Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Vakıf Üniversitelerinde Gören yapan Akademik Personelin Maaş Sistemi nasıl olmalı PDF Yazdır e-Posta
12 Aralık 2010
Image

GİRİŞ

Yükseköğretim kurumlarında eğitim- öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık gibi faaliyetleri yürüten ve akademik personel olarak adlandırılan kesimin kamu personeli içinde hem sayı hem de fonksiyon bakımından önemli bir yer tuttuğu bir gerçektir. Bu personelin, Anayasamızla ülkenin daha ileriye götürülmesi için, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek gibi görevlerle görevlendirildikleri de göz önüne alındığında, toplumun bütünü açısından önemlerinin bir kat daha arttığı görülecektir.

Ücretlerin korunmasının toplum içinde taşıdığı değer ve önem nedeniyle sadece iş yasaları içinde düzenlenmediği, bir yönüyle işçi çalıştırmayı içeren sair yasal düzenlemeler içinde de ücretin korunmasına yönelik hükümlere yer verildiği görülmektedir. Bu yasal düzenlemeler ya borçlar yasası gibi, genel yasaların içinde tüm kanunları bağlayan genel geçer düzenlemeler biçiminde ya da örneğin Özel Öğretim Kanunu gibi çok özel durumlar için öngörülmüştür.  Bu yazımızda Özel Öğretim Kurumlarının ücretin korunmasına ilişkin düzenlemeden yola çıkarak Vakıf Üniversitelerinde görev yapan Akademik personellinde aynı haklardan yararlanması için düzenlenen ücret bordrolarının nasıl olması konusunda bir değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır.

Özel Öğretim Kurumlarına Sağlanan İstisnalar

Özel Eğitim Kurumlarında görev yapan eğitim personeli ile diğer personel, Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, sosyal güvenlik ve özlük hakları yönünden, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (5510 4/a maddesi) ile 4857 Sayılı İş Kanunu hükümlerine tabidir.

5580 sayılı Kanunu’nun 9’uncu maddesine göre özel öğretim kurumlarında çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler ile kurucu veya kurucu temsilcisi arasında yapılacak iş sözleşmesi, en az bir takvim yıl süreli olmak üzere yönetmelikle belirtilen esaslara göre yazılı olarak yapılmaktadır. Mazeretleri nedeniyle kurumdan ayrılan öğretmen ve öğrencilerin yerine alınacak olanlar ile devredilen kurumların yönetici, öğretmen ve öğreticileri ile bir yıldan daha az süre için de iş sözleşmesi yapılabilmektedir.

Özel okullarda yöneticilik ve eğitim-öğretim hizmeti yapılanlara, kıdemlerine göre (emekliler hariç) dengi resmi okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilmemektedir. Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemeler, bütçe kanunlarıyla resmi okul öğretmen ve personeline sağlanan haklara denk olarak okul öğretmenlerine ve personeline de ödenir. Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemelerden gelir vergisi kesilmez.

Özel Öğretim Kurumları Kanununa tabi özel eğitim kurumlarından sadece özel okullarda yöneticilik ve eğitim-öğretim hizmetleri yapanların dengi resmi okullarda ödenen aylık ve sosyal yardım kapsamındaki ek ödemeler ile ilgili olup, özel dershaneleri kapsamamaktadır. Özel Öğretim Kurumları Kanununun 2 inci maddesinde “Okul; Okul öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve ortaöğretim özel okulların” kapsadığı belirtilmiştir bu nedenle, özel dershanelerde görevli olan yönetici ve eğitin-öğretim hizmeti yapanlara ödenen sosyal yardımların GVK’nda yer alan ücret hükümlerine göre vergilendirilmesi gerekmektedir.

Özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim sınıfında görev yapan personele ödenen eğitim yardımının sigorta primine tabi tutulması gerekmektedir.

Özel okullarda çalışan öğretmen ve personele ödenen ücret ve diğer ödemelerin vergi kesintisine tabi olup olmadığına ilişkin olarak Maliye Bakanlığı Gelir Vergisi Kanunu İç Genelgesi Sıra No: 2003/2’nde gerekli açıklamalar yapılmıştır. Buna göre;

Özel Öğretim Kurumlarında çalışan öğretmen ve personele ödenen asli ücretleri ile sosyal yardımlar dışında kalan özel hizmet tazminatı, iş güçlüğü, iş riski ve eleman teminindeki güçlük zammı, ek ders ücreti ve kira yardımlarının gelir vergisine tabi tutulması,

Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmen ve personele eğitim-öğretim tazminatı ile yabancı dil tazminatı ve öğretim yılına hazırlık ödeneğinin resmi okul öğretmen ve personeline yapılan tutarı kadar kısmının gelir vergisine tabi tutulmaması,

Sosyal haklar ve yardımlar niteliğindeki 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun ilgili Hükümlerine göre gelir vergisinden istisna edilerek ödenen aile ve çocuk (657 sayılı Kanun madde 203), doğum (657 sayılı Kanun madde 207), ölüm (657 sayılı Kanun madde 208), tedavi (657 sayılı Kanun madde 209), giyecek (657 sayılı Kanun 211), ve yiyecek (657 sayılı Kanun madde 212) yardımlarının, özel öğretim kurumlarında da ödenmesi hakinde, bu ödemelerin, devletçe verilen tutarı kadar olan kısmının gelir vergisinden istisna edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Vakıf Üniversitelerinde Ücret

Vakıf üniversiteleri kamuoyunda daha çok <özel üniversiteler” olarak bilinirler. Buradaki “özel” kavramı açıkça, “özel sektörü” ifade etmektedir. Böylece bu üniversitelerin kamu alanı içerisinde, kamu yararını sağlamak üzere faaliyet gösteren kuruluşlar olmadığı, belli özel kişilerin (gerçek veya tüzel) çıkarlarını sağlamak, kar sağlamak için faaliyet gösteren kuruluşlar olduğu da ima edilmiş olur. Eğitim-öğretim faaliyetlerinin karşılığında öğrencilerden belli bir ücret almaları da bu üniversitelerin “özel üniversiteler” olduğuna ilişkin algıyı güçlendirmektedir.

Ancak 1982 Anayasası’nın 130 uncu maddesinde vakıf üniversiteleri devlet üniversiteleriyle birlikte düzenlenmiş, vakıf üniversitelerinin “mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan Yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabi” olduğu ve “kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile” kurulabileceği belirtilmiştir. Buna göre vakıf üniversiteleri, devlet üniversiteleri gibi anayasada düzenlenmiş ve belli anayasal güvencelerle donatılmış, belli bir kamu hizmetinin yürütücüsü konumundaki kamu tüzel kişiliğine sahip kuruluşlardır.

Uygulamada vakıf üniversiteleri öğretim elemanlarıyla istihdam ilişkilerini özel hukuk çerçevesinde, süreli iş akitleri yoluyla kurmaktadırlar. Hatta Yükseköğretim Kanunu’na göre öğretim elemanlarından sayılan araştırma görevlileriyle bir özel hukuk istihdam ilişkisi dahi kurmamakta, araştırma görevlilerine ait bütün görevleri yaptırdığı çalışanlarını hukuken “lisansüstü burslu öğrenci” durumunda tarif etmekte, bu görevlilere verdiği ücreti burs adı altında ödemekte, adeta “kaçak işçi” çalıştırmaktadır.

Bu çalışma içersinde vakıf üniversitelerin öğretim elemanlarını istihdam etme rejimlerinin anayasal ilkeler çerçevesinde nasıl olması gerektiği ele alınacaktır.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na 2880 sayılı Kanun ile eklenen ve vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları ile ilgili düzenlemeler getiren Ek Madde 2’de, vakıfların, kazanç amacına yönelik olmamak koşuluyla ve mali ve idari hususlar dışında akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen usul ve esaslara uymak kaydıyla yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını kurabilecekleri belirtilmiş; Ek Madde 5’de, vakıf mütevelli heyetinin, yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapacağı, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylayacağı; aynı Yasa’daki Ek Madde 8’de ise, vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarındaki akademik organların, devlet yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar gibi düzenleneceği ve onların görevlerini yerine getireceği, öğretim elemanlarının niteliklerinin devlet yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarının nitelikleri ile aynı olacağı hükmüne yer vermiştir.

Dolayısıyla, vakıflar tarafında kurulan yükseköğretim kurumlarında görev yapan öğretim elemanlarının statülerinin belirlenmesi için devlet eliyle kuruşlan yükseköğretim kurumlarının incelenmesi gerekmektedir. Çünkü “mali ve idari konular” dışındaki akademik çalışmalar ve öğretim elemanlarının sağlanması yönler5inden, devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlarını bağlayan Anayasa hükümlerinin vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumlarını da bağlayacağı açıktır.

Gerek 1961 Anayasası’nda, gerekse yürürlükte bulunan 1982 Anayasası’nda üniversitelerin eğitim ve öğretim işlevi, bilimsel özerkliği ve bunların gereği olarak akademik personelin mesleki güvenceye sahip olmalarına ilişkin konular, kimi farklılıklar dışında, hemen hemen aynı doğrultuda düzenlenmiş; Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtilen konulara ilişkin içtihat bir tutarlılık içinde sürdürülmüştür.

Bu çerçevede, Anayasa Mahkemesi’nin üniversitelerin hukuki niteliği, bilimsel özerklik ve akademik personelin mesleki güvencesi konularını incelediği kararlarında (örneğin 25.05.1976 günlü, E:1976/1, K:1976/28 sayılı; 30.05.1990 günlü, E:1990/2, K:1990/10 sayılı; 15.07.2002 günlü, E:2001/380, K:2002/69 sayılı kararları) üniversitelere bilimsel özerklik tanındığı vurgulanarak, üniversite öğretim üyelerinin, bilimsel çalışma ve araştırmaları, eğitim ve öğretimi özgürce yapılabilmeleri için mesleki güvenceye sahip olmalarının gerekli olduğu belirlenmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin anılan Yasa hükümlerinin iptali yolundaki K:1976/28 sayılı kararında esas olarak; “üniversite öğretim üyelerinin; bilimsel çalışma ve araştırmaları, öğrenim ve eğitimi, yan tutmadan, hiçbir endişeye kapılmadan özgürce yapabilmeleri için her şeyden önce kendilerinin mesleki güvenceye sahip kılınmaları şarttır. Mesleğini kaybetme kuşkusu içinde olan ve kendini güvencede görmeyen bir öğretim üyesinden bilimin gerekleri beklenemez oysa üniversiteler, sadece günlük teknik gereksinmeleri karşılayan bir yüksek okul durumunda da değildirler; ülkenin içindeki ve dışındaki bilimsel hareketleri ve gelişmeleri izlemek kurumlar hakkında bilimsel araştırmalar, değerlendirmeler ve eleştiriler yapmak, böylece ülkenin bilimsel, teknik, ekonomik, sosyal, kültürel ve hukuki gelişmesine katkıda bulunmak zorundadırlar. Bu günün üstüne  çıkmayan, yurttaki hareketleri izleyip eleştirmeyen bilimsel verileri yayımlama gücünden yoksun ve sadece olanı öğretmekle yetinen, yaratıcılık gücü olmayan kuruluşlar, adı ne olursa olsun, gerçek anlamda üniversite sayılmazlar.   

1982 Anayasası’nın metnine yukarıda yer verilen 130 uncu maddesinde, 1961 Anayasası’nda yer almayan bir düzenleme getirilerek vakıf üniversitelerinin mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmalarının, öğretim elemanlarının sağlanmasının devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasa’da belirtilen hükümlere tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Dolayısyla Anayasa Mahkemesi’nin K:1976/28 sayılı kararında yer alan ilkeler 1982 Anayasası’nda bir Anayasa kuralı haline getirilmiştir.

Bu itibarla, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle devlet üniversitelerindeki öğretim üyelerinin statüsünün değerlendirilmesi gerekmektedir.

Anayasa koyucu, Anayasa’nın 130 uncu maddesiyle üniversiteleri Anasal kuruluş olarak kabul etmiş ve üniversitelerle ilgili başlıca kurulları belirtmiş, üniversitelerin “kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe” sahip olmalarını öngörmüştür.

Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi, “bilimsel özerklik”, geniş bir kavramdır. Anayasa, bu ilkesiyle üniversiteleri, 2 inci maddesinde yer alan temel niteliklere sahip bir hukuk devletinin üniversitesine yaraşır biçimde öğretim, araştırma ve yayın konularını belirlemek ve yürütmek serbestliğine sahip kılmış bulunmaktadır. Anayasa’nın 130 uncu maddesi, üniversitelerin yine bir hukuk devletinin üniversitesine yaraşır biçimde, uygar ve evrensel karakterde eğitim-öğretim, araştırma ve yayın konularında bilimsel özerkliğe sahip bir kamu tüzelkişisi biçiminde kurulmasını ve Cumhuriyetin temel organları içinde bu niteliğiyle yer almasını istemiş, üniversitelerin öğretim üyeleri ve yardımcılarını, bir meslek sınıfı olarak düşünmüş ve buna göre düzenlemeler yapmıştır.

Nitekim Anayasa’nın 130 uncu maddesinin yedinci fıkrasında;”Üniversite yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanları; Yükseköğretim Kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan markalarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar.” Dokuzuncu fıkrasında ise; “Yükseköğretim kurumlarının kuruluş ve organları ile işleyişleri ve bunların seçimleri, görev, yetki ve sorumlulukları, üniversiteler üzerinde Devletin gözetim ve denetim hakkını kullanma usulleri, öğretim elemanlarının görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri, öğretim elemanı yetiştirme, üniversitelerin ve öğretim elemanlarının kamu kuruluşları ve diğer kurumları ile ilişkileri, öğretim düzeyleri ve süreleri, yükseköğretim giriş, devam ve alınacak harçlar. Devletin yapacağı yardımlar ile ilgili ilkeler, disiplin ve ceza işleri, maki işler, özlük hakları, öğretim elemanlarının uyacakları koşullar, üniversitelerarası ihtiyaçlara göre öğretim elemanlarının görevlendirilmesi, öğrenim ve öğretimin hürriyet ve teminat içinde ve çağdaş bilim ve teknoloji gereklerine göre verilmesi, Yükseköğretim Kuruluna ve üniversitelere Devletin sağladığı mali kaynakların kullanılması kanunla düzenlenir.” Hükmüne yer verilmiştir.

Görüldüğü üzere, Anayasa’nın 130 uncu maddesi üniversite öğretim üyelerine belirli ve yetkiler tanımıştır. Bilimsel özgürlük, serbestçe araştırma ve yayın yapabilme, eğitim ve öğretimi özgürlük ve güvence içinde sürdürebilme hak ve yetkileri bunlara örnek olarak gösterilebilir.

 

Bu durumda, öğretim üyesinin sözleşmesinin herhangi bir neden gösterilmeden yenilenemeyeceğini öngören bir işlemin ve böyle bir işleme dayanak olabilecek düzenlemenin, öğretim üyelerinin bilimsel özgürlüğünü, mesleki güvencesini zedeleyeceği, dolayısıyla akademik faaliyeti aksatacağı açık olup, böyle bir durum Anayasa’nın 130 uncu maddesine uygun görülmez.

Diğer yandan, Anayasa’nın 130 uncu maddesinde belirtilen vakıf yükseköğretim kurumlarının mali ve idari konular yönünden devlet eliyle kurtulan yükseköğretim kurumlarından farklı olması, vakıf yükseköğretim kurumlarında istihdam edilen akademik personelin mesleki güvenceden yoksun kılınması sonucuna yol açamaz. Anayasa koyucunun böyle bir amacının bulunduğu kabul edilemeyeceği gibi, bilimsel özerklik ilkesinin gereği hiçbir ayırım yapılmadan bütün yükseköğretim kurumlarında bilimsel özgürlük, serbestçe araştırma ve yayın yapabilme, eğitim ve öğretimi özgürlük ve güvence içinde sürdürebilme hak ve yetkileri bütün üniversitedeki akademik personele tanınmıştır. Gerek devlet, gerekse vakıf yükseköğretim kurumlarında görev yapan akademik personelin mesleki güvenceleri yönünden idare hukukuna tabi olduklarının kabulü gerekmektedir. Dolayıyla vakıf yükseköğretim kurumlarındaki akademik personelin mesleki güvenceleri yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmaları Anayasa’ya uygun görülemez. Aynı kamu hizmetini yerine getiren akademik personelin, mesleki güvenceleri yönünden, bir kısmının üniversite ile ilişkilerinde kamu hukukuna, bir kısmının özel hukuka tabi olmalarına olanak sağlayan bir hüküm gerek Anayasa’da, gerekse 2547 sayılı Yasa’da bulunmamaktadır.

Kamu hizmeti, devlet ya da diğer kamu tüzelkişileri tarafından ortak gereksinimleri karşılamak ve kamu yararını sağlamak için topluma sunulan sürekli ve düzenli hizmetler olarak tanımlanabilir. Toplumsal yaşamın zorunlu gereksinmelerinden o0lan, düzenlilik ve süreklilik isteyen yükseköğretim hizmeti de niteliği gereği kamu hizmetidir.

Vakıf yükseköğretim kurumlarında niteliği belirtilen kamu hizmetlerinin yürütülmesi için istihdam edilen akademik personel ile vakıf yükseköğretim kurumu arasında akdedilecek sözleşmenin “idari hizmet sözleşmesi” niteliğinde bulunduğunun kabulü zorunludur.

Nitekim idari sözleşme, Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 4.7.1964 günlü, E:1964/4, K:1964/344 sayılı kararında belirtildiği üzere, bir kamu hizmetinin yürütülmesi için yapılan sözleşmedir. İdari sözleşmenin uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların çözümünde görevli yargı yeri de idari yargıdır.

Anayasa Mahkemesi’nin 25.5.1976 günlü, E:1976/1, K:1976/28 sayılı kararında, kamu hizmeti alanının idari hukuku kurallarına göre düzenlendiği, kamusal bir kuruluşun ve kuruluşa ilişkin bir kamu hizmetinin söz konusu olduğu hallerde kural olarak, idare hukuku kurallarının uygulanacağı belirtilmektedir.

Yine, Anayasa Mahkemesi’nin 22.12.1988 günlü, E:1988/5, K:1988/55 sayılı kararında, taraflardan birinin kamu tüzelkişisi olması, konunun kamu hizmetiyle ilgili bulunması, düzenleme biçimi ve yürütme yöntemine ilişkin kuralların özel hukuk kurallarından çok kamu hukuku kuralları olması ve yönetime üstünlük tanınması hallerinde, ortada bir idari sözleşme olduğu belirtilmektedir.

Bu açıklamalar çerçevesinde Yönetmelik kuralındaki “özlük hakları” ibaresinin yargısal denetimine gelince;

Bu durum karşısında, Yönetmelikteki “özlük hakları” ibaresinin anlamınıve kapsamını incelemek, Anayasa’nın 130 uncu maddesine ve 2547 sayılı Yasa’nın ilgili hükümnlerine uygunluğu yönünden yargısal denetimini yapmak gerekli görülmüştür.

Vakıf Yükseköğretişm Kurumları Yönetmeliği’nin “öğretim elemanları” başlıklı 23 uncü maddesinde; öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirmesi, seçilenlerin uygun görülen akademik unvanlarla görevlendirilmeleri ve yükseltilmelerinin yürürlükteki kanun ve yönetmelik hükümlerine uyularak vakıf yükseköğretim kurumunun yetkili akademik organlarınca yapılacağı belirtilmektedir. Anılan maddenin 2 inci fıkrasında ise “vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabişdir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı Kanunu hükümleri uygulanır” kuralına yer verilmiştir.

Değinilen maddenin 2 inci fıkrasının birinci tümcesinde, vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alan akademik ve idari personelin çalışma esaslarının, 2547 sayılı Yasa’da devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabi olduğu belirtilerek Anayasa’nın 130 uncu maddesine ve 2547 sayılı Yasa’nın ilgili hükümlerine uygun bir düzenleme yapılmıştır. Diğer bir ifadeyle vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alan akademik personelin mesleki güvenceleri ile devlet yükseköğretim kurumlarında görev alan akademik personelin mesleki güvenceleri arasında ayırım yapılmamış, bu yönden bilimsel özerklik ilkesine uygun bir düzenleme öngörülmüştür.

Bununla birlikte, Yönetmelik kuralındaki “diğer özlük hakları” ibaresinin kapsamında akademik personelin hangi haklarının yer aldığı konusundaki belirsizliğin uygulamada  hukuki sorunlara yol açtığı, esasen dava konusu uyuşmazlığın da bu belirsizlikten kaynaklandığı anlaşılmaktadır. “Özlük hakları” kavramı tek başına kullanıldığında personelin bütün haklarını içecek genişlikte bir kavram olduğundan ve dava konusu düzenlemede bu kavramın personelin hangi haklarını içerdiği yönünde bir açıklık bulunmadığından, ayrıca davalı… üniversitesi rektörlüğünün de düzenlemedeki “özlük hakları” kavramına dayanarak davacıyı iş sözleşmesine tabi olarak istihdam ettiği ve göreve son verme işlemini İş Kanunu hükümleri uyarınca gerçekleştirdiği anlaşıldığından, Yönetmelik kuralındaki “özlük hakları” kavramında, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan vakıf yükseköğretim kurumlarında istihdam edilen akademik personelin mesleki güvencelerine ilişkin Anayasa’nın 130 uncu maddesi ve 2547 sayılı Yasa hükümlerine uygunluk görülmemiştir.

Diğer yandan, vakıf yükseköğretim kurumları, mali konular yönünden devlet yükseköğretim kurumlarının tabi olduğu hükümlere bağlı olmadıklarından, akademik personelin aylık ve diğer parasal hakları bakımından İş Kanunu hükümlerinin uygulanabileceği açıktır.

Dolayısıyla, vakıf yükseköğretim kurumlarında istihdam edilecek akademik personelin mesleki güvencelerine ilişkin çalışma esaslarının (akademik personelin alınması, görevleri, ünvanları, emeklilikleri, teklifleri ve görevlerine son verilmesi gibi) idari sözleşmeyle belirlenmesi akademik personelin yukarıda belirtilenler dışında kalan özlük haklarının ise (ücret, prim, çalışma saatleri, tatil günleri ve sosyal güvenlik gibi) İş Kanunu hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği sonucuna ulaşmaktadır.

Atama ve görevlendirilmesinin Anayasa’nın 130 uncu maddesi ve 2547 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılacağı belirlenen akademik personelin; Yönetmelşik kuralına dayanılarak taraflar arasında “iş sözleşmesi” bulunduğu, istihdamın bu sözleşmeye göre yapıldığı, tarafların bütün hak ve yetkilerinin sözleşmede düzenlendiği gibi hususlardan bahisle, haklarının ortadan kaldırılamayacağı, üniversite ile aklademik personel arasında Anayasa ve 2547 sayılı Yasa ile belirlenen ve korunan hukuki ilişkinin niteliğinin değiştirilemeyeceği kuşkusuzdur.

Kaldı ki,, Danıştay Sekizinci Dairesinin 27.1.2009 günlü, E:2008/8235 sayılı “Görevlilik Kararı”nda vakıf üniversitesi ile davacı öğretim üyesi arasında yapılmış olan sözleşmenin, idari hizmet sözleşmesi niteliğinde bulunduğu belirtilerek görev itirazı reddedilmiş; bu karar aleyhine uyuşmazlık çıkarılma talebi de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca kabul edilmemiştir.

Dolayısıyla idare hukuku kurallarına göre, idari hizmet sözleşmesi ile istihdam edilmesi gereken davacının, sözleşmesinin yenilenmemesi veya görevine son verilmesi işleminin dayanağı Yönetmelik kuralı hukuka uygun bulunmadığından, dava konusu uygulama işleminin de hukuki dayanaktan yoksun kaldığı açıktır.

Ayrıca, idari, hizmet sözleşmesi niteliğindeki bir sözleşmede uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adlı yargı mercilerinin görevinde olduğunun belirlenmesi, sözleşmenin hukuki niteliğinin saptanmasında ölçüt olarak kabul edilemez. Zira, görevli yargı yerinin belirlenmesi kamu düzenine ilişkin olup taraf iradesiyle değiştirilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacı itirazının kabulü ile dava konusu vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23 uncü maddesinin son cümlesindeki “özel haklar” ibaresinin yürütülmesinin durdurulmasına, davalı… üniversitesi Rektörlüğünün itirazının ise yukarıda belirlenen gerekçelerle reddine 12.3.2010 gününde, esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

Gösterge Aylığı

2914 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde düzenlenmiş olup aylık gösterge i,le aylık katsayının çarpılması sonucunda hesaplanmaktadır. Söz konusu madde de, bu Kanuna tabi personelin aylıklarının hesaplanmasında Devlet memurlarının aylıklarına esas olan gösterge tablosu ve katsayıların dikkate alınacağı da düzenlenmiştir.

Atandıkları tarihi izleyen aybaşından itibaren profesörler birinci derecenin, doçentler üçüncü derecenin, yardımcı doçentler beşinci derecenin ilk kademe aylığını alırlar. Öğretim görevlileri, okutmanlar ve öğretim yardımcılarının giriş dereceleri 657 sayılı Kanun uyarınca öğrenim niteliğine ve süresine göre tespit edilecek hak aylık derece ve kademesine iki derece eklenmek suretiyle belirlenmektedir.

Gösterge aylığından emekli keseneği, gelir ve damga vergileri kesilmektedir.

Ek Gösterge Aylığı

Ek Gösterge aylığı, 2914 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde düzenlenmiş olup ek gösterge ile aylık katsayının çarpımı suretiyle hesaplanmaktadır. Ek gösterge aylığın hesabında kullanılacak olan ek göstergeler, 2914 sayılı Kanuna ekli Cetvelde, unvana göre düzenlenmiştir.

Gösterge aylığından emekli keseneği, gelir ve damga vergileri kesilmektedir.

Taban Aylığı

Devlet Memurlarında olduğu gibi 375 sayılı KHK ile akademik personele de (1000) gösterge rakamı üzerinden taban aylığı ödenmektedir. Taban aylığı, taban aylık göstergesi ile taban aylık katsayısının çarpımı sonucunda bulunmaktadır.

Taban aylığından emekli keseneği, gelir ve damga vergileri kesilmektedir.

Kıdem Aylığı

375 sayılı KHK ile aylıklarını 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanuna göre almakta olan personele her bir hizmet yılı için 20 gösterge rakamı üzerinden kıdem aylığı ödenmektedir. Kıdem aylık göstergesi ile aylık katsayının çarpımı sonucu kıdem aylığı bulunmaktadır. Her bir hizmet yılının karşılığı olarak 20 gösterge rakamı kabul edilirken, 25 ve daha fazla hizmet yılını dolduranlar için 25 hizmet yılının karşılığı olan 500 rakamı dikkate alınmaktadır.

Kıdem aylığından emekli keseneği, gelir ve damga vergileri kesilmektedir.

Makam Tazminatı

2914 sayılı Kanunun Ek 2 inci maddesinde düzenlenmiş olan makam tazminatı, makam tazminatı göstergesi ile aylık katsayının çarpımı sonucu hesaplanmaktadır. Makam tazminatı damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi değildir.

