Kamu hizmetlerini yürütmek için devletin gelire ihtiyacı vardır. Kamu’nun en önemli gelir ihtiyacı ise vergilerden karşılanmaktadır. Verginin alınabilmesi için ilgili taraflar arasında vergi alacağı ilişkisinin kurulması gerekir.
I. GİRİŞ Vergi alacağı ilişkisi vergi idaresi ile yükümlü veya sorumlu arasındaki kamusal borç ilişkisidir. Bu alacak ilişkisinin tarafları bir yandan alacaklı olarak vergilendirme yetkisi olan kamu idaresi ya da alacaklı kamu idaresini temsilen vergi dairesi, borçlusu ise vergi yükümlüsü veya vergi sorumlusudur. Bu kamusal borç ilişkisinin içeriği, ilke olarak, bir para edimidir. Bu borç ilişkisinin özelliği vergi yasalarından kaynaklanması ve özel borç ilişkilerinden farklı olarak, kamusal bir nitelik taşımasıdır([1]). Vergi alacağı ilişkisi bilindiği gibi beş aşamadan geçmektedir. Bunlar, vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi, verginin tarhı, verginin tebliği, verginin tahakkuku ve verginin ödenmesidir. Kamu alacağı ilişkisi verginin tahsil edilmesi ile sona ermektedir. Verginin tahsili, tahakkuk eden verginin yasaya uygun suretle ödenmesidir (VUK md. 23). Verginin tahsili vergi alacağını ortadan kaldıran en doğal yöntemdir. Bu doğal yöntem yanında vergi alacağını ortadan kaldıran başka nedenlerde vardır. Zamanaşımı, vergi hatalarını düzeltme ve terkin vergi alacağını ortadan kaldıran nedenlere örnek olarak verilebilir. Mükellefin vergi idaresi bakımından büyük önemi vardır. Onu ekonomik bakımdan ayakta tutmanın önemi, idarenin o gün vergi almasından çok daha fazla önemlidir. Yani idare, mükellefi vergi kaynağı olarak düşünmek zorundadır[2]. Aşağıda verginin terkini konusu ele alınmıştır. II- TANIM Terkin Arapça bir sözcük olup, “kayıt silinme” anlamına gelmektedir. Verginin terkini, tahakkuk etmiş bir verginin tahakkuk işleminin iptal edilmesi ya da tahakkuk ve tahsil edilen bir verginin yükümlüye geri verilmesi yoluyla, vergi alacağının ortadan kaldırılmasıdır([3]). Vergi Hukukunda terkin, olumsuz bazı şartların gerçekleşmesi halinde mükelleflerin vergi borçlarının silinmesi anlamını taşır([4]). Terkin, vergi idaresinin bir vergi aslının ve/ya da cezasının yükümlüden ve/ya da ceza muhatabından tahsilinden vazgeçmesi sonucunda bunlara ilişkin kayıtların silinip vergi aslı veya cezasının ya da her ikisinin bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasıdır([5]). III- TERKİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ Terkin bazı koşulların varlığı halinde vergi alacağını bütün hukuki sonuçları ile birlikte ortadan kaldıran bir idari işlemdir([6]). Bilindiği gibi idarenin tek yanlı olarak kişiler hakkında hukuki sonuç doğuran işlemlerine idari işlem adı verilmektedir. Burada önemli ve ayırt edici olan husus, bu tür işlemlerde olması gereken hukuki sonuç yaratma özelliğidir. İşlem henüz bir sonuç doğurmuyorsa idari işlem sayılmaz. İdari işlem icrai, kesin ve yürütülebilir yani sonuç yaratıcı olabilmelidir([7]). Vergi idaresi aldığı tek yanlı bir idari işlemle yani terkinle, mükellefin veya vergi sorumlusunun vergi alacağından kaynaklanan borçlarını ortadan kaldırmaktadır. Yukarıda bahsedildiği gibi idari işlemin en önemli özelliğinden birisi tek yanlı olmasıdır. Her ne kadar bir verginin terkin edilebilmesi için şekli olarak yükümlünün başvurusu gerekirse de bu, terkinin tek taraflı olma niteliğini etkilemez. Terkin özel hukuktaki ibra, alacaktan feragat, alacaklının borçlusuna karşı alacak hakkını kullanmayacağını taahhüt etmesi, borcun bulunmadığını kabulü, hatta konkordato müesseselerine benzetilebilirse de nitelik olarak bunlardan farklı bulunmaktadır([8]). IV- BAŞLICA TERKİN NEDENLERİ Verginin terkini çeşitli nedenlerle yapılabilir. Zarar verici doğal afetler ya da tahsil imkansızlığı nedeniyle vergi terkin edilebilir (VUK md. 115, AATUHK md. 105/106). Verginin terkini idarenin düzeltme yapmasıyla gerçekleşebilir. Vergi, yasalara aykırılıktan ötürü yargı organlarının kararıyla ortadan kaldırılabilir[9]. Aşağıda vergilerin terkini nedenlerine bağlı olarak ayrı ayrı ele alınmıştır. A- DOĞAL AFETLER NEDENİYLE VERGİNİN TERKİNİ Doğal afetler nedeniyle verginin terkini VUK’un 115 maddesinde düzenleme konusu yapılmıştır. Genel kamu alacaklarının doğal afetler nedeniyle terkini ise AATUHK’nın 105. maddesinde öngörülmüştür. AATUHK’ nın 105. