TİSK Genel Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, son yıllarda sağlanan büyümenin istihdama etkisinin çok zayıf olduğunu belirterek, 2002-2006 dönemindeki yüzde 7.4'lük büyümeye rağmen istihdam artışının yüzde 0.7'de kaldığına dikkat çekti. Yaratılan istihdamın önemli bir bölümünün kayıt dışı işlerde olduğunun altını çizen Kudatgobilik, Türkiye'nin en büyük sorunun işsizlik olmaya devam ettiğini belirtti. TİSK'in 23'üncüGenel Kurulu başladı. Genel Kurul'un açılış konuşmasını yapan TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmelere değinerek Türkiye'nin 2007 yılında yüzde 4-5 oranında büyümesinin tahmin edildiğini ifade ederek, böylece üst üste kesintisiz beş yıl devam eden bir büyüme sağlanmış olacağını dile getirdi. Bu büyümenin makro ekonomik düzelmelerinin yanı sıra tek haneli enflasyona ulaşıldığını dile getiren Kudatgobilik, yıllık ihraatın ilk defa bu yılın Eylül ayında 100 milyar dolarlık hedefi geçtiğini, Aralık sonu itibariyle ihracatın 107-110 milyar dolar olmasını beklediklerini ifade etti. Kamu maliyesinde ve özelleştirmede de olumlu gelişmeler yaşandığını vurgulayan Kudatgobilik, "Bütçe açığı ciddi biçimde azalmıştır. 2005 ve 2006'da yıllık 8 milyar doları aşan, yani önceki 20 yıllık dönemin toplamına yaklaşan özelleştirme işlem tutarı gerçekleştirildi" dedi. Büyümenin istihdama etkisinin çok zayıf olduğunun altını çizen Kudatgobilik, 2002-2006 döneminde büyüme oranının yıllık ortalama yüzde 7.4'ken toplam istihdamın yılda ortalama yüzde 0.7 oranında arttığına dikkat çekti. Tarım dışı sektörlerde yeteri ölçüde nitelikli iş yaratılamadığını kaydeden Kudatgobilik, yaratılan istihdamın önemli bir bölümünün de kayıt dışı işler olduğunu ifade etti. Kudatgobilik, bugün Türkiye'nin en büyük sorununu işsizlik olduğunu belirterek, Türkiye'de 5.5 milyon işsizin olduğunu söyledi. her beş kişiden birinin işsiz olduğunu vurgulayan Kudatgobilik, ayrıca her yıl istihdam piyasasını genç nüfustan 800 bin kişinin katıldığını dile getirdi. İstihdamın üzerindeki vergi, özellikle sigorta primi ve diğer yüklerin işvereni işçi çalıştırma fikrinden uzaklaştırdığını dile getiren Kudatgobilik, şöyle konuştu: "İşletmelerin gerek iç gerek dış piyasalarda uğradığı rekabet baskısı çok artmış, geleneksel iş kolları başta gelmek üzere iş yeri kapanmaları ve istihdam kayıtları yaşanmıştır. Bunların yanında özellikle son yıl içinde ithalat artış hızındaki trend ve cari açık endişe konusu olmuştur. Reel sektörde dönem içinde karlılık azalmaya devam etmiş, özel sektörün dış borcu 2004'e yaklaşık iki kat artarak mart 2007'de 126.4 milyar dolara yükselmiştir. Özel sektörün sermaye yatırımlarındaki artış hızı 2004'de yüzde 45'ken, 2005'de yüzde 22'ye, 2006'da yüzde 14'e gerilemiştir. 2007 hedefinde de yüzde 6'ya varan bir iniş vardır. Enerji fiyatları sanayicinin satış şansını azaltmış ayrıca önümüzdeki yıllarda enerji açığıyla karşılaşma ihtimali belirmiştir. İçinde bulunduğumuz süreç maalesef Türkiye'ye rekabetçi ülkelerin pazarı olmaya yöneltmektedir." Kalkınmada sıçrama yapmanın sanayinin lokomotiflik gücüne bağlı olduğunu vurgulayan Kudatgobilik, bunun içinse kalkınmaya vizyon kazandırılmasının şart olduğunu kaydetti. Türkiye için 2023 vadesine göre belirlenecek rakip ekonomileri geçmeyi esas alan, teknoloji üreten ve dışarıya satan konuma gelmeyi hedefleyen bir ulusal vizyonun oluşturulması gerektiğini söyledi. İhmal edilmiş, zayıf yönlerin yeni politikalarla düzeltilmesi gerektiğinin altını çizen Kudatgobilik, sanayi politikası açısından devlet ve özel sektörün uzun vadeli