Kanuni Yedek Akçelerin Sermaye Artırımında Kullanılmasında Yapılan Hatalar |
17 Şubat 2011 | |
Türk Ticaret Kanunu’nun 74. maddesine göre, yedek akçeler ve kâr ayrı gösterilseler dahi, ana sermayenin cüzleri(1) sayılırlar (TTK md. 74/f.3). I- GİRİŞ Yine, TTK’ ya göre, kanuni ve ihtiyari yedek akçeler safi kârdan ayrılmadıkça kâr payı dağıtılamaz (TTK md. 469/f.1). Kâr payı ise ancak safi kârdan ve bu amaçla ayrılan yedek akçelerden dağıtılabilir (TTK md. 470/f.2). Bununla birlikte, uygulamada, zaman zaman “yedek akçe zaten özkaynak kalemidir” düşüncesinden hareketle bazı anonim ve limited şirketlerin kanuni yedek akçelerini koşulsuz olarak sermaye artırımında kullandıklarına rastlanılmaktadır. Oysa, Türk Ticaret Kanunu’nda kanuni yedek akçelerin kullanımı özel birtakım koşullara bağlanmıştır. Hal böyle olunca, anılan sermaye artırım kararları Kanun’a aykırılık teşkil etmektedir. Dolayısıyla çalışmamızın konusunu, kanuni yedek akçelerin esas sermaye artırımında kullanım koşulları ile bu konuda yapılan hatalar oluşturmaktadır. Kendi özel kanunlarında yedek akçe ayrımına ilişkin özel düzenlemeler bulunan şirketler ise çalışmamızın dışında tutulmuştur. Zira, TTK’ nın 466. maddesinin beşinci fıkrasında “özel kanunlara tabi olan anonim şirketlerin yedek akçeleri hakkındaki hükümler saklı” olduğu belirtilmiştir.
II- KANUNİ YEDEK AKÇELERİN ESAS SERMAYE ARTIRIMINDA KULLANIM KOŞULLARI VE BU KONUDA SIKÇA YAPILAN HATALAR Türk Ticaret Kanunu’nun 466 ve 534. maddeleri gereği, anonim ile limited şirketlerin; her yıl safi kârlarının yüzde beşini ödenmiş esas sermayelerinin yüzde 20’sini buluncaya kadar umumi yedek akçe (I. tertip kanuni yedek akçe) olarak ayırmaları ve esas sermayelerinin yüzde 20’sine ulaşıldıktan sonra da emisyon primi ve ıskat kazancı ile “safî kârdan, birinci tertip yasal yedek akçeden başka pay sahipleri için % 5 kar payı ayrıldıktan sonra, pay sahipleriyle kâra iştirak eden diğer kimselere dağıtılması kararlaştırılmış olan kısmın yüzde onunu”, yani II. tertip kanuni yedek akçeyi ayırıp birinci ayrıma eklemeleri gerekmektedir. Anılan düzenleme TTK’ nın emredici hükümlerinden olduğundan, anonim ve limited şirketlerce yerine getirilmesi zorunludur. Ancak, dikkat edileceği üzere, burada bahsedilen düzenleme, kanuni yedek akçelerin ayrılmasına ilişkindir. Nitekim, uygulamada anonim ve limited şirketler genelde bu düzenlemeye uymaktadır. Kanuni yedek akçelerin kullanım alanlarına ve koşullarına ise, TTK ’nın 466. maddesinin üçüncü fıkrasında değinilmiş, aynı maddenin dört ve beşinci fıkralarında da yedek akçe ayrımının ve kullanımının istisnalarına yer verilmiştir. TTK’ nın 466. maddesinin üçüncü fıkrasında; “Umumi yedek akçe esas sermayenin yarısını geçmedikçe, münhasıran ziyanların kapatılmasına yahut işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi idameye, işsizliğin önüne geçmeye veya neticelerini hafifletmeye elverişli tedbirler alınması için sarf olunabilir.” denilmiştir. Dolayısıyla, kanuni yedek akçe miktarı(2) esas sermayenin yarısını geçmediği müddetçe “bağlı yedek akçe” niteliğinde olacak ve 466. maddenin üçüncü fıkrasında özgülendiği amaçlar için kullanılacaktır. Bu amaçlar ise iki hal ile sınırlandırılmıştır. Bunların birincisi, hesap dönemi içerisinde meydana gelip sene sonunda tespit edilen zararların kapatılması, diğeri ise, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi idameye, işsizliğin önüne geçmeye veya neticelerini hafifletmeye elverişli tedbirlerin alınmasıdır. Bir başka deyişle, kanuni