Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
İflasın Ertelenmesinin Hukuki Boyutu PDF Yazdır e-Posta
18 Şubat 2011

Image

4949 sayılı Yasa(1) ile hukukumuza giren İflas Ertelemesi Kurumu’nda, borca batık durumda olan bir sermaye şirketinin veya kooperatifin mali durumunun, mümkünse iyileştirilerek ticari hayatına devam etmesi ve böylelikle iflasların engellenmesi öngörülmüştür.

I- GİRİŞ

Anılan Yasa’nın gerekçesine göre, yapılan düzenleme ile borca batık durumda olan borçlunun, ticari faaliyetine devam etmesi halinde, özellikle alacaklarının vadesi daha sonra gelecek olan veya diğerlerinden daha sonra icra takibinde bulunan alacaklılar ile borçlunun borca batık durumunu bilmeden yeniden borç verecek olanların haklarının korunması amaçlanmıştır.

Borca batıklık olarak ifade edilen bir şirketin pasifinin aktifinden fazla olması, İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 177 ve 178. maddeleri çerçevesinde, bir iflas nedeni olarak kabul edilmemektedir. İİK’nın 177. maddesinde borçlunun borcunu ödememesi diğer bir ifade ile ödemeleri tatil etmesi alacaklı için; 178. maddede ise borçlunun aciz halinde bulunması borçlu için iflas talebinde bulunmak hakkı vermektedir. Ancak, sermaye şirketlerindeki sorumluluğun sadece şirket sermayesi ile sınırlı olması ve alacağını bu sermayeden karşılayamayan alacaklıların şirket ortaklarına başvuramaması nedeniyle, borca batıklık durumu sermaye şirketleri için özel olarak iflas sebebi olarak kabul edilmiştir. 4949 sayılı Yasa ile İİK’nın 179. maddesinde yapılan düzenlemenin yanı sıra, Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 324. maddesinde de iflas kararının ertelenebileceğine yönelik yürürlükte olan diğer bir düzenleme de bulunmaktadır(2). TTK’da yer alan iflas ertelemesi kurumunda, İİK’ya getirilen düzenlemeden farklı olarak, iflas ertelemesi ile birlikte takiplerin duracağına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle de, TTK’da yer alan düzenleme etkin bir uygulama sahası bulamamıştır. İflasın ertelemesi kurumu olarak farklı kanunlarda yer alan bu düzenlemeleri aşağıda ayrıntılı olarak inceleyebiliriz.

 

II- TÜRK TİCARET KANUNU’NUN 324. MADDESİNDE YER ALAN DÜZENLEME

Şirketin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olması halinde, mahkemenin iflas kararını erteleyebileceğini hüküm altına alan TTK’nın 324. maddesi aşağıda olduğu gibidir:

“1. Şirketin mali durumunun bozulması halinde

324. Son yıllık bilançodan esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, idare meclisi derhal toplanarak durumu umumi heyete bildirir. Şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa idare meclisi aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançosu tanzim eder. Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde şirket feshedilmiş sayılır. Şirketin aktifleri, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde idare meclisi bu durumu derhal mahkemeye bildirmeye mecburdur. Mahkeme bu takdirde şirketin iflasına hükmeder. Şu kadar ki; şirket durumunun ıslahı mümkün görülüyorsa idare meclisi veya bir alacaklının talebi üzerine mahkeme iflas kararını tehir edebilir. Bu halde mahkeme, envanter tanzimi veya bir yediemin tayini gibi şirket mallarının muhafazası için lüzumlu tedbirleri alır.”

Yukarıda yer alan TTK’nın 324. maddesi, anonim şirketlerde malvarlığının bir parçası olan esas sermayenin kısmen ya da tamamen kaybolması ile aktiflerin borçları karşılamaya yetmemesini, mali durumun bozulması halleri olarak kabul etmiştir. Maddede belirtilen sınırlara ulaşmayan mali durum bozulmalarında, hukuken alınacak bir tedbir öngörülmüş değildir. Ancak, sermaye kaybı olarak da ifade edebileceğimiz, maddede belirtilen sınırlara ulaşan haller, kendisine hukuki sonuç bağlanan hallerdir. Sermaye kaybının ortaklar açısından en önemli sonucu kârın dağıtılamamasıdır.

