Kurumlar Vergisi Beyannamesinin Düzenlenmesinde Dikkat Edilecek Konular |
05 Nisan 2011 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Hesap dönemi takvim yılı olan kurumların 2010 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannameleri, 24.04.2011 günü akşamına kadar verilecektir. Aşağıda, kurum kazançlarının vergilendirilmesi, indirim ve istisnalar ile kurumlar vergisi beyannamesinin doldurulması başta olmak üzere özelliği olan bazı konularda kısa açıklamalar yapılacaktır. Beyanname doldurulmasında yapılan bazı basit hatalar zaman zaman sonradan telafi edilemeyecek sorunlara ve risklere yol açabilmektedir. Bu çerçevede 2011 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinin düzenlenmesinde dikkat edilecek konulara da aşağıda dikkat çekilecektir. 1. Kurumlar Vergisi Oranı 2010 yılı kazançları için kurumlar vergisi oranı % 20’dir. Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin 08.01.2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kararı sonrasında, 6009 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nun yatırım indirimiyle ilgili geçici 69. maddesinde yapılan değişiklikle, yatırım indirimi sonrası kalan kurum kazancının % 20 oranında kurumlar vergisine tabi olması öngörülmüştür. Bu çerçevede, yatırım indirimi istisnasından yararlanan kurumlar için de kurumlar vergisi oranı % 30’değil, % 20’dir. 2. Kurumlar Vergisini Ödeme Zamanı Kurumlar vergisi, beyannamenin verildiği ayın sonuna kadar ödenmektedir. Nisan ayının son günü tatil olduğundan, 2010 yılı beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin son ödeme günü 2 Mayıs 2011 olmaktadır. 3. Geçmiş Yıl Zararları a) Yurt İçi Zarar Mahsubu Beyannamenin 4 no.lu tablosu geçmiş yıl zararlarının yazılması gereken tablodur. Bu tabloda yer alan zararların, zarar olsa dahi indirilecek istisna ve indirimler yapıldıktan sonra kalan tutarla sınırlı olarak mahsuba konu edilmesi gerekir. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesine göre, kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek şartıyla, geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan mali zararlar indirim konusu yapılmaktadır. Bu hükme göre geçmiş yıl zararlarının mahsubu için;
gerekmektedir. Kanun’un 9. maddesinde yer alan düzenlemeye bakıldığında, zarar mahsubu yapılmayan hesap dönemine ilişkin beyannamede geçmiş yıllar zararlarının ayrı ayrı gösterilmesinin gerekmediği anlaşılmaktadır. Böyle olmakla birlikte, karşılaşılabilecek olası riskler dikkate alınarak, “Geçmiş Yıl Zararları” tablosunun tamamının, bu tabloda yer alan zarar tutarları söz konusu beyannamede mahsup edilmese dahi doldurulmasında yarar bulunmaktadır. Geçmiş yılların beyannamelerinde olduğu gibi 2010 yılı beyannamesinde de istisnalardan kaynaklanan geçmiş yıllar zararları ile diğer zararlar için ayrı satırlar açılmıştır. Bu ayırımın sadece istatistik amaçlı olduğu, vergisel bir sonuç doğurmadığı düşünülmektedir. b) Yurt Dışı Zarar Mahsubu Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan düzenlemeye göre, kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarla ilgili zararlar hariç olmak üzere, yurt dışı faaliyetlerden doğan zararlar;
koşullarıyla, kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılacaktır. Kurumlar vergisi beyannamesinde mahsup edilecek yurt dışı zararlar için ayrı tablo veya satırlar bulunmamaktadır. Mahsup edilecek yurt içi / yurt dışı toplam zarar tutarlarının ilgili satırlarda topluca gösterilmesi yeterlidir. c) Devir Alınan ve Bölünen Kurum Zararlarının Mahsubu Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesinde, 20. maddenin birinci fıkrası çerçevesinde devralınan kurumların devir tarihi itibariyle özsermaye tutarını geçmeyen zararları ile bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında gerçekleştirilen tam bölünme işlemi sonucu, bölünen kurumdaki özsermayenin devralınan tutarını geçmeyen ve devralınan kıymetle orantılı zararların mahsubu olanağı düzenlenmiştir. Yapılan düzenlemeye göre zarar mahsubu için;
gerekmektedir. Beyannamelerin yasal süresinde verilmesi koşulu, ihmal edilebilecek önemde olan bazı şekli yükümlülüklerin dahi sonradan telafi edilemez sonuçlar yaratabileceğini göstermekte, beyannamenin zamanında ve istenen bilgilerin tamamını içerecek şekilde doldurulmasının önemini göstermektedir. Devir ve bölünmede zarar mahsup süresi uzamaz. Yani her yıla ait zarar tutarı, yine beş yılla sınırlı olarak mahsuba konu olur. d) KVK Geçici Madde 5 Kapsamında Birleşen KOBİ’lerde Devralınan Zararlarının Mahsubu Kurumlar Vergisi Kanunu’nun geçici 5. maddesine göre, madde kapsamında 31.12.2009 tarihine kadar birleşen KOBİ niteliğindeki kurumların, birleşme tarihi itibariