Varlık yönetim şirketleri ile ilgili düzenlemeler 5411 sayılı Bankacılık Kanunu(1) ile Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelikte(2) yer almaktadır.
I- VARLIK YÖNETİM ŞİRKETİ NEDİR? 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesinde bankalar ve fon dâhil diğer malî kurumların alacakları(3) ile diğer varlıklarının satın alınması, tahsili, yeniden yapılandırılması ve satılması amacıyla, kuruluş ve faaliyet esasları Kurul(4) tarafından belirlenen varlık yönetim şirketleri de kurulabileceği hüküm altına alınmıştır. Nitekim varlık yönetim şirketi adı geçen Yönetmeliğin 2. maddesinde aşağıdaki gibi tanımlanmıştır: “Varlık yönetim şirketleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, bankalar ve diğer mali kurumların alacakları ile diğer varlıklarının satın alınması, tahsili, yeniden yapılandırılması ve satılması amacına yönelik olarak faaliyet göstermek üzere bu Yönetmelik hükümlerine göre izin alarak kurulan şirketlerdir.” Görüldüğü gibi varlık yönetim şirketleri mali kurumların alacakları ile diğer varlıklarının satın alınması, tahsili, yeniden yapılandırılması ve satılması amacıyla kurulabilirler. Varlık yönetim şirketleri bankacılık sistemindeki sorunlu alacakları teminatları ile birlikte iskontolu olarak satın alarak; bunları belli bir süreç içerisinde tahsil eden şirketlerdir. Bu nedenle varlık yönetim şirketleri için “bankacılık sisteminin çöpçü balıkları” ifadesi kullanılmaktadır. Türkiye’de şu anda faal olarak çalışan 6 varlık yönetim şirketi bulunmaktadır(5)özd II- VARLIK YÖNETİM ŞİRKETLERİNİN FAALİYET KONUSU NEDİR? 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesinde varlık yönetim şirketlerinin faaliyet konularının sınırı aşağıdaki gibi çizilmiştir: “Varlık yönetim şirketleri alacaklarının tahsili ve alacakların ve/veya diğer varlıkların yeniden yapılandırılması kapsamında alacak tahsili amacıyla edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkların işletilmesi, kiralanması ve bunlara yatırım yapılması ve yine alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilâve finansman sağlamak veya sermayelerine iştirak etmek dâhil olmak üzere her türlü faaliyeti gerçekleştirmeye yetkilidir.” Varlık yönetim şirketlerinin faaliyet alanları ile genel belirleme 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda yer alan yukarıdaki hükümle yapılmış olmakla birlikte, ayrıntılı düzenlenmeler Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesinde yapılmıştır. Söz konusu maddeye göre varlık yönetim şirketlerinin faaliyet konuları aşağıdaki gibidir: “a) Varlık yönetim şirketleri, banka, TMSF ve diğer mali kurumların alacakları ile diğer varlıklarını satın alabilir, satabilir, satın aldığı alacakları tahsil edebilir, varlıkları nakde çevirebilir veya bunları yeniden yapılandırarak satabilir. b) Varlık yönetim şirketleri alacakların tahsili amacıyla edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkları işletebilir, kiralayabilir ve bunlara yatırım yapabilir. c) Varlık yönetim şirketleri alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilave finansman sağlayabilir. ç) Varlık yönetim şirketleri banka, TMSF ve diğer mali kurumların alacakları ile diğer varlıklarının yeniden yapılandırılması veya üçüncü kişilere satışında danışmanlık ve aracılık hizmeti verebilir. d) Varlık yönetim şirketleri ana faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere sermaye piyasası mevzuatı dâhilinde ve gerekli izinleri almak kaydıyla faaliyette bulunabilir ve menkul kıymet ihraç edebilir. e) Varlık yönetim şirketleri faaliyetlerini gerçekleştirmek amacıyla iştirak edinebilir(6) f) Varlık yönetim şirketleri diğer varlık yönetimi şirketlerinin satışına aracılık ettiği veya ihraç ettiği finansal ürünlere yatırım yapabilir. g) Varlık yönetim şirketleri Şirketlere kurumsal ve finansal yeniden yapılandırma alanlarında danışmanlık hizmeti verebilir.” Görüldüğü gibi varlık yönetim şirketlerinin faaliyet konuları Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesinde tahdidi olarak sayılmıştır. Mezkur