TTK’nın 324. maddesi çerçevesinde gerçekleşecek işlemleri, esas sermayenin yarısının karşılıksız kalması ve esas sermayenin üçte ikisinin karşılıksız kalması halleri olarak iki ayrı kısımda incelemek mümkündür.

A- ESAS SERMAYENİN YARISININ KARŞILIKSIZ KALMASININ SONUÇLARI VE ALINACAK TED-BİRLER

TTK’nın 324. maddesinin birinci fıkrasına göre, esas sermayenin yarısının karşılıksız kalması halinde, yönetim kurulu derhal toplanarak konuyu görüşecek ve bu durumdan pay sahiplerini haberdar etmek amacıyla, genel kurula bildirimde bulunacaktır. Türk Ticaret Kanunu’nda sermayenin yarısının karşılıksız kalması halinde genel kurulca alınması gereken herhangi bir tedbir öngörülmemiştir. Ancak durumun genel kurula iletilmesindeki amaç, genel kurulun tedbir almasını sağlamaktır. Genel kurul, sermayenin yarısının karşılıksız kalması halinde kanunen herhangi bir karar almak zorunda olmasa da, mali durumu bozulan şirketin, daha fazla kayba uğramasını önlemek bakımından sermaye artırılmasına, mevcut sermaye ile şirketin faaliyetine devam etmesine, şirketin feshedilmesine, yönetim kurulunun değiştirilmesine, şirketin faaliyet konularından bazılarını durdurmaya veya şirketin kârlı alanlara yönelmesine yönelik kararlar alabilir. Genel kurul, yönetim kurulunun mali durum konusunda yapacağı açıklamalara göre uygun gördüğü herhangi bir kararı vermekte serbesttir.

B- ESAS SERMAYENİN ÜÇTE İKİSİNİN KARŞILIKSIZ KALMASININ SONUÇLARI VE ALINACAK TEDBİRLER

TTK’nın 324/2. maddesi hükmüne göre, şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa, yönetim kurulu aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançosu tanzim eder. Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde, genel kurul bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir ile iktifaya karar vermediği takdirde, şirket feshedilmiş sayılır.

Yönetim kurulu, sermayenin üçte ikisinin karşılıksız kaldığını tespit eder etmez genel kurulu derhal toplantıya çağırmak zorundadır. Yönetim kurulunun çağrısı üzerine toplantıya çağrılan genel kurulun alabileceği kararlar kanunda belirtilmiştir. Genel kurul ya sermayenin tamamlanmasına veya kalan sermaye ile yetinilmesine karar verecektir. Genel kurul bu iki karardan birini almazsa, TTK’nın 324. maddesi uyarınca şirket infisah edecektir. Şirketin infisah edeceği hususu, TTK’nın 434/3. maddesinde de ayrıca hükme bağlanarak teyit edilmiştir. Ancak, genel kurul gündeme bağlılık ilkesine uymak şartı ile bu iki karardan birini aldıktan sonra mali durumun düzeltilmesine yönelik başka tedbirler de alabilir. Diğer taraftan, TTK’nın 436. maddesi uyarınca sermayesinin üçte ikisini kaybeden anonim şirket hakkında, alacaklılar şirketin feshedilmesi için dava açabilirler.

