Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Yurtdışından Temin edilen hizmetlerde Stopaj belirsizliği PDF Yazdır e-Posta
22 Mart 2011
Image Türk vergi kanunlarına göre bazı durumlarda, yurtdışında yerleşik kişi ve şirketlerden hizmet satın alınması halinde, yurtdışında yerleşik bu kişilerin Türkiye’de elde ettiği gelirin Türkiye’de vergilendirilmesi gerekmektedir. Eğer hizmeti veren satıcının Türkiye’de bir işyeri veya temsilcisi yoksa verginin ödenmesinden hizmeti satın alan sorumludur. Bu sorumluluğa ilişkin olarak, özellikle grup şirketleri aracılığı ile temin edilen hizmetlerin nasıl vergilendirileceği konusunda aşağıda değineceğimiz üzere birtakım belirsizlikler mevcuttur.

Genel olarak yurtdışından temin edilen hizmetlerin mahiyetine ve hizmet sağlayıcısının mukim olduğu ülkeye bağlı olarak, hizmeti satın alan kişi ve şirketlerin katma değer vergisi (KDV) ve kurumlar vergisi olmak üzere iki ayrı yükümlülüğü doğar. KDV açısından hizmetten Türkiye’de faydalanılması halinde ilgili faturada yazılı tutar üzerinden KDV hesaplanıp, sorumlu sıfatı beyan edilmesi ve ödenmesi gerekir. Ödenen bu vergi aynı dönemde indirim konusu yapılabilir. Kurumlar vergisi açısından ise hizmetin niteliğine göre ve hizmeti verenin mukimi olduğu ülke ile bir vergi anlaşması olup olmadığı önemlidir. Örneğin yurt dışındaki bir şirketin Türkiye’de verdiği danışmanlık hizmeti bedeli üzerinden yüzde 20 oranında kurumlar vergisi kesintisi uygulanırken ilgili ülke ile vergi anlaşmamız olması ve 183 günden daha az bir süre Türkiye’de kalınması ya da hiç kalınmaması halinde herhangi bir stopaj uygulanmamaktadır. Patent, marka gibi gayrimaddi hak bedeli ödenmesi halinde ise çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması mevcutsa stopaj oranı yüzde 15 yerine anlaşmalara bağlı olarak yüzde 10’a düşebilmektedir.

Yazının girişinde belirttiğimiz belirsizlik özellikle grup şirketleri aracılığıyla satın alınan hizmetlere ilişkindir. Bilindiği üzere grup şirketleri aracılığı ile farklı ülkelerde faaliyet gösteren uluslararası şirketler, grup şirketleri için her ülkede ayrı ayrı hizmet almak yerine, grup merkezlerinde tek elden hizmet satın alıp, bu hizmeti tüm dünyadaki şirketlerinin kullanımına sunmakta ve bu hizmetlerin maliyetlerini her ülkedeki grup şirketlerine “management fee”, “cost allocation” vb. adlar altında dağıtmaktadırlar.

Ana merkezden bu şekilde gelen “management fee” ve benzeri mahiyetteki yönetim giderleri faturalarından kurumlar vergisi stopajı hesaplanıp hesaplanmayacağı konusunda net bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Maliye Bakanlığı vergi inceleme elemanları zaman zaman bu tür ödemelerin gizli “royalty” olduğu iddiası ile stopaj gerektiğinden bahisle tarhiyat talep etmektedirler. Yargıya taşınan konularda ise vergi mahkemelerinin benzeri konularda farklı kararlar alabildiği görülmektedir.

Böyle bir tarhiyat riskinin azaltılması için, hizmet konusu ile ilgili olarak bir sözleşme yapılmasını, sözleşmede hizmetin tanımlanmasını, yapılan işlerin detaylarının açık şekilde yer almasını, yurt dışından düzenlenen faturada yazılı işlerin uygun şekilde belgelenmesini ve objektif kriterlere bağlanmasını, satın alınan hizmete ihtiyaç olduğunun açık bir şekilde ortaya konulmasını, hizmetin Türkiye’de ticari kazancın elde edilmesi ile doğrudan bağlantısının açıklanmasını, işin fiilen yapıldığının belgeler ile kanıtlanmasını (Türkiye’ye gelinerek hizmet verilmesi halinde, pasaport fotokopisi gibi), merkezde yapılan giderlerin birden fazla ülkeye dağıtımının yapılması halinde dağıtım anahtarına ilişkin bilgi ve belgelerin ayrıntılı şekilde fatura ekinde yer almasını, grup şirketlerinden satın alınan her bir hizmet türüne ilişkin, geçerli belgelere dayalı, ayrıntılı bir değerlendirme yapılmasını tavsiye ederiz.

Türkiye’nin uluslararası ticarete giderek artan bir şekilde entegre olması nedeniyle, uluslararası şirketlerin Türkiye’deki yatırımlarının da bu kapsamda büyüyeceğini göz önüne alırsak, yazımızda belirttiğimiz belirsizliğin önemi giderek artmaktadır. Bu belirsizliğin kesin bir şekilde çözümü için Maliye Bakanlığı’nın kendisi yetkiye dayanarak bir tebliğ veya sirküler ile konuyu açıklığa kavuşturmasını umuyoruz.

Leon Aslan Coşkun

http://www.fortuneturkey.com/default.asp