maddenin 2. fıkrasında ise Varlık yönetim şirketlerinin, bu maddede belirlenen konular dışında faaliyette bulunamayacağı belirtilmiştir. Ayrıca aynı fıkra uyarınca varlık yönetim şirketleri banka ve diğer mali kurumların alacakları ile diğer varlıklarının satın alınmasına münhasır olarak, alacağını veya diğer varlığını satın aldığı banka veya diğer mali kurumlardan kredi kullanamazlar. Yukarıda yer alan kanun hükmünden ve yönetmelik düzenlemelerinden anlaşılacağı üzere varlık yönetim şirketlerinin esas faaliyet konusu mali kurumların sorunlu alacaklarını iskontolu olarak satın alarak, bunları tahsil etmektir. Varlık yönetim şirketleri satın aldığı alacakları yeniden yapılandırabilir. Bu alacakları karşılığında edindiği, gayrimenkul ve diğer varlıkları işletebilir, kiralaya verebilirler. Varlık yönetim şirketleri; iskontolu olarak satın alarak tahsil ettikleri alacak tutarı; bu alacaklar için ödedikleri bedel, bu bedelin zaman değeri, tahsil masrafları ve yönetim masrafları toplamından büyükse kar, küçükse zarar ederler. Uygulamada varlık yönetim şirketleri, bankalar başta olmak üzere mali kuruluşlardan alacaklarını toplu olarak satın almaktadırlar. Böylece bankaların aktiflerinde yer alan sorunlu alacaklar varlık yönetim şirketlerine geçmekte, bu şirketler de tahsilat alanındaki uzmanlıklarını kullanarak sorunlu alacakları tahsil etmeye çalışmaktadırlar. III- VARLIK YÖNETİM ŞİRKETLERİNDE KARŞILIK VE DEĞERLEME UYGULAMASINA İLİŞKİN GENEL KURAL 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesinin 4. fıkrası aşağıdaki gibidir: “… Varlık yönetim şirketleri, bu kapsamdaki işlemleri nedeniyle doğmuş veya doğması beklenen, ancak miktarı kesin olarak belli olmayan zararlarını karşılamak amacıyla karşılık ayırmak zorundadırlar. Karşılık ayrılacak alacakların nitelikleri ile karşılıklara ilişkin esas ve usuller Kurul tarafından belirlenir. Varlık yönetim şirketlerinin bu fıkra uyarınca ayırdıkları karşılıkların tamamı, ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilir. …” Yukarıda yer alan kanun hükmüne göre varlık yönetim şirketleri, varlık yönetim faaliyetleri ile ilgili olarak karşılık ayırmak zorundadırlar. Karşılık ayırmalarında amaç varlık yönetim faaliyetleri ile ilgili işlemleri nedeniyle doğmuş veya doğması beklenen, ancak miktarı kesin olarak belli olmayan zararlarını karşılamaktır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesinin 4. fıkrasına göre karşılık ayrılacak alacakların nitelikleri ile karşılıklara ilişkin esas ve usuller Kurul tarafından belirlenecek ve ayrılan bu karşılıkları kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacaktır. Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinde karşılıklar ile ilgili olarak aşağıdaki düzenleme yer almaktadır. “Varlık yönetim şirketleri, işlemleri nedeniyle doğmuş veya doğması beklenen, ancak miktarı kesin olarak belli olmayan zararlarını karşılamak amacıyla, devraldıkları toplam alacaklar ile diğer varlıklarını Türkiye Muhasebe Standartları ile Türkiye Finansal Raporlama Standartları çerçevesinde belirlenen usul ve esaslara uygun olarak değerler ve karşılığa tabi tutarlar.” Yukarıda yer alan Kanun hükmünden görüleceği üzere, 5411 sayılı Kanun’un 143. maddesinde karşılık ayrılacak alacakların nitelikleri ile karşılıklara ilişkin esas ve usulleri belirleme yetkisi Kurul’a verilmiş ve ayrılan bu karşılıkları kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı hüküm altına alınmıştır. Kurul tarafından çıkarılan Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinde ise varlık yönetim şirketlerinin devraldıkları alacak ve diğer varlıklarını Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına göre değerleyeceği ve karşılığa tabi tutacağı düzenlenmiştir. Görüldüğü gibi Bankacılık Kanunu’nda sadece karşılıklarla ilgili usul ve esasları belirleme yetkisi Kurul’a verilmiş ve sadece karşılıkların kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği belirlenmiştir. Konu ile ilgili çıkarılan yönetmelikte ise karşılıkların Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına göre belirlenmesi zorunlu kılındıktan sonra değerlemede de Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartlarının dikkate alınacağı belirtilmiştir. Ancak Bankacılık Kanunu’nda sadece karşılıkların gider olarak dikkate alınacağı belirtildiğinden Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları’ndaki değerleme hükümlerinden kaynaklanan gelir-giderlerin kurumlar vergisi matrahının belirlenmesinde dikkate alınması imkan dahilinde değildir. Vergi Usul Kanunu’nun 258. maddesine göre değerleme vergi matrahının hesaplanması ile ilgili iktisadi kıymetlerin değerinin takdir ve tespitidir. Vergi Usul Kanunu’nun 288. maddesinde ise karşılıklar; “hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilmeyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadıyla hesaben ayrılan meblağlar” olarak tanımlanmıştır. Karşılıklar Vergi Usul Kanunu’nun 288. maddesinde sadece tanımlanmıştır. Hangi durumlarda hangi tutar üzerinden ne zaman karşılık ayrılabileceği Vergi Usul Kanunu’nun ilgili maddelerinde düzenlenmiştir. Mükellefler sadece ilgili maddelerde belirtilen durumlarda karşılık ayırabilirler. Bankacılık Kanunu ile varlık yönetim şirketlerinin Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları’ndaki düzenlemelere göre karşılık ayırmaları zorunlu hale getirilmiştir. Bankacılık Kanunu uyarınca, bunların kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür. Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına göre yapılan karşılık iptallerinin de, aynen karşılıklar gibi, sonuç hesaplarına yansıtılarak kurum vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması gerekmektedir. Varlık Yönetim Şirketleri karşılıkları ve iktisadi kıymetlerinin değerlemelerini Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına göre yapmak zorundadırlar. Ancak varlık yönetim şirketlerinin kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartlarındaki değerleme hükümlerinin dikkate alınma imkanı bulunmamaktadır. Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesi sadece karşılıkların gider olarak dikkate alınmasına imkan sağlamaktadır. IV- DEĞERLENDİRME VE SONUÇ 6102 sayılı Ticaret Kanunu 13.01.2011 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Kanun’un yürürlük tarihi ise 1534. maddede 01.07.2010 olarak belirlenmiştir. 6102 sayılı Ticaret Kanunu’nun 75. maddesinde karşılıkların, 79. maddesinde ise değerlemelerin Türkiye Muhasebe Standartlarına göre yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 6102 sayılı Kanun’un 1534. maddesinde Türkiye Muhasebe Standartları ile ilgili hükümlerin 01.01.2013 tarihinden itibaren uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak Vergi Usul Kanunu’nda değerleme ve karşılıklarla ilgili olarak Türkiye Muhasebe Standartlarına bir atıf yapılmadığından değerleme ve karşılıklardan kaynaklanan gelir ve giderlerin kurumların kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde dikkate alınma imkanı bulunmamaktadır. Ancak Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesinde yer alan hüküm ile Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca varlık yönetim şirketleri, diğer mükelleflerin aksine, Türkiye Muhasebe Standartları uyarınca ayırdıkları karşılıklarını kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alabilirler. Ancak varlık yönetim şirketlerinin kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartlarındaki değerleme hükümlerinin dikkate alınma imkanı bulunmamaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndaki Türkiye Muhasebe Standartları ile ilgili hükümlerin yürürlüğe girdiği 01.01.2013 tarihinden itibaren Vergi Usul Kanunu ile Türkiye Muhasebe Standartları hükümlerinin ilişkisi daha çok tartışılacaktır. İhsan Kağan BAYRAKTAR* Yaklaşım * Hesap Uzmanı (1) ’ (2) ’m (3) . (4) ,’ie (5) http://www.bddk.org.tr/WebSitesi/turkce/Kuruluslar/Varlik_Yonetim/Varlik_Yonetim.aspx (Erişim: 07.02.2011) (6) Varlık yönetim şirketlerinin, iştirak edecekleri ortaklıkların, sermayesinin veya oy hakkı toplamının en az yüzde onuna sahip olması şarttır . |