Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Mehmet Korkusuz - Vergi idaresinin, vergi alacağının tahsilinin güvenliğini sağlamaya yönelik yetkil PDF Yazdır e-Posta
13 Aralık 2007
VERGİ İDARESİNİN, VERGİ ALACAĞININ TAHSİLİNİN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAYA YÖNELİK YETKİLERİ VE SÜRESİNDE ÖDENMEYEN VERGİ BORÇLARININ CEBREN TAHSİLİ İÇİN KULLANDIĞI ARAÇ VE YÖNTEMLER

 

I. Giriş

Geçtiğimiz Ekim ve Kasım aylarında vergi kamuoyunda herhalde en çok konuşulan konulardan biri de vergi borcu bulunan mükelleflerin banka hesaplarına konulan hacizler olmuştur. Maliye Bakanlığı, 2007 yılı için hazırlanan Acil Eylem Planının da bir gereği olarak, Ekim ayında, veri ambarındaki bilgiler üzerinden gerçekleştirilen çapraz denetimler sonucunda banka hesaplarında para bulunduğunu tespit ettiği vergi borçlusu yaklaşık 130.000 mükellefin banka hesaplarına haciz uygulamış, bu uygulamadan alacağının 600 Milyon YTL’lik kısmını tahsil etmiştir. Bakanlık, hedeflenen tahsilat tutarı olan 2 Milyar YTL’ye ulaşılabilmesi amacıyla Kasım ayı ortalarında aynı uygulamaya bir kez daha başvurmuştur.

 

Borç Takip ve Değerlendirme Sistemi'nin temelini oluşturan bu uygulama sayesinde, hem vergi borcu bulunan hem de bankada mevduatı bulunan mükellefler tespit edilmekte, ardından da bankalardan borçlu mükelleflerin hesap hareketlerinin bloke edilmesi istenmektedir. Bakanlık, tahsilata süreklilik kazandırmak amacıyla önümüzdeki dönemlerde de mükelleflerin banka mevduatı, gayrimenkul ve motorlu taşıt bilgileri öncelikli olmak üzere bütün mal varlığının elektronik ortamda izleneceğini açıklamıştır.

 

Bu uygulamaya, haczin hesabın tamamını değil ancak borca yetecek kadar kısmına konulması gerektiği, hesaba haciz uygulamasından sonra yatırılan paraların uygulama kapsamı içinde bulunmadığı gibi çeşitli itirazlar yapılmış ; buna karşılık Bakanlık, uygulamada zaman zaman yanlış değerlendirmelerden kaynaklanan münferit bazı hatalar olsa da bankaca bloke edilen tutarın sadece vergi borcu olduğunu, kalan kısmın bloke edilmesinin söz konusu olmadığını kamuoyuna duyurmuştur.

 

İşte biz de bu olaydan hareketle, hem idarenin vergi alacağının tahsilinin güvenliğini sağlamaya yönelik olarak sahip olduğu yetkilerin ve hem de bu yetkilere rağmen süresinde tahsil edilemeyen vergi alacaklarının cebren tahsiline ilişkin tedbirlerin neler olduğunun bilinmesinin mükelleflere sağlayacağı yararları göz önünde tutarak, bu yazımızda, temel vergi kanunlarından biri olmasına rağmen hükümleri , mesleğin profesyonelleri dahil pek çok kişi tarafından fazlaca bilinmeyen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkkında Kanun’un (AATUHK) vergi alacaklarının tahsilinin güvenliğini sağlamaya yönelik korunma hükümleri ile süresinde ödenmeyen vergi borçlarının cebren tahsiline ilişkin hükümlerini özetleyeceğiz.

 

 

II.  6183 sayılı Kanunun, vergilerin tahsilinin güvenliğini sağlamaya yönelik hükümleri

 

Kanunkoyucu, vergilerin zora dayanan bir yükümlülük olmasının da gereği olarak , vergilerin süresi içinde ve tam olarak tahsiline büyük önem vermiş ve 6183 sayılı Kanunda bir taraftan vergi alacağının zamanında ve güvenli bir biçimde tahsilini sağlamaya yönelik ‘’ korunma hükümlerine ‘’ yer vermiştir. Aşağıda bu hükümler özetlenmektedir.

