Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Borçlunun Ölümü Halinde SGK Prim Alacaklarından Dolayı Mirasçıların Sorumluluğu PDF Yazdır e-Posta
17 Kasım 2010

Image

Borçlunun ölümünden sonra kamu alacağının tahsil edilme biçimi 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 7. maddesinde düzenlenmiştir. “Borçlunun ölümü halinde mirası reddetmemiş mirasçıları hakkında bu kanun hükümleri tatbik edilir Borçlunun ölümünden evvel başlamış olan muamelelere devam olunur.” hükmü yer almıştır. Buna göre, borçlunun ölümünden önce takibata başlanılmış ise, takibata kaldığı yerden devam edilecektir. Örneğin, borçluya sağ iken ödeme emri tebliğ edilmiş ve bu şahsın malları haczedilmişse, bütün bu muameleler yok sayılmayacak, aksine varsayılarak bundan sonraki muameleler borçlu sıfatıyla mirasçıları hakkında uygulanacaktır.

I- GİRİŞ

Bununla birlikte, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 12. maddesinde, “Ölüm halinde mükelleflerin ödevleri, mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan her biri ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nisbetinde sorumlu olurlar.” hükmü uyarınca ölen kişinin vergi borçlarından her mirasçının kendi miras hissesi kadar sorumlu oldukları esası getirilmiştir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel sağlık Sigortası Kanunu’nun 88. maddesi hükmüne göre Sosyal Güvenlik Kurumu’nun prim ve prime ilişkin alacakların 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edildiği, ancak, prim ve prime ilişkin alacakların 6183 sayılı Kanun’un 1. maddesi kapsamındaki amme alacağı dolayısıyla vergi, harç ve resim gibi alacaklardan sayılamayacağında Vergi Usul Kanunu hükümlerinin prim alacakları yönünden uygulanması mümkün olmadığından, borçlunun ölümü halinde prim ve prime ilişkin alacaklardan dolayı mirasçıların sorumlulukların nasıl olacağı hususunda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine bakmak gerekmektedir. 

II-  PRİM ALACAKLARINDAN MİRASÇILARIN SORUMLULUĞU

Türk Medeni Kanunu’nun 599. maddesinde, Mirasçıların, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.

Kanun’da öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçıların, miras bırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.

Atanmış mirasçıların da mirası, miras bırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.”

605. maddesinde de; Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.”

“Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.”

606. maddesinde de; “Miras, üç ay içinde reddolunabilir.”

610. maddesinde ise, “Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur.”

Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya maleden mirasçı, mirası reddedemez.”

hükümleri yer almıştır.

Bu durumda prim alacakları yönünden de Kurum alacağının terekeden karşılanmaması halinde mirası reddetmeyen mirasçıların, miras bırakanın borçlarından dolayı kişisel olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.

Ölen borçlunun borcundan dolayı mirasçılar, ancak üç aylık sürenin dolmasından sonra sorumlu tutulabilirler. Böylesi durumlarda 6183 sayılı Kanun’un uygulanabilmesi için ya mirasın kabul edilmesi ya da üç aylık sürenin herhangi bir işlem yapılmadan geçirilmesi gerekmektedir.

Ancak, Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca, 606. maddedeki üç aylık ret süresi sona ermeden, tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya maleden mirasçı, mirası reddedemeyeceğinden, dolayısıyla mirası kabul etmiş sayılacağından bu mirasçılar hakkında ret süresi beklenilmeden haklarında icra takip işlemlerine devam edilmesi mümkün bulunmaktadır.

Mirasçı tarafından mirasın istenmediğinin Sulh Hukuk Hakimliği’nde açılacak reddi miras davasında alınacak mahkeme kararı ile belgelenmelidir..

Borçlunun ölümü halinde, mirası reddetme süresi olan üç aylık süre geçmeden mirasçıların mallarına haciz konulamaz.

Diğer taraftan, Türk Medeni Kanunu’nun 641. maddesinde, “Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar.”

681. maddesinde de, “Mirasçılar, bölünmesine veya nakline alacaklı tarafından açık veya rıza gösterilmemiş olan tereke borçlarından dolayı, paylaşmadan sonra da bütün malvarlıklarıyla müteselsilen sorumludurlar.

Paylaşmanın gerçekleştiği tarihin veya daha sonra yerine getirilecek borçlarda muacceliyet tarihinin üzerinden beş yıl geçmekle teselsül sona erer.”

hükümleri yer almıştır.

Türk Medeni Kanunu’nun yukarıda bahsedilen 641 ve 681. maddeleri hükümlerine göre mirasçıların tereke borçlarından dolayı müteselsilen sorumluluğu  söz konusu olduğundan, mirasın paylaştırılmasından itibaren  beş yıl süreyle mirasçıların tereke borçlarından dolayı müteselsilen sorumlu tutulmaları gerekmektedir.

Buna göre de, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun prim ve prime ilişkin alacakları 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesindeki hükme istinaden 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilmekte ise de  vergi niteliğinde  bir amme alacağı olmaması nedeniyle  dolayısıyla  5510 sayılı Kanun’da  prim ve prime ilişkin alacakların takip ve tahsilinde  usul yönünden Vergi Usul Kanunu hükümlerinin uygulanabileceğine ilişkin bir düzenlemede bulunmadığından, borçlunun ölümü halinde mirası reddetmemiş  mirasçılar, miras bırakanın sosyal güvenlik prim ve prime ilişkin alacaklarından dolayı  mirasın paylaştırılmasından itibaren beş yıl süreyle  borcun tamamından sorumlu tutularak haklarında  6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip işlemleri yapılması gerekmektedir. Söz konusu beş yıllık sürenin sonunda ise mirasçıların, miras hisseleri oranında prim ve prime ilişkin borçların ödenmesinden dolayı sorumlulukları devam edecektir. 

III- SONUÇ

Devletin kamu hizmetlerini yerine getirebilmesinin temel gelir kaynağı olan vergiler ile sosyal güvenlik hizmetlerinin verilmesinin en büyük gelir kaynağı olan prim gelirlerinin takip ve tahsil işlemleri 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre yürütülmek ise de,  Kurumların takip ve tahsile ilişkin Kanunlarındaki usul hükümlerindeki düzenlemelerden dolayı yukarıda açıklandığı üzere farklı uygulamalar söz konusu olabilmektedir.

 

Selami GÜR*

Yaklaşım / Kasım 2010 / Sayı: 215

 

*   Sosyal Güvenlik Kurumu, İhtilaflı Prim İşleri ve İcra Daire Başkanlığı Şube Müdürü V.