Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Anonim Şirketlerde kuruluştan doğan Mesuliyet Halleri PDF Yazdır e-Posta
27 Aralık 2010

Image

Anonim Şirketlerde kuruluştan doğan mesuliyet hususları, Türk Ticaret Kanunu’nun 305 ve müteakip maddelerinde düzenlenmiştir.

I- GİRİŞ

Söz konusu düzenlemelerle, bir taraftan pay sahiplerinin ve üçüncü kişilerin haklarının korunması, diğer taraftan ayni ve nakdi sermayenin doğru şekilde taahhüt edilmesi, ödenmesi ve ayni sermayenin değerinin gerçeğe uygun olarak belirlenmesi sağlanarak, dolaylı yoldan kamunun menfaatinin korunması amaçlanmıştır. Söz konusu fiiller için Türk Ticaret Kanunu’nda hem hukuki, hem de cezai müeyyideler getirilmiştir. Makalemizde, anonim şirketlerde Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde kuruluştan doğan mesuliyet hallerinin neler olduğu, müeyyideleri, sorumluları ve mesuliyetin hangi durumlarda son bulacağı hususları incelenmiştir.

II- SORUMLULUK HALLERİ

A- VESİKALARIN DOĞRU OLMAMASI

Türk Ticaret Kanunu’nun 305. maddesinde yer alan düzenlemeyle; 299. maddede belirtilen ve kanuni şartların yerine getirildiğini gösterir beyanname ile sair evrakın gerçeğe aykırı olması durumunda uygulanacak müeyyideler belirtilmiştir(1). Hatta bazı yazarlar, Türk Ticaret Kanunu’nun 305. maddesinde yer alan düzenlemenin sadece kuruluş beyannamesi veren kurucular hakkında değil, aynı zamanda sermaye artırımında da uygulanması gerekeceğini ileri sürmektedir(2). Kanımızca, Türk Ticaret Kanunu’nun 299. maddesinde yer alan düzenleme 24.06.1995 tarih ve 559 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile mülga olduğundan, Türk Ticaret Kanunu’nun 305. maddesinin uygulama alanı kalmamıştır.

B- ESAS SERMAYE HAKKINDA YANLIŞ BEYANLARDA BULUNULMASI

Esas sermaye hakkında yanlış beyanlarda bulunulması hali ise Türk Ticaret Kanunu’nun 306. maddesinde; esas sermaye tamamıyla taahhüt olunmamış veya karşılığı kanun hükümleri gereğince ödenmemiş iken taahhüt edilmiş veya yerine getirilmiş gibi gösteren kurucularla, bu fiilde kendilerine iştirak edenler, bu payları kendi hesaplarına almaya ve karşılığını müteselsilen ödemeye mecburdurlar, şeklinde düzenlenmiştir. Burada dikkat çeken husus herhangi bir müeyyidenin getirilmemiş olmasıdır, lakin söz konusu fiiller aynı zamanda Türk Ticaret Kanunu’nun 305. maddesinde düzenlenen hilafı hakikat şekilde tanzim olduğundan, bahse konu maddedeki cezai maddelerin burada da uygulanmasının mümkün olacağını belirten görüşler mevcuttur(3). Ancak, kanımızca kuruluştan doğan mesuliyeti düzenleyen 305, 307 ve 308. maddelerde cezai yaptırımları açıkça düzenleyen kanun koyucunun, 306. madde de herhangi bir cezai yaptırım öngörmediğini kabul etmek daha yerinde olacaktır.

C- AYIN NEVİNDEN SERMAYEYE DEĞER BİÇİLMESİNDE HİLE

Bilindiği üzere anonim şirketlere sermaye olarak nakdi sermaye kadar ayni sermaye konulması da ticari hayatta sık karşılaşılan bir durumdur. Söz konusu durumu göz önüne alınan kanun koyucu, sermaye olarak konulan ayın ve işletmelerin değerlerinin belirlenmesinde hile yapılması halinde uygulanacak yaptırımları Türk Ticaret Kanunu’nun 307. maddesinde düzenlemiştir(4). Söz konusu Kanun maddesinde hukuki müeyyide tazminat olmakla birlikte ayrıca cezai müeyyide de öngörülmüştür. Söz konusu yaptırımların uygulanabilmesi için, şirkete sermaye olarak getirilen ayın ve işletmelerin değerlerinin olduğundan daha yüksek gösterilmesi için aldatıcı işlemler yapılması gerekmektedir. Değerin aşırı ölçüde biçilmesi yeterli olmayıp, söz konusu işlemde ayrıca hile yapılmış olması şartı getirilmiştir(5).