 

a. Teminat istenmesi

 

Kanunun ‘’ Amme Alacaklarının Korunması ‘’ başlıklı Bölümünde yer alan 9-35 nci maddelerinde yer verilen korunma hükümlerinden biri ile düzenlenen ‘’ teminat isteme ‘’uygulamasında, idareye, Vergi Usul Kanunu’nun 344 ve 359 uncu maddeleri uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olması durumunda vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden teminat isteyebilme olanağı sağlamıştır. Bu uygulama, Türkiye'de ikametgahı bulunmayan amme borçlusunun durumunun, vergi alacağının tahsilini tehlikeye düşürdüğü hallerde de yapılabilmektedir. 

 

Uygulamada, para, bankalar ve özel finans kurumlar tarafından verilen süresiz teminat mektupları, Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetleri veya bu senetler yerine düzenlenen belgeler ( nominal bedele faiz dahil edilerek ihraç edilmiş ise bu işlemlerde anaparaya tekabül eden satış değerleri esas alınır), Hükümetçe belli edilecek Milli esham ve tahvilat, ilgililer veya ilgililer lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idarelerince haciz varakalarına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar teminat olarak kabul edilmektedir. Sayılanlardan birini teminat olarak sağlayamayanlar, muteber bir kişiyi de müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu gösterebilmektedirler. Borçlu verdiği teminatı kısmen veya tamamen aynı değerde başkalarıyla değiştirebilmektedir.

 

b. Ihtiyati haciz

Korunma hükümleri kapsamında bulunan bir diğer uygulama da ‘’ ihtiyati haciz ‘’ uygulamasıdır. Adından da anlaşılabileceği gibi, bir tedbir uygulaması olan ve mahalli en büyük memurunun karariyla yapılan bu uygulamaya, teminat istenmesini gerektiren hallerin varlığı , borçlunun belli ikametgahının bulunmadığı, borçlunun kaçtığı veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimallerinin bulunduğu, borçludan teminat göstermesi istendiği halde belli müddette teminat veya kefil göstermediği yahut şahsi kefalet teklifi veya gösterdiği kefil kabul edilmediği, mal bildirimine çağrılan borçlunun belli süre içinde mal bildiriminde bulunmadığı veya noksan bildirimde bulunduğu durumlarda başvurulmaktadır.

İhtiyati haciz yoluyla haczedilen mallar istenildiği zaman para veya ayın olarak verilmek ve bu hususu temin için malların kıymetleri depo edilmek yahut alacaklı idarenin bulunduğu mahalde ikametgah sahibi bir şahıs müteselsil kefil gösterilmek şartiyle borçluya ve mal üçüncü şahıs yedinde haczolunmuşsa bir taahhüt senedi alınarak kendisine bırakılabilir.

Haklarında ihtiyati haciz tatbik olunanlar haczin tatbiki tarihinden itibaren, gıyapta yapılan hacizlerde ise haczin tebliği tarihinden itibaren (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait işlere bakan vergi mahkemesine  dava açabilmektedirler.

Borçlunun malları üzerine konulan ihtiyati haciz, borçlunun veya onun lehine üçüncü şahısların gösterdiği ve alacaklı amme idarelerince haciz varakalarına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar hariç olmak üzere, teminat gösterildiği takdirde haczi koyan merci tarafından kaldırılabilmektedir.

 

c. Vergi alacaklarında rüçhan hakkı

 

Kanun koyucunun, ‘’ Diğer Korunma Hükümleri ‘’ başlığı altında Kanuna koyduğu hükümlerden biri de vergi alacaklarının tahsili ile ilgili rüçhan hakkı uygulamasıdır. Bu uygulamayla, vergi borçlusunun üçüncü şahıslar tarafından haczedilen malları paraya çevrilmeden önce o mal üzerine amme alacağı için de haciz konulursa bu alacak da hacze iştirak etmekte ve aralarında satış bedeli garameten paylaştırılmaktadır. Yani, satış bedeli, idarenin ve üçüncü şahısların alacaklarının toplam alacak tutarı içindeki payı dikkate alınarak paylaştırılmaktadır.

