Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Vergi Affı değil, Ödeme Kolaylığı – Varlık Barışı değil Bozuk Bilançoların düzeltimi PDF Yazdır e-Posta
28 Eylül 2010

Image

Son günlerde, Hükümet yetkililerince deklere edilen ve kamuoyunda geniş yer alan “vergi affı”  veya “ödeme kolaylığı” kafaları karıştırmış ve beklentileri de artırmıştır.

Konunun aslı; bir vergi affı olmayıp, ödenememiş ciddi miktardaki vergi borçlarına geçmiş dönemlerdeki gibi benzer bir düzenleme ile ödeme kolaylığı getirmektir.

Vergi Affı; vergi aslının bir kısmını veya tamamının alınmaması veya silinmesidir. Bu da, Anayasa hükmü gereği kanun ile olur. Türk vergi tarihinde geçmiş bazı hükümetlerce çeşitli adlarla vergi afları getirilmiştir. Ancak, ülkemizin mevcut ekonomik, sosyal ve siyasal yapısı artık vergi aflarını kaldıracak durumda değildir.

Ödeme Kolaylığı; Tahakkuk etmiş, mükellefin borcuna kaydedilmiş ancak çeşitli nedenlerle zamanında ödenememiş vergi aslına (ana parasına) uygulanan gecikme faizleriyle birlikte ciddi rakamlara ulaşan vergilerin, biriken gecikme faizlerinin silinmesi veya gecikme faizlerinde ciddi indirimler yapılarak (enflasyon seviyesinde) ödenmesi gereken rakamın yeniden yapılandırılıp (18 ay veya 24 ay gibi) taksitler halinde tahsiline imkan yaratılmasıdır.

Yukarıda da bahsedildiği üzere, son günlerde Hükümet yetkililerince deklere edilen ve kamuoyunda geniş yer alan “vergi affı”  veya “ödeme kolaylığı” na yönelik getirilecek düzenleme, biriken vergi borlarının gecikme faizlerinde ciddi indirimler yapılarak yeniden yapılandırılması amaçlanmış bir ödeme kolaylığı dır.

Bilindiği gibi, son üç yıldır yaşanan global ekonomik kriz, ülkemiz ekonomisini de ciddi bir şekilde etkilemiş ve etkilemeye şiddetini azaltarak devam etmektedir. Bunun doğal sonucu olarak da mükelleflerin ödenememiş vergi ve gecikme faizleriyle birlikte ciddi miktarda vergi borçları bulunmaktadır. Bu da hem idareyi hem de mükellefleri her geçen gün daha da sıkıntılı bir hale getirmiştir.

Türk vergi tarihinde geçmiş bazı hükümetlerce çeşitli adlarla vergi afları getirilmiştir. Vergi sistemimizin yakın tarihine bakıldığında ise, değişik adlarla (matrah artırımı, vergi barışı, varlık barışı v.b.) af niteliğinde düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, bunların hiçbiri sorunlara köklü ve kalıcı bir çözüm getirememiştir.

Şüphesiz, zaman zaman ödeme kolaylıkları adı altında getirilen düzenlemelerden mükellefle birlikte Hazine’de yararlanmıştır. Ancak, vergilerini zamanında ödemiş olan mükellefler için aynı şeyi söylemek ne kadar doğru olur. Getirilen ödeme kolaylıkları sonrası vergilerini zamanında ödeyen mükellefler arasında kendisine “vergilerimizi biz de mi zamanında ödemeseydik” sorusunu soran mükelleflerin sayısı az değildir. Kim bilir bu mükellefler arasında vergilerini zamanında ödemek için çevresine borçlanan ve hatta bankadan kredi çeken kaç mükellef vardır.

Bugün getirilmek istenen düzenleme ise; bir vergi affı olmayıp, biriken vergi borçlarının gecikme faizinin bir kısmını veya tamamını kaldırarak yeni bir ödeme planı ile tahsilini sağlamak amaçlanmıştır. Bu düzenlemenin alt yapısı hazırlanmış, kamuoyuna da deklere edilmiş ancak, Ekim ayında meclisin açılması ile birlikte yasal zemine kavuşturulduktan sonra uygulamaya konulacaktır.

Yeni düzenlemenin alt yapısı hazır olmakla birlikte, konunun kapsama alanı ve bazı ince ayrıntıları da Gelir İdaresi’nde, Maliye Bakanlığı’nda ve Hükümet çevrelerinde netlik kazanamamış ve tartışılmaya da devam etmektedir. Ancak, kamuoyuna bu kadar fazla deklere edilmiş olması beklentileri de çok artırmış olduğundan artık geri adım atılması da söz konusu değildir. Bir an önce hazırlanan veya mükelleflerin başka sıkıntılarını da içerecek geniş kapsamlı ve kalıcı bir düzenleme haline getirilerek yasalaşmalıdır.