D- İLK YÖNETİM VE DENETİM KURULU ÜYELERİNİN İHMALİ

Kuruluştan doğan mesuliyet hallerini düzenleyen sonuncu madde Türk Ticaret Kanunu’nun 308. maddesidir(6). İlk yönetim ve denetim kurulu üyelerine kuruluşta herhangi bir yolsuzluk olup olmadığını araştırma görevini veren kanun koyucu, bunun ihmal edilmesi halinde, şirketin herhangi bir zararı ortaya çıkmış ve bu kuruculardan tahsil edilememişse, söz konusu zararı ilk yönetim ve denetim kurulu üyeleri tarafından ödenmesini öngörmekle yetinmemiş, ayrıca cezai müeyyide getirmiştir. İlk yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlulukları ikinci derecede fakat müteselsilen bir sorumluluktur(7).

III- SORUMLULAR

Kuruluştan doğan mesuliyet hallerinde müteselsilen sorumluk yüklenen kişiler; öncelikli olarak şirketin kurucuları ve kurucu gibi sorumlu olan kişilerdir. Ayrıca söz konusu fiillerin gerçekleştirilmesinde kuruculara iştirak eden kişilerde sorumluluk kapsamındadırlar. Özel olarak, Türk Ticaret Kanunu’nun 308. maddesinde belirtildiği üzere, kuruluşta yapılan işlemlerde yolsuzluk olup olmadığını araştırma görevini ihmal eden ilk yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler ile kurucuların yanında bunların yolsuz işlem ve fiillerine katılan bilirkişi, noter, banka, hâkim ve sicil memurları, kuruluş işlemlerini takip eden avukat ve memurlar da diğer sorumlulardır(8).

IV- MÜEYYİDELER

A- HUKUKİ MÜEYYİDE

Hukuki müeyyide tazminattır. Zarar gören pay sahipleri ile ortaklık alacaklıları, sorumlulara karşı dava açma hakkında sahiptirler(9).

Türk Ticaret Kanunu’nun 307. maddesi gereğince, sermaye olarak konan bir ayına değer biçilmesinde hile kullanan kurucu veya kurucular, şirketin bu yüzden uğradığı zararı tazmin ile mükelleftirler. TTK’nın 309/1. maddesi gereğince de 307. maddede yazılı fiillerle ızrar edilmeleri halinde dolayısıyla zarar gören pay sahiplerinin dava hakları vardır(10).

Türk Ticaret Kanunu’nun 309. maddesindeki gibi dolayısıyla zarara uğrama halinde dahi ortağa şirkete karşı dava açma hakkının tanınması gerekir. Şöyle ki, yöneticilerin şirkete verdiği ve ortakların dolayısıyla uğradıkları zararlar varsa, davacıların bu zarar karşılığı tazminatı kendi adlarına istediklerini beyan etmelerinin, 309. madde hükmü karşısında hukuki bir değeri yoktur ve bu beyana dayanarak davanın reddi usulsüzdür. Hâkim, yerleşmiş içtihatlar gereği yasaları resen uygulamakla yükümlüdür. Ortağın Türk Ticaret Kanunu’nun 309. maddesin göre dava açması halinde, tazminatı kendisine de istese, mahkeme şirketin zararını tespit ettiği takdirde tazminatın şirkete verilmesine karar vermekle mükelleftir(11).

B- CEZAİ MÜEYYİDE

Kanun koyucu, kuruluştan doğan mesuliyet hallerini düzenlerken, her duruma ilişkin cezai müeyyideyi kanun maddesi metni içerisinde zikretme yolunu izlemiştir. Bu bağlamda, Türk Ticaret Kanunu’nun; 305. maddesinde belirtilen fiillerden sorumlu olan kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 350. maddesinin; 307. madde de belirtilen fiillerden sorumlu olan kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 343. maddesinin ve 308. maddesinde belirtilen fiillerden sorumlu olalar hakkında da Türk Ceza Kanunu’nun 230. maddesinin uygulanması gerekmektedir. Ancak, bilindiği üzere Türk Ticaret Kanunu’nun yukarıda özetlediğimiz maddelerinde atıf yapılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu mülga olmuş ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girmiştir.  5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunu’nun 3. maddesinin birinci bendinde aynen; mevzuatta, yürürlükten kaldırılan TCK’ya yapılan yollamalar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelere yapılmış sayılır, hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla, TTK’nın 305, 307 ve 308. maddelerinde bahsi geçen fillerin gerçekleşmesi durumunda yapılmış olan atıflar; 305. ve 307. maddeler için yeni Türk Ceza Kanunu’nun özel belgede sahtecilik suçunu düzenleyen 207. maddesine ve 308. madde içinse yeni Türk Ceza Kanunu’nun 257/2. maddesine de atıf yapıldığını kabul etmek gerekmektedir.

V- SORUMLULUĞUN SON BULMASI HALLERİ

A- SULH VE İBRA

Kuruluştan doğan mesuliyetten kurtulma hallerinden birincisi sulh ve ibra müessesidir.

Sulh; mevcut bir uyuşmazlığın resmi bir merciin müdahalesi olmaksızın, tarafların feragat ve müsaade arzuları ile ortadan kaldırılması; ibra ise bir kimsenin zimmetini haktan beri kılmak, ondan bir hak talep etmemektir(12). Ancak, kanun koyucu söz konusu hususta da Türk Ticaret Kanunu’nun 310. maddesinde bir kısıtlama getirerek; anonim şirketin tescil tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe, kurucuların, ilk yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluklarının, sulh ve ibra yolu ile ıskat edilemeyeceğini belirtmiştir.

