Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Tebligat hukukunda güncel gelişmeler PDF Yazdır e-Posta
02 Şubat 2011

Image

Ülkemizde tebligatın yapılış usulü bakımından yaşanan yanlışlık, usulsüzlük ve eksikliler kişilerin adil yargılanma hakkını ve buna bağlı olarak da yargılamadan haberdar olma ve doğru bilgiyi zamanında alma haklarını engellediğinden tebligatın kişilere doğru ve güvenilir yollarla yapılmasını sağlayacak bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.

I. Giriş

Zira 1959 yılından beri yürürlükte bulunan 7201 Sayılı Tebligat Kanunu, teknolojik gelişmelerin gerisinde kalması nedeniyle mevcut ihtiyaçları karşılayamaz hale gelmiştir.

Bu ihtiyacın karşılanması için belirli dönemlerde revize çalışmaları yapılmışsa da, hâlihazırdaki gelişmeler dikkate alındığında bu değişikliklerin yetersiz kaldığı görülmüştür. Bu sebeple 19 Ocak 2011 tarihli Resmi Gazete’de 6099 Sayılı “Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile ilgili Kanun’da bazı değişiklikler yapılmıştır.

II. Değişikliklerin genel çerçevesi

Yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde, 6099 sayılı Kanun ile getirilen en önemli değişiklik, tebligatın kapsamına elektronik tebligatın da dâhil edilmiş olmasıdır. Diğer önemli değişiklikler ise bilinen adreste tebligat ve yurt dışındaki Türk vatandaşlarına yapılacak tebligat ile ilgilidir. Öte yandan tebligatın yapılamaması durumunda değişiklik öncesi mevzuatta var olmayan bazı belirlemelerde de bulunulmuştur. Bunlara ilişkin açıklamalarımıza aşağıda yer verilmektedir.

Getirilen yeni düzenlemeyle Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü’nün iş yükünün azalması, bilgi ve belgelerin hızlı ve güvenilir şekilde karşı tarafa ulaştırılması ve tebligat mekanizmasının daha etkin bir şekilde işletilmesi öngörülmüştür. Ancak etkinlik anlamında getirebileceği faydaların ötesinde, esas dikkat edilmesi gereken konu, tebligatın usulüne uygun yapılmaması sonucunda doğabilecek hak kayıplarının büyük ölçüde önüne geçilebilecek olmasıdır.

III. Elektronik tebligat

Kanun’un “Elektronik Tebligat” başlığı altında düzenlenen 7. maddesinde, tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye elektronik yolla tebligat yapılabileceği ifade edilmiştir. Kanun hükmünden, elektronik yolla tebligat usulünün zorunlu olmadığı, talep üzerine bu yöntemin benimsenebileceği anlaşılmaktadır. Kısaca, bir kimseye elektronik yolla tebligat yapılması için öncelikle kişinin tebligata elverişli bir elektronik adresinin olması ve bu adrese tebligat yapılması konusunda talepte bulunması gerekmektedir.

Elektronik adresin, merkezi Türkiye’de bulunan, kontrol edilebilir ve denetlenebilir bir adres olması gerekir. Bu sayede tebligatın yapılıp yapılmadığı hususunda çıkabilecek uyuşmazlıklarda, mahkemelerin delil mahiyetindeki belgeleri elektronik adres sunucularından talep etmesi mümkün hale gelecektir. Merkezin Türkiye’de olması, belge taleplerinin mahkemeye daha kolay ulaştırılmasını ve böylece zaman, emek ve para bakımından tasarruf edilmesini de sağlayacaktır.

Elektronik tebligatın yapılması konusunda usul ve esasların nasıl uygulanacağı ise bu konuda yayınlanacak bir yönetmelikle belirlenecektir. Bu hüküm Kanun’un yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra, 19 Ocak 2012 tarihinde, yürürlüğe girecektir. Bir yıllık sürenin öngörülme nedeni elektronik posta ile tebligatın yapılması konusunda gerekli olan teknik altyapının kurulmasını sağlamak olup; yönetmelik de bu amaca hizmet edecektir.

A. Sermaye şirketleri bakımından elektronik tebligat usulü

Elektronik tebligat,  kişilerin tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını istemeleri sonucunda mümkün olacaktır. Yukarıda da izah edildiği üzere uygulamanın doğasında ihtiyarilik vardır. Ancak Tebligat Kanunu’nun 7. maddesinde düzenlenen bu hükmün ardından, sermaye şirketlerine yapılacak tebligat usulü olarak elektronik tebligat zorunlu kılınmıştır.

Uygulamanın doğasında yer alan ihtiyariliğe karşıt olarak getirilen bu zorunluluğun nedenleri Kanun’un gerekçesinden görülebilmektedir. Kanun’un gerekçesi incelendiğinde sermaye şirketlerinin güven veren, şeffaf ve sağlıklı bir organizasyon olmaları için elektronik tebligatın gerekliliği vurgulanmış, bu yolla şirketlerin resmi işlemlerinde daha hızlı iletişim kurmaları ve tebligat almalarının mümkün hale geleceği belirtilmiştir.

