Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Prim borcundan sorumlu üst düzey yöneticiler ve CEO’lar hakkında yürütülecek işlemler PDF Yazdır e-Posta
27 Kasım 2010

Image

Bilindiği üzere, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88’inci maddesinin birinci fıkrasında; “…

işveren bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutara ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder. ” hükmüne yer verilmiş bulunmaktadır.

Yine aynı kanun maddesinin yirminci fıkrasında da; “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı sebepleri olmaksızın bu kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur…” hükmü yer almaktadır. Bu hükümler doğrultusunda işverenler çalıştırdıkları sigortalıları için yapmaları gereken ödeme yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadırlar. Eğer ki işverenler kanun hükümleri gereği ödemeleri gereken prim borçlarını ve Kurumun diğer alacaklarını haklı sebep olmaksızın süresinde ödemezler ise yaptırım ile karşı karşıya kalacaklardır. İşverenin ödenmeyen prim borcundan dolayı karşı karşıya kalınan yükümlülük sadece işveren açısından sınırlı kalmamakta, aynı zamanda işverenin üst düzey yöneticisi konumundaki şahısları da ilgilendirmektedir.

Şöyle ki, 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un mükerrer 35. maddesi gereğince prim borcunun tahakkuk ettiği dönemde görevde bulunan üst düzey yetkili ve yöneticilerin, tüzel kişiliğin ve tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan prim borçlarının, şahsi mal varlıklarından tahsili mümkündür.

Bir başka ifadeyle uygulama, gerçek ve tüzel kişiler ile bunların prim borçlarının yanı sıra 6183 sayılı kanun kapsamında takip ve tahsili gereken tüm borçlarını (idari para cezaları da dahil) kapsayacak şekilde geniştir. Dolayısıyla 6183 sayılı kanun kapsamında takip ve tahsili gereken tüm Kurum alacaklarından gerçek ve tüzel kişilerin kanuni temsilcileri ile işverenlerin “CEO’ları ve idarecileri de” şahsi mal varlıkları ile sorumludurlar.

Kimler kanuni temsilci kimler CEO’dur?

Medeni Kanun hükümleri uyarınca başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belirli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanırlar.

Tüzel kişiliğe haiz birleşmeler; dernekler, vakıflar, ticaret şirketleri, kamu idareleri (devlet, il belediye, köy) kamu kurumları (ticaret ve sanayi odaları, üniversiteler) gibidir.

Anlaşılacağı üzere, gerek 5510 sayılı kanunun saydığı tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri ve üst düzey yöneticilerinin, gerekse 6183 sayılı kanunun kurum borçlusu saydığı kanuni temsilcilerin kimler olduğu ve sorumluluklarının şekli Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve ilgili diğer mevzuata göre belirlenmesi ve bu kişilerin borcun tahakkuk ettiği dönemde görevde olup olmadıklarının da Kurum kayıtları ile birlikte, vergi daire kayıtları bilgileri, Bağ-Kur kayıtları bilgileri, Ticaret Sicil Kayıtları Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi yayınlarından araştırılması ve tespit edilen bilgilerin sonucuna göre işlem yapılması gerekiyor.

* * *

Deneme süreli iş sözleşmesinde cezai şart olur mu?

Deneme süresi işveren ve işçi tarafının belirli veya belirsiz sürekli iş sözleşmesinin öncesinde kararlaştırdıkları ve belirli bir süre uygulamada kalan iş sözleşmesidir. İş kanunu çerçevesinde taraflar, deneme süreli iş sözleşmesinin niteliğine uygun olarak, belirlenen süre içerisinde iş sözleşmesini herhangi bir yaptırım bedeli olmaksızın süresiz fesih bildirimiyle sona erdirebilirler.

Burada dikkate önem arz eden durum, işveren ve işçi taraflarının deneme süresi içerisinde iş sözleşmesini feshedebilmeleri için haklı bir nedenin veya gerekçenin olmasının şart olmadığıdır. Deneme süreli iş sözleşmesinin feshinde olması gereken temel kriter, tarafların dürüstlük kuralına uygun davranmış olmaları hususudur. Taraflar işte bu noktada deneme süresi içerisinde dürüstlük ilkesine uygun davranılması ölçütünü güvence altına almak için cezai şart kararlaştırabilirler. Dürüstlük ilkesinin yanı sıra, işçi tarafının sır saklama mecburiyetinin yerine getirilmesi ve işverene karşı rekabet etmeme durumlarının da güvence altına alınması amacıyla cezai şart kararlaştırılabilir. Bütün bunlar kararlaştırılan cezai şartın yazılı sözleşmede yer verilmesine bağlıdır.

Yaşar Taşdemir

http://www.ito.org.tr/wps/portal/gazete-detay?WCM_GLOBAL_CON...