 

Ancak, bu durum, alacaklı vergi idaresinin daha once yapılmış bir hacze iştiraki halinde söz konusu olmaktadır. Haczin alacaklı vergi idaresi tarafından yapıldığı durumlarda, satış bedelinin ancak vergi borcunun kapatılmasında kullanılması zorunluluğu bulunmaktadır.

 

d. İptal davası açılması 

 

Kanun koyucu, 6183 sayılı Kanunda, alacaklı vergi idaresine, anılan Kanunun 27, 28, 29 ve 30 uncu maddesinde belirtilen tasarruf ve muamelelerinin ( tasarruf ve muamelelerin gerçekleşmesinden itibaren beş yıldan fazla süre geçmemiş olması koşuluyla) iptali için dava açma yetkisi vermiştir.

 

Kanunun 27 nci maddesinde, süresinde veya hapsen tazyikine rağmen mal beyanında bulunmayanlarla, malı bulunmadığını bildiren veyahut beyan ettiği malların borcuna yetmeyenlerin ödeme süresinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar ; 28 inci maddesinde, genel olarak bağışlama sayılan, üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan hısımlariyle, eşler ve ikinci dereceye kadar (bu derece dahil) sıhri hısımlar arasında yapılan ivazlı tasarruflar, kendi verdiği malın, aktin yapıldığı sıradaki değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler ve borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ; 29 uncu maddesinde, vergi alacağını ödemeyen borçlulardan süresinde veya hapsen tazyikine rağmen mal beyanında bulunmayanlarla, malı bulunmadığını bildiren veyahut beyan ettiği malların borcuna yetmeyenlerin ödeme süresinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları borçlunun teminat göstermeyi evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler, borca karşılık para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler ve vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemeler ; 30 uncu maddesinde de, vergi alacağının kısmının veya tamamının tahsiline imkan bırakmamak amacıyla borçlu tarafından yapılan bir taraflı muamelelerle borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazımgelen kimselerle yapılan muameleler konu edilmektedir.

 

e. Ortaklığın feshini isteme  

 

Tüzel kişilerin vergi borçlarından dolayı onların kanuni temsilcilerine müracaat edilmesinin tersi bir durum olarak, şahıs şirketlerinin ( kollektif ve adi şirketler) ortaklarının ( eshamlı komandit şirketlerde komandite ortaklar dahil) kişisel vergi borçlarından dolayı, onların ortak oldukları şirketlerin feshi, belli şartlarla, vergi idaresince talep edilebilmektedir. Bu konuda idarenin takdir hakkı bulunmaktadır.

 

Sermaye şirketlerinde, vergi borçlusu ortağın sermaye payı hacze veya ihtiyati hacze konu olabilirken ; şahıs şirketlerinde, bu durum yerine, ortaklığın feshi sözkonusu olmaktadır.

 

Ortaklığın feshine, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre mahkemece karar verilmektedir.

 

 

III.   6183 sayılı Kanun’un, süresinde ödenmemiş vergilerin cebren tahsiline ilişkin hükümleri

 

Kanun koyucu, 6183 sayılı Kanun’un 54 üncü maddesinde, süresi içinde ödenmeyen vergi borçlarının idarece cebren tahsil edileceğini hükme bağladıktan sonra, cebren tahsil yöntemlerini de, 

 

·          Amme borçlusu tahsil dairesine teminat göstermişse, teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi,

·          Amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi,

·          Gerekli şartlar bulunduğu takdirde borçlunun iflasının istenmesi.

 

olarak saymıştır.

 

a.  Ödeme emri gönderme zorunluluğu

 

Mükellef veya vergi sorumlusu tarafından süresinde ödenmeyen vergi borcunun cebren tahsili için atılması gereken ilk adım borçluya ödeme emri gönderilmesidir.  Ödeme emri gönderilmeden cebren tahsil yöntemlerinin hiç birine başvurulamaz.

 

Kanun’un 55 inci maddesinde, ödeme emri, amme alacağını vadesinde ödemiyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun hatırlatıldığı bir belge olarak tanımlanmıştır. Ödeme emrinde borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarları, nereye ödeneceği, müddetinde ödemediği veya mal bildiriminde bulunmadığı takdirde borcun cebren tahsil ve borçlunun mal bildiriminde bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere hapis ile tazyik olunacağı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağı da ayrıca belirtilmektedir.