yedek akçelerin, şirket esas sermayesinin yarısına kadar olan kısmı, sadece, hesap dönemi içerisinde meydana gelip sene sonunda tespit edilen zararların kapatılması ya da işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi ayakta tutmaya, işsizliğin önüne geçmeye veya neticelerini hafifletmeye elverişli tedbirlerin alınması için kullanılabilecektir. Kanuni yedek akçenin esas sermayenin yarısını aşan kısmı ise “serbest yedek akçe” niteliği kazanır. Yani, şirket esas sermayesinin yarısını aşan kanuni yedek akçe miktarı, yukarıda belirtilen sınırlamaya bağlı kalmaksızın anasözleşmede belirtilen amaçlar ya da böyle bir amaç belirlenmemiş ise genel kurulca belirlenecek amaç için serbestçe kullanabilir. Ancak, biraz öncede belirttiğimiz üzere, TTK’ nın md. 466/f.3 hükmündeki sınırlamanın istisnaları bulunmaktadır. Bunlar; holding şirketler ve özel kanunlara tabi olan anonim ve limited şirketlerdir. Bu itibarla, holding anonim şirketler, II. Tertip kanuni yedek akçe ayırmak zorunda olmadıkları gibi, TTK’ nın 466. maddesinin 3. fıkrasındaki sınırlamaya bağlı kalmaksızın kanuni yedek akçelerini anasözleşme-lerinde yazılı amaçlar yahu genel kurul kararına istinaden sermaye artırımı, kâr dağıtımı gibi amaçlar için kullanabilirler. Ancak, kullanım nedeniyle kanuni yedek akçelerinin, kanuni tavanın altına düşmesi durumunda, birinci tertip kanuni yedek akçe ayrımına devam ederler. Yine, özel kanunlara tabi olan anonim ve limited şirketler de, kanuni yedek akçe ayrımı ve kullanımlarını, özel kanunlarında belirtilen hükümler çerçevesinde yerine getirirler. Dolayısıyla, bu istisnalar haricinde kalan anonim ve limited şirketler yönünden bakıldığında, TTK’ nın 466. maddesinin 3. fıkrasına göre, kanuni yedek akçe, şirket esas sermayenin yarışını geçmedikçe, sermaye artırımı için kullanılamaz. Buna karşılık, kanuni yedek akçenin esas sermayesinin yarısını geçen kısmının sermaye artırımında kullanılması mümkündür. Bununla birlikte, şirket anasözleşmesinde kanuni tavanı aşan kısmın sermaye artırımından başka bir amaç için -örneğin; makine teçhizatın yenilenmesi- kullanılması öngörülmüş olabilir. Bu durumda, kanuni tavanı aşan yani şirket esas sermayesinin yarısını geçen kanuni yedek akçenin sermaye artımında kullanılabilmesi için, anasözleşmedeki amaç hükmünün kaldırılması yahut değiştirilerek sermaye arıtımında kullanmaya uygun hale getirilmesi gerekir. Diğer yandan, kanuni yedek akçelerin, TTK’nın 466. maddesinin 3. fıkrasına aykırı olarak sermaye artırımında kullanılması halinde, -sermaye artırımı aynı zamanda anasözleşme değişikliği niteliğinde olduğundan ve genel kurulca kararlaştırılması gerektiğinden- ilgili genel kurul kararı Kanun’un emredici hükmüne aykırılık teşkil edeceğinden batıl kabul edilebilecektir. Bu konuda karşılaşılan bir diğer hata ise, kâr dağıtımına gitmeyen anonim ve limited şirketlerde, kanuni yedek akçe ayrımına gitmeksizin geçmiş yıllara ait dönem kârlarının tamamının esas sermaye artırımında kullanılmasıdır. Oysa, I. Tertip kanuni yedek akçe ayrımında, kâr dağıtımının herhangi bir belirleyici rolü bulunmamaktadır. Şirket kâr dağıtımına gitsin yahut gitmesin, safi kâr elde edilmiş ise I. Tertip kanuni yedek akçe ayrılır. Kârın dağıtılıp dağıtılmaması sadece II. Tertip kanuni yedek akçe ayrımına etki eder. Yani, şirket kâr dağıtımına gitmiş ise II. Tertip kanuni yedek akçe ayrılır, kâr dağıtımına gidilmeyecekse II. Tertip kanuni yedek akçe ayrılmaz. Bu nedenle, geçmiş yıllara ait kârların tamamının esas sermaye