Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Adi Ortaklıklarda Dava Açma Ehliyeti PDF Yazdır e-Posta
29 Ocak 2011

Image

Ticaret şirketlerinden başka Medeni Kanun’da ve Borçlar Kanunu’nda da birtakım şirket çeşitleri mevcuttur.

I- GİRİŞ

Adi şirket bu şirket çeşitlerinden bir tanesidir. Bir şirket ticaret şirketlerinden veya özel hukuk şirketlerinden hiçbirine dahil edilmediği takdirde adi şirket olarak adlandırılır ve Borçlar Kanunu’nun adi şirkete ait esaslarına tabi olur(1). Adi şirket ile adi ortaklık ise aynı anlamda kullanılmaktadır.

Açılan davalarda taraf olabilmek için adi ortaklıklar için de taraf ehliyetinin bulunması şarttır. Taraf ehliyetine ise medeni haklardan istifade ehliyeti olan her gerçek veya tüzel kişi sahiptir. Buna göre yalnız gerçek ve tüzel kişilerin taraf ehliyeti vardır. Yani sadece gerçek ve tüzel kişiler dava açabilirler ya da aleyhlerine dava açılabilmektedir(2). Bu makalede adi ortaklıkların dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususu Danıştay kararları ışığında incelenecektir.

II- YASAL MEVZUAT VE YARGI KARARLARI

Adi ortaklıkların hukuki durumları 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520. ve takip eden maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 520. maddesinde, Türk Ticaret Kanunu’nda tarif edilen şirketlerin mümeyyiz vasıflarını taşımayan, iki veya daha fazla kişinin mallarını ve emeklerini, belli iş yapmak için bir akit ile birleştirmelerine adi şirket denildiği ve bu şirketlerin Borçlar Kanunu da bu yönde düzenlenen hükümlerine tabi oldukları, 533. maddesinde kendisine idare görevi yüklenen ortağın şirketi ve bütün ortakları üçüncü şahıslara karşı temsil etmek hakkını haiz sayılacağı, yine aynı Kanun’un temsil hükümlerini düzenleyen 534. maddesinde de, aksine bir anlaşma bulunmadıkça ortakların birlikte veya bir mümessil vasıtasıyla yaptıkları muamelelerden doğan harçlardan müteselsil sorumlu oldukları hükme bağlanmıştır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 8. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, katma değer vergisi mükellefinin bu işleri yapanlar olduğu, aynı Kanun’un 44. maddesinde ise katma değer vergisinin bu vergiyle mükellef gerçek ve tüzel kişiler adına tarh olunacağı, şu kadar ki; adi ortaklıklarda, verginin ödenmesinden müteselsilen sorumlu olmak üzere, ortaklardan herhangi birinin tarhiyata muhatap tutulacağı hükme bağlanmıştır.

Danıştay’a yansıyan bir uyuşmazlıkta, davacı adi ortaklık adına tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisine karşı açılan davada, mahkemece adi ortaklıklarda verginin ödenmemesinden müteselsilen sorumlu olmak üzere, ortaklardan herhangi birinin tarhiyata muhatap tutulacağının hükme bağlandığı dolayısıyla ortakların tarhiyata muhatap tutulması gerekirken tüzel kişiliği olmayan adi ortaklık adına cezalı tarhiyat yapılmasında isabet görülmediği gerekçesiyle tarhiyatı kaldıran mahkeme kararı, Danıştay 9. Dairesi’nce; “Katma değer vergisi uygulaması bakımından işletme bazında değerlendirilen adi ortaklıklarda mal teslimi ve hizmet ifası adi ortaklık tarafından yapıldığından, katma değer vergisi mükellefinin de adi ortaklık olduğu, dolayısıyla katma değer vergisi beyannamesinin de ortaklık adına düzenleneceği ve ortaklardan birisi tarafından imzalanmak suretiyle vergi dairesine verileceği, ancak verginin ödenmesinden müteselsilen sorumlu olmak üzere ortaklardan herhangi birinin tarhiyata muhatap tutulacağı, aynı zamanda adi ortaklıkların Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen bütün mükellefiyetleri yerine getirmek zorunda olduğu, bu açıdan, Kanun’un belirtmiş olduğu belge düzenine uymaları, yani, belgeleri zamanaşımı süresi içinde muhafaza ve istenildiğinde ibraz etmelerinin gerektiği belirtilerek vergi mükellefi olan adi ortaklık adına mükellefi olduğu vergilerin takibi amacıyla vergi incelemesi ile tarhiyat yapılabileceği ve vergi- ceza ihbarnamesi düzenlenebileceğinden ve bu ihbarnameye karşı da ortaklığın borçlarından müteselsilen sorumlu bulunan, bu sorumlulukları sınırsız olan ve müteselsilen sorumlu olmak üzere ortaklardan herhangi biri veya tamamı dava açabileceğinden, vergi mahkemesince işin esasının incelenmesi gerekirken, adi ortaklığın tüzel kişiliğinin olmaması nedeniyle adına tarhiyat yapılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.” denilerek bozulmuştur(3).