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, Vergi Usul Kanunu konusuna giren Amme Alacakları hakkında VUK’un 115. maddesinin uygulanması gerekir. Buna göre, AATUHK’ nın 105. maddesini VUK kapsamında bulunan vergiler uygulamak mümkün değildir. Vergi Usul Kanunu’nun 115. maddesinin başlığı “Verginin terkini”dir. Oysa; madde verginin herhangi bir nedenle terkinini değil; yangın yer sarsıntısı su basması gibi afetler yüzünden terkinini düzenlemektedir. Bu bakımdan; söz konusu başlık, maddenin düzenleme alanını tam olarak yansıtamamaktadır([10]). VUK’un 115. madde başlığının doğal afetler nedeniyle verginin terkini şeklinde olması gerekir. Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması, kuraklık, don, muzır hayvan ve haşarat istilası ve bunlara benzer afetler yüzünden zarara uğrayan mükellefin kimi borçları ile vergi cezalarının terkini konusunda Maliye Bakanlığı yetkili bulunmaktadır (VUK md. 115). Vergi Usul Kanunu’nun 115. maddesindeki düzenlemede, verginin ve vergi cezasının terkinini gerektiren afet halleri, “…ve bunlara benzer…” ibaresinden de anlaşılacağı üzere, sayılanlarla sınırlı değildir. Maliye Bakanlığının söz konusu terkin yetkisini kullanabilmesi için bu afet hallerinin gerçekleşmiş olması yanında başka koşullarda aranmıştır. Bu koşullar arazi vergisi borçlarıyla vergi cezaları için ayrı; diğer vergi cezaları için ayrı saptanmıştır([11]). 1- Arazi Vergisi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini Doğal afetler sonucu mahsullerinin en az üçte birini kaybetmiş yükümlülerin zararın doğduğu hasat ve devşirme zamanına rastlayan yıla ait olmak üzere afete uğrayan arazi için tahakkuk ettirilen arazi vergisi borçları ve vergi cezaları zararlı orantılı olarak terkin edilir (VUK md. 115). Zarara uğrayan mahsulden ne anlaşılması gerektiği açık olmamakla beraber arazi vergisiyle ilgili bir terkin yapılacağı için terkin yapılacak arazide yetişen ürün şeklinde anlaşılmalıdır. Zira hayvancılık yapan bir mükellefin ahırında veya mandırasında bulunan hayvanları veya bunların ürünleri zarar görse bu zararla terkin edilecek arazi vergisi arasında bir illiyet bulunamayacaktır([12]). Afete maruz kalan mahsullerin zarar derecesinin tespiti, bu mahsulün yetiştirildiği araziden normal olarak üretimi mümkün olan mahsul miktarı ile zarar sonrası elde edilebilecek mahsul miktarının oranlanması suretiyle bulunur. Zarar öncesi ve sonrasına konu mahsül miktarları ilgili idare kurulları tarafından belirlenir. Doğal afete uğrayan mahsulün değeri zirai kazanç ölçülerine göre tespit edilir. Zirai mahsuller maliyet bedeli ile değerlenir. Maliyet bedeli zirai mahsullerin özelliklerine göre VUK’un 275. maddesindeki yazılı unsurlar göz önünde tutularak, Maliye Bakanlığı’nca saptanacak esaslar çerçevesinde hesaplanır (VUK md. 276). Terkin edilecek arazi vergisinin ilgili olduğu dönem, mahsulün toplanacağı devreyle ilgili dönemin vergisidir. Bu nedenle mahsulün tohumunun atıldığı yılın değil toplanacağı yılın arazi vergisi terkin edilir[13]. Arazi vergisini tahsil etme görevi, Emlak Vergisi Kanunu ile belediyelere verilmiştir. Buna göre arazi vergisi belediyeler tarafından alınan bir vergidir. Doğal afetler nedeniyle, arazi vergisine ilişkin terkin taleplerinin ilgili belediyeye yapılması gerekir. Belediyeler kendilerine yapılan talepleri yasal prosedüre uygun bir şekilde değerlendirilmesini tamamlandıktan sonra terkin için Maliye Bakanlığı’na gönderirler. 