Değerli okurlar, vergi sorunları tartışılırken en çok seslendirilen kavramları şöyle sıralamak mümkün: -"Vergiyi tabana yaymak", -"Kaçakçılıkta hürriyeti bağlayıcı cezaları artırmak", -"Basit ve kolay anlaşılır bir vergi sistemi oluşturmak ", -"Vergi reformu yapmak", -"Toplam vergi gelirleri içinde doğrudan vergilerin payını artırmak". Zaman zaman topluca veya tek tek bu konular gündeme gelir gider. 26 yıldır vergi ile uğraşıyorum. Kaç defa reform adı altında düzenleme yapıldı hatırlamıyor, kanunların mıncıklanmadık bir yanı kaldı mı bilmiyorum. Bu sıralar kaçakçılık cezalarına uygulanacak cezalar yine gündemde Bugünkü şartlarda çok tehlikeli bulduğum bu gidişatla ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Çok kısa sürede, "bugün sünnet yarın deniz" hızında bir yasalaşma sureci izleniyor olduğu için, bu konudaki görüşlerimi kamuoyu ile paylaşma gereği hissettim. Beni korkutan ne? Değerli DÜNYA okurları, bir an için 2009 yılının son üç ayında yaşananları tekrar hatırlayalım. Çok sayıda şirkete satın aldığı mal ve hizmetlerle ilgili olarak, satıcının sahte belge düzenlediği veya kullandığından bahisle, daha önce satıcılara ödedikleri KDV 'yi, ceza ve faizi ile tekrar ödemesi aksi takdirde kendisinin de kara listeye alınacağı belirtilmişti. Kaçakçılıktan murad edilen nedir? Değerli DÜNYA okurları, mal veya hizmet satın aldığınız firma şayet şeytana uyup sahte belge düzenledi veya kullandı ise, Mali İdare otomatik olarak, sizi de "sahte belge kullanan" diye nitelendirilebilir. Bu durumda da sizi sahte veya muhteviyatı itibariyle sahte belge kullanmış gidi değerlendirip, işlem yapmaya kalkabilir. Kara listeye almanın anlamı neydi? Size ve sizin mal veya hizmet sattığınız tüm şirketlere şaibeli gözüyle bakılması, daha önce ödenen KDV'lerin sizden ceza ve faizi ile istenmesi, aksi takdirde hakkınızda belki de suç duyurusunda bulunulması. Bu kanun uzun ömürlü olmaz Değerli DÜNYA okurları, kaçakçılık cezalarını artıran düzenleme, çok sayıda mükellefin canını yakacağı için bizce uzun ömürlü olmayacak, hatta bir af çıkarılmasını zorunlu hale getirecektir. Bu mantıkla Maliye Bakanı dahi mahkemeye verilebilir Değerli DÜNYA okurları, Mali İdare Türkiye'de kayıt dışı ekonomiyi %50'ler civarı olarak telafuz ediyor. Bunun çok kabaca anlamı, tüm matrahların yarısı kadar az bir beyanın söz konusu olmasıdır. Herhangi bir mükellefin mal veya hizmet satın aldığı şirketteki bir sorunu üstteki, mal ve hizmeti satın alma dışında olayla bir ilişkisi olmayan şirkete, şirketlere taşıma, onları da sorumlu tutmaya çalışma hukuki olmayan bir yaklaşımdır. Öyle ki, bu yaklaşımla Maliye Bakanlığı'nın yaptığı mal ve hizmet alımları nedeniyle, aşağıdaki firmalarda bir sorun olduğunda (ki zinciri aşağıya doğru bir iki göbek takip ederseniz mutlaka olur), Maliye Bakanlığı'nı da bu işten sorumlu tutmak anlamına gelecektir. Yani Maliye Bakanlığı'nın yaklaşımını Maliye Bakanlığı'na uygulasak, Maliye Bakanlığı da kara listeye girebilir, Maliye Bakanlığı da daha önce ödediği KDV'leri ceza ve faizi ile ödemek zorunda kalabilir, hatta Maliye Bakanı ve Gelir İdaresi Başkanı da sahte ve muhteviyatıyla yanıltıcı belge kullandıkları (kaçakçılık yaptıkları) ithamıyla yargılanabilirler. Altında mühür olan her şey otomatik iddianameye, sonrasında da davaya dönüşüyor Değerli DÜNYA okurları, size şu an mantıksız gelen, abartılı gelen bu sorunlar bir çok şirket için gerçeğe/kabusa dönüşebiliyor. Hele bu konuda bir de rapor yazılırsa otomatik olarak kendinizi yargılanırken bulabilirsiniz. Sonuç Değerli ilgili, etkili ve yetkililer, Yüce Meclisin değerli üyeleri, Bu konuyu lütfen çok iyi irdeleyin. Bu konuda çarklar bir işlemeye başlarsa nerede duracağı, kimi keseceği-ezeceği belli olmaz. Mali İdarenin çok kolayca herkesi sahtekar ilan edebildiği bir ortamda, çok kolayca tüm mükellefler kendini yargı önünde bulabilir. Mali İdarenin mevcut yaklaşımı ile, kim olursanız olun, bu tür ithamlarla karşı karşıya kalmamak sadece an veya talih meselesidir. Zeki Gündüz http://www.dunyagazetesi.com.tr/zeki-gunduz_50_0_yazar.html |