B- ZAMANAŞIMI

Diğer bir sorumluluktan kurtulma hali ise zaman aşımıdır. Anonim şirketin kuruluşu aşamasında şirketin zararına yol açan kurucu ve kurucu gibi sorumlu olan kişilerden tazminat istemek için;

a- Zarar ve sorumlu kişilerin öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl,

b- Zarar ve sorumlu kişiler öğrenilsin ya da öğrenilmesin, hal halde beş yıl,

c- Zararı gerektiren fiil ayrıca suç olup, ceza kanunlarında daha uzun bir zaman aşımı öngörülmesi halinde ise ceza maddesindeki zaman aşımı süresi

olmak üzere üç tür zaman aşımı süresi öngörülmüştür.

VI- SONUÇ

Anonim şirketlerde kuruluşta gerçekleştirilen işlemlerden dolayı mesuliyet halleri TTK’ da dört madde halinde sayılarak, hem hukuki müeyyide hem de cezai müeyyideler öngörülmüştür. Ancak, 305. maddede yer alan düzenlemenin uygulama alanı kanımızca kalmamıştır. Söz konusu maddelerde öngörülen hukuki müeyyide tazminattır. Bahse konu fiillerden dolayı her ne kadar sorumluluk esas olarak kurucular ve kurucu gibi harekete edenler olsa da, bunların yanı sıra fiillerde bunlara iştirak edenler ile kurucuların yanında yolsuz işlem ve fiillerine katılan bilirkişi, noter, banka, hâkim ve sicil memurları, kuruluş işlemlerini takip eden avukat ve memurlar da sorumluluk dâhilinde olan kimseler olarak sayılmıştır. Ayrıca ilk idare meclisi azalar ve murakıpların da diğer sorumlular olarak maddede isimleri zikredilmiştir. Diğer taraftan, cezai sorumluluklarla ilgili olarak her ne kadar 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’na atıfta bulunulsa da, söz konusu Kanun mülga olmuş ve 01.04.2005 tarihi itibariyle yeni Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girmiştir.

5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 3. maddesinin birinci bendi gereği olarak TTK’nın 305 ve 307. maddelerinde yapılan atıfların yeni TCK’ nın 207. maddesine; 308. maddede yapılan atfın ise yine yeni Türk Ceza Kanunu’nun 257/2. maddesine de yapılmış sayılması gerekmektedir.

Kerim TOKLU(*)

Yaklaşım Dergisi

*   Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müfettişi

(1) TTK 305: 299. maddede yazılı beyanname ile vesika ve sair evrakın hakikat hilafı tanzim edilmiş olmasından doğan zararlardan, kurucularla, bu vesika ve varakaların tanzimine iştirak edenler müteselsilen sorumludurlar ve haklarında Türk Ceza Kanunu’nun 350. maddesi tatbik olunur.

(2) İsmail DOĞANAY, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, I. Cilt, 3. Baskı, Feryal Yayınları, Ankara 1990, s. 795

(3) Orhan Nuri ÇEVİK, Anonim Şirketler, 3. Baskı, Seçkin Kitabevi, Ankara, 1988, s. 324

(4) TTK 307: Konan ayın nevinden bir sermaye veya devir alınması kararlaştırılan bir işletmeye veya bazı ayınlara değer biçilmesinde hile kullanan kurucularla, bu fiilde kendilerine iştirak edenler, şirketin bu yüzden uğradığı zararı tazmin ile mükelleftirler ve haklarında Türk Ceza Kanunu’nun 343. maddesi tatbik olunur.

(5) ÇEVİK,  age, s. 325.

(6) TTK 308: İlk idare meclisi azalarıyla, murakıplar şirketin kurulmasında yolsuzluk vaki olup olmadığını incelemekle mükelleftirler. Bu hususta ihmalleri anlaşılır ve bu yüzden hasıl olan zarar karşılığı tazminat kuruculardan alınmamış bulunursa, inceleme işini ihmal eden idare azaları ile murakıplar müteselsilen mesul olurlar ve haklarında Türk Ceza Kanunu’nun 230. maddesi tatbik olunur.

(7)  İsmail DOĞANAY, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, I. Cilt, 3. Baskı, Feryal Yayınları, Ankara 1990, s. 797

(8) Orhan Nuri ÇEVİK, Anonim Şirketler, 3. Baskı, Seçkin Kitabevi, Ankara 1988, s. 323

(9) POROY - TEKİNALP - ÇAMOĞLU, Ortaklıklar ve Kooperatifler Hukuku, 3. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul 1984, s. 240

(10)  Gönen ERİŞ, Açıklamalı, İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu, Ticari İşletme ve Şirketler, I.Cilt, Seçkin Yayınları, Ankara 1987, s. 879

(11)  ERİŞ, age, s. 883

(12)  ÇEVİK, age, s.329