Ücretlerin Banka Aracılığıyla Ödenmesi Zorunluluğu |
31 Aralık 2010 | |
Ülkemizin ekonomik ve sosyal sorunları içerisinde işsizlik ve bununla birlikte kayıt dışı istidamın önemli ölçüde belirleyici olduğu her ortamda vurgulanmaktadır. GİRİŞ Sözü edilen sorunlarla ilintili bir diğer konu ise işçilerin aldığı net ücret tutarlarının yasal belgelere yansıtılmaması gelmektedir. Bu bağlamda işçi ne ücret alırsa alsın yasal belgelerde bu tutar zamanın asgari ücreti üzerinden gösterilmektedir. Bu durumda işveren sigorta primi ve vergi kesintileri anlamında bir kazanç elde etmese, işçi açısından ve Ülkedeki makro büyüklükler açısından yansımaları kötü sonuçlar doğurmaktadır. Bu sorunun giderilmesinde öteden beri tartışılan yapısal bir çözüm ise ücretlerin banka aracılığıyla ödenmesi hususudur. Bu amaçla Mayıs 2008 ayı içerisinde bazı Yasa hükümleri değiştirilmiş[1], Kasım 2008 ayı içerisinde çıkarılan Yönetmelikle[2] uygulamaya dair ayrıntılar düzenlenmiştir. Bu önemi nedeniyle ele alınan konu, gerçek ücret-kaydı ücret sorunlarını öncelikle tartışmak ve sonrasında yasal değişikliklerle birlikte çıkarılan yönetmelik hükümlerinin tanıtılmasıyla sorunun çözümündeki olası katkılarını irdelemek amacını taşımaktadır. Bu amaç doğrultusunda öncelikle gerçek-kaydı ücret farkı yaratılmasının nedenleri üzerinde durulacak, ikinci aşamada yapılan Yasa değişiklikleri ile çıkarılan Yönetmelik hükümleri incelenecek ve son aşamada bu değişiklik ve yeniliklerin sorunun çözümüne olan katkısı irdelenecektir. ÜCRETLERİN BANKAYA YATIRILMASI ZORUNLULUĞU Yukarıda aktarılmaya çalışıldığı üzere gerçek ücret kaydı ücret farkı yaratma ekonomimizin ve iş hukuku sistemimizin temel yapısal sorunlarından biridir ve bu sorunun aşılmasında yapısal önlemlerin alınması gerektiği çok açıktır. Bu bağlamda düşünülen önlemlerden biri ücretlerin bankaya yatırılmasının zorunlu kılınmasıdır. Böylelikle gerçek ücreti göstermeme olgusunun azalacağı umulmakta, bunun yanında ücretin ödenip ödenmediği konusundaki yargılamanın gerektirdiği ispat sorunu[3] kolaylıkla aşılacaktır. Yine böylelikle önemli bir veri elde edilerek ücretler genel seviyesinin belirlenmesi gibi konularda istatistiki çalışmalar kolaylaşacak, belki bir ölçüde banka kazançları arttırılabilecektir. Bu gerekçelerle ele alınan konu hakkında öncelikle yasal değişiklikler halledilerek ücret olgusunu içeren Yasalarda yeni hükümlere yer verilmiş ve sonrasında esaslar bir yönetmelik çıkarılarak ortaya konulmuştur. Bu anlamıyla söz konusu yasal düzenlemelerin getirdikleri hakkında bilgi vermek gerekmektedir. Konu, 5754 sayılı Yasanın 82’nci maddesiyle 818 sayılı Borçlar Yasası’nın değiştirilen 323’üncü maddesi, 83’üncü maddesiyle 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Yasa’nın değiştirilen 14’üncü maddesi ve ekleme yapılan 27’nci maddesi, 84’üncü maddesiyle 854 sayılı Deniz İş Yasası’nın değiştirilen 29’uncu maddesi ve ekleme yapılan 6 ve 51’inci maddeleri, 85’inci maddesiyle 4857 sayılı İş Yasası’nın değiştirilen 32 ve 102’inci maddeleri, 86’ncı maddesiyle 5411 sayılı Bankacılık Yasası’nın ekleme yapılan 73’üncü maddesi ve çıkarılan Yönetmelik hükümleri çerçevesinde aşağıdaki gibi ele alınabilir. A) Zorunluluk Hali ve Niteliği Ücret, yapılan işin karşılığı olup, iş sözleşmesinde işverenin ödemesi gereken temel bir borçtur. Ücret ve ücretin ödenmesine ilişkin hususlarda ise ödemenin ispatının işverence yapılması zorunluluğu bir tarafa tek başına ödeme yapma, ödememe halinin idari para cezası ile ilişkilendirilmesi nedeniyle kamu hukukuna ilişkin bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim değiştirilen hükümler ve eklenen hükümler değerlendirildiğinde, Yönetmelikle yapılan atıflarda göz önünde bulundurularak, görülen banka