artırımında kullanılması yanlıştır. Bu durumda yapılması gereken, safi dönem kârını hesaplayıp bunun üzerinden I. Tertip kanuni yedek akçe ayırmak, geri kalan kısmı da, eğer şirket anasözleşmesinde aksine bir hüküm yok ise, esas sermaye artırımında kullanmaktır. Öte yandan, 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği(3) ile işletmelere, muhasebe sistemlerini tekdüzen hesap planı çerçevesi ve hesap planı doğrultusunda kurma zorunluluğu getirilmiştir. Anılan Tebliğ’in eki Tekdüzen Hesap Planında ise, yedek akçelere, “özkaynaklar” içerisinde yer verilmiştir. 191 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde(4) ise, yedek akçeler, kâr yedekleri ve sermaye yedekleri olarak iki gruba ayrılmış; kâr yedeklerinin “yasal, statü ve olağanüstü yedekler ile yedek niteliğindeki karşılıklar ve özel fonlar gibi işletme faaliyetleri sonucu elde edilen karların dağıtılmamış kısmını” ifade ettiği, sermaye yedeklerinin ise “hisse senedi ihraç primleri, iptal edilen ortaklık payları, iktisadi kıymetlerin yeniden değerlenmesi veya maliyet artışına konu edilmesi sonucu oluşan fonlardan” meydana geldiği belirtilmiştir. Ancak, Tekdüzen Hesap Planına göre; 520. Hisse Senedi İhraç Primleri ve 521. Hisse Senedi İptal kârları hesapları “sermaye yedekleri” olarak kabul edilse ve 540. Yasal Yedekler hesabı kâr yedekleri içerisinde yer alsa dahi, bu hesapların tamamı TTK’ daki kanuni yedek akçe tanımına girmektedir. Bu nedenle, kanuni yedek akçelerin şirket esas sermayesinin yarısını geçip geçmediği hesap edilirken, söz konusu üç hesabın bakiyelerinin toplamının alınması gerekir. Bu konuda sadece 540 no.lu hesabın ya da 540.01. I. Tertip Yasal Yedek Akçe hesabının bakiyesini esas almak yanlış olacaktır. Bilindiği üzere, Anonim ve Limited Şirketlerin Kuruluş ve Ana Sözleşme Değişikliği İşlemlerine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (İç Ticaret: 2003/3)’e(5) göre, anonim ve limited şirketlerin sermaye artırımına ilişkin ana sözleşme değişikliklerinde önceki sermayenin ödendiğini gösteren ve Tebliğ’in 3 numaralı ekinde belirtilen örneğe uygun Yeminli Mali Müşavir veya Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Raporu aranmaktadır. Şirket genel kurulları da genelde bu raporları esas alarak kanuni yedek akçelerin sermaye artırımında kullanılmasına karar vermektedirler. Dolayısıyla, YMM ve SMMM’ lerin düzenleyecekleri raporlarda bu ayrıntıya dikkat etmeleri ve kanuni yedek akçeler toplamı şirket esas sermayesinin yarısını geçmiyorsa “kanuni yedeklerin esas sermaye artırımında kullanılmasında bir sakınca yoktur” şeklinde yasal dayanağı olmayan bir beyanda bulunmamaları gerekir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi bakımından örnek bir olay ile çalışmamızı somutlaştıralım. (ABC) Gıda Sanayi Anonim Şirketi’nin esas sermayesi 200.000 TL olup, tamamı ödenmiştir. Şirketin 2009 yılı sonu itibariyle, birikmiş kanuni yedek akçeleri toplamı 40.000 TL’dir. Şirket 2009 yılında 100.000 TL safi ticari kâr elde etmiştir. 