Bilindiği üzere, limited şirket, iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, ortaklarının sorumluluğu koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı ve de esas sermayesi muayyen olan şirkete denilmektedir (TTK md. 503/f.1). Limited şirketlerin ortak sayısının en az iki, en fazla elli olması gerekmektedir (TTK md. 504/f.1). Ayrıca, TTK’ ya göre, limited şirketin esas sermayesinin en az beşbin Türk Lirası olması ve ortakların koyacakları sermayenin de en az yirmibeş Türk Lirası veya bunun katları olması şarttır (TTK md. 507).
I- GİRİŞ Limited şirketi, müdür/müdürler temsil ve idare ederler. Ancak, zaman zaman limited şirket müdürlerinin kasıt, ihmal ya da basiretsizlikleri ile şirketin ve ortakların zararına karar almaları veyahut işlemlerde bulunmaları mümkündür. Bu durumda, limited şirket müdürlerin yetkilerinin kısıtlanması yahut geri alınması zarureti hasıl olmakta, buna karşılık, şirketin ortakları bu gibi durumlarda nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda birtakım tereddütler yaşamaktadırlar. Dolayısıyla, bu çalışmamızda, limited şirket müdürlerinin azilleri ile idare ve temsil yetkilerinin kısıtlanması ve geri alınması üzerinde durulacaktır. II- LİMİTED ŞİRKETLERDE MÜDÜRLERİN TAYİNİ VE TEMSİL YETKİLERİNİN KAPSAMI TTK’nın 540. maddesinin birinci fıkrasına göre, limited şirket ortakları, hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar. Madde metninden de anlaşıldığı üzere, limited şirketlerde ortakların aynı zamanda müdür sıfatına sahip olması, kanunen tanınan bir yetki olmanın da ötesinde, kurucu ortaklara yüklenmiş olan bir yükümlülüktür. Ancak, anılan düzenlemede “aksi kararlaştırılmış olmadıkça” ibaresine yer verildiğinden, bu genel kuralın aksinin kararlaştırılması, yani şirket sözleşmesi veya ortaklar genel kurulu kararı ile şirketin idaresinin ve temsilinin ortaklardan bir veya birkaçına bırakılması mümkündür (TTK md. 540/f.2). Bu noktada, ortakların aynı zamanda müdür sıfatıyla şirketi idare ve temsil yetkisi ve yükümlülüğünün, sadece kurucu ortaklar açısından geçerli olduğunu belirtmekte fayda vardır. Yoksa, kuruluştan sonradan şirkete ortak olarak giren kişiler açısından böyle bir yetki ve zorunluluk söz konusu değildir. Çünkü, Kanun’un 540. maddesinin üçüncü fıkrasında, kuruluştan sonra şirkete giren ortakların, bu hususta genel kurulun ayrı bir kararı olmadıkça, idare ve temsile yetkili ve yükümlü olmadıkları açıkça belirtilmiştir. Limited şirket sözleşmesi veya ortaklar genel kurulu kararı ile şirketi idare ve temsil etmek üzere ortak olmayan müdürler de tayin edilebilir (TTK md. 541). Ortak olmayan müdürlerin, yetki ve sorumluluk yönünden, ortak olan müdürlerden herhangi bir farkları bulunmamaktadır (TTK md. 541). TTK’da, limited şirket müdürlerinin temsil yetkilerini nasıl kullanacakları konusunda doğrudan bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, Kanun’un 542. maddesinin birinci fıkrasında “Müdürlerin haiz oldukları temsil salahiyetinin şümul ve tahdidi hakkında, anonim şirketin idare meclisine dair olan 321. madde hükmü tatbik olunur.” denilmektedir. Dolayısıyla, limited şirket müdürleri, şirketin gaye ve konusuna dahil olan her türlü işleri ve hukuki işlemleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haizdirler (TTK md. 542, md. 321/f.1). Ayrıca, şirket sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmuyor ise, limited şirket adına tanzim edilecek evrakın geçerlilik kazanabilmesi için, temsile yetkili olanlardan (müdürlerden) ikisinin imzasını taşıması gerekli ve yeterlidir (TTK md. 542, md. 321/f.3). TTK’nın 544. maddesine göre, limited şirket adına yapılacak yazılı beyanlarda, şirketin unvanıyla birlikte