aracılığıyla ödememe olgusunun tek başına, ücret ödememe olgusundan bağımsız olarak bir idari para cezası ile cezalandırıldığıdır. Bir başka deyişle ücretleri banka aracılığıyla ödemesi gereken bir işveren ödemeyi elden yapmış ise ödeme yapmasına rağmen cezalandırılacaktır. Bu bakımdan tek başına banka aracılığı ile ödememe olgusu emredici bir hukuk kuralı olmakta ve kamu hukuku niteliği haiz olmaktadır. Öte taraftan zorunluluğun ücret ödeme borçlusu olan işvereni hedef alması doğaldır. Ancak Yönetmelikte, Yasanın 32’nci maddesindeki tanımdan kaynaklansa gerek ücret ödeyen üçüncü kişiler de zorunluluğa tabi kılınmışlardır. Bu anlamıyla, örneğin yüzde usulüne göre ücret ödenen bir işyerinde üçüncü kişilerin banka aracılığıyla ücreti nasıl ödeyeceklerinin tartışılması gerekmektedir. Burada 4857 sayılı Yasanın 51’inci maddesinin birinci fıkrasındaki hususun atlandığı çok açıktır. Bahsi geçen düzenlemeye göre bu tür ücret uygulamalarının olduğu işyerlerinde işveren üçüncü kişilerce bırakılan ve bahşişler hariç ücret niteliğinde olduğu yasa hükmüyle kabul edilen tutarları eksiksiz olarak işçilere dağıtmak zorundadır. Bir başka deyişle bu halde dahi ücreti ödeyen üçüncü kişiler bu ücretleri işçilere verilmek üzere işverene veya çeşitli araçlarla onun bilgisine ve denetimine teslim edilmektedir ve ücreti işçiye ödeme yükümlüsü yine işverendir. Bu haliyle Yönetmelikte “üçüncü kişiler” deyimine yer verilmesi ilginçtir. Öngörülen düzenlemelere göre zorunluluk, ücret tutarının bankaya yatırılması ile sınırlıdır. Buna göre işverence ücretin bankaya yatırılmasıyla ücret ödeme yükümü yerine getirilmektedir. Bunun dışında banka tarafından kaynaklanabilecek teknik sorunlar yahut işçinin banka kartını kaybetmesi, çaldırması veya yanlış kullanmasından kaynaklanabilecek sorunlar işverenin ücret ödeme borcunu yerine getirmediği gibi bir sonuç yaratmayacaktır. Bu konuda tartışılması gereken bir diğer husus da işçinin banka hesabı açtırmaması veya bu konuda imza ile açık kabul[4] göstermemesi durumudur. Buna göre işvereni ücretlerin ödenmesi hususunda banka aracılığını kullanması konusunda zorunlu tutmak olanaklı olsa da işçiyi banka hesabı açtırma konusunda zorunlu tutmak mümkün değildir. Bir başka deyişle genel hükümlere göre kişi hesap açtırmak veya belli bir bankada hesap açtırmak konusunda zorunlu değildir. Bu itibarla eğer kişi başka bir banka hesabı göstermiş ise işverenin farklı da olsa bu banka hesabına ücret tutarını yatırması gerekecektir. Diğer ihtimalle kişi hesap açtırmıyorsa, işverenin bankaya yaptığı ödeme banka kayıtlarında ada gönderilmiş adi bir havale olarak gözükeceğinden ve bu yolla ücret ödeme ilgili Yasal düzenlemelere göre mümkün olmadığından işçi bu parayı çekmedikçe ücret ödeme yükümlülüğü yerine getirilmemiş sayılacaktır. Yine bu durumla ilgili olarak, işçinin hesap açtırmama konusunda direngen davrandığı ispat edildiği takdirde ücreti elden ödemek durumunda kalan işveren için idari para cezası, suçun manevi unsuru gerçekleşmediğinden, uygulanamayacaktır. Zorunluluğun başlangıcı ise, Yönetmeliğin 17’nci maddesine göre uygulamaya başlama tarihi 01.01.2009 olarak belirlendiğinden, 2009 yılı yılbaşıdır. Ancak bu düzenlemenin ücretin hak edilmesini değil ücret ödemeye ilişkin işlemi esas alması nedeniyle Aralık 2008 ayı ücretlerinin Ocak 2009 ayı başı itibariyle bankalara yatırılması gerekecektir. B) Zorunluluğun Kapsamı ve İçeriği Adı anılan düzenlemeler ele alındığında kapsamın kişi, çalışan sayısı, ölçek ve ödemenin niteliği açısından ele alınmasının mümkün olduğu görülmektedir. Kişi itibariyle ücretleri bankaya yatırılması zorunlu olanların, Borçlar Yasasında da aynı hususa yer verildiğinden ilgili Yasaların kapsamından bağımsız olarak iş sözleşmesiyle