 

III- İCRA VE İFLAS KANUNU’NUN 179. MADDESİNDE YER ALAN DÜZENLEME

Önceden de belirttiğimiz üzere, TTK’nın 324. maddesinde yer alan ve mahkemece gerekli görülmesi halinde iflasın ertelenebileceğine ilişkin düzenleme, düzenlemeden yararlanacak olan borçlular nezdinde yürütülecek takipleri durdurmadığından, tercih edilen bir uygulama olmamıştır. 4949 sayılı Yasa ile yeniden yapılandırma kurumları hukuk sistemimize dâhil edilmiş olup; yasa ile İİK’nın 179. maddesinde değişiklik yapılmış ve 179/a ve 179/b maddeleri eklenerek, iflasın ertelenmesi kurumu hayata geçirilmiştir(3). Hemen belirtmek gerekir ki, iflasın ertelenmesi kurumu bir yeniden yapılandırma çaresi değildir. Esas fonksiyonu, konkordatoya ve uzlaşma suretiyle borçların yeniden yapılandırılmasına giden yolu açmaktadır(4).

İflasın ertelenmesi, borca batık durumda olan bir sermaye şirketinin veya kooperatifin mali durumunun düzelmesinin mümkün, hatta vurgulamak gerekirse kuvvetle muhtemel olduğu hallerde, o şirketin veya kooperatifin iflasının önlenmesini sağlayan bir kurumdur. İflas ertelemesinde amaç, sermaye şirketi ve kooperatifin, ekonominin içinde kalarak faaliyetini devam ettirmesini, alacaklıların da şirketin iflasına bağlı olumsuz sonuçlarından etkilenmemesini sağlamaktır(5).

İflasın ertelenmesi sadece bir erteleme olup, bir cebri icra aracı değildir. Sermaye şirketinin durumu, hâkimin iflasın ertelenmesi kararıyla dondurulmuştur. İflasın ertelenmesi, belirli şartların yerine gelmesi halinde, iflasın açılması kararının kanun tarafından ertelenmesidir. İflasın ertelenmesi kurumu aslında geçici bir niteliğe sahiptir ve ya şirketin durumunun iyileştirilmesine, ya iflasa veya konkordatoya veyahut borçların uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına götüren bir geçici tedbirdir. İflasın ertelenmesinde hâkim, alacaklıların şirketi iflasa götürmelerine geçici bir süre için engel olmaktadır(6).

A- İFLASIN ERTELENMESİNİN ŞARTLARI

1- Şekil Şartları

a- Erteleme Talebi

İflasın ertelenmesini, sermaye şirketleri ve kooperatiflerin idare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya bir alacaklı tarafından mahkemeden talep edilebilir. Devlet ve işçiler de şirketten alacaklı oldukları takdirde, iflasın ertelenmesi talebinde bulunabilirler.

Talep, iflası davası açıldıktan sonra da ileri sürülebilir. Eğer borca batık şirketin iflasını yönetim kurulu talep etmiş, fakat bu talepte ilasın ertelenmesine yer verilmemişse, iflas talebine ilişkin inceleme sırasında ve bu incelemenin sonuna kadar, bizzat alacaklılar iflasın ertelenmesi talebinde bulunabilecekleri gibi, yönetim kurulu da başlangıçta ileri sürmediği erteleme talebini bu aşamada dermeyan edebilir. İflasın ertelenmesi talebinden feragatin geçersiz olduğu doktrinde ve Yargıtay uygulamasında genellikle kabul edilmektedir. Bunun nedeni ise, konunun sadece alacaklı ile borçluyu ilgilendirmemesinden, iflasın ertelenmesinin sadece alacaklı veya borçlunun yararlarını korumaya yönelik olmamasından, bütün ekonomiyle ilgili olmasındandır(7).

b- Yetkili Mahkemeye Borca Batıklık Bildiriminde Bulunulması

TTK’nın 324 ve İİK’nın 179. maddesi hükümlerine göre, borca batıklık bildiriminin iflasın ertelenmesi talebiyle birlikte mahkemeye sunulması gerekmektedir.

c- İyileştirme Projesinin Mahkemeye Sunulması

Şirketin mali durumunun iyileştirilmesi, iflas ertelenmesinin zorunlu koşulu olup; iyileştirme projesi adı altında şirketin mali durumunun düzeltilmesi için alınması öngörülen ekonomik ve hukuki önlemlerin mahkemeye sunulması gerekmektedir. Bu projenin, borca batıklığı ortadan kaldırmak için gerekli olan süreyi de içermelidir. Projenin mahkemeye sunulmaması halinde, mahkeme borca batıklığı saptarsa şirketin iflasına karar verecektir.        

