Hayali Kasa Mevcudu ve Ortaklardan Alacakların Beyanında Ortaya Çıkabilecek Sorunlar |
04 Nisan 2011 | |||||||||||||||||||||||||
Kamuoyunda “Torba Yasa” olarak bilinen 6111 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”, vergi mükelleflerinin kayıtlarında gözüken hayali kasa mevcudu ve ortaklardan alacakların düzeltilmesine imkan tanımaktadır. I- GİRİŞ Genellikle, açıktan yapılan ödemeler ve belgesiz harcamalar “ortaklardan alacaklar” ya da kasa da “nakit para” olarak gözükmekte, vergi incelemelerinde bundan dolayı ciddi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Torba Yasa ile bu sorun çözüme kavuşturulmak istenmiştir. Bununla beraber, uygulamadan yararlanacak olanların bir süre sonra bazı sorunlarla karşılaşmaları mümkün olabilecektir. Bu yazıda, konu hakkındaki görüşlerimize yer verilecektir.
II- UYGULAMAYA İLİŞKİN GENEL BİLGİLER Hayali kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar konusundaki yasal düzenlemeden bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabilecektir. Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin, 31.12.2010 tarihi itibarıyla düzenleyecekleri bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ile ortaklardan olan net alacak tutarları, Kanun’un yayımlandığı 25 Şubat 2011 tarihini izleyen üçüncü ayın son iş günü olan 31 Mayıs 2011 tarihine (bu tarih dahil) kadar vergi dairelerine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebilecektir. Beyan edilecek tutar üzerinden % 3 oranında vergi hesaplanacak, hesaplanan vergi beyanname verme süresi içinde ödenecektir. Ödenen vergiler, gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilemeyecektir. Beyan edilen tutarlar ile ödenen vergiler, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır. Uygulamadan yararlanacak mükelleflerin yapacakları muhasebe kaydı ise aşağıdaki şekilde olacaktır. Örnek: (B) A.Ş’nin kayıtlarında ortaklardan alacaklar hesabında uzun süredir yer alan 750.000 TL’lik tutarı beyan ederek kayıtlarını fiili duruma uygun hale getirmek istemektedir. Anılan tutar üzerinden (750.000 x %3 =) 22.500 TL vergi ödenecektir. Yapılacak kayıt aşağıdaki şekilde olacaktır.
III- ORTAYA ÇIKMASI MUHTEMEL SORUN 6111 sayılı Kanun kapsamında hayali kasa mevcudunu ve/veya ortaklardan alacaklarını beyan eden mükellefler bakımından gelecekte bir sorun ortaya çıkabileceğini düşünmekteyiz. Bu görüşümüz, konu hakkında yayınlanan Tebliğ’de yer verilen yoruma dayanmaktadır. 6111 sayılı Kanun’un 11. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin son cümlesi; “Bu fıkra uyarınca beyan edilen tutarlar nedeniyle ilave bir tarhiyat yapılmaz” hükmüne amirdir. Tebliğ’de bu cümle şu şekilde açıklanmıştır: “Kurumlar vergisi mükelleflerince 6111 sayılı Kanun’un 11. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yapılan beyanla ilgili olarak söz konusu tutarların ortaklara dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine yönelik ilave bir tarhiyat yapılmayacaktır.” Tebliğ’in “taslak” halindeki şeklinde, bu durumdaki mükellefler hakkında finansman kazancına dayalı olarak da tarhiyat yapılamayacağı ifadesi yer almaktaydı. Bu ifadenin daha sonra çıkarılması, idarenin görüşü açısından açık bir irade beyanı olarak değerlendirilmektedir. Tebliğ’de yer alan “açıklamaya” göre kanundaki ifade, sadece kâr dağıtımı üzerinden yapılması gereken vergi kesintisine yönelik bir kısıtlama özelliğindedir. Başka bir deyişle, gelecekte yapılacak vergi inceleme raporlarına dayalı olarak şirketler hakkında “finansman kazancı” dolayısıyla ilave kurumlar vergisi ve katma değer vergisi tarhiyatı yapılması ve bunlar üzerinden vergi ziyaı cezası kesilmesi mümkün bulunmaktadır.
IV- SONUÇ Hayali kasa mevcudu ve ortaklardan alacakların beyanı nedeniyle kâr dağıtımı üzerinden vergi kesintisine yönelik ilave tarhiyat yapılamayacağına ilişkin “kapsam daraltıcı” açıklama kanımızca isabetsizdir. Kanun koyucunun bu yönde bir iradesi olsaydı, buna madde metninde açıkça yer verirdi. Kanun’da yer alan; “Bu fıkra uyarınca beyan edilen tutarlar nedeniyle ilave bir tarhiyat yapılmaz” hükmü, “vergi türü” açısından herhangi bir kısıtlama içermemektedir. Hüküm sadece “tarhiyat nedeni” yönünden kısıtlama içermektedir. Dolayısıyla olası ihtilaflara yer vermemek açısından idarenin bu görüşünü değiştirmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, idarenin bu görüşü doğrultusunda beyan edilen bu tutarlara yönelik olarak kurumlar vergisi ve katma değer vergisi yönünden tarhiyat yapılması halinde, bu işlemin idari yargıda iptal edilmesi olasılığının oldukça yüksek olduğunu düşünüyoruz. Olası uyuşmazlıklarda dava açmak istemeyen ve ilgili hükümlerden yararlanmak isteyen mükelleflere önerimiz ise ilgili yıllar için kurumlar vergisi ve katma değer vergisi yönünden matrah artırımı hükümlerinden yararlanmaları.
Fatma TAŞ* Yaklaşım
* Dr. Gazi Üniversitesi, Gazi MYO, Öğretim Görevlisi
|