Aynı konuda Danıştay 4. Dairesi’nde görülen başka bir uyuşmazlıkta, tüzel kişiliği olmayan ve medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti bulunmayan adi ortaklığın yargı mercilerinde yargılamanın hiçbir aşamasında taraf olmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-b maddesi uyarınca davayı ehliyet yönünden reddeden mahkeme kararı, adi ortaklık adına yapılan tarhiyata ilişkin ihbarnamenin ortaklardan birine tebliğ edilmesinin yerinde olduğu, tarhiyatın kaldırılması istemiyle adi ortaklığın ortakları tarafından verilen vekaletnameye istinaden vekil imzasıyla ortaklık adına açılan davada işin esası incelenmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur(4).

Adi ortaklık adına salınan katma değer vergilerine karşı açılan davalarda, Danıştay 4 ve 9. Daireleri adi ortaklığın dava açma ehliyeti olduğunu kabul etmelerine karşın, Danıştay 3. Dairesi, adi ortaklıkların yargılamanın hiçbir aşamasında taraf olamayacağı gerekçesiyle ehliyet yönünden reddeden mahkeme kararlarını onamaktadır(5).

Gelir vergisi açısından konuyu inceleyecek olursak, idarelerce gelir vergisi tarhiyatlarının adi ortaklığı oluşturan şahıs veya şirketlerin hisseleri oranında düzenlendiği görülmektedir. Ortaklardan birinin hissesi oranında düzenlenen ihbarnameye karşı ortak tarafından açılan davalar ise mahkemelerce işin esasına girilerek incelenmektedir(6). Adi ortaklık adına salınan gelir (stopaj) vergisine karşı ortaklar tarafından açılan davada ise mahkeme adi ortaklığın tüzel kişiliğe sahip olmadığını dolayısıyla ortaklığın değil, ortakların vergi mükellefi olduğu ve yapılacak tarhiyatın her ortak için bir ihbarname ile tebliği gerektiği gibi adi ortaklığın gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti de olmadığından tevkifat yapma zorunluluğu da bulunmadığı gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasına karar vermiştir. Bu karar Danıştay’ın ilgili dairesi tarafından onanmıştır(7).

III- SONUÇ

Katma değer vergisi uygulamasında getirilen özel hüküm uyarınca adına vergi tarh edilen adi ortaklığın, ayrı bir vergi mükellefiyetine sahip olduğu ve bu nedenle de ortaklığın dava açma hakkının olduğunun kabulü gerekmektedir. Fakat Danıştay Daireleri arasında görüş farkı olabilmektedir. Gelir vergisi açısından adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığı için vergi mükellefiyeti de yoktur. Mükellefiyeti olmadığı için ortaklık adına gelir vergisi veyahut kurumlar vergisi tarhiyatı yapılmaması gerekmektedir. Ortaklık adına yapılan gelir/kurumlar vergisi tarhiyatına karşı açılan davalar da ortaklık adına tarhiyat yapılamayacağı gerekçesiyle mahkemelerce kaldırılmaktadır. Adi ortaklarda ortakların vergi mükellefiyeti vardır. Dolayısıyla yapılacak tarhiyat her ortak için ayrı bir ihbarnameyle düzenlenmesi gerekmektedir.

Eslem AYAZ*

Yaklaşım

*   Danıştay 3. Daire Tetkik Hakimi

(1) Şakir BERKİ, Borçlar Hukuku (Özel Hükümler), 1973, s. 253

(2) Baki KURU - Ramazan ARSLAN - Ejder YILMAZ, Medeni Usul Hukuku, 13. Baskı, 2001, s.264

(3) Dn. 9. D.’nin, 10.02.2010 tarih ve E.2008/3705, K.2010/681 sayılı Kararı.

(4) Dn. 4. D.’nin, 24.06.2009 tarih ve E.2009/1347, K.2009/3551 sayılı Kararı.

(5) Dn. 3. D.’nin, 28.09.2010 tarih ve E.2008/4661, K.2010/2850 sayılı Kararı.

(6) Dn. 3. D.’nin, 27.01.2010 tarih ve E.2008/2061, K.2010/158 sayılı Kararı.

(7) Dn. 4. D.’nin, 13.10.2009 tarih ve E.2007/3325, K.2009/4863 sayılı Kararı.