müdürlerin kendi imzalarının da bulunması ve şirket tarafından düzenlenecek mektup, evrak ve vesikalarda, şirketin unvanıyla birlikte esas sermaye miktarının gösterilmesi zorunludur (TTK md. 544). Şirket müdürleri tarafından yapılan muamelenin şirket sözleşmesine veya ortaklar genel kurulu kararına aykırı olması, iyi niyet sahibi üçüncü kişilerin o muameleden dolayı şirkete müracaat etmelerine engel teşkil etmez (TTK md. 542, md. 321/f.4). Buna karşılık, limited şirket müdürlerinin görevlerini yaparken işlemiş oldukları haksız fiillerden dolayı şirket sorumlu olur (TTK md. 542/f.2). III- LİMİTED ŞİRKET MÜDÜRLERİNİN AZLİ İLE İDARE VE TEMSİL YETKİLERİNİN KISITLANMASI VEYA GERİ ALINMASI TTK’nın 543. maddesinde, “Ortaklara ait idare ve temsil salahiyetlerinin kaldırılması hakkında, kolektif şirkete dair 161 ve 162. maddeleri hükümleri tatbik olunur. Ortak olmayan müdür umumi heyet kararıyla her zaman azlolunabilir. Azlolunan müdürün mukaveleden doğan hakları mahfuzdur.” denilmektedir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere, limited şirket müdürlerinin azledilmeleri ile yetkilerinin kısıtlanması veya geri alınması hususunda, müdürün ortak olup olmamasına dayalı bir ayrıma gidilmiştir. Konu, bu ayrım baz alınarak, aşağıda iki başlık altında izah edilmiştir. A- ORTAK OLMAYAN MÜDÜRLERİNİN AZLİ İLE İDARE VE TEMSİL YETKİLERİNİN KISITLANMASI VEYA GERİ ALINMASI TTK’ya göre, ortak olmayan limited şirket müdürleri, ister şirket sözleşmesi ile atanmış ister ise ortaklar genel kurulu tarafından seçilmiş olsunlar, ortaklar genel kurulunun kararıyla her zaman için azledilebilirler (TTK md. 543/f.2). Azledilen müdürün, sözleşmeden doğan hakları saklıdır. Madde metninde açıkça yer verilmemekle birlikte, azil yetkisine sahip olan ortaklar genel kurulunun, ortak olmayan müdürün yetkilerini kısıtlamaya veya geri almaya yetkili olduğunu da kabul etmek gerekir. B- ORTAK OLAN MÜDÜRLERİNİN AZLİ İLE İDARE VE TEMSİL YETKİLERİNİN KISITLANMASI VEYA GERİ ALINMASI Ortak olan müdürler konusunda, Türk Ticaret Kanunu, gene ikili bir ayrıma gitmekte ve bu ayrımı da ortağın müdür olarak belirlenme şekline -şirket sözleşmesi ile atanma veya ortaklar genel kurulu tarafından seçilme- dayandırmaktadır. Buna göre, şirket sözleşmesi ile atanan ve aynı zamanda ortak olan şirket müdürleri -örneğin, kurucu ortak olan müdürler-, ortaklar genel kurulu tarafından azledilemeyecekleri gibi idare hak ve vazifeleri de diğer ortaklar tarafından sınırlandırılamaz (TTK md. 543/f.1, md. 161). Ancak, bu düzenleme, şirket zararına sebebiyet veren müdürlerin hiçbir surette görevlerine son verilemeyeceği anlamına gelmemelidir. Nitekim Kanun, bu gibi durumlarda, müdürlerin idare yetkilerinin mahkeme kararı ile sınırlandırılmasına veya geri alınmasına olanak sağlamıştır. Bu itibarla, haklı (muhik) sebeplerin varlığında, ortaklardan birinin talebi üzerine, mahkeme, şirket sözleşmesi ile atanan müdürlerin idare hak ve vazifesini sınırlandırılmasına veya geri alınmasına karar verebilir (TTK md. 161). Müdürlük görevinin yerine getirilmesinde basiretsizlik, ağır ihmal veya yönetimde iktidarsızlık gösterme gibi haller, muhik sebebe örnek olarak gösterilmiştir (TTK md. 161). Ancak, muhik sebepler Kanun’da sınırlı sayı olarak belirtilmemiş, “gibi haller” ibaresine yer verilmek suretiyle sair sebeplerin de muhik sebep olarak kabulüne olanak sağlanmıştır. Burada, sebebin haklı olup olmadığını takdir edecek makam mahkemedir. Ancak, yargı kararlarına bakıldığında, bu konuda azli gerektirmeyecek nitelikte sebeplerin de öne sürüldüğü, buna karşılık, yargının bu sebepleri muhik olarak değerlendirmeyip azil taleplerini reddettiği anlaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay, “envanter