ulusal strateji amaçlar için birlikte hareket etmesi gerektiğini dile getirdi. Bugüne kadar kamusal politikalarda mali sektörün öncelik taşıdığını kaydeden Kudatgobilik, artık sanayiye ve reel sektörü yoğunlaşması gerektiğini vurguladı. Kudatgobilik, ulusal istihdam stratejisinin süratle oluşturularak uygulanması gerektiğini belirterek, özellikle ulusal genç istihdam politikası ulusal kadın istihdam politikası ve KOBİ'lerin geliştirilmesi için çağa uygun nitelikli artışın hızla sağlanması gerektiğini dile getirdi. Sosyal politika ve çalışma mevzuatı reformuyla AB'nin güvenceli, esneklik yaklaşımı içinde işverenin yükümlülüklerinin azaltılması, çağdaş esneklik yöntemlerinin yaygınlaştırılması ve iş gücü maliyetlerinin düşürülmesi gerektiğini kaydeden Kudatgobilik, "Ekonomi politikalarıyla sosyal politikayı kendi kulvarında birbiriyle uyumsuz halde bırakmak, kalkınma yarışında kendi ayağına çelme takmaktır. Kıdem tazminatı yükü, kazanılmış haklar korunarak yeniden düzenlenmeli ve OECD ortalamasına çekilmelidir. AB ülkelerinde özellikle gençlerin ve kadınların iş gücü piyasasına ve istihdama katılmalarında büyük rol oynadığı bilinen özel istihdam büroları aracılığıyla, dönemsel çalışma sistemi, iş kanununda gerekli düzenleme yapılarak Türkiye'ye kazandırılmalıdır" diye konuştu. ğitim reformu ile yaratıcılığa ve yenilikçiliğe, mesleki eğitime ağırlık veren işletmelerin iş gücü ihtiyaçları tarafından yönlendirilen bir yapı kurulması gerektiğini kaydeden Kudatgobilik, bilim ve teknoloji reformu ile de üniversitelerle sanayi firmalarının bilimsel fikirlerini ticarilileştirilmesine dönük iş birliklerinin sağlanması gerektiğini vurguladı. Bürokrasi ve kamu personel reformu ile mevcut sistemin verimliliğe ve performansa dayalı bir biçimde yeniden düzenlenerek kamu görevlilerinin niteliklerinin artırılması gerektiğini kaydeden Kudatgobilik, "Sosyal Güvenlik Reformu ile herkesin sisteme prim ödemesi sağlanmalı ve esnek çalışma yöntemlerini teşvik edecek düzenlemeler yapılmalıdır. 5510 sayılı yasayı değiştiren kanunla iş verenlere yeni mali yükler getiriliyor. Bu durum hükümetimizi 2008 yılı içinde sosyal sigorta primi iş veren payında 5 puanla başlamak üzere indirim programı uygulama yaklaşımı ile taban tabana zıttır. Söz konusu indirimin en kısa sürede gerçekleşmesi ise sanayiye doping etkisi yapacaktır" dedi. Vergi ve sigorta prim oranları azaltılarak kayıt dışı sektörde yer alan ekonomik birimlerin kayıtlı ekonomiye alınması gerektiğini dile getiren Kudatgobilik, Türkiye'nin işçi ve işveren kesimleri arasındaki sosyal diyalog gelişme kaydettiğini dile getirdi. Kudatgobilik, Türkiye'nin AB üyelik sürecinin sosyal diyalog gelişimine katkıda bulunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu: "Türkiye'de bugün 17 bin 400 çok uluslu şirketin faaliyette bulunması, onların yüzde 80'inin AB ülkeleri kaynaklı olması ve Türk ekonomisinin AB ekonomisi ile adeta entegre bir model göstermesine rağmen, bazı AB liderleri iç politikalarına dönük mesajlar vermekten kaçınmamışlardır. Sarkozy, Türkiye'nin Avrupa'ya ait olmadığını söyleyecek kadar cüretkar davranmış ve sayın Merker de ayrıcalıklı ortaklık gibi başta AB Komisyonu'nun dahi anlamadığı görüşler ortaya sunmuştur. Türk sanayisi 17 bin 400 yabancı sermayenin şirketiyle birlikte ikinci sınıf bir ortaklığı ne düşünür ne de kabul eder. Bu bakımdan AB'yi yöneten siyasilerin ekonomik gelişmelere daha yakından incelemeleri ve değerlendirmelerini ona göre yapmaları lazımdır." http://www.sabah.com.tr/haber,266D284106554083A7F37B7EC23AFA9F.html |