 

Verilen yedi günlük süre içinde borcunu ödeyemeyen borçlunun yapması gereken şey yine aynı süre içinde olmak kaydıyla mal bildiriminde bulunmasıdır. Mal bildirimi, borçlunun gerek kendisinde, gerekse üçüncü şahıslar elinde bulunan mal, alacak ve haklarından borcuna yetecek miktarın, nev'ini, mahiyetini, vasfını, değerini ve her türlü gelirlerini veya haczi kabil mal veya geliri bulunmadığını ve yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını ve buna nazaran borcunu ne suretle ödiyebileceğini yazı ile veya sözle tahsil dairesine bildirmesidir.


Yedi günlük süre içinde vergi borcunu ödemediği halde mal bildiriminde de bulunmayan kişiler, bir defaya mahsus olmak ve üç ayı geçmemek üzere hapis cezası ile mal bildiriminde bulunmaya zorlanmaktadırlar. Hapis kararı, ödeme emrinin tebliğini ve 7 günlük müddetin bitmesini müteakip tahsil dairesinin yazılı talebi üzerine icra tetkik mercii hakimi tarafından verilmektedir.

 

Kendisine ödeme emri tebliğ olunan borçlu, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde alacaklı idarenin işlemlerine bakan vergi mahkemesi nezdinde dava açabilmektedir. Vergi alacağının tahsilinin dava sonuçlanana kadar durdurulabilmesi, ancak, borçlunun teminat göstermesine bağlı olmaktadır.

b.  Borçlunun mallarının haczi

 

Vergi borçlusunun, mal bildiriminde gösterdiği veya idare tarafından tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarı idarece haczedilmektedir.

 

Borçlu, alacaklı amme idaresinin muvafakatini almaksızın hacizli mallarda tasarrufta bulunamamaktadır.


Haciz sırasında borçlu veya vekili, işçisi veya aile fertlerinden biri kendisini temsilen hazır bulundurulmaktadır. Ancak, bunlar haciz yerinde bulunmaz veya o sırada bulundurulmaları sağlanamazsa gıyapta da haciz yapılması mümkün olabilmektedir. Gıyapta yapılan hacizlerde zabıta memuru veya muhtar veya ihtiyar kurulu üyelerinden biri veya borçlunun veya zilyedin komşularından iki kişi hazır bulundurulmaktadır.

Düzenlenen haciz tutanağında, hacze esas olan haciz varakasının tarih ve numarası, haczin yapıldığı yer, gün ve saat, haczedilen malların neler olduğu, tahmin edilen değerleri, haciz sırasında bulunan kimseler, varsa üçüncü şahısların iddiaları ve diğer hususlar belirtilmekte ve  hazır bulunanlarca imzalanarak haciz işi tamamlanmaktadır. Gıyapta yapılan hacizlerde zaptın bir örneği borçlu veya zilyede derhal tebliğ edilmesi zorunluluğu vardır. 

Hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi mümkün olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılmaktadır. Vergi idaresi tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisi ile; bundan böyle borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği ve borçluya yapılacak ödemenin geçerli olmayacağı veya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim edebileceği ve malın borçluya verilmemesi gerektiği, aksi takdirde borçluya yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek zorunda kalacağı üçüncü şahsa bildirilmektedir. Vergi idaresince düzenlenen haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilmektedir.

Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri; amme borçlusunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bankaların şubelerine doğrudan veya mahallindeki tahsil dairesi aracılığı ile tebliğ edileceği gibi Maliye Bakanlığınca belirlenecek tutarın üzerindeki alacaklar için doğrudan bankaların genel müdürlüklerine de tebliğ edilebilmektedir. Haciz bildirisi bankanın genel müdürlüğüne de tebliğ edilmiş ise tüm şubelerini kapsayacak şekilde beyanda bulunma yükümlülüğü bankanın genel müdürlüğüne ait olmaktadır.

Haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın telef olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise durumu, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde alacaklı vergi idaresine yazılı olarak bildirmek zorundadır. Üçüncü şahsın süresinde itiraz etmemesi halinde, mal elinde ve borç zimmetinde sayılmaktadır.