2- Esasa İlişkin Şartlar

a- Borca Batıklık

İflas ertelenmesinin en önemli koşulu, sermaye şirketleri ve kooperatiflerin borca batık olması halidir. Borca batıklık, şirket pasifinin aktifinden fazla olması hali olarak tanımlanmakta olup; bu husus şirketin düzenleyeceği bir ara bilanço (TTK md. 324/II, Koop. K. md. 63/1), son yılın bilançosu veya daha sonra yapılacak tasfiye bilançosundan (TTK md. 444, 446) anlaşılabilir. Bu bilanço, şirketin gerçek mal varlığını ve borçlarını tespit eden bir malvarlığı bilançosudur(8). Borca batıklık bilançosunda malvarlığı değerlerinin, satış değerleri esas alınarak gösterilmesi gerekmektedir(9). Borca batıklık bilançosunun, şirketin tüm aktiflerini içermesi gerekmektedir. Yıllık bilançoda, varsa gizli yedek akçeler çözülmelidir. Bilançoda yer alacak pasifler ise şirketin gerçek borçları olup, bu borçların muaccel olup olmaması önemli değildir(10).

Borca batıklık, şirket aktiflerinin borçlarını karşılayamaması olarak tanımlandığından, işletmede ortaya çıkan likidite noksanlığı durumu, İİK’nın 179. maddesi hükümlerinin dışında tutulmaktadır(11).

Borca batıklık durumunun varlığı ve mali durumun iyileştirilmesi ümidinin bulunup bulunmadığı, özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiğinden bu konuda mahkemelerin uzman bilirkişilerden görüş alması gerektiği Yargıtay kararlarında yer almaktadır.           

b- Mali Durumun İyileştirilmesinin Mümkün Bulunması

Mahkeme, kendisine sunulacak iyileştirme projesinin ciddi ve somut önlemler içermesi ve inandırıcı bulması halinde iflasın ertelenmesine karar verecektir. İyileştirme projesi, şirket veya kooperatifi iflas halinden kurtaracak ölçüde ciddi ve inandırıcı olmalı, somut bilgi ve belgelere dayanmalı ve inandırıcılığı mahkemeye yaptırılacak bilirkişi raporu ile anlaşılmalıdır(12).

B- İFLASIN ERTELENMESİNİN ETKİLERİ

İflasın ertelenmesi kararının etkileri İİK’nın 179/b maddesinde(13) düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre, mahkemece verilecek erteleme kararı üzerine, borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanun’a göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz; karar öncesinde başlamış takipler ise durur. Ancak şu iki halde takibat yapılmaya devam edilebilir:

a- Taşınır, taşınmaz veya ticari işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir. Ancak bu takipler nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez.

b- İşçilerin kıdem ve ihbar tazminatları, işçi yardım sandıkları ve derneklere olan borçlar ve nafaka borçları için takibat yapılabilir. İflasın ertelenmesi kararı verilse dahi, bu takipler durmaz.

Takibat işleminin borçlunun malvarlığını azaltıcı etkisi olduğundan, iflasın ertelenmesi kararı ile birlikte icra takiplerine karşı korumalı duruma geçen şirket, mali durumunu iyileştirme imkânına kavuşacaktır. Maddede sadece takibat yapılamayacağına ilişkin düzenleme göstermektedir ki, şirket aleyhine erteleme süresi içerisinde dava açılabilecek veya açılmış davalara devam edilebilecektir.