Makam tazminatının kimlere ödeneceği, söz konusu Kanuna ekli cetvelde personelin kadro ve görev unvanlarına göre 2.000 ila 7.000 gösterge rakamları arasında düzenlenmiş olup bu düzenlemeye göre makam tazminatından Yükseköğretim elemanlarında sadece profesörler ve kazanılmış hak aylık dereceleri birinci derece olan doçentler yararlanmaktadır. 2914 sayılı Kanunun Ek 2 inci maddesinde, makam tazminatının hak edilmesinde ve ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümlerin uygulanacağı ve bu tazminattan yararlananlara ayrıca diğer kanunlarda belirtilen yüksek hakimlik tazminatı ve makam tazminatının ödenmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Temsil Tazminatı

Temsil Tazminatı, 27.01.2000 tarihli ve 4505 sayılı Sosyal Güvenlikle İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Temsil Tazminatı Ödenmesi Hakkında Kanun ile bu Kanunun 5 inci maddesine istinaden çıkarılan 10.03.2000 tarihli ve 2000/457 sayılı BKK ile düzenlenmiştir. Temsil Tazminatı, temsil tazminat gösterge rakamı ile aylık katsayının çarpımı suretiyle hesap edilmektedir. Akademik personelden sadece Rektörler temsil tazminatı almaktadır.

Görev Tazminatı

Devlet memurlarında olduğu gibi bu kapsamda yapılacak görev tazminatı ödemelerinin de yasal dayanağını, 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 375 sayılı KHK’nin 1 inci maddesine eklenen ( c ) fıkrası oluşturmaktadır. Buna göre aylıklarını 2914 sayılı Kanuna göre almakta olan ve temsil tazminatı almayan personelden 7.000’den daha düşük göstergeler üzerinden makam veya yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olanlara, 15.000 gösterge rakamını geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca tespit edilecek gösterge rakamlarına göre görev tazminatı ödenmesi öngörülmüştür.

Görev tazminatı, görev tazminat göstergesi ile aylık katsayının çarpımı yolu ile hesaplanmaktadır. Görev tazminatından, damga vergisi hariç herhangi bir kesinti yapılmamaktadır.

Üniversite Ödeneği

2914 sayılı Kanunun 12 inci maddesinde düzenlenmiş olan üniversite ödeneği, 657 sayılı Kanuna tabi en yüksek Devlet memuru brüt aylığına, yine bu madde belirlenmiş olan oranların uygulanması suretiyle hesaplanmaktadır.

Öğretim elemanlarına ödenecek olan bu ödeneğin kimlere hangi oranlarda verileceği söz konusu madde de unvan ve derece ayrımına göre %98 ila %245 şeklinde belirlenmiştir. Kısmi statüde görev yapanlara ödenmeyeceği de hüküm altına alınmış olan üniversite ödeneğinden damga vergisi hariç herhangi bir kesinti yapılmamaktadır.

İdari Görev Ödeneği

2914 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde düzenlenmiş olan idari görev ödeneği, idari görev yapan personele almakta oldukları aylık (ek gösterge dahil) brüt tutarına yine bu madde de unvanlar itibariyle belirlenmiş olan oranların uygulanması suretiyle hesaplanmaktadır. Gelir ve damga vergisi dışında herhangi bir kesinti yapılmamaktadır.

Söz konusu madde ile, almakta oldukları aylık ( ek gösterge dahil) brüt tutarının Rektörlere %70’i, Rektör yardımcıları ve Dekanlara %30’u, Dekan Yardımcıları, Enstitü ve Yüksekokul Müdürleri, Konservatuvar Müdürleri ile Bölüm Balkanlarına %20’si, Enstitü, Yüksekokul ve Konservatuvar Müdür yardımcılarına %15’inin idari görev ödeneği olarak ödeneceği hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, bu Kanuna tabi olmayan kişiler arasından tayin olunan rektörlere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanuna göre birinci derece memur son kademe aylığı (en yüksek ek gösterge dail) ile bunun bir katı tutarında ek ödemede bulun makta olup birden fazla idari görevi bulunanlara İdari Görev Ödeneğinden en yüksek olanı verilmektedir.

Geliştirme Ödeneği

2914 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde düzenlenmiş olan geliştirme ödeneği, diğer yükseköğretim kurumlarına göre soysa-ekonomik açıdan daha az gelişmiş yerlerde öğretim yapan ve/veya yeterli sayıda öğretim elemanı sağlanamayan yükseköğretim kurumları ile bunların bölümlerinde görevli öğretim elemanlarına; almakta oldukları aylık gösterge ve ek gösterge toplamının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca belirlenen aylık katsayı ile çarpımı sonucu Bulunacak miktarın beş katına kadar geliştirme ödeneği ödenebilmektedir. Bu ödenek damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmamaktadır.

