini, kısaca bütün şirketlerin temel kanunu oluşturuyor. Bu yönüyle bildiğimiz klasik ticaret sektörünün değil, tüm iş dünyasının iş yapma biçimini, oyunun kurallarını değiştiriyor. Geçen yıl Meclis'in gündemine gelmişti. Araya seçim girdi. Ama ilk kez bu seçimler öncesinde çıkarılan bir kanunla kadük olmaktan da kurtuldu. Şimdi yeniden gündeme geldi. Bütçeden sonra görüşülmesi bekleniyor ve yeni yılın ilk çeyreğinde kanunlaşacağı tahmin ediliyor. Kanun değişikliğini hazırlayan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Komisyon Başkanı Prof. Dr. Ünal Tekinalp ile konuştuk. Amaç "el nizam göz karar" diye tanımlanacak şirket yönetiminden kurallı iyi yönetime yani 'corporate governance' geçmek, bu yolla şirketlerin rekabet gücünü artırmak. Hatta yeni Türk Ticaret Kanunu, bankaların şirketlere kredi vermesini düzenleyen Basel-2 kriterlerini de aynen almış. Şirketler artık daha şeffaf, daha kurallı çalışacak. Çalışmayana ise tasfiye var.

* 50 yıl sonra Türkiye'de iş yapma biçimi ve oyunun kurallarını da değiştiren bu kanun değişikliğinin temel felsefesi nedir? Temel felsefesi corporate governance yani kurumsal yönetime uygun yönetimi sağlamak. İki türlü yönetim var, birisi hesap denetimi yani yıl içi faaliyetinin hesabı olarak ortaya çıkmış olması. İkincisi de, benim dirayetli bir şekilde bu meseleyi yönetmem. Bu da karar almada sistemin değişmesini gerektiriyor. Anadolu tabiriyle "el nizam göz karar" yerine yazılı kurallara göre işleyen bir yönetim anlayışını hâkim kılmak. Ben bir defa tekne yapan birisine sormuştum: "Bu tekneler çok güzel ama sizin bununla ilgili olarak planlarınız var mı, planlarınızı kim çiziyor?" Bana usta demişti ki, "Böyle bir plan yok, biz bu gemiyi el nizam göz kararı yaparız." Şimdi Ticaret Kanunu "el nizam göz karar" yönetimden ayrılmayı amaçlıyor. Onun için yeni bazı hükümleri koyuyor. Bu hükümler eğer kâğıt üzerinde kalırsa ki kalabilir, o zaman Ticaret Kanunu düşünülen düzenlemeyi gerektiği gibi yerine getirememiş olacak. Benim ürküntülerimden biri de bu. Bu felsefe kanunla koyulabilir ama kanun zoruyla uygulanamaz. Bu felsefenin anlatılması icap eder.

* Bu kanunun şirketleri belirli bir yere doğru yönlendirmek gibi bir amacı var mı? Varsa bu yön nedir? Evet, bu kanun şirketleri iyi yönetime doğru yönlendirmek istiyor. Tabii stratejik sebep veya hedef de, Türk işletmelerinin rekabet gücünü artırmaktır. Ancak böyle yönetilen şirketler dünya piyasalarına açılabilecek bir rekabet gücüne ulaşabilir. Bugün AB'nin 10 yıllık aksiyon planları yaptırdığı şirketler hukukunda yöneldiği bir tek yer var. O da şu: Rekabet gücümü nasıl artırırım? Bütün problem rekabet gücünde. Bizim de bu kervana işletmelerimizin rekabet gücünü artırarak girmemiz lazım. 650 bin tane 700 bin tane şirket ki, bir şirketler mezarlığı gibi gözüküyor, bu çok şey söylemiyor mu? Bu şunu söylüyor bana; şirket kurulmuş bırakılmış, şirket kurulmuş hiç bilmediğimiz amaçlar için kurulmuş, onun ne olduğunu bilmiyoruz ama hiç kimse kurduğu şirketi başarıya ulaştıracak yola girmemiş, ya başlangıcında planlamasını iyi yapmamış veya finans planlamasını yapmamış. Benim bu şirketlerle bu piyasayı organize edip götürmem mümkün değil. Öyleyse benim bu piyasayı organize etmem lazım. Çekirdekten KOBİ'lerden itibaren iyi yönetime alışkın şirket tipi yaratmaya çalışıyoruz. Bu hukuki bir süreç değil. Dikkat ederseniz bir hukukçu olarak ben değişik şeyler söylemeye gayret ediyorum. Benim anlatmak istediğim kanunun felsefesi, kanunun nereye yönelmiş olduğu. Belki soyut geliyor rekabet gücünü artırmak meselesi ama işin esas ana noktası, odak noktası burası.