2- Diğer Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini Yangın, deprem, yer kayması, sel, kuraklık, don, muzır hayvan ve haşarat istilası ve bunlara benzer afetler yüzünden, varlıklarının en az üçte birini kaybeden mükelleflerin bu afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili bulunan vergi borçları ve cezaları, Maliye Bakanlığı’nca zararla mütenasip olmak üzere kısmen veya tamamen terkin olunur (VUK md. 115). VUK’un 115. maddesinin terkin konusunda getirdiği önemli sınırlama, terkinin sadece zarar gören gelir kaynakları ile ilgili vergilere uygulanabilmesidir. Evi yanan bir yükümlünün zararı varlıklarının üçte birinden fazlasını temsil etse, fakat işyerinde hiçbir hasar olmasa, yükümlünün bu işyerinden elde ettiği gelirin vergisi terkin edilemez. Ancak yanan evin kirasının vergisi terkin edilebilir([14]). Yükümlünün genel varlığının üçte birinden fazlasının telef olması halinde, terkin edilebilecek vergiler dolaysız vergiler, yani vergi borçlusu ile kanuni yükümlüsü aynı olan kişilerdir. Dolaylı vergilerin afet sebebiyle terkin edilmesi mümkün değildir. Çünkü, bu vergilerin borçlusu ile kanuni yükümlüsü farklı kişilerdir. Afetler kanuni yükümlünün bu vergileri ödeme gücünü etkilememektedir([15]). Vergide terkinin dolaysız vergilerde uygulama alanı bulmasına karşın, Danıştay’ın bu konuda vermiş olduğu ters kararları vardır. Danıştay konuyla ilgili vermiş olduğu bir kararda([16]) “İstihsal verginin yansıma özelliğinin, bu vergiden dolayı vergi idaresine olan ve henüz ödenmemiş borçların, Vergi Usul Kanunu’nun 115. maddesindeki koşullarla silinmesine engel olmadığı” şeklinde görüş belirtmiştir. Danıştay bu kararla ilgili gerekçesini “Yasa yapıcının 115. maddeyi düzenlerken sadece yansımayan vergilerin silinebileceği yolunda bir ayrım yapmamış olmasına” bağlamaktadır. Danıştay’ın bu kararın yerinde olmadığını düşünürüz. Çünkü verginin terkini, ilave olarak tanınan bir imkan olması bakımından, zararın önem derecesi ile kısıtlanırken, kapsamının vergi türü itibariyle genişletilmesi uygun değildir. Toplam varlığın hesaplanmasında, servetlerin değerlenmesine ilişkin hükümlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir([17]). Maliye Bakanlığı’nca terkin edilecek vergiler, doğal afetlerin vuku bulduğu tarihten önce kapanmış olan vergi dönemine ait henüz ödenmemiş olan vergilerdir; çünkü afetin doğduğu dönem içinde zarar nedeniyle vergi matrahı ve vergi borcu doğmaz. Kapanmış döneme ait olsa bile doğal afetin vukuundan önce ödenmek suretiyle ortadan kalkmış olan vergi de terkin edilemez. Ancak yükümlü kapanmış döneme ait vergiyi afetin meydana gelmesinden sonra ödemiş ise bunun terkinini isteyebilmelidir([18]). Konuyla ilgili olarak Maliye Bakanlığı vermiş olduğu bir özelgede “Tabi afetlere maruz kalan mükelleflerin afetin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili vergi borçları ve vergi cezaları afetin meydana geldiği tarihe kadar geçen mükellefiyet dönemlerine tahakkuk etmesi ve söz konusu tarihe kadar ödenmemiş olması şartıyla terkini gerekmektedir”([19]) şeklinde idari görüş belirtmiştir. 3- Terkin Miktarı Doğal afetlerle ilgili koşulların gerçekleşmiş olması, vergi borcunun ve vergi cezasının tümüyle terkini gerektirmemektedir. Terkin edilecek miktar afet yüzünden uğranılan zararla mütenasip olmak zorundadır. Bu yüzden; zararla mütenasip olarak, borcun kısmen terkini de mümkündür([20]). VUK terkin edilecek borçlar kapsamına sadece vergi ve cezaları almış olmakla birlikte idare öteden beri gecikme faizi, gecikme zammı, fon payı gibi unsurları da terkin kapsamında değerlendirmektedir[21]. Ancak vergi hukukunda yapılan yoruma yönelik kıyas yasağı ve verginin yasallığı ilkesi gereğince, gecikme faizi, gecikme zammı, ve fon payı unsurlarında terkine gidilebileceği ile ilgili VUK’da açık bir şekilde yasal düzenleme