İş Kanunu'na göre işçilerin yıllık izinleri kıdemlerine ve yaşlarına göre belirlenmektedir. Özellikle kıdem tazminatı aldıktan sonra işyerinde yeniden çalışmaya devam edenler açısından yıllık izin gün sayısında sorunlar yaşanmaktadır. İş Kanunu'na göre, işyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilecektir. Anayasal bir hak olan yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez. Niteliklerinden ötürü bir yıldan az süren mevsimlik veya kampanya işlerinde çalışanlara bu kanunun yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümleri uygulanmayacaktır. İşçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi, hizmet süresi; a) Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara ondört günden, b) Beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara yirmi günden, c) Onbeş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmialtı günden, az olamayacaktır. Ancak onsekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamaz. Yıllık izin süreleri iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile artırılabilir. 1475 sayılı Yasa, gerek 4857 sayılı İş Kanunu'nda muvazzaf askerlik süresinin yıllık izin sürelerinin hesabında çalışılmış gibi sayılacağına dair hükümlere yer verilmemiştir. Bu itibarla muvazzaf askerlikte geçen sürenin izin hesabında dikkate alınması mümkün değildir. Bir işyerinde emekli olduktan sonra çalışmasını sürdürenlerin veya askerlik nedeniyle iş sözleşmesi sona erdikten sonra veya askerlik dönüşü aynı işyerinde çalışmasına devam eden ve kıdem tazminatı almamış olan sigortalıların yıllık izin kıdemlerinin devam edip etmeyeceği konusu tartışmalara neden olmaktadır. Hem sosyal açıdan, hem de yıllık ücretli izinle ilgili düzenlemelerin amacına uygun olması bakımından bu durumdaki kıdem tazminatı almadan askere giden işçilerin yıllık izin kıdemlerinin devam ettirilmesi gerekmektedir. Askerlik dönüşü aynı işyerinde çalışmasına devam eden kıdem tazminatı almadan askere giden işçi ile ilgili olarak Yargıtay'ın bir kararında (Yargıtay 9. HD. E.2004/23749, K. 12114, T.17.5.2004) "1475 sayılı İş Kanunu'nun 50. maddesinde; .. yıllık ücretli izne hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında işçilerin, aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştıkları süreler birleştirilerek göz önüne alınır … denilmektedir. Yasanın bu açık hükmüne ve davacı işçinin askerlik nedeniyle işyerinden ayrılmasına ve bu ayrılışın askerlik öncesi hizmet süresinin izin günlerinin hesaplanmasında göz önünde tutulacağı maddede açıkça vurgulanmasına rağmen bu yönün tespiti şeklinde dava açılmasının yasal bir yönü bulunmamaktadır." denilmek suretiyle askerlik nedeniyle işten ayrıldıktan sonra aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalışmasını sürdüren işçilerin izin kıdemlerinin devam ettirileceği belirtilmiştir. Ancak Yargıtay emekli olup kıdem tazminatı aldıktan sonra aynı işyerinde çalışmasını sürdüren işçinin yıllık ücretli izin hesabında kıdem tazminatını aldığı önceki süreleri dikkate alınmayacağı görüşündedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 1991/ 451 Esas, 1991/ 8352 Karar ve 13.05.1991 tarihli kararında; "Emekli olup, kıdem tazminatı aldıktan sonra işyerinde çalışmasını sürdüren işçinin işyerinden ikinci ayrılışında kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin hesabında kıdem tazminatını aldığı önceki süreleri dikkate alınmaz." denilerek, işçilerin kıdem tazminatını aldıkları sürenin kıdeminin biteceği ve yeniden aynı işyerinde işe başlarlarsa yeni işe girmiş gibi izin sürelerinin hesaplanacağı belirtilmiştir. Yargıtay'ın bir kararında (Yargıtay 9. HD. E. 2006/12556, K. 2007/1252, T. 30.1.2007) "Davacı 1986-1990 yılları arasındaki hizmetinin yıllık izin süresinin hesabında dikkate alınması gerektiğinin tespiti talebinde bulunmuştur. Davacı işçi 1986-1990 yılları arasında aynı işverenin değişik bir işyerinde çalışmış ve iş sözleşmesinin işverence feshi üzerine ihbar ve kıdem tazminatları ödenmiş, işçinin imzasını taşıyan ibranamede, yıllık izinlerin de ödendiği belirtilmiştir. Anılan ibraname ile işveren ibra edilmiş, bir başka anlatımla 1986-1990 yılları arasında kalan çalışmalar işçilik hakları ödenmek suretiyle tamamen tasfiye edilmiştir. İşçinin 1992 yılında yeniden aynı işverene ait işyerinde çalışmaya başlaması yeni bir hizmet akti niteliğindedir. İşçilik hakları hesabında tasfiye edilen çalışmaların, bu yeni hizmet akti çerçevesinde yeniden değerlendirmeye alınması doğru olmaz. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 54'üncü maddesi hükmünün, işçinin önceki dönem çalışmalarının tasfiye edilmediği hizmet süreleri bakımından bir anlamı bulunmaktadır. Bu nedenle mahkemece davanın reddi yerine yazılı şekilde tespit isteğinin kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir." denilerek işçilik hakları hesabında tasfiye edilen çalışmaların, bu yeni hizmet akti çerçevesinde yeniden değerlendirmeye alınması doğru olmadığı belirtilmiştir. Kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretlerini alarak muvazzaf askerlik görevine gidip gelen işçinin kıdemi de sıfırlandığından askerlik sonrası işe giriş tarihi, yeni kıdem süresinin başlangıcıdır. Ve Yargıtay Kararlarına göre, bu dönem, yeni bir iş sözleşmesi uygulama dönemidir. Kıdem tazminatı ödemesinin yıllık izin açısından kıdemi sıfırlayıp sıfırlamadığı da tartışılmıştır. Ancak hak edilmiş yıllık izin, kullandırılmamışsa veya ücreti fesih sırasında ödenmemişse, kıdem tazminatı ödemesi, yıllık izin açısından kıdemi sıfırlamayacaktır. Çünkü yılık izin ayrı, kıdem tazminatı ayrı müesseselerdir. Yasa belli bir çalışma süresi için bir defa kıdem tazminatı alınmasını öngörmüş olduğundan, kıdem tazminatı almak geçmiş kıdemi sıfırlamaktadır. Ancak, yasada yıllık izin ücretleri için geçmiş kıdemlerin sıfırlanması gibi bir düzenleme yoktur. Bu açıdan belli bir çalışma süresinin kıdem tazminatının alınması, ayrı bir müessese olan yıllık izin süresinin kıdemini sıfırlayamaz. Resul KURT http://www.dunyagazetesi.com.tr/resul-kurt_22_0_yazar.html |