* Şirket ya da girişimci nasıl davranacak da, bu rekabet gücüne kavuşacak, hangi ilkeleri koydunuz? Şeffaflık ilkesi var, bakın yönetimde ilke koymuşuz. Yani bu kanunun 375. maddesi diyor ki, "Şu görevler yönetim kurulunun görevidir." Bu görevleri yönetim kurulu başka hiç kimseye devredemez. Bunların arasında muhasebenin planlanması, finansın planlanması, finansın denetlenmesi var. Demek ki yönetim kuruluna bunu görev olarak sokuyor, bugünkü kanunda böyle bir anlayış yok. Sadece şunu söylemiş; Anonim şirket yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil edilir, bitti. Hiçbir yönetim ilkesi getirilmemiş ama yeni Ticaret Kanunu bir yönetim ilkesi getiriyor. Bu yönetim ilkesinin getirilmesi bu Ticaret Kanunu'nun bir amacını dile getirmektir.

'650 bin şirketten faal olmayanlarını kapatacağız'

* Türkiye'de kaç şirket olduğunu biliyor muyuz? Gayet tabii. 650 bin dolayında şirket var. Ancak bunun ne kadarının faal ne kadarının kağıt üstünde şirket olduğunu bilmiyoruz. Bazıları sermayesini kanunun öngördüğü düzeye çıkarmamış. Ya da genel kurullarını 5 yıl ve daha uzun süre yapmamış. Veya bazı organlarını kaybetmiş. Tasarıda 15 maddelik bir bölümle sermaye ve diğer şartlarını yerine getirmemiş şirketleri tasfiye ediyoruz. Bunu yaparken de sosyal sigorta ve maliye alacaklarından vazgeçiyor. 'Yeter ki benim önümü tıkamasınlar' diyor. Getirilen düzen de sıra dışı düzendir. Çünkü bu şirketlerin son bilinen adreslerine bir tebligat yapılıyor. Çalışıp çalışmadığının, çalışıyorsa mal varlığının ne olduğunun bildirilmesi isteniyor. Cevap gelmezse TOBB'un temin ettiği bir parayla şirketin tasfiyesi re'sen gerçekleştiriliyor.

"Basel-2 şartlarını aldık Ticaret Kanunu'na koyduk"

* Nedir bunun karşılığı, yönetim kurulunun tam gün veya haftanın beş iş günü mesai yapması mıdır? Yani yönetim kurulu tam gün mü çalışır, yarı zamanlı mı çalışır, beni ilgilendirmez. Ama yönetim kurulu bu mekanizmaları kuracak. Bu mekanizmaların içinde her zaman yönetim kurulu üyeleri bulunmayabilir veya bazı yönetim kurulu üyeleri bunun içinde yer alabilir. Ama yönetim kurulu bu mekanizmaları kurmak ve çalıştırmak mecburiyetindedir. Şimdi düşününüz Basel-2 diyor ki, bu şekilde idare edilmeyen ve corporate governance ilkelerine göre yönetilmeyen, uluslararası finansal raporlama standartlarına göre bilançosunu çıkarmayan şirketlere kredi verilmez. Bu esasında bir bankacılık düzenlemesi gibi başlıyor ama mod da değişiyor. Modu şu: Piyasa disiplini. Aynen bu tabir kullanılıyor Basel-2'yi anlatmak için. Basel-2 piyasa disiplinini sağlamak için getirilmiştir. Piyasa kim? İşletmeler. Onların disiplini hakkında hüküm koyuyor. O hükümleri biz aynen almışız Ticaret Kanunu'muza koymuşuz.


'Şirketlerde zihniyet değişimi yönetim planlaması ile gelecek'

"Deniyor ki; Türkiye'nin iftihar ettiği Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı'nın babası yönetim planlaması biliyor muydu? Bu sadece bir gerekçe. Yeni kanunla zihniyet değişikliği getiriyoruz."..

* Şirketler hesapsız kitapsız risk alıp battığında veya zarar ettiğinde bunun faturası küçük ortaklara ve üçüncü kişilere çıkıyor. Bunu önleyecek ya da risk almasını sınırlandıracak bankalarda olduğu gibi sermayesiyle orantı kuracak bir mekanizma düşünüyor mu? Şimdi böyle bir zorunluluğu Ticaret Kanunu getirmiş değil ama Ticaret Kanunu'nda çok tabii bir hüküm var. O da yönetim kuruluna, finansmanın denetimi ve finansmanın planlamasını kurması görevi veriyor. Bütün şirketler için finansmanın denetimi ve finansmanın planlaması geliyor. Büyük olsun küçük olsun halka kapalı olsun halka açık olsun her şirketin finansman ihtiyacı vardır. Öyleyse her şirketin bir finans yönetimi olmalıdır. Ama Türkiye'de bu kavram yok. Finansmanın yönetimi olunca finansmanın denetimi de olacaktır. Finans denetimi de, finans planlaması da zaten finans yönetimin ta kendisidir. Bunlar da bizi otomatik olarak iç denetim mekanizmalarına götürüyor. Diyeceksiniz ki; "Küçük bir şirket iç denetim mekanizması kurmazsa ne olur?" Bu, yönetim kurulunun sorumlulukları arasına katılmıştır. Türkiye diyor ki, "Yönetim böyle kaidelerle kurallarla olmaz, işadamı kendiliğinden yetişir." Deniyor ki, "Türkiye'nin iftihar ettiği Vehbi Koç ile Sakıp Sabancı'nın babası yönetim planlaması biliyorlar mıydı?" Bu örnek, benim kanaatimce sadece bir gerekçe. Bu konuda Ticaret Kanunu'nda getirilen, bir zihniyet değişimini ortaya koyuyor. Dünya Bankası yetkilileri bizimle konuşmalarında Türk yöneticisinin veya şirket sahibinin bu hükümleri böyle algılayıp algılamayacağını soruyor. Yani biz de bunları açıklamalarla mümkün olduğu kadar çok kamuoyuna yaymaya çalışıyoruz, yaymaya çalıştıkça bir tepki geliyor.

Şirketlere uluslararası disiplin ve denetim geliyor

Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı bütün şirketlerin uluslararası muhasebe standartlarına göre muhasebelerini tutmalarının yanı sıra bunun sürekli denetlenmesini de zorunlu hale getiriyor..

* Türk Ticaret Kanunu Tasarısı piyasa disiplini ve piyasa denetimi odaklı mı düzenlendi?
Evet, siz bankacı olarak eşraftan birine veya Ahmet Bey'e kredi veremezsiniz. "Ahmet Bey buranın tanınmış adamıdır, biz kendisine çok güveniyoruz, zengin adamdır" diye kredi veremezsiniz. Eğer böyle veriyorsanız, siz piyasanın fikrini dikkate almıyorsunuz demektir. Basel 2'nin söylediği bu. Ben bunu hiç bilmiyordum, dün seminerde öğrendim. Grup içi kefalet ve garantileri, kefalet ve garanti saymıyor. Aynı patronun verdiği kefaleti de kefalet kabul etmiyor. Bir grubun yavru şirketlerinin hamisi holding, şirkete verdiği kefaleti veya garantiyi banka için teminat kabul etmiyor, çok da doğru yapıyor. Çünkü bunlardan bir tanesi sarsıntıya uğradı mı, bütün grup çöküyor, Türkiye'de böyle oluyor.

* Bu denetimi finans sektörüne uygulamak mümkün olabilir ama ama reel sektör şirketlerinde zor olmayacak mı?
Şunu söyleyeyim: Biz bunu yapmazsak zaten Basel-2 nedeniyle bankalar yapacak. Basel-2 niye 2009'a ertelendi? 2009'a ertelenmesinin sebebi Türk Ticaret Kanunu Tasarısı'nın kanunlaşmamış olmasıdır. Neden? Çünkü Türk Ticaret Kanunu uluslararası finansal raporlama standartlarını (UFRS) ve uluslararası standartlara göre denetlemeyi getiriyor. Bugün uygulanan Türk Ticaret Kanunu'nda 1936'dan kalmış bir takım muhasebe ilkeleri var. Tümü 12 madde. Böyle bir muhasebe hukuku düşünebiliyor musunuz; onun üzerine ertelediler. Ben şundan eminim ki; Türk Ticaret Kanunu çıkmaz sa gene ertelemek zorunda kalacaklar. Peki ne olacak? Türk bankaları gittikçe kredi veremeyecek duruma düşecek. Çünkü bu disiplin, uluslararası bir disiplindir. Niçin bankacılığı Kara Paranın Aklanması Kanunu sınırlandırdı? Niçin bankalar bugün rahat bir şekilde havale yapamıyorlar? Bankaların eskisi gibi havale yapması bugün önlenmiştir. Bunu önleyen nedir? Bunu önleyen, doğrudan doğruya kara paranın aklanması hakkında uluslararası standartlardır. Bütün bunlar da bizi gittikçe sıkıştıracaktır. Onun için bu kurallar buraya getiriliyor. Hemen olacağını söylemiyorum ama piyasa buna uymak gereğini duyacaktır.

* Yani kanunun kâğıt üzerinde kalmaması için ne yapılması gerekiyor?
Ticaret Kanunu'nun şirketlere ilişkin kısmında 22 tane yönetmelik var. Bu yönetmeliklerin büyük bir kısmı Türkiye'nin ilk defa uygulamaya koyacağı yönetmelikler. Mesela bunlardan bir tanesi, Denetçinin Denetlenmesi Yönetmeliği'dir. Bugüne kadar denetçi yoktu zaten. Yani Türkiye anonim şirketlerinin denetçisi yoktu. "Murakıp" dediğimiz şahıslar vardı. Ama bunlardan hiçbir mesleki kalite aranmıyordu. Onun için abartmıyorum çünkü gerçek böyledir; 50 yıl süreyle Türkiye, patronunun eniştesini, kayınbiraderini, tanıdık bir doktor arkadaşını v.s. denetçi olarak seçmiştir. Bu şahıslar yıl sonunda kapalı şirketlerde "Şirketin bütün hesapları kanunlara uygundur" diye bir satırlık denetçi raporu vermiştir. Bu denetçi raporu da muteber bir rapor olarak alınmış ve evraklar arasına konmuştur. 50 yıl süreyle kapalı şirketler böyle denetlendi. Şimdi gerçek anlamda bir denetim geliyor.