yapılmalıdır. Doğal afete, maruz kalan değerler nedeniyle sigorta şirketlerinden tazminat alınabilir. Bu durumda tazminatların malvarlığı değerinden düşülmesi gerekir. Tazminatlar düşüldükten sonra malvarlığının veya malvarlığın üçte bir değerinin kaybedilip kaybedilmediğinin ölçümü yapılır([22]). Ancak hemen belirtelim ki Danıştay’ın bu konuda farklı kararları vardır([23]). Afetlerle ilgili zarar derecesini ve ilgili bulunduğu gelir kaynağını mahalli idare heyetleri yaptıracağı inceleme üzerine tespit eder (VUK md. 115). Afetin nedeniyle uğranılan zararın derecesini saptanan yetkisi idare kurallarına aittir. Başka kimse (örneğin ziraat teknisyenliği) veya kurul tarafından yapılacak tespit yetki açısından geçersiz olacaktır([24]). Mahalli idare kurallarınca verilen kararlar yargısal nitelikte değildir. Bu kurullar yalnız zarar gören gelir kaynağını ve bu kaynakla ilgili zarar derecesini saptama yetkileri bulunmaktadır. Malvarlığı ve zarar gören gelir kaynağı ile ilgili verginin saptanması ve buna göre yükümlünün vergi ve ceza borçlarını terkin edip etmeme konusunda yalnız Maliye Bakanlığı yetkilidir([25]). Maliye Bakanlığı terkin yetkisini mahalline devredebilir (VUK md. 115). VUK’un 115. maddesi uyarınca terkinle ilgili koşulların gerçekleşmesi halinde, vergi ve cezaların Maliye Bakanlığı’nca zararla mütenasip olmak üzere kısmen veya tamamen terk olunur. Madde de “terkin olunabilir” değil, “terkin olunur” ibaresi kullanılmıştır. Buna göre; terkin için aranan tüm koşulların gerçekleşmesi halinde, Maliye Bakanlığı, terkin yetkisini kullanmak zorundadır. Başka bir anlatımla terkin konusunda adı geçen Bakanlığa tanınan yetki, mutlak değildir; koşullara bağlıdır ve koşullar gerçekleştiğinde kullanılmak zorundadır([26]). Mahalli idare kurullarının doğal afetlerden kaynaklanan zararın tespit edilmesi ile ilgili kararları, idarenin tek yanlı ve icrai işlemi niteliğinde olup, iptal davasına konu edilebilir. 213 sayılı VUK’un 115. maddesi uyarınca mahalli idare heyetlerinin hasar tespitine ilişkin kararları görülüp çözümlenmesi idare mahkemelerinin görev alanı içerisinde bulunmaktadır([27]). 4- Başvuru Süresi Terkinden faydalanmak için afetten zarar görenlerin, ilgili kamu idaresine yazı ile başvurmaları şarttır. Başka bir deyişle terkin için başvuru da bulunulmaması halinde re’sen terkin yapılması mümkün değildir. Terkinle ilgili başvurunun hangi süreler içinde yapılacağı hakkında Yasalarımızda herhangi bir hüküm yoktur. Bu durumda, doğal afet nedeniyle kısmen veya tamamen terkin edilecek verginin, normal ödeme vadesi gelmeden başvurunun yapılması uygun olur. Ancak terkini mümkün olduğu halde, doğal afetin meydana gelmesinden sonra ödenmiş vergiler de mükellefe iade edilebildiği için, genel hükümlere göre başvurunun zamanaşımı süresi için yapılması olasıdır([28]). Vergi Usul Kanunu’nda yapılacak bir değişikle doğal afetlerden kaynaklanan zararlar nedeniyle mükellefler tarafından yapılacak başvurularda da altı aylık bir başvuru süresi öngörülmelidir. Yapılacak böyle bir düzenleme ile AATUHK’nın 105. maddesinde yer alan doğal afetler nedeniyle kamu alacağının terkini ile ilgili süreye de uyum sağlanmış olacaktır. Verginin terkini ile ilgili mükellef tarafından yapılan başvuruların, Maliye Bakanlığı tarafından ne kadar süre içerisinde sonuçlandırılacağı konusunda VUK’da herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. VUK’un 115. maddesine, doğal afetlerden kaynaklanan zarar nedeniyle terkin edilecek vergi ile ilgili mükellef başvurularının, tekamül (işlemlerinin tamamlandığı) tarihten itibaren en geç iki ay içinde karara bağlanır şeklinde bir fıkra eklenmelidir. B- VERGİ USUL KANUNU DIŞINDA KALAN DİĞER KAMU ALACAKLARININ DOĞAL AFETLER NEDENİYLE VERGİNİN TERKİNİ Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması, kuraklık, don, zararlı hayvan ve haşarat istilası ve bunlara benzeyen afetler yüzünden zarara maruz kalan varlıklarının ve mahsullerinin en az üçte birini kaybedenler adına tahakkuk ettirilmiş ve afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili kamu alacakları Bakanlar Kurulu kararı ile kısmen veya tamamen terk olunur (AATUHK md. 105). Hemen belirtelim ki vergi niteliğinde olmakla birlikte, Vergi Usul Kanunu kapsamında bulunmayan gümrük vergisi gibi kamu alacakları ile diğer kamu alacakları, Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun Hükmüne göre terkin edilmektedir([29]). 