İflasın ertelenmesi kararı ile birlikte hâkim, şirketin malvarlığının korunması için gerekli tedbirleri alır. Ancak hâkimin, doğrudan iyileştirme tedbirlerini belirlemesi mümkün olmayıp, sadece önerilen tedbirlerin uygun olup olmadıklarını ve şirketi başarılı ve devamlı bir iyileştirmeye götürüp götüremeyeceklerini araştırır. Bu tedbirler, hâkime elverişsiz veya alacaklıların menfaatlerine zarar verici görünürse, hâkim önerilen iyileştirme tedbirlerini değiştiremez ve yerlerine başka tedbirler koyamaz. Bu durumda yapabileceği tek şey, iflasın ertelenmesini reddetmekten ibarettir(14). Diğer bir ifade ile iflasın ertelenmesine karar verme sürecinde hâkimin, sermaye şirketinin genel kuruluna veya yönetim organına ait yetkileri kullanması söz konusu değildir.

Alacaklıların alacaklarını taksitlendirmeleri veya bazı alacaklarında vazgeçmeleri, vade uzatımında bulunmaları, ortakların yeni sermaye getirmeleri gibi tedbirler mali durumun iyileştirilmesini sağlayabilecektir. Alınacak bu tedbirler sonucunda dahi iyileştirme sağlanamıyorsa hâkim, şirketin iflasına karar verecektir(15).

 

Ali BEYLİK*

Yaklaşım 

*         Baş Hesap Uzmanı

(1)         30.07.2003 tarih ve 25184 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

(2)         Türk Ticaret Kanunu tasarısında 377. madde olarak yer alan iflasın ertelenmesi maddesi ile erteleme talebinde İİK’nın 179 ile 179/b maddelerinin uygulanacağı düzenlenerek iki kanun arasında bağlantının sağlanması amaçlanmış olup, tasarıda yer alan düzenleme şu şekildedir: “Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni nakit sermaye konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir. Bu halde İcra ve İflas Kanunu’nun 179 ila 179/b maddeleri uygulanır.

(3)         Madde metni: “Madde 179-Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflâsın ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme projeyi ciddî ve inandırıcı bulursa, iflâsın ertelenmesine karar verir. İyileştirme projesinin ciddî ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması zorunludur. Mahkeme, gerekli görürse idare ve temsille vazifelendirilmiş kimseleri ve alacaklıları dinleyebilir. İflâsın ertelenmesi talepleri öncelikle ve ivedilikle sonuçlandırılır.”

(4)         Selçuk ÖZTEK, “İflasın Ertelenmesi”, Bankacılar Dergisi, Sayı:59, 2006

(5)         Ramazan ARSLAN, “İflasın Ertelenmesi Uygulamaları”, Bankacılar Dergisi, Sayı:67, 2008

(6)         ÖZTEK, agm.

(7)         ARSLAN, agm.

(8)         Mahmut BİLGEN, İflasın Ertelenmesi, Ankara 2010, Adalet Yayınevi

(9)         Yargıtay 19. Hukuk Dairesi kökleşmiş içtihadı da bu yöndedir.  “Borçlu şirket iflasın ertelenmesi talebinde bulunduğuna göre öncelikle borca batıklık halinin mevcut olup olmadığı saptanmalıdır. Bu durumda düzenlenecek borca batıklık bilançosunun anonim şirketlerin gerçek mal varlığı değerini yansıtması gerekir. Borca batıklık halinin tespiti için tüm aktiflerin paraya çevirme değerleri yani piyasadaki satış sırasında gerçekleşebilecek fiyattan bilançoya geçirilmelidir. Aktif bu şekilde saptandıktan sonra borca batıklık durumu saptanmalı, şirket borca batık değilse talep reddedilmelidir.”; Yrg. 19. HD.’nin, 10.03.2005 tarih ve E. 2004/9014, K. 2005/2429 sayılı Kararı. Aynı yönde: Yrg. 19. HD.’nin, 30.12.2004 tarih ve E. 2004/7170, K. 2004/13440 sayılı; 12.11.2004 tarih ve E. 2004/7565, K. 2004/11352 sayılı Kararları.