2010 yılı Mart ayı içerisinde toplanan şirket genel kurulu, şirket esas sermayesinin 200.000 TL’den 400.000 TL’ye artırılmasına, artırılacak kısmın 100.000 TL’sinin iç kaynaklardan (40.000 TL’si kanuni yedek akçelerden, 60.000 TL’si sermaye düzeltmesi olumlu farklarından) karşılanmasına, yine 100.000 TL tutarındaki 2009 yılı dönem kârının da dağıtılmaksızın bir bütün halinde sermayeye ilave edilmesine karar vermiştir. Bu durumda, söz konusu şirket iki hatalı uygulamaya sebebiyet vermiştir. Birincisi, kanuni yedek akçeler toplamı olan 40.000 TL’nin şirket esas sermayesinin yarısı olan 100.000 TL’nin altında kalmasına rağmen sermaye artırımında kullanılmasıdır. İkincisi ise, 2009 yılı dönem kârının, I. Tertip kanuni yedek akçe ayrımına gidilmeksizin, sermaye artırımında kullanılmasıdır. Oysa, şirketin kanuni yedek akçelerinin sermaye artırımında kullanılmaması, 2009 yılı safi kârının ise 5.000 TL tutarında I. Tertip kanuni yedek akçe ayrıldıktan sonra sermaye artırımına konu edilmesi gerekir. Bir başka deyişle, olayımızdaki şirketin esas sermaye artırımında kullanabileceği iç kaynakları toplamı; 60.000 TL’si sermaye düzeltmesi olumlu farkları, 95.000 TL’si de (100.000-5.000=95.000 TL) 2009 yılı dağıtılmayan kârı olmak üzere 155.000 TL’dir. Bu nedenle, şirket genel kurulu ya esas sermayenin iç kaynaklar toplamı oranında artırılmasına, yani 355.000 TL’ye (200.000 + 155.000 =355.000 TL) artırılmasına karar verecek ya da esas sermayenin 400.000 TL’ye çıkarılması arzulanıyorsa iç kaynaklarca karşılanamayan 45.000 TL’nin (200.000-155.000=45.000 TL) ortaklarca nakden taahhüt edilmesi gerekecektir.
III- ÖZET VE SONUÇ Türk Ticaret Kanunu’nun 466. ve 534. maddeleri gereği, anonim ile limited şirketlerin elde ettikleri safi kârlar üzerinden kanuni yedek akçe ayırmaları gerekmektedir. Kanuni yedek akçelerin kullanım alanlarına ve koşullarına ise, TTK’ nın 466. maddesinin üçüncü fıkrasında yer verilmiştir. Buna göre, kanuni yedek akçe, şirket esas sermayenin yarışını geçmedikçe, sermaye artırımı için kullanılamaz. Buna karşılık, kanuni yedek akçenin esas sermayesinin yarısını geçen kısmının sermaye artırımında kullanılması mümkündür. Holding şirketler ile özel kanunlara tabi olan anonim ve limited şirketler bu genellemeden müstesnadır. Dolayısıyla, kanuni yedek akçelerini esas sermaye artırımında kullanmayı düşünen anonim ve limited şirketlerde, sermaye artırım teklifini hazırlayıp genel kurulun tasvibine sunacak olan yönetim kurullarının ve limited şirket müdürlerinin, kanuni yedek akçeler toplamının şirket esas sermayesinin yarısını aşıp aşmadığını, yine kanunî tavanı aşan kısmın sermaye artırımı dışında bir amaca özgülenip özgülenmediğini ve TTK’ nın 466. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen yasal sınırın şirket anasözleşmesi ile ağırlaştırılıp ağırlaştırılmadığını göz önünde bulundurmaları; şirketin önceki sermayesinin ödendiği yönünde rapor düzenleyen YMM ve SMMM’ lerin de düzenleyecekleri raporlarda bu ince ayrıntıya dikkat etmeleri ve kanuni yedek akçeler toplamı şirket esas sermayesinin yarısını geçmiyorsa “kanuni yedeklerin esas sermaye artırımında kullanılmasında bir sakınca yoktur” şeklinde yasal dayanağı olmayan bir beyanda bulunmamaları önem arz etmektedir.
Soner ALTAŞ* Yaklaşım · Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi
(·) Bu çalışmada belirtilen görüşler yazarına ait olup, çalıştığı Kurumunu bağlamaz. (1) Cüz: Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri (Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, http://tdkterim.gov.tr) (2) Kanuni yedek akçe miktarı, I. tertip kanuni yedek akçe, II. tertip kanuni yedek akçe, emisyon primi ve hisse senedi iptal kârları hesaplarının toplamı alınmak suretiyle hesaplanacaktır. (3) 26.12.1992 tarih ve 21447 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. (4) 19.01.1996 tarih ve 22528 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. (5) 25.07.2003 tarih ve 25179 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
|