6183 sayılı Kanun’un 105. maddesine göre terkin yapılabilmesi için amme alacaklarının afet tarihinden önce tahakkuk etmiş olması ve terkini talep edilen amme alacağının afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili olması gerekir. Terkinden faydalanmak için afetten zarar görenlerin, afetin vukuu tarihinden itibaren 6 ay içinde ilgili kamu idaresine yazı ile müracaat etmeleri şarttır. Dolayısıyla terkin için başvuru da bulunulmaması halinde re’sen terkin yapılması olanaklı değildir. Yukarıda da belirtildiği gibi, VUK kapsamındaki vergi ve cezaların terkini ile başvurularda süre öngörülmezken, AATUHK’ daki kapsamındaki kamu alacakları ile terkinlerde 6 aylık bir başvuru süresi öngörülmüştür. Bize göre her iki Kanununda da terkinle ilgili başvuru sürelerinin aynı olmasında, hukukta birlikteliğin sağlanması açısından fayda vardır. Vergi Usul Kanunu dışında kalan kamu alacaklarının doğal afetler nedeniyle terkin yetkisi Bakanlar Kuruluna ait bulunmaktadır. Bakanlar kurulu kararı ile afetten zarar görenlerin afetin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili amme borçları kısmen veya tamamen terkin edilebilir([30]). 6183 sayılı AATUHK’ nın 105. maddesi kapsamına girecek zararın derecesi Maliye Bakanlığı’nca belirlenecek esaslar dahilinde ilgili kamu idarelerince tespit edilir (AATUHK, md. 115/III). C- TAHAKKUKTAN VAZGEÇME İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergi ve bunlara ilişkin cezaların toplama miktarı 17.90 TL aşmaması ve tahakkukları için yapılacak giderlerin bu miktardan fazla alacağının tespit edilmesi halinde, Maliye Bakanlığı’nca belirlenecek usul ve esaslar dahilinde tahakkuklarından vazgeçilebilir (VUK mük. md. 115). hemen belirtelim ki tahakkukundan vazgeçilen vergi ve cezaların miktarı VUK genel tebliğleri ile belirlenmektedir. Maliye Bakanlığı çıkardığı 388 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği([31]) ile 01.01.2009 tarihinden geçerli olmak üzere tahakkukundan vazgeçilen değeri 17.90 TL olarak saptamıştır. VUK mükerrer 115. maddesi uyarınca tahakkukundan vazgeçilebilen vergiler ikmalen, re’sen ve idarece tarh edilebilen vergilerdir. Buna göre beyan üzerine tahakkuk ettirilen vergilerle, tahrire dayanan vergilerde, tahakkuktan vazgeçmek mümkün değildir. Bize göre beyana dayanan vergilerde de, diğer tarh yöntemlerinde olduğu gibi belli bir miktarı aşmayan değerler için de tahakkuktan vazgeçme imkanı getirilmelidir. Her türlü vergi için tahakkuktan vazgeçilebilir. Ancak; vergi cezalarında tahakkuktan vazgeçilebilmesi, bu cezanın vergiye ilişkin olmasına bağlıdır. Vergiye ilişkin vergi cezasından neyin amaçlandığı belli değildir. “İlişkin olma” hali vergi ile ceza arasından gevşek bir bağı ifade ettiğinden, tahakkuktan vazgeçmeyi, vergi zıyaına bağlı vergi cezaları ile sınırlı tutmak doğru değildir. Bu yüzden; verginin ikmalen, re’sen veya idarece tarhını gerekli kılan sebep dolayısıyla kesilen her türlü vergi cezasının “ilişkin olma” hali içinde mütalaası uygun olur([32]). VUK mükerrer 115. maddesinde belirlenen şartların gerçekleşmesi halinde, vergi ve cezanın tahakkukundan Maliye Bakanlığı’nca belirlenen usul ve esaslar dahilinde vazgeçilebilir. Maliye Bakanlığı çıkardığı bir iç genelge[33] ile tahakkukundan vazgeçilecek vergi ve cezalara ilişkin usulü belirlemiştir. Buna