(10)       ÖZTEK, agm.

(11)       Yrg. 19. HD.’nin, 30.12.2004 tarih ve E. 2004/9593, K. 2004/13439 sayılı Kararı, anonim şirketin borca batıklık nedeniyle iflasına karar verilebilmesi için öncelikle borca batık durumda olduğunun saptanması gerekir. Erteleme talebi üzerine alınan bilirkişi raporunda şirketin borca batık durumda olmadığı, ancak likidite sıkıntısı yaşadığı belirtilmiştir. Bu durumda mahkemece kayyımın ertelemenin devamında yarar bulunmadığına ilişkin raporu üzerine mahkemece anonim şirketin borca batık durumda olup olmadığı konusunda bilirkişi kurulundan rapor alınarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.”

(12)       Yrg. 19. HD.’nin, 14.07.2005 tarih ve E. 2005/4782, K. 2005/7979 sayılı Kararı “….İflasın ertelenebilmesi için borca batık durumda bulunan sermaye şirketi ve kooperatifin mali durumunun iyileştirilmesi ümidinin bulunması gerekir. Erteleme talebinde bulunan şirketin mali durumunu iyileştirilmesi için öngörülen tedbirleri içeren iyileştirme projesini mahkemeye sunmak zorundadır. İyileştirme projesinde belirtilen nedenlerin şirketin mali durumunu iyileştirmeye elverişli olup olmadığının tespiti özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden erteleme talebini inceleyen mahkeme bu yönde bilirkişi incelemesi yaptırmalıdır. Somut olayda davacı erteleme projesini sunmuş, projede kapasitenin ve karlılığının artırılacağı, bu nedenle yatırımlar yapılacağı belirtilmiştir. Bilirkişi raporunda, gerçekleştirilecek yatırımların veya faaliyetlerin hangi finansal kaynakla yapılacağı konusunda açıklık bulunmadığı, satış artışları yoluyla sağlanacak kaynaklar dışında dış kaynak planının olmamasının eleştirilebileceği ifade edilmiştir. Erteleme talebinde bulunan şirket vekili, dilekçesinde projede öngörülen yatırımın finansmanı için satışlardan elde edilecek gelirler ve atıl durumdaki aktiflerin paraya çevrilmesinden elde edilecek gelirler ve yapılacak tasarruf sonucu doğacak kaynağın kullanılacağı belirtilmiştir. İyileştirme projesinde öngörülen yatırımların finanse edileceği kaynak konusunda davacı şirketin ileri sürdüğü hususlar somut bilgi ve belgelere dayanmamaktadır. Mahkemece bu yönler gözetilmeden iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun kabulünde isabet görülmemiştir….”

(13)       Madde metni: “MADDE 179/b. - Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanun’a göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur; bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez. Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz veya ticarî  işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak zorundadır.  206. maddenin birinci sırasında yazılı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir. Erteleme süresi azami bir yıldır. Bu süre kayyımın verdiği raporlar dikkate alınarak mahkemece uygun görülecek süreler ile uzatılabilir; ancak uzatma süreleri toplamı dört yılı geçemez. Kayyım, mahkemenin belirleyeceği sürelerde iflası ertelenenin faaliyetleri ve işletmenin durumu konusunda düzenli olarak mahkemeye rapor verir. İflâsın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin veya kooperatifin iflâsına karar verir. Erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme kayyımın verdiği raporlardan şirketin veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya kooperatifin iflâsına karar verebilir.”

(14)       ÖZTEK, agm.

(15)       Yrg. 19. HD.’nin, 13.06.2002 tarih ve E. 2002/1267, K. 2002/4616 sayılı Kararı “…iflasın ertelenmesi süresi sonunda mali durumu düzelmiş ve aktifleri pasiflerini karşılayacak duruma gelmişse iflasın ertelenmesi kararı kaldırılmalı, mali durumun iyileşmemesi halinde mahkemece şirketin iflasına karar verilmelidir.”