Ancak böylesine bir uygulamanın hayata geçirilmesinin önemli bir altyapı gerektireceği açıktır. Bu anlamda yapılması zaruri hazırlıklar göz önünde bulundurularak iki yıllık bir geçiş süreci öngörülmüş ve sermaye şirketlerine yapılması zaruri elektronik tebligatın yürürlük tarihi 19 Ocak 2013 olarak belirlenmiştir. Bu geçiş sürecinde sadece gerekli altyapı hazırlıkları yapılmakla kalmayacak, bir yandan da tebligat için gerekli olan elektronik posta adreslerinin belirlenmesi için çalışmalar yapılacaktır.

Getirilen bu düzenlemenin yeni Türk Ticaret Kanunu hükümleri ile de paralellik arz ettiği değerlendirilebilir. Zira yeni Türk Ticaret Kanunu, sermaye şirketlerine internet sitesi kurma, genel kurul çağrılarının elektronik yolla yapılması gibi teknolojinin belli ölçüde kullanımını gerektirecek düzenlemeler getirmekte olup; elektronik tebligata ilişkin yapılan düzenlemelerle de bu durum tamamlanmaktadır.

B. Tebligatın yapılmış sayılacağı tarih

Elektronik yolla tebligatın ne zaman yapıldığı konusunda herhangi bir belirsizlik ve uyuşmazlık yaşanmaması için Kanun bu konuya açıklık getirmiştir. Buna göre, elektronik tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihte değil, tebligatın ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacaktır. Bu düzenlemenin arka planında tebligatın taraflarının fiziki olarak her zaman elektronik adreslerini kontrol edebilecek durumda olamayabilecekleri ve hatta posta yoluyla yapılan tebligattan farklı olarak elektronik tebligat durumunda tebligatın başkasına da yapılamayacak olması değerlendirmeleri yer almaktadır. Bu bağlamda getirilen düzenlemenin uygulamada yaşanabilecek bazı sorunları da evvelden öngörmüş olduğu söylenebilir.

C. Zorunlu bir sebeple tebligatın yapılamaması

Her ne kadar elektronik tebligat, sermaye şirketleri bakımından zorunlu hale getirilse de uygulamada elektronik postaların engellenmesi, teknik altyapıda oluşması muhtemel aksaklıklar ve buna benzer gerekçelerle fiili durum buna imkân vermeyebilir. Elektronik tebligatın haklı bir sebeple yapılamaması hallerinde Tebligat Kanunu’nda bahsedilen diğer usullerle tebligat yapılacağı öngörülmüştür. Böylece tebligatın usulünden ziyade tebligatın yapılabilmesinin asıl maksat olduğu açıkça gösterilmiş ve önemli bir belirsizliğin önüne geçilmiştir. Öte yandan tebligatın zorunlu bir sebeple yapılamamasında zorunlu sebeplerin neler olduğu hususunda objektif bir belirleme yapılmasına ihtiyaç olacağı açıktır.

IV. Bilinen adreste tebligat

Ülkemizde yargılama sürecinin uzun olmasına bir etken de tebligat usulü anlamında yaşanan aksaklıklardır. Gerçek adreslerin tam olarak tespit edilememesi nedeniyle mahkemeler birden fazla tebligat yapmakta ve yargılama böylece uzamaktadır.

Kanun’un “Bilinen Adreste Tebligat” başlığı altında düzenlenen 10. maddesinde, tebligat yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılacağı ifade edilmiştir. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile kurulmuş bulunan adres kayıt sistemi bu anlamda referans teşkil edebilecek ve uygulamada ortaya çıkan sorunların önemli ölçüde giderilebilmesine yardımcı olacaktır. Kanun’un 10. maddesinde böyle bir durumda, bilinen en son adres olarak adres kayıt sistemi verilerinin dikkate alınacağı hüküm altına alınmıştır. Güncelleme yapılmamış olması halinde tebligatın güncel adres yerine kayıtlı adrese yapılacak olması tebligatın taraflarına bildirim ve güncellemelerin yapılması anlamında da mecburiyet getirecek ve Kanun’un gerekçesinde yer verilen zaman, emek ve para anlamında tasarruf her anlamda sağlanabilecektir.

V. Avukatlara yapılan tebligat

Kanun’un “Vekile ve Kanuni Mümessile Tebligat” başlığı altında düzenlenen 11. maddesine yeni bir fıkra eklenerek avukat tarafından yapılan işlerde, avukatın bürosuna yapılacak tebligatların, resmi çalışma gün ve saatleri içerisinde yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Bu düzenleme öncesinde Kanun’da tebligatın resmi gün ve saatlerinde yapılıp yapılmayacağı konusunda herhangi bir düzenleme bulunmaması avukatların takip ettikleri işler bakımından hak kayıplarına neden oluyordu. Zira resmi tatil, gün ve saatlerinde avukatlara tebligat yapılması durumunda, tebliğ süreleri o tarihte başlamış sayılıyor, bu durum avukatın savunma yapması için tanınan kanuni süreleri kısaltarak savunma hakkını büyük ölçüde engelliyordu. 6099 Sayılı Kanun ile bu konuya açıklık getirilmiş ve tebligatların resmi çalışma gün ve saatlerinde yapılması amaçlanmıştır. Kanun’un bu düzenlemesi 19 Ocak 2011 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.