göre VUK’un mükerrer 115. madde de yazılı haddin altında kalan bir vergi veya cezanın tahakkukundan vazgeçilebilmesi için; · İhbarnamenin önce posta yoluyla tebliğ edilmesi, · Posta vasıtasıyla tebliğ edilememesi halinde memur vasıtasıyla tebliği, · Bu şekilde tebliğ edilememesi nedeniyle ilanen tebliğ şartı doğan bu miktardaki vergi ve cezanın ilan masraflarının tahakkuk ettirilerek vergi ve ceza miktarının üzerinde olması halinde ilanen tebliğ yoluna başvurulmadan söz konusu vergi ve cezaların tahakkukundan vazgeçilerek tarh kayıtlarından terkin edilecektir. Başka bir ifade ile vergi idaresi tahakkuktan vazgeçmeyi sadece posta veya memur eliyle tebliğine imkan olmayan vergi ve cezalar için uygulamaktadır. Posta masrafının altında ve memur eliyle tebliğ edilemeyen vergi ve cezalar içinde tebliğ beklenilmeden tahakkuk vazgeçebilme imkanı tanınmalıdır([34]). Hemen belirtelim ki VUK’un mükerrer 115. maddesi uyarınca tahakkukundan vazgeçilecek miktarın saptanmasında gecikme faizleri dikkate alınmamalıdır. D- TAHSİL İMKANSIZLIĞI NEDENİYLE TERKİN AATUHK, 106. maddesinin I. Fıkrası uyarınca, yapılan takip sonunda tahsili imkansız veya tahsili için yapılacak giderlerin alacaktan fazla bulunduğu anlaşılan 8 liraya kadar (8 lira dahil)([35]) kamu alacakları, kamu idarelerinde terkin yetkisini haiz olanlar tarafından tahsil zamanaşımı süresi beklenilmeksizin terkin olunabilir. Tahsil imkansızlığı nedeniyle terkin yapılabilmesi (2005 tarihinden itibaren 8 TL) için · Yapılan takip sonunda kamu alacağının tahsilinin imkansız olması, · Veya kamu alacağının tahsili için yapılan giderlerin alacaktan fazla olduğunun anlaşılması, gerekmektedir. Yapılan takip sonunda 8 TL kadar olan ve Maliye Bakanlığı’na bağlı vergi dairelerince takip ve tahsil edilen kamu alacaklarından · Borçlunun yapılan bütün araştırmalara rağmen bulunamaması · Borçlunun aciz halinde olduğunun tespit edilmesi, · Borçlunun ölmüş, mal veya mirasçı bırakmamış bulunması yahut da mirasçıların mirası reddetmemiş olmaları, gibi sebeplerle borcun hiçbir şekilde tahsiline imkan olmadığının, diğer bir deyimle kamu alacağının tahsili imkansız olduğunun tespit edilmesi hallerinde, alacağın tahsili zamanaşımına uğrama süresi beklenmeyerek terkin edilmek suretiyle kayıtlardan çıkarılır. Tahsil imkansızlığı nedeniyle terkin edilecek kamu alacağının miktarını saptama yetkisi Maliye Bakanlığına aittir. Ayrıca Bakanlar Kurulu, Bakanlık tarafından tespit edilen bu miktarı on katına kadar artırmaya yetkilidir (AATUHK md. 106). Devlete ait vergiler için terkin yetkisi Maliye Baklanlığına aittir. Bakanlık bu yetkisinin tamamını veya bir kısmını mahalli makamlara bırakabilir. Bakanlık çıkardığı 334 Seri No.lu Tahsilat Genel Tebliği([36]) ile bu yetkisini defterdarlıklara devretmiştir. AATUHK’nın 106. maddesi kapsamında kamu alacaklarının terkini için bütün şartlar gerçekleşse dahi; terkin yetkisine haiz olanlar tarafından bu terkin işlemi gerçekleştirilmeyebilir. Çünkü terkin yetkilerinin bu konuda takdir hakları vardır. Bunu ilgili maddedeki “terkini olunabilir” ifadesinden çıkarıyoruz. Terkin yetkisine sahip olanlar hukuk çerçevesi içerisinde bu yetkiyi kullanıp kullanmamakta bir serbestiye sahiptirler. E- YARGI ORGANLARININ KARARINA DAYANARAK TERKİN Vergi davası mükellef tarafından açılmış ve mükellefin lehine sonuçlanmışsa, vergi dairesinin işlemi iptal edilerek, yapılan tarhiyat işlemi ortadan kaldırılır ve terkin işlemi gerçekleştirilir. Bunun yanı sıra daha önce ödenmiş bir vergi söz konusu ise mükellefe iade edilir([37]). Ancak hemen belirtelim ki verginin yargı yoluyla terkin edilebilmesi için yargı organın verdiği kararın kesin nitelikte olması yahut süresi içinde üst mercie başvurulmadığı için kararın kesinleşmiş bulunması veya süresi içinde üst yargı organına başvurulmuş ise vergi mahkemesi kararının onaylanmış bulunması