Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Mirasın Reddinin Sosyal Güvenlik Haklarına Etkisi PDF Yazdır e-Posta
31 Ocak 2011

Image

Sigortalının veya emeklinin vefatı neticesinde varislerinin mirasını reddetmesinin geride kalan hak sahibi dul ve yetimlerine bağlanacak aylıkların ve varsa ödenecek emekli ikramiyesinin veya toptan ödemeyi de etkileyip etkilemeyeceği çok tartışılan ve merak edilen bir konudur.

I- GİRİŞ

Özellikle vefat edenin mirasını reddetmeyen hak sahibi dul ve yetimleri de varsa bunlara bağlanacak aylıkları ve yapılacak diğer ödemeleri mirası reddeden hak sahibi dul ve yetimlerine aylık bağlanıp bağlanmayacağı ve ikramiye veya toptan ödeme ödenip ödenmeyeceği bağlanacak aylığın ve yapılacak ödemenin miktarını da etkileyecektir.

Günümüz ekonomik koşullarında özellikle kefalet nedeniyle iyi niyetli olarak zor duruma düşmüş çalışanlar veya emeklilerin kefalet nedeniyle borçları varken vefatları neticesinde geride kalan varisleri durumundaki hak sahibi dul ve yetimleri acıları yanında büyük kötü sürprizlerle karşılaşmaktadırlar. Bu nedenle de varsa hak sahibi dul ve yetim varisler mirası reddetmeleri halinde en azından taraflarına vefat edenden dolayı bağlanacak aylık ve varsa ödenecek ikramiye veya toptan ödemeyi alıp alamayacaklarını merak etmektedirler.

Bu makalemizde ilgili mevzuat ve emsal yargı kararları kapsamında sigortalı veya emekli iken vefat edenlerin varsa hak sahibi dul ve yetimlerinin mirası reddetmeleri halinde taraflarına aylık bağlanıp bağlanmayacağı hususu ile varsa taraflarına ikramiye veya toptan ödeme kapsamında ödeme yapılıp yapılmayacağını değerlendireceğiz.

II- MİRASIN REDDİ

Konuyu sosyal güvenlik mevzuatı açısından değerlendirmeden önce Medeni Kanuna göre mirasın reddi konusundan genel bir değerlendirme ile kısaca bahsetmek faydalı olacaktır. Mirasın reddi konusuna genel olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun([1]) 605 ila 608. maddelerinde yer verilmiştir. Kanun’un 605. maddesinde;

“Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.

Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.”

606. maddesinde;

“Miras, üç ay içinde reddolunabilir.

Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.”

607. maddesinde; “Koruma önlemi olarak terekenin yazımı hâlinde mirası ret süresi, yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hâkimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar.”

608. maddesinde ise;

“Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer.

Bu mirasçılar için ret süresi, kendilerinin miras bırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlar. Ancak bu süre, kendilerinin miras bırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermez.

Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar.”

denilmek suretiyle konu hükme bağlanmıştır. Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde;

Mirasın reddi, mirasçının kendisine intikal eden mirası kabul etmemesini ifade etmektedir. Mirasın reddi, miras hakkının mirasçıya intikalinden sonra söz konusu olabilir. Başka bir anlatımla, miras bırakan hayatta iken mirasın reddi mümkün değildir.

Miras üç ay içinde reddedilebilir. Süresi içinde reddolunmadığı takdirde miras, mirasçı tarafından kabul edilmiş sayılır. Buradaki üç aylık süre, kanuni mirasçılar hakkında, miras bırakanın ölüm gününden itibaren işlemeye başlamaktadır. İstisnai gerekçelerle, ölümden haklı nedene dayanarak haberdar olmayan mirasçı hakkında, red süresi, ölümü öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar.

Haklı bir nedenin varlığı halinde, Sulh Hakimi, üç aylık sürenin uzatılmasına karar verebilir. Ancak bunun için, ilgililerin bir talepte bulunmaları gerekir. Kuşkusuz, uzatma konusundaki karar hakimin takdirine bağlıdır.

Mirasın reddi konusundaki başvurunun, miras bırakanın son ikametgahının bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesine yapılması gerekiyor. Mirasın reddi, kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Miras reddedildikten sonra, mirasçı bu beyanından kural olarak dönemez. Ancak, Borçlar Kanunu genel hükümleri uyarınca (BK. md. 23) hata, hile ve ikrah hallerinden birinin varlığı halinde beyandan dönme mümkün. Ayrıca, diğer mirasçıların tamamının onayı ile de, mirası red beyanından dönülebilir([2]).

III- HAK SAHİBİ DUL VE YETİMLERE AYLIK BAĞLANMASI

Sosyal güvenlik sisteminde reform olarak nitelendirilen 5510 sayılı Kanun’un 2008 yılı Ekim ayı başında yürürlüğe girmesiyle özellikle memurlar ikiye ayrılmıştır. Bu kapsamda 2008 yılı Ekim ayı başından önce Emekli Sandığı iştirakçiliği bulunanlar ve emeklileri ile bunların hak sahibi dul ve yetimlerine aylık bağlanmasında ve aylıklarının kesilmesinde 5510 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesi gereğince 5434 sayılı Kanun uygulanmaya devam edilecektir. İlk defa 2008 yılı Ekim ayı başından sonra sigortalı olanlara ise bu kanun hükümleri uygulanacaktır. 5434 sayılı Kanun’un 77. maddesi gereğince;