Eğitim Öğretim Ödeneği

2914 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinde düzenlenmiş olan eğitim öğretim ödeneği, yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim elemanlarına en yüksek Devlet memuru aylığı (ek gösterge dahil) brüt tutarının on ikide biri oranında her ay eğitim öğretim ödeneği ödenmektedir. Bu ödenek, 2547 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi ve 39 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yurt dışına gönderilenler ile anılan Kanunun 38 inci maddesine göre diğer kurum ve kuruluşlarda görevlendirilenlerden yüksek öğretim kurumlarındaki kadro görevini yapanlara verilmemektedir. Bu ödenek damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmamaktadır.

Ek Ders Ücreti

Öğretim elemanlarına ödenecek olan ek ders ücreti 2914 sayılı Kanununun 11 inci maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme ile, 2547 sayılı Kanunun 36 ıncı maddesine göre haftalık okutulması mecburi ders saati dışında Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenecek mecburi ve isteğe bağlı dersler ile diğer faaliyetler için bunların ders programında yer alması ve fiilen yapılması şartıyla öğretim elemanlarına en çok 20 saate kadar, ikinci öğretimde ise en çok 10 saate kadar ek ders ücreti ödenmektedir.

Ek ders ücretinin hesabında, 2914 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde unvanlar itibariyle belirlenmiş olan gösterge rakamları kullanılmaktadır. Buna göre, normal öğretimde bir saatlik ek ders ücreti, belirlenen gösterge rakam ile aylık katsayının çarpımı sonucu bulunmaktadır. Normal öğretimin gece ek ders ücreti ise gündüz ders ücretlerine göre %60 daha fazla ödenmektedir. İkili öğretimin gündüz ek ders ücretleri normal öğretimin iki katıdır. İkili öğretim gece ek ders ücretleri ise ikili öğretimin gündüzüne göre %60 daha fazla ödenmektedir.

Ek ders ücretinden gelir ve damga vergisi kesintisi yapılmaktadır.

Sınav Ücreti

2914 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde düzenlenmiş olan sınav ücreti, fiilen ders ders veren öğretim elemanlarına her ders için ayrı ayrı olmak üzere yarı yıl ve yıl sonu dönemlerde her 50 öğrenci için 300 gösterge rakamının Devlet Memurları Kanuna göre aylıklar için belirlenen katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda sınav ücreti ödenmektedir. Öğrenci sayısının hesabında küsurlar tama iblağ edilir ve 500 öğrenciden fazlası dikkate alınmamaktadır. Ara sınavlar ve bütünleme sınavları için ücreti ödenmemektedir.

Sınav ücretinden gelir ve damga vergisi kesintisi yapılmaktadır.

Fazla Çalışma Ücreti

19.11.1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 12 inci maddesinde düzenlenmiş olan fazla çalışma ücreti, yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim yapan birimlerinde görevli öğretim elemanları ile idari per5sonele yasal çalışma saati bitiminden sonra yaptıkları fazla çalışma süreleri için bütçe kanunu ile belirlenen saat başı fazla çalışma ücretinin üç katını aşmayacak şekilde fazla çalışma ücreti ödeneceği, bu çalışmanın aylık saati ile ödenecek ücret miktarının Yükseköğretim Kurulunun görüşü ve Milli Eğitim Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirleneceği hüküm altına alınmıştır.

Bu kapsamında çıkarılan 31.3.1994 tarihli ve 94/5593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında, yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim yapan birimlerinde görevli öğretim elemanları ile idari personele yasal çalışma saati bitiminden sonra yaptıkları fazla çalışma süreleri için ayda 100 saati geçmemek üzere mali yılı bütçe kanununun (k) cetveli ile belirlenen saat başı çalışma ücretinin üç katı fazla çalışma ücreti ödeneceği belirtilmiş olup 2005 yılı için bütçe kanunun (K) cetvelinde bu tutar 75 YTL olarak belirlenmiştir.

 

Fazla çalışma ücretinden, gelir ve damga vergisi kesintisi yapılmaktadır. 

 

AYHAN GÖKDEMİR                                                     

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ DEVLET KONSERVATUVARI SEKRETERİ                                                 

Bu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

KAYNAKÇA

-          Baş İş Müfettişi Öcal Kemal EVREN’İN “İş Yasaları Dışında Ücretin Korunması” başlıklı9 Mali Hukuk Derginsin Temmuz-Ağustos 210 148 inci sayısında yayınlanan makalesi

-          SGK Müfettişi Resul KURT’un “Özel Öğretim Kurumları Kanuna göre İstisnalar” başlıklı makalesi

-          Bütçe Uzmanı Ferhat AYDOĞDU “Mevcut Maaş Sistemi Ve 1990 Spnrası Personel Giderlerinin Bütçe İle İlişkisi” Başlıklı Devlet Bütçe Uzmanları Araştırma Raporu