gerekir([38]). Yargı organları tarafından verginin terkin edilmesi durumunda, ilgili vergi dairesinin vergi mükellefine veya sorumlusuna, verginin terkin edildiğine dair terkin fişini tebliği etmesi gerekir. F- VERGİ HATASI DOLAYISIYLA YAPILAN TERKİNLER Bir vergi alacağının tahsil edilebilir duruma gelmesi için vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi, tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamalarından geçmesi gereklidir. Bu aşamalarda yükümlünün ya da vergi idaresinin leh veya aleyhine hatalar yapılabilir([39]). VUK’un 116. maddesi uyarınca vergi hatası vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirme de yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi ve alınmasıdır. Vergi hatalarının ortaya çıkarılması halinde, vergi hatalarının düzeltilmesine, ilgili vergi dairesi müdürü karar verir. Bu hatalar düzeltme fişine dayanılarak düzeltilir. Hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde, fazla vergi aynı fişe dayanılarak terkin ve tahsil olunmuş ise mükellefe red ve iade edilir. Düzeltme fişinin bir örneği, reddedilecek miktarla başvuruda bulunacağı muhasebe ve başvuru süresi belirtmek suretiyle mükellefe tebliğ edilir. Mükellef tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde parasını geri almak için başvuru da bulunmadığı taktirde hakkını kaybeder (VUK md. 120). V- SONUÇ Verginin terkini, tahakkuk etmiş bir verginin tahakkuk işleminin iptal edilmesi ya da tahakkuk ve tahsil edilen bir verginin mükellefe geri veri yoluyla, vergi alacağının ortadan kaldırılmasıdır. Doğal afetler nedeniyle mağdur olan vergi mükelleflerinin içine düştükleri zorlukların atlatılması, yaralarının sarılması ve ekonomik yönden rahatlatılması terkinin amacını oluşturmaktadır. Bu amaca erişmek içinde bir kamu borcu olan vergi borçları belli şartlar dahilinde aranılmamaktadır. Ancak VUK’un 115. maddesinden yararlanmanın eşitsizliklere yol açmaması içinde mükellefin mal varlığının veya mahsullerinin üçte birini veya daha fazlasının zarar görmesi şeklinde objektif bir koşul getirilmiştir. Bize göre malvarlığının veya mahsullerinin en az üçte birinin zarar görmesi koşulunda aranılan oran yüksek bir orandır. Doğal afetlerden zarar gören mükelleflerinin mağduriyetlerinin önlenmesi açısından üçte birlik oran dörtte birlik orana düşürülmelidir. Doğal afetler ile ilgili verginin terkin edilmesi VUK’un 115. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin başlığı verginin terkinidir. Oysa verginin terkini kavramı doğal afetleride içine alan daha geniş bir kavramdır. Bundan dolayı VUK’un 115. maddesinin başlığı doğal afetlerden kaynaklanan verginin terkini şeklinde yeniden düzenlenmelidir. Doğal afetlerden doğan zararlar nedeniyle vergiyi terkin etme yetkisi Maliye Bakanlığına ait bulunmaktadır. Mükelleflerin terkin taleplerinin tüm aşamalardan geçerek tamamlanmasından sonra, Bakanlığın bu terkin taleplerini ne kadar bir süre içerisinde sonlandırılacağı ile ilgili olarak VUK’da herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. VUK’un 115. maddesine eklenecek bir fıkra ile Maliye Bakanlığının kendisine intikal eden ve herhangi bir eksiği olmayan verginin terkini ile ilgili mükellef taleplerinin en fazla iki ay içinde sonuçlandıracağı (terkin edeceği) şeklinde bir hüküm yer almalıdır. Verginin terkin edilebilmesi için mükelleflerin idareye yazılı başvuruda bulunması gerekir. Şifahi olarak yapılan başvurularında tutanağa geçirilmesi koşuluyla, geçerliliği kabul edilmelidir. Doğal afetlerden kaynaklanan zararın derecesini tespit etme görev ve yetkisi İl Mahalli İdare kurullarına verilmiştir. Verginin terkini ile ilgili işlemlerin hızlandırılması açısından, Maliye Bakanlığı, idare kurulları yanında, sigorta uzmanlarından (eksperlerden) da yararlanmalıdır. Bunun için VUK’un 115. maddesine, ihtiyaç duyulması halinde zararların tespitinde sigorta