Taraflarca tartışmalar ve beklentiler devam ederken, biz de konu hakkında bazı beklentilerimizi dile getirelim. Gerçekten faydalı ve kalıcı bir düzenleme yapılacak ise, konunun başlığında da vurguladığımız gibi, “vergi afları yerine ödeme kolaylığı, varlık afları yerine bozuk bilançoların düzeltilmesi” imkanları yaratılmalıdır.

Şöyle ki;

  • Çeşitli nedenlerle, şirketlerin Kasa Hesaplarında görünen ancak kasada olmayan (fiktif) paralara çözüm getirilmelidir.
  • Çeşitli nedenlerle, şirketlerin Ortaklarından Alacaklar Hesaplarında görünen fakat gerçekte olmayan (fiktif) alacaklara çözüm getirilmelidir.
  • Çeşitli nedenlerle, şirketlerin Stok Hesaplarında görünen fakat gerçekte olmayan veya fazla olan stoklarına çözüm getirilmelidir.
  • Stopaj oranının yüksekliği nedeniyle Dağıtılmayan Karlar Hesapları dağıtılamayarak veya kayıt dışı çekilerek dağıtılmamış gibi görünen geçmiş yıl karlarına çözüm getirilmelidir.
  • Gerçeğe ve iş hacimlerine uygun olmayan şirket sermaye veya öz varlık hesaplarına çözüm getirilmelidir.

Yukarıda sayılan ve bilançoları bozan sorunların en önemlisi Kasa Hesaplarındaki problemdir. Yıllardır, duyarlı mükellefler tarafından her sene sonu “kasa adatlandırması” yapılmak suretiyle olmayan bir gelir kaydı yapılmakta veya değişik şekillerde beyannamelerinde matraha ilaveler yapılmakta, ancak bir türlü de nihai bir çözüme gidememektedirler. Kaldı ki uygulayıcılar da, mevzuatta bile tam yeri olmayan “kasa adatlandırması” ismiyle çok farklı, eksik veya yanlış uygulamalar yapmaktadırlar.

Mükellef şirketlerin çoğunda, yukarıda sayılan bilanço bozuklukları yaratan sorunlar daha da çoğaltılabilir. Hazır bir düzenleme yapılmışken, bu düzenleme biraz daha genişletilerek asgari ölçüde yukarıda sayılan sorunlara da bir çözüm getirilebilir. Örneğin; yukarıdaki sorunlar için bir defalık olmak üzere %3 veya %5 bir vergi alınmak suretiyle, mükellefler büyük bir sıkıntıdan kurtularak doğru ve sağlıklı bilançolara kavuşacak, Hazine de bundan ek bir kaynak temin etmiş olacaktır.

Sonuç olarak;

Beklenen düzenleme bir vergi affı olmayıp, ödeme kolaylığı getirecek bir düzenlemedir. Çok adil görmezsek te, bu düzenlemeden artık geri adım atılamaz, kaldı ki mevcut ekonomik koşullar da böyle bir düzenlemeyi ihtiyaç haline getirmiştir. Konu sadece vergi değil, sigorta, bağ-kur, v.b. kamu borçları için de bir defalık düşünülmelidir. Ancak, bu düzenlemenin kalıcı olması ve köklü bir çözüm getirmesi için, yukarıdaki önerilerimizin (mükelleflerin haklı talepleri) de dikkatte alınarak 30.06.2010 tarihine kadar tahakkuk etmiş olan tüm vergi borçları ödeme kolaylığı kapsamına dahil edilmelidir.

Düzenleme ne şekilde çıkarsa çıksın, mevcut (cari) dönemde tahakkuk eden vergileri kapsamayacaktır. Konunun kamuoyuna deklâre edildiği tarihten (muhtemelen Haziran 2010 sonu) dan sonra tahakkuk eden vergileri kapsamayacağı beklenmektedir. Dolayısı ile, mükelleflerin cari dönemde tahakkuk eden vergilerini muhakkak ödemeleri gerekir, aksi halde ödeme kolaylığından yaralanamayacakları gibi çok yüksek olan gecikme faizi ile karşı karşıya kalacaklardır.

Vergilerini zamanında ödemeyene getirilen veya getirilecek kolaylıklar gibi, vergilerini zamanında ödeyeni de ödüllendirici ve teşvik edici kolaylıklar getirilmelidir. Maliye idaresi, mükelleflerin bir kesimi ile barışırken diğer kesimini de küstürmemelidir.

Talha Apak/YMM      

http://www.apakymm.com/

http://alomaliye.com/2010/talha_apak_vergi_affi.htm