çalışan işçi, gemiadamı ve gazeteci olduğu görülmektedir. Bu noktada Yönetmeliğin 5’inci maddesiyle diğer Yasalara nazaran Borçlar Yasası hükümlerine göre çalışma durumuyla ilgili farklı bir hususa yer verildiği görülmektedir. Buna göre Borçlar Yasasına tabi olarak işçi çalıştıran iş sahiplerince, işçinin sözleşmede gösterilen veya adet olan ya da kendisinin bağlı bulunduğu genel vekâletname ile belirlenen her türlü ödemelerden öncelikle kanunî kesintiler yapıldıktan sonra işçiye net olarak ödenecek bakiye tutarının bankalar aracılığıyla ödenmesi hususunda iş sahiplerine zorunluluk getirilip getirilmemesi ve bu zorunluluğun kapsamı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı tarafından müştereken belirlenecektir. Diğer taraftan ilgili Yasa hükümleri işçi, gazeteci ve gemiadamı ile bunların işverenlerinin tamamının kapsama dahil edilmesini öngörmemiş, ancak işverenlerin tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurların dikkate alınarak bir belirleme yapılması esasını getirmiştir. Bu anlamda yapılan tek çalışmanın, benzer örneklerinde olduğu gibi Yönetmeliğin 2, 6, 8 ve 10’uncu maddelerinde yer aldığı haliyle kapsamın işçi, gazeteci ve gemiadamı sayısıyla ve ölçekle ilişkilendirmek olduğu görülmektedir. Buna göre Türkiye genelinde en az 10 işçi çalıştıran işverenler ücretleri banka aracılığıyla ödemek zorundadırlar. Bu yönüyle işverenin vergi mükellefiyeti türünün, işletme büyüklüğünün ve işyerinin konumunun göz ardı edildiği görülmektedir. Bu durum işverenlik ve işyeri anlamında var olduğu savunulabilecek Ülkemize özgü sorun ve özelliklerin dikkate alınmadığını, işçi sayısıyla ilişki kurularak pek de özenli davranılmadığını göstermektedir. Bu husus yükümlülükten kaçma niyeti olan işverenin işçi sayısını 10’un altında tutmasına yol açabilecektir. Yine yürüttüğü işin niteliği gereği çok büyük cirolar elde eden ancak işçi sayısı az olan işletmelerin kapsam dışı kalması sonucu doğacaktır. Diğer taraftan yerleştiği konum itibariyle banka şubesi olmayan işyerlerinde ödeme nasıl yapılacaktır? Buna getirilen çözüm Yönetmeliğin 11’inci maddesinden[5] anlaşıldığı kadarıyla ödemelerin PTT şubeleri aracılığıyla yapılmasıdır. Ancak Ülkemizde çoğu maden işletmesinde görüldüğü üzere PTT şubesi dahi olmayan yerleşim yerleri yakınında veya onun da uzağında kurulu işyerleri mevcuttur veya bu birimler işyerinin kurulu olduğu yerleşim yerine oldukça uzaktır.
Bu noktada Yönetmeliğin 7’nci maddesiyle gazeteci işverenleri açısından getirilen özel bir düzenlemeye değinmekte fayda bulunmaktadır. Buna göre gazeteci çalıştıran işverenler, aynı zamanda 5953 sayılı Yasa hükümleri dışında kalan ve İş Yasasında “işçi” tanımına giren kimseleri çalıştırmaları hâlinde, çalıştırılan gazeteci sayısı ile işçi sayısı toplamının en az 10 olması durumunda, çalıştırdıkları gazeteci ve işçiye o ay içinde yapacakları her türlü ödemenin kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net tutarını, bankalar aracılığıyla ödemekle yükümlü kılınmışlardır. Bu düzenlemenin, elde edilmek istenen amaç düşünüldüğünde uygun bir düzenleme olduğu akla gelmekte ise de, Yönetmelikle yapılanın bir kapsamın niteliğini değiştirme olduğu ve bu belirlemenin, 5953 ve 4857 sayılı Yasalarda bu tür bir ifadeye yer verilmediği ve bu konuda yetki de devredilmediği düşünüldüğünde, Yasal düzenlemelere aykırı olduğu akla gelmektedir. Ölçek konusu Türkiye geneli olarak düşünülmüştür. Buna göre ödeme zorunluluğu, işverenin Türkiye genelinde çalıştırdığı toplam işçi, gazeteci ve gemiadamı sayısına göre belirlenecek, toplam sayı 10 ve 10’dan yukarı olursa ancak doğacaktır. Bu durumda her bir işyerinde çalışan işçi sayısının önemi bulunmamaktadır. Bu düzenlemenin, elde edilmek istenen amaç düşünüldüğünde, amaca