defterinin kapanış tasdikinin olmamasının, limited şirket müdürünün azli için yeterli neden olamayacağına” karar vermiştir(1). Şirket sözleşmesi yerine ortaklar genel kurulu kararı ile atanan ve aynı zamanda ortak olan limited şirket müdürleri ise, kendilerini seçen organ, yani ortaklar genel kurulu tarafından azledilebilirler. Azil kararının, ortakların çoğunluğu ile alınması gerekmektedir (TTK md. 543/f.1, md. 162). Çoğunluğun sağlanamaması durumunda ise -örneğin, iki ortaklı limited şirketlerde- ortaklardan her biri, seçimle gelmiş olan ortak müdürün şirket sözleşmesi hükümlerini ihlal ettiği iddiasıyla azledilmesini mahkemeden talep edebilir (TTK md. 161). Ayrıca, madde metninde açıkça yer verilmemekle birlikte, azil yetkisine sahip olan ortaklar genel kurulunun, ortak olan müdürün yetkilerini kısıtlamaya veya geri almaya yetkili olduğunu da kabul etmek gerekir. Ancak, hemen belirtelim ki, temsil yetkisinin sınırlandırılması -istisnaî haller dışında- iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez. Örneğin, temsil yetkisinin sadece şirket merkezinin veya bir şubesinin işlerine ait olduğuna veya müştereken kullanılmasına dair sınırlamalar -tescil ve ilan edilmiş olmak koşuluyla- üçüncü kişiler hakkında dahi geçerli olur (TTK md. 542, md. 321/f.2). IV- ÖZET VE SONUÇ Genel kural olarak, limited şirket ortakları, hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idare etmeye ve şirketi temsile yetkili ve yükümlüdürler. Ancak, şirket sözleşmesi veya ortaklar genel kurulu kararı ile şirketin idaresinin ve temsilinin ortaklardan bir veya birkaçına bırakılması mümkündür. TTK, limited şirket sözleşmesi veya ortaklar genel kurulu kararı ile ortak olmayan müdürlerin de tayin edilmesine imkan sağlamıştır. Ortak olmayan müdürlerin, yetki ve sorumluluk yönünden, ortak olan müdürlerden herhangi bir farkları bulunmamaktadır. Ortak olmayan limited şirket müdürleri, ortaklar genel kurulunun kararı ile her zaman için azledilebilirler. Azledilen müdürün, sözleşmeden doğan hakları saklıdır. Ortak olan müdürler konusunda ise Kanun, müdürün şirket sözleşmesi ile atanması ve ortaklar genel kurulunca seçilmesine bağlı olarak ikili bir ayrıma gitmiştir. Şirket sözleşmesi ile atanan ve aynı zamanda ortak olan şirket müdürleri, ortaklar genel kurulu tarafından azledilemezler, bunların idare hak ve vazifelerinin diğer ortaklar tarafından sınırlandırılması da mümkün değildir. Ancak, haklı sebeplerin varlığında, ortaklardan birinin talebi üzerine, mahkeme, şirket sözleşmesi ile atanan müdürlerin idare hak ve vazifesini sınırlandırılmasına veya geri alınmasına karar verebilir. Ortaklar genel kurulu kararı ile atanan ve aynı zamanda ortak olan limited şirket müdürleri ise, ortaklar genel kurulu tarafından azledilebilirler. Azil kararının, ortakların çoğunluğu ile alınması zorunludur. Temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez. Bununla birlikte, temsil yetkisinin sadece şirket merkezinin veya bir şubesinin işlerine ait olduğuna veya müştereken kullanılmasına dair sınırlamalar üçüncü kişiler hakkında da geçerli olur. Bu çerçevede, limited şirket ortaklarının, basiretsizlik, ihmal ve kasıt ile şirketin ve ortakların zararına sebebiyet veren müdürlerin azli ve yetkilerinin kaldırılması konusunda Kanun’un aradığı koşullara uygun hareket etmeleri ve ancak haklı bir sebebin varlığında konuyu yargıya taşımaları uygun olacaktır. Soner ALTAŞ Yaklaşım / Kasım 2010 / Sayı: 215 * Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müfettişi (·) Bu çalışmada belirtilen görüşler yazarına ait olup, çalıştığı Kurumu’nu bağlamaz. (1) Yrg. 11. HD.’nin, 05.10.1989 tarih ve E.4586, K.4521 sayılı Kararı. |