Matrah Artırımında Bulunanların Açtıkları Davalardan Vazgeçmeleri Gerekiyor mu? |
04 Nisan 2011 | |
6111 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Bazı Diğer Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un 6, 7 ve 8. maddeleri matrah artırımıyla ilgili olup, Kanun’un 9. maddesinde matrah artırımıyla ilgili ortak hükümler yer almaktadır. I- GİRİŞ Kanun’un kesinleşmiş alacaklar, inceleme, tarhiyat ve dava aşamasındaki alacaklarla ilgili bölümlerinde mükelleflerin kanun hükümlerinden yararlanmaları için dava açmamaları ya da açılmış davalardan vazgeçmeleri gerekliliği belirtilmiştir. Matrah artırımı ile ilgili hükümlere bakıldığında ise; matrah artırımının getirdiği avantajlardan yararlanmak için dava açılmaması ya da açılmış davalardan vazgeçilmesi gibi bir şart aranmadığı görülmektedir. Yazımızda matrah artırımdan yararlanmak isteyen ancak matraha etki edebilecek konularda devam eden davaları bulunan mükelleflerin durumu değerlendirilecektir. II- MATRAH ARTIRIMINDAN YARARLANMAK İSTEYEN MÜKELLEFLERİN AÇILMIŞ DAVALARINDAN VAZGEÇMELERİ HUSUSU VE KONUYA İLİŞKİN BİR ÖRNEK 6111 sayılı Kanun’un matrah artırımını düzenleyen 6, 7, 8 ve 9. maddelerinde, matrah artırımın uygulamasından yararlanmak isteyen mükelleflerin dava açmamaları ya da açmış oldukları davalardan vazgeçmeleri gerekliliğine yönelik bir koşul bulunmamaktadır. 6111 sayılı Kanun’un “Diğer Hükümler” başlıklı 20. maddesinin 5. fıkrası (a) bendinde ise; “Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve ilgili maddeler uyarınca dava açmamaları veya açılan davalardan vazgeçmeleri gereken borçluların, bu Kanun hükümlerinden yararlanabilmeleri için ilgili maddelerde belirlenen başvuru sürelerinde, yazılı olarak bu iradelerini belirtmeleri şarttır.” hükmü yer almaktadır. Bu madde hükmünde de “…ilgili maddeler uyarınca dava açmamaları veya açılan davalardan vazgeçmeleri gereken borçluların..” denilerek mükelleflerin Kanun’un hangi maddesinden yararlanacağına bakılarak o maddeden yararlanmak için dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi koşulu varsa bunun yerine getirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır. Dolayısıyla bu madde hükmü de matrah artırımından yararlanmak isteyen mükelleflerin açmış oldukları davalardan vazgeçmesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme içermemektedir. Bu noktada Kanun’un matrah artırımıyla ilgili maddeleri (6, 7, 8 ve 9) 20. madde ile bir bütün olarak değerlendirildiğinde matrah artırımından yararlanmak isteyen mükelleflerin açmış oldukları davalardan vazgeçmelerini gerektiren bir düzenleme olmadığı anlaşılmaktadır. Matraha etki edebilecek konularda davası devam eden mükelleflere örnek teşkil etmesi açısından konu değerlendirildiğinde; 2009 yılı kurumlar vergisi matrahını artırmak isteyen ancak yatırım indirimi ile ilgili olarak devam eden davası bulunan mükelleflerin durumunun incelenmesi yararlı olacaktır. Bilindiği üzere; Anayasa Mahkemesi yatırım indirimi uygulaması ile ilgili olarak 15.10.2009 tarihinde konuyu esastan görüşerek kararını vermiş, buna ilişkin gerekçeli karar ise 08.01.2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin konuyla ilgili kararının ardından yasal düzenleme ise 6009 sayılı Kanun ile yapılmış ve 01.08.2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin Kararının ardından 6009 sayılı Kanun çerçevesinde yapılan düzenlemeye kadar geçen süre zarfında idare tarafından yatırım indirim hakkından yararlandırılmayan mükellefler gerek geçici vergi beyanlarını gerekse kurumlar vergisi beyanlarını ihtirazi kayıtla vermek suretiyle vergi mahkemesine dava açma yoluna gitmişlerdir. Davaların büyük bir kısmı ilk derece mahkemesinde, Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda mükellef lehine sonuçlanmış, idare ise konuyu bir üst yargı merciine taşımıştır. Bu aşamada matraha etki eden bir unsur olan yatırım indirimi ile ilgili olarak davaları devam eden ancak 6111 sayılı Kanun hükmünden