a) Kendisinden aylık bağlanacak, iştirakçiyi veya emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı alanı kasten ve haksız yere öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenlere veya bu Kanun gereğince adi malul sayılacak hale getirenlere;

b) Kendisine aylık bağlatacak iştirakçiye veya emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı alana veya ailesine karşı ağır bir cürüm işlediğinden veya bunlara karşı kanunen mükellef olduğu vazifeleri ifada büyük bir kusur irtikap eylediğinden dolayı ölüme bağlı bir tasarrufla mirastan ıskat edilenlere;

c) Evli kız ve erkek çocuklarla anaya;

dul ve yetim aylığı bağlanmamaktadır. Aylık almakta iken bu durumlara gelenlerin de aylıkları kesilmektedir. 5510 sayılı Kanun’un “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlıklı 34. maddesi gereğince ise; ölen sigortalının;

1- Dul eşine,

2- 5510 sayılı Kanun’un 5. maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan;

a) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanlara,

b) Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanlara,

c) Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarına,

3- Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya,

hak sahibi olarak dul ve yetim aylığı bağlanmaktadır.

Bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, dul ve yetimlerden kimlere hak sahibi olarak aylık bağlanacağı açıkça belirlenmiş olup, dul ve yetimlerden mirası reddedenlere aylık bağlanmayacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

IV- YARGI KARARI

Mirası reddeden hak sahibi dul ve yetimlere aylık bağlanıp bağlanmayacağı konusu yargıya taşınmış ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesi([3]) de ile konuyu değerlendirerek; borçluların murislerinden kendilerine bağlanan maaşı sahiplenmelerinin Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesi uyarınca murisin mirasını reddetmelerine engel teşkil etmeyeceği zira, murisin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan almakta olduğu maaşının terekesine dahil olmadığı sonucuna varılmış ve kararda;

“Borçluların murislerinden kendilerine bağlanan maaşı sahiplenmeleri TMK'nın 605. maddesi uyarınca murisin mirasını reddetmelerine engel teşkil etmez. Zira, murisin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan almakta olduğu maaşı terekesine dahil değildir.

Bu nedenlerle mahkemenin aksine görüşü yerinde değildir. O halde, borçluların murisin ölümünden itibaren 3 aylık süre geçmediğinden bahisle ve mirasını da reddedeceklerini de öne sürerek alacaklı tarafından murisin borcundan dolayı haklarında yapılan takibin iptaline yönelik şikayetlerinin de incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir.

Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK 'nın 428. maddeleri uyarınca bozulmasına karar verildi.”

denilmek suretiyle konu hükme bağlanmıştır.

Bu kararda da açıkça görüleceği üzere vefat edenin sosyal güvenlik kuruluşundan almakta olduğu maaşı terekesine dahil olmadığından, vefat eden borçlulardan dolayı mirasını reddeden hak sahibi dul ve yetimlerine aylık bağlanmasına Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesi uyarınca engel teşkil etmemektedir.

V- DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Konuya ilişkin mevzuatın, yargı kararı ile birlikte değerlendirilmesi neticesinde sigortalı veya emekli iken vefat edenlerin hak sahibi dul ve yetimlerinin mirası reddetmeleri taraflarına emekli aylığı bağlanmasına engel teşkil etmemektedir. Ayrıca vefat eden daha önce almamışsa taraflarına vefat edenin hizmetleri için emeklilik ikramiyesi de ödenecektir. Hatta vefat edenin hizmeti hak sahibi dul ve yetimlerine aylık bağlanmasına yetmezse mirası reddetseler dahi bunlara hak etmeleri halinde toptan ödeme de yapılabilecektir.

Burada bir hususa dikkat etmek gerekmektedir. Şayet sigortalı vefat etmeden önce emeklilik için başvurmuşsa ve henüz emeklilik ikramiyesini almamışsa bu ödeme vefat edenin ödemesi olacağı için terekeye dahil edilecek ve borcu bulunması halinde alacaklılar tarafından haciz yoluyla tahsil edilebilecektir.

Ayrıca vefat eden sigortalının hak sahiplerinden;

a) Kendisinden aylık bağlanacak sigortalıyı veya gelir ya da aylık bağlanmış olan sigortalıyı kasten öldürdüğü veya öldürmeye teşebbüs ettiği veya sürekli iş göremez hale veya malûl duruma getirdiği,

b) Kendisinden aylık bağlanacak sigortalıya veya gelir ya da aylık bağlanmamış olan sigortalıya veya hak sahibine karşı ağır bir suç işlediği veya bunlara karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemesi nedeniyle ölüme bağlı bir tasarrufla mirasçılıktan çıkarıldıkları,

hususunda kesinleşmiş yargı kararı bulunan kişilere hak sahibi sıfatıyla gelir veya aylık ödenmeyeceği bu durumlara rağmen taraflarına aylık bağlanmış olanlara sonradan bu durumların ortaya çıkması halinde ödenmiş bulunan gelir ve aylıkların Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından geri alınacağı da unutulmamalıdır.

Akın ŞİMŞEK*
Yaklaşım


(*) Rekabet Kurumu, Basım ve Yayın Müdürü

([1]) 08.12.2001 tarih ve 26407 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
([2]) Şükrü KIZILOT, “Mirasın Reddi ve Emekli Aylığı”, Hürriyet, 13.12.2003
([3]) 26.12.2005 tarih ve E: 2005/23073, K: 2005/26042 sayılı Karar.