en yakın ölçek belirlemesi olduğu iddia edilebilir. Kapsamın ödemenin niteliği ile olan ilişkisi araştırıldığında ise ödeme türünün sınırlanmadığı; mümkün olan en geniş ücret kavramının ele alındığı görülmektedir. İlgili yasal düzenlemelerde ve Yönetmelikte öngörülen işçinin ücret, prim ve ikramiyeleriyle bu nitelikteki her hürlü istihkakının banka aracılığıyla ödenmesidir. Bu anlamıyla ücret, prim ve ikramiye dışında kalan sair ücret eklerinin, fazla çalışma ücreti gibi zamlı ücretlerin, nakdi nitelikteki sosyal yardımların, asgari geçim indirimi tutarlarının vb. banka aracılığıyla ödenmesi gerekecektir. Bu konuda avans hususuna da değinmekte fayda vardır. Avansın Ülkemizdeki uygulamasının aksine, Borçlar Yasasının 327’nci maddesine göre temelde hak edilen bir ücret miktarı olmasından hareketle bu kapsamda değerlendirilerek banka aracılığıyla ödenmesi uygun olacaktır. Yine ödemelerle ilgili olarak bankaya yatırılacak tutarın ücretin brüt mü yoksa kanuni kesintilerden sonra kalan net tutarı mı olacağı konusunda yasal düzenlemelerle bir esneklik getirildiği görülmektedir. Yönetmeliğin ilgili maddelerinde ise bu tutar net tutar olarak benimsenmiştir. Bunun yanında Yönetmeliğin 13’üncü maddesiyle işverenleri veya işveren vekillerini veyahut üçüncü kişileri, yapacakları ödemeleri bankalar nezdinde açılacak hesaplara brüt olarak yatırmaları hususunda zorunlu tutmaya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlığın müştereken yetkili olacakları hükme bağlanarak, ilerde yapılması düşünülebilecek değişiklikler için bir açıklık oluşturulmuştur. SONUÇ Görüldüğü üzere gerçek ücret kaydı ücret farkı yaratmak kayıtdışı ekonomi içinde kayıtdışı istihdam türlerinden biridir ve Ülkemizde olduğu gibi gelişmekte olan ekonomilerde sıklıkla başvurulan bir yoldur. Bunun yanında ücret ile ilgili iddiaların ispatında yaşanan güçlükler bu sorunların aşılmasında bir takım önlemlerin alınması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Bu çözüm yollarından birini de ücretlerin bankaya yatırılmasının zorunlu kılınması olarak düşünülmektedir: Bu bağlamda öncelikle yasal değişiklikler yapılmış ve uygulama esasları bir Yönetmelik çıkarılarak belirtilmiştir. İlk bakışta yapılan yasal düzenlemelerin genel olarak amaca hizmet edeceğini akla getirmektedir. Ancak bu hususlar düzenlenirken sadece işçi sayısı kıstasının getirilmesi istenen amacın elde edilmesini geciktirici niteliktedir. Bunun yanında Borçlar Yasası ile ilgili hususların açık bırakılması, Basın İş Yasası ile ilgili kıstaslar belirlenirken Yasalarda yer almayan bir düzenlemeye gidilmesi, madde hükümlerinde cümle düşüklüğünün bulunması gibi hususlar düzenlemelerin başkaca eksikliklerini yansıtmaktadır. Öcal Kemal EVREN* Yaklaşım (*) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişliği, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Uzmanı [1] 08.05.2008 tarih ve 26870 sayılı R.g. de yayımlanan 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Yasanın 82, 83, 84 ve 85’inci maddeleri [2] 18.11.2008 tarih ve 27058 sayılı R.G. yayımlanan “Ücret, Prim, İkramiye ve Bu Nitelikteki Her Hürlü İstihkakın Bankalar Aracılığıyla Ödenmesine Dair Yönetmelik” [3] Örneğin bu konuda 5754 sayılı Yasanın 86’ncı maddesiyle 5411 sayılı Bankacılık Yasası’nın 73’üncü maddesine bir hüküm eklenerek bu hesaplara ilişkin bilgi ve belgelerin ilgili kurum ve kuruluşlara verilmesi sırrın ifşaı olarak kabul edilmemiştir. [4] Bu konuda örtülü bir kabulden bahsedilememektedir. Zira bankanın hesap üzerinde işlem yapabilmesi için kişinin imzasına ve kişi ile ilgili bir takım belgeleri tamamlamasına ihtiyaç bulunmaktadır. [5] Ayrıca okunduğunda görülmektedir ki, Yönetmeliğin 11’inci maddesinde bir anlatım bozukluğu bulunmaktadır.
|