YENİ YÖNETİM KURULU
* Ne demek gerçek anlamda denetim?
Bir, denetim tahsili yapmış, "Uzman Denetçi" dediğimiz meslek sahipleri denetlemeyi yapacaktır. İki, bu şahıslar şirkete tamamıyla yabancı, şirketten bağımsız kimseler olacaktır. 'Uluslararası denetleme standartları' dediğimiz bir kodes var; gayet teferruatlı kurallar. İşte üçüncüsü, denetçiler denetlemeyi bu esaslara göre denetleyip, raporlarını buna göre vereceklerdir. Dört, bir üst kurul denetçilerin denetlemeyi bu şekilde yapıp yapmadığını da denetleyecektir. Bu denetleme sürekli denetimdir, yani 'rapor verme denetimi' değil. Denetleme, denetçinin bütün denetleme dokümanlarını, çalışmalarını, kendi internet sitesine koyması esasına dayanmaktadır. Yani hiç kimse denetlemesini kendi defterinde, dosyalarında tutamaz. Orda da farklı bir şey söylemiyoruz ama bunu muhakkak surette denetçiyi resmi bir internet sitesine aksettirecektir.

SÜREKLİ DENETİM
* Yani kamuoyuna açıklayacak...
Kamuoyuna değil kamuoyuna açıklamıyor, yalnız üst denetim kurulu bu denetçinin sitesine erişim hakkına sahiptir. Ben giremem mesela, siz de giremezsiniz, yalnız o denetçi oraya girer. Bu erişim hakkı ne sağlıyor? Bu erişim hakkı bir, denetçinin bütün evrakı oraya koymasını sağlıyor. İki, denetçinin sürekli denetim yapması mecburiyetini ortaya koyuyor. Yani şirkete sadece sene sonunda gelip iki, üç gün bir şeylere bakıp bir şey hazırlamasını istemiyor. Böyle ay ay, hafta hafta, adım adım denetlemesini istiyor. Çünkü denetçiler buraya gidip, bu şirketin veya şahsın ne yaptığına bakıyorlar. Eğer hiçbir şey göremezse o denetçinin azlini isteyecektir. Bu internetten denetim, bilişim hakkı denetim 2009 yılına kadar bütün AB'ye merkezi olarak gelecek ve üyelik müzakereleri yapan bizim için de bu geçerli kılınacaktır. Bunun için bizim şimdiden bunu yapmamız lazım. Bu Ticaret Kanunu işte bunu getiriyor. Burada yatırımcının, potansiyel yatırımcının, alacaklının, müşterinin, tedarikçilerin ve şirkette menfaati olan işçiler başta olmak üzere herkesin çıkarı için yapılan bir denetleme var. Bunun şimdi organizasyonunun yapılması lazım. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bunun yönetmeliğini bu esaslar dâhilinde hazırlıyor.

Davalar doğrudan patrona açılacak

"YENİ kanunda şirketler topluluğunu düzenledik. Şirketler topluluğunun içinde ve dışında kalan pay sahipleri var. Burada amaç, bu hakim ortakların dışında kalan ortakların menfaatlerini korumak. Bunu yaparken bugünkü sistemden farklı olarak sorumluluk davasını bugünkü bağlı şirketin yönetim kuruluna değil, ana şirketin yönetim kuruluna açtırıyoruz. Bugünkü kanun benim aleyhime bir yolsuzluk durumu varsa yönetim kuruluna dava açmamı öngörüyor. Halbuki yeni sistemde bu işi planlayan tepedeki hakim şirketin kendisine veya yönetim kuruluna dava açtırıyor. Kararı aldıran zaten tepedeki insan, patron, en üst yönetim kurulu. Kanunda bunun adı bağlı yönetim kurulu. Bu bağlı yönetim kuruluna hiç dava bile açtırmıyoruz. Çünkü söyleneni yapmazsa işini kaybeder. Ben onunla niye uğraşayım? Bunlar kolektif aklın, AB'nin kanunları."