yararlanmak için matrah artırımında bulunmak isteyen mükelleflerin davalarından vazgeçmesine gerek bulunmamaktadır. Bu durumdaki mükellefler; beyan etmiş oldukları matrah üzerinden matrah artırımında bulunacaklar, artırım sonrası ortaya çıkan matrahın Kanun’da belirlenen asgari matrahların altında kalması halinde de asgari matrahlar üzerinden artırımda bulunabileceklerdir. Devam eden davaların mükellef lehine sonuçlanması halinde ise; ortaya çıkan yatırım indirimi tutarları izleyen yıllar için kullanılacaktır. Çünkü 6111 sayılı Kanun’un gelir ve kurumlar vergisinde matrah artırımıyla ilgili 6. maddesinin onuncu fıkrasında, “İstisna ve indirimler nedeniyle gelecek yıllarda matrahtan indirim konusu yapılabilecek tutarlar ile geçmiş yıl zararları bu madde hükmüne göre artırılan matrahlardan indirilemez” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla örneğimizde yer alan yatırım indirimi ile ilgili olarak devam eden davaların mükellef lehine sonuçlanması halinde; ortaya çıkan yatırım indirimi tutarı, 6111 sayılı Kanun’a göre artırılan matrahlardan indirilemeyeceği için izleyen yıllara devrolunacaktır. III- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI SONRASINDA ÖDEME YAPAN MÜKELLEFLERİN DURUMU Bu bağlamda bir diğer önemli husus da davası devam ederken ödeme yapan mükelleflerin ödemiş oldukları tutarların, mahsubu veya ret/iadesi ile ilgilidir. Bu konuyla ilgili olarak 1 Seri No.lu Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkında 6111 Sayılı Kanun Genel Tebliği’nin(1) III/B-1 “Kanun’un Yayımlandığı 25.02.2011 Tarihi İtibariyle Vergi Mahkemeleri Nezdinde Dava Açılmış veya Dava Açma Süresi Geçmemiş Vergiler” başlıklı bölümünde; “Ayrıca, Kanun’un 3. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi hükmü gereğince ilk derece mahkemesince verilen kararın bozulması nedeniyle yeniden karar verilmek üzere mahkemesine iade edilmiş davalara konu alacaklar için bu maddeden yararlanılmak üzere yapılan başvurular üzerine alacaklar, bu bölümde açıklandığı şekilde yapılandırılacak ve bu alacaklara karşılık Kanun’un yayım tarihinden önce tahsil edilmiş tutarlar da madde hükmüne göre ödenmesi gereken tutarlara mahsup edilerek bakiyesi red ve iade edilebilecektir.” ifadesi yer almaktadır. Bu noktada mükelleflerin en çok tereddüt ettiği husus ise; ilk derece mahkemesi kararından sonra ödeme yapılan ve Danıştay veya Bölge İdare Mahkemesi aşamasında olan davalar açısından da yukarıda belirtildiği gibi 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanılmak istenildiğinde ödenmiş tutarların ilgili madde hükümlerine göre ödenmesi gereken tutarlardan mahsup edilip edilemeyeceğidir. Burada kişisel görüşümüz; Tebliğ’de belirtilen açıklamanın ilk derece mahkemesi kararından sonra ödeme yapan ve davası bir üst yargı merciinde olan mükellefler açısından da geçerli olması gerektiği yönündedir. Tebliğ’de bu durumdaki mükelleflerin Kanun’dan yararlanmaları halinde daha önce ödemiş oldukları tutarların mahsubu veya ret/iadesine ilişkin bir düzenlenme yer almamasına rağmen; uygulamada hakkaniyetin sağlanması açısından Tebliğ’de yer alan düzenlemenin bu mükellefleri de kapsayacak şekilde işlem yapılması doğru bir yaklaşım olacaktır. IV- SONUÇ Kamuoyunda “Torba Yasa” ya da “Af Kanunu” olarak bilinen 6111 sayılı Kanun’un matrah artırımı ile ilgili hükümlerinden yararlanmak için mükelleflerin açmış oldukları davalardan vazgeçme şartı bulunmamaktadır. Dolayısıyla matrahı etkileyecek konularda açılmış ve devam eden davası bulunan mükelleflerin davalarından vazgeçmeksizin matrah artırımı hükümlerinden yararlanmaları mümkündür. Bu noktada özellikle yatırım indirimi konusunda dava açmış mükelleflerin devam eden davalarının mükellef lehine sonuçlanması halinde ortaya çıkan yatırım indirimi tutarlarının izleyen yıllarda kullanılması mümkün olabilecektir.
Burçin BOZDOĞANOĞLU* Yaklaşım * Dr. (1) 12.03.2011 tarih ve 27872 sayılı (mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
|