 

6183 sayılı Kanunda, Devlet malları ile hususî, kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen malların, borçlunun şahsı ve mesleği için gerekli elbise ve eşyası ile, borçlu ve ailesine gerekli olan yatak takımları ve ibadete mahsus kitap ve eşyasının, vazgeçilmesi kabil olmıyan mutfak takımı ve gerekli ev eşyasının, borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimleri için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve taşıtları ve diğer teferruat ve tarım aletleri; çiftçi değilse sanat ve mesleği için gerekli olan alet ve edevatı ve kitapları; arabacı, kayıkçı, hamal gibi küçük taşıt sahiplerinin ancak geçimlerini sağlıyan taşıt vasıtalarının, borçlu ve ailesinin iki aylık yiyecek ve yakacakları ile; borçlu çiftçi ise ayrıca gelecek mahsul için gerekli olan tohumluğu, borçlu bağ, bahçe veya meyve ve sebze yetiştiricisi ise kendisinin ve ailesinin geçimleri için zaruri olan bağ, bahçe ve bu işler için gerekli bulunan alet ve edevatı, malzemesi ve fide ve tohumluğunun, bir yardım sandığı veya derneği tarafından hastalık, zaruret ve ölüm gibi hallerde bağlanan aylıkların, borçlunun haline uygun evinin, Harcırah Kanunu’na göre yapılan ödemelerin ve 2022 sayılı kanuna gore bağlanan aylıkların haczedilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Ayrıca, aylıklar, ödenekler, her çeşit ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama bağlı olmayan nafakalar, emeklilik aylıkları, sigorta ve emeklilik sandıkları tarafından bağlanan gelirlerin de ancak üçte birinin (Asgari ücreti aşmayan aylık gelirlerin onda birinden fazlası haczedilemez) , vergi borcu dolayısıyla haczedilmesi mümkün olabilmektedir..

 

Haczedilen gayrimenkul artırmaya çıkarılmadan, borçlu, borcuna yetecek miktarda menkul mal veya vadesi gelmiş sağlam alacak gösterirse gayrimenkul üzerinde haciz de kalmak üzere gösterilen menkul veya alacak da haczedilebilmektedir.


Haciz işlemleri, alacaklı vergi idaresince düzenlenen ve bu idarenin o yerdeki en üst memuru veya görevlendireceği bir başka memur tarafından onaylanan haciz varakalarına dayanılarak yapılmaktadır.

 

Borçlunun, elinde bulunan bir malı üçüncü şahsın mülkü veya rehni olarak gösterdiği yahut üçüncü bir şahıs tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia edildiği takdirde, haczi yapan memur bunu haciz tutanağına kaydetmekte ve iddia borçlu tarafından yapılmışsa üçüncü şahsa, üçüncü şahıs tarafından yapılmışsa borçluya bildirilmektedir.


Vergi idaresi, haciz tutanağını aldığı tarihten itibaren yedi gün içinde yukarıda konu edilen iddiayı reddetmediği takdirde istihkak iddiasını kabul etmiş olmaktadır. Öte yandan, üçüncü şahıs, durumun kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmediği takdirde istihkak iddiası dikkate alınmamaktadır.


İstihkak iddiası vergi idaresince kabul edilmez veya borçlu tarafından istihkak iddiasına itiraz edilirse, yedi gün içinde mahkemeye müracaat etmesi gerektiği vergi idaresince üçüncü şahsa bildirilmekte, süresi içinde dava açılmadığı takdirde istihkak iddiasından vazgeçilmiş sayılmaktadır.

 

Haczedilen mal borçlunun elinde olmayıp da, o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia eden üçüncü bir şahıs elinde ise keyfiyet, haczi yapan memur tarafından haciz tutanağına kaydedilmektedir. Alacaklı vergi idaresi bildirme tarihinden itibaren on beş gün içinde dava açmadığı takdirde istihkak iddiasını kabul etmiş olmaktadır.

 

Yapılan takip sonucunda borçlunun haczi mümkün malı olmadığı veya bulunan mallarının satış bedelinin borcunu karşılamadığı anlaşılırsa, borçlu aciz halinde kabul edilmekte ; alacaklı vergi idaresi, borçlunun durumunu zamanaşımı süresi içinde sürekli olarak takip etmektedir.