uzmanlarından yararlanır şeklinde bir hüküm eklenmelidir. Adil NAS* Yaklaşım * Dr. Niğde Vali Yrd. [1] Selim KANETİ, Vergi Hukuku, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Özdem Kardeşler Matbaası, 1986/1987, s. 91. [2] M. Kamil MUTLUER, Vergi Hukuku, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006, s. 154. [3] KANETİ, age, s. 128. [4] Ateş S. OKTAR, Vergi Hukuku, İstanbul, Türkmen Kitapevi, 2008, s. 156. [5] Yusuf KARAKOÇ, Genel Vergi Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, s. 536. [6] Mualla ÖNCEL-Ahmet KUMRULU-Nami ÇAĞAN, Vergi Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, 2008, s. 149. [7] Yıldızhan YAYLA, Vergi Hukuku, İstanbul, Beta Yayınevi, 2009, s. 109. [8] ÖNCEL – KUMRULU - ÇAĞAN, age, s. 149. [9] KANETİ, age, s. 128. [10] Turgut CANDAN, Vergilendirme Yöntemleri ve Uzlaşma, Ankara, Yaklaşım Yayınları, 2001, s. 198. [11] CANDAN, age, s. 198. [12] Mehmet Ali ÖZYER, Açıklama ve Örneklerle Vergi Usul Kanunu Uygulaması, İstanbul, Hesap Uzmanları Derneği Yayınları, 2008, s. 219. [13] ÖZYER, age, s. 219. [14] KARAKOÇ, age, s. 432. [15] KARAKOÇ, age, s. 432. [16] Dn. VDD.’nin, 06.04.1990 tarih ve E. 1990/2, K. 1990/27 sayılı Kararı (Çevrimiçi) http://www.danistay.gov.tr/kerisim/ozet.jsp?ozet=metin&d... 11.08.2010 [17] ÖZYER, age, s. 214. [18] ÖNCEL – KUMRULU - ÇAĞAN, age, s. 151. [19] MB’nin, 13.01.1999 tarih ve 1286 sayılı Özelgesi. [20] CANDAN, age, s. 199. [21] ÖZYER, age, s. 215. [22] KANETİ, age, s. 129 [23] Sel felaketi nedeniyle varlığının 1/3’undan fazlasının kaybedilip edilmediğinin hesabında, sigortadan alınan tazminat göz önüne alınmaz (Dn. 4. D.’nin, 15.01.1980 tarih ve E. 1975/2300, K. 1980/95 (Çevrimiçi) http://www.malihaber.com/modules-php/name=Enelo pediö&op=conted&t.d. 17.08.2010). [24] Kuraklık nedeniyle uğranılan zararın il ve ilçe idare kurallarınca saptanarak Maliye Bakanlığı’nca verginin uğranılan zarara göre kısmen veya tamamen terkin işleminin yapılması gerektiği ve olaydan sonra ziraat teknisyenliğince düzenlenen hasar tespiti raporuna itibar edilmemesi gerekir (Dn. 3. D.’nin, 25.10.1985 tarih ve E. 1984/2001, K. 1985/2872 sayılı Kararı (Çevrimiçi) http://www.danıstay.gov.tr/kerisim/ozet.jsp?ozet= metin&dokid, 11.08.2010). [25] Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun, 26.08.1979 tarih ve E. 1976/1, K. 1979/10 sayılı Kararı (Çevrimiçi) http://www.danıstay.gov.tr/kerisim/ozet.jsp?ozet=metin&d... 11.08.2010 [26] CANDAN, age, s. 119 [27] Dn. 4. D.’nin, 15.10.1982 tarih ve E.1982/1688, K. 1982/3883 sayılı Kararı (çevrimiçi) http://www.danistay.gov.tr/kerisim/ozet.jsp.?ozet=metin+Vaki... 11.08.2010 [28] Selahattin TUNCER, Vergi Hukuku ve Uygulaması, Ankara, Yaklaşım Yayınları, 2005, s. 81. [29] KARAKOÇ, age, s. 25. [30] Tabi afetler nedeniyle varlıklarının en az üçte birini kaybedenler hakkında tahakkuk ettirilen ve afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili amme alacaklarının terkini Bakanlar Kurulunun bu husustaki kararına bağlı bulunmaktadır (Dn. 3. D.’nin, 27.05.1986 tarih ve E. 1986/1721, K. 1986/1417 sayılı Kararı (Çevrimiçi) http://www.danıstay.gov.tr/kerisim/ozet.jsp?ozet=metin&d... 11.08.2010). [31] 388 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği, 20.12. 2008 tarih ve 27086 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. [32] CANDAN, age, s. 200. [33] 27.11.1986 tarih ve 1986/6 sayılı VUK İç Genelgesi. [34] ÖZYER, age, s. 220-221. [35] 01.01.2005 tarihinden itibaren geçerli olan tutar (2004/8267 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı). [36] 334 Seri No.lu Tahsilat Genel Tebliği, 24.04.1970 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. [37] Şükrü KIZILOT - Zuhal KIZILOT, Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları, Ankara, Yaklaşım Yayıncılık, s. 445. [38] ÖNCEL – KUMRULU - ÇAĞAN, age, s. 150. [39] KANETİ, age, s. 130. |