VI. Yurtdışındaki Türk vatandaşlarına tebligat

Yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarına yapılan tebligatlar, bugüne kadar Adalet Bakanlığı aracılığıyla yapılmaktaydı. Kanunun 25/a ve 35/3 maddeleriyle getirilen yeni düzenlemelerle bu prosedür kolaylaştırılmaktadır. Buna göre çıkarılacak tebligatlar, Adalet Bakanlığı’nın aracılığı olmadan, doğrudan o yerdeki Türkiye büyükelçiliği ve konsolosluğuna gönderilecektir.

Bunun yanında daha önce kendisine usulüne uygun olarak tebligat yapılmış yurt dışında bulunan bir Türk vatandaşının adres değişikliğini ilgili yargı organına bildirmesi zorunlu hale getirilmiştir. Bu kişinin adresine sonradan tebligatın yapılamaması durumunda tebligatın, eski adresine tebligatın ulaştığı tarihten başlamak üzere otuz gün sonra yapılmış sayılacaktır.

VII. Tebliğ imkansızlığı

Kanun değişikliği ile getirilen düzenlemelerin ortak özelliği teknolojinin daha fazla kullanımı yoluyla tebligatın kolaylaştırılması ve belli konularda tasarrufun sağlanmasıdır. Bu amaçla uygulamada ortaya çıkabilecek durumlarla ilgili olarak da düzenlemeler getirilmiş ve her şart altında tebligatın yapılabilmesi amaçlanmıştır. Ancak tüm bunlara rağmen tebligatın yapılamaması ya da yapılabilecek olsa dahi şahsın tebellüğden imtina etmesi de söz konusu olabilir. Bu da Kanun’un evvelden öngördüğü uygulama ile ilgili konulardan biridir ve bu tür durumlarda nasıl bir uygulama yapılacağına da Kanun’un 21. maddesinde yer verilmiştir.

Öncelikle getirilen düzenlemeyle tebligat muhatabının gerçek adresini ilgili mercilere bildirmemesi durumunda yargılamada sıkça karşılaşılan adres araştırması yapma zorunluluğu ortadan kaldırılmaktadır. Tebligat, adres kayıt sisteminde yer alan adrese çıkarılacak ve ilgili evrakta tebligata konu bu adresin adres kayıt sistemindeki adres olduğu özellikle ifade edilecektir. Muhatap, adres kayıt sistemindeki adresinde hiç oturmamış ya da bu adresten sürekli olarak ayrılmış olsa da, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ilgili memurlarına imza karşılığında teslim ederek ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracaktır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılacaktır ve bunun ötesinde tebliğ memurunun herhangi birine (komşu, kapıcı, yönetici vs) ilaveten haber verme zorunluluğu bulunmayacaktır.

Tüzel kişiler bakımından ise daha önceden bir tebligat yapılmamış olsa da resmi kayıtlarında görünen adreslerinin esas alınacağı hükme bağlanmıştır.

VIII. Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti

Kanun’un “Adres Değiştirmenin Bildirilmesi Mecburiyeti” başlığı altında düzenlenen 35. maddesine yeni fıkra eklenmiş olup; adres değiştiren kimsenin yeni adresini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin tespit edilemediği durumlarda tebliğ olunacak evrakın eski adrese ait binanın kapısına asılacağı ve tebliğ tarihinin asılma tarihi olacağı hususu ifade edilmiştir. Bu sayede; yargılama sürecinin uzamasına neden olan tebliğ edilememe konusunda yaşanan aksaklıkların giderilmesi amaçlanmıştır. Bu durum tebligatın güvenilir bir adreste yapılmasını sağlamakta ve böylece adil yargılanmanın makul sürelerde tamamlanması imkânını doğurmamaktadır.

Söz konusu düzenlemeye paralel olarak tüzel kişiler bakımından da bir değişiklik getirilmiştir. Buna göre tüzel kişilerin adresine daha önce tebligat yapılamamış olsa dahi resmi kayıtlarında görünen adreslerinin tebligata esas alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu hüküm Kanun’un yayımı tarihi olan 19 Ocak 2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

IX. Sonuç

19 Ocak 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, büyük ölçüde teknolojik gelişmeleri dikkate alarak önemli değişiklikler getirmiştir. Bununla beraber bugün yargılama evresinde yaşadığımız adil yargılanma hakkının tam ve gereği gibi kullanılamaması gerekçelerine dayanarak, yargılamanın daha kısa sürmesi ve böylece zaman, emek ve para yönünden tasarruf edilmesi amaçlanmıştır. 

Getirilen yeni düzenlemelerin, bilhassa tebligat sürelerinin uzaması veya tebligata elverişli bir adresin bulunamaması nedeniyle tebligatın hiç yapılamaması gibi sorunları gidermeye yönelik olduğu görülmektedir. E&Y

Av. Özlem Karcı Büyüksekban