 

Haczedilen her türlü mal, değeri tespit edildikten sonra satılarak paraya çevrilmekte, satıştan elde edilen bedelden takip masrafları ve idarenin vergi alacağı düşüldükten sonra varsa geri kalan kısım borçlunun vadesi gelmiş borçlarına mahsup edilmektedir. Satış bedelinin tüm bunlardan artakalan kısmı ise borçluya verilmektedir.  Bir kısım malların satışı ile amme alacağı karşılandığı takdirde geriye kalan malların satışından vazgeçilir ve bunlar üzerindeki haciz kaldırılmaktadır.

 

Menkul mallar, tahsil dairelerinin satış mahallinde açık artırma ve peşin para ile satılmaktadır. İlk artırmada satılamayan malların ikinci artırması bir başka il veya ilçede yapılabilmektedir.
Gerekli hallerde artırmanın yapılacağı yer, gün ve saat, satılacak malların nev'i ve evsafı önceden ilan edilmektedir.

 

Haczedilen menkul mallara verilen bedel malın belirlenen değerinin % 75'inden aşağı olursa veya hiç alıcı çıkmazsa, ilk artırma tarihinden başlıyarak onbeş gün içinde uygun görülen zamanlarda bu mallar tekrar satışa çıkarılmakta, bu ikinci artırmada verilen bedel ne olursa olsun satış yapılmaktadır.


c
. İflas yoluyla takip ve konkordato

 

Vergi borçlarının cebren tahsil yöntemlerinden biri de borçlunun iflasının istenmesidir. Ancak, vergi borcu dolayısıyla iflas talebinde bulunulabilmesi için öncelikle vergi borçlusunun iflasa tabi olması daha sonra da iflas şartlarının ortaya çıkmış olması gereklidir. Yani,  alacaklı vergi idaresinin, diğer tüm cebren tahsil yöntemlerini ( vergi borçlusunun gösterdiği teminatın paraya çevrilmesi ve mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi) denemiş olmasına rağmen, vergi alacağını tahsil edememiş olması gerekmektedir. Öte yandan, İcra İflas Kanunu’nun 43 üncü maddesi hükmüne göre, bir vergi borçlusu hakkında iflas yoluyla alacağın tahsil edilebilmesi için, borçlunun, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre tacir sayılması veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi bulunması yada özel kanunlarında iflasa tabi olduklarının açıklanmış olması gerekmektedir. Bu bağlamda,

 

·          bir işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işletenler,

·          ticaret şirketleri,

·          bir bankanın iflasına neden olan yönetim kurulu başkan ve üyeleri,

hakkında (Bankalar Kanunu Md.62), vergi borçları dolayısıyla, iflas talebinde bulunulabilmektedir.

 

Bunlar dışındaki vergi borçlularından, vergi alacağı, iflas yoluyla tahsil edilememektedir. Alacaklı vergi idaresinin, diğer gerekli şartların varlığı halinde, ödeme emri tebliğinden itibaren en geç bir yıl içinde borçlunun iflasını talep etme hakkı bulunmaktadır. Bu süre, hak düşürücü bir süredir. Böyle bir durumda, alacaklı vergi idaresi, vergi alacaklarının iflas masasına geçirilmesini sağlamak için, borçluları ve tercih ettiği iflas yöntemini, ilgili kuruma zamanında bildirmekle yükümlüdür.

 

Konkordato, vergi borçlusunun tüm borçlarından kurtulmasını sağlayan bir tür tasfiyedir. Bir başka ifadesi ile, konkordato, borçlunun, alacaklılarının en az 2/3 ü ile vardığı ve mahkemece de onaylanan bir anlaşmadır. Bu anlaşma ile, borçlarda bir indirim sağlanmakta ve ödemeleri daha uzun dönemlere yayılmaktadır. Ancak, borçlu hakkında konkordato kararı verilmiş olması, vergi idaresinin alacakları bakımından hüküm ifade etmemektedir. Bu karara rağmen, vergi idaresi, alacaklarını takip edebilmektedir.

 

http://www.vergidegundem.com/publication_paper.asp?publication_paper_id=716&page_id=3