Hakim hissedara 'Kayıpların telafisini sağla' denilecek

* Şirket birleşmelerine karşı yeni kanunun tutumu nasıl?
Bir grup şirketi var kârlı, bir grup şirketi var zararlı, ikisini birleştirdiler ve zararı mahsup ettiler. Bu arada kârlı şirkette temettü bekleyen pay sahipleri var. Kâr gittiği için temettü de bitti. Şimdi Ticaret Kanunu bu birleşmeyi engellemiyor. Ama temettü alacağı olanın hisse senetlerini gerçek değerinden alınması zorunluluğunu getiriyor. Burada gerçek değer üzerinde durmamız lazım. Gerçek değer bilanço değeri. Eğer gerçek değeri borsa değerinin üzerindeyse gerçek değer üzerinden olması lazım. Yargıtay, karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerin baz alınmasına karar verdi. Yani davanın açıldığı tarihteki değil, karara en yakın tarihteki değer. Davada karar vermeden evvel hakim özel bir bilirkişi tayin edip şirketin gerçek değerini tespit ettirir. Demek ki küçük pay sahibini kanun böyle koruyor. Yalnız birleştirme kararı değil hakimiyetin kullanılması sonucu alınmış ve hissedarlara zarar verici bir karar varsa ki bu birleşme, bölünme ve tahvil çıkarma olabilir. Tahvil çıkarır, bir şirketin elindeki fonu başka bir şirketine aktarır. O haller tasarıda sayıldı. İhaleye sokturmayabilir. Bu hakimiyetin kötüye kullanılmasıdır. Şirketi kefil yaptırabilir, garanti verdirebilir, üzerine borç aldırabilir, üretim birimlerini durdurabilir. Yabancı şirketler çok yapıyorlar. Seni ithalat merkezi haline getirmek, başka yerdeki mallarını buraya satmak için üretim merkezini kapattırabilir. Türkiye'de bu olaylar oldu. Bütün bu olaylarda "Kayıpların telafisini sağla" diyoruz. Bu bir tazminat davası olabileceği gibi telafi başka türlü de sağlanabilir. Bunu yaptıramıyorsak "Benim hisse senetlerimi satın al" diyebilirim.

'Yasanın uygulanmasıyla kayıtdışı da azalabilir'

* Yargı süreci nasıl işleyecek? Cezalar ne olacak?
Yargı süreci şu. Denetçi, "Bunların muhasebeleri kanunlara uygun olarak tutulmadı" veya "Denetçisi rapor vermekten kaçındı" diye bir rapor vermişse yönetim kurulu bu raporu aldığı tarihte istifa edecek ve genel kurulu toplantıya çağıracak. Bir ay içinde genel kurul toplanacak ve istifa yürürlüğe girecek. Ondan sonra o yönetim kuruluna, genel kurul sorumluluk davası açacak. Cezai hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağı, raporda ceza kanununu ihlâl edip etmediğine bağlı. Ama hukuki sorumluluk var. Demek ki genel kurul buna gözlerini kapayamaz. Kapadığında ise bu şirket ne kâr dağıtabilir ne de herhangi bir mali karar alabilir.

* Yani bu mekanizmayı çalıştırılmadan şirket adım atamaz...
Hiçbir şey yapamaz, kâr yok ki. İşletmeye ilişkin ödeme yapamaz, ona buna para veremez. Onun için kısa bir süre içerisinde gerçeği ortaya koyan raporu getirmesi lazım. O şirketin de biraz evvel söylediğimiz muhasebeyi kurması lazım. Bu sistemin organizasyonu önemli. Bu da kolayca gerçekleşmeyecek. Benim tahminim şu ki, birçok şirketle ilgili ilk yıllarda "Denetlenemez" raporlar çıkacak. Bugüne kadar bu çıkmadıysa denetlenmediği için çıkmadı. Bunun Maliye'ye çok büyük yardımı olacaktır ve bu mekanizmayı kurabilirsek kayıt dışında azalma meydana gelecektir.

 

http://www.sabah.com.tr/2007/11/30/haber,548C1E67F45B4CB996CA88B384372D7C.html

http://www.sabah.com.tr/haber,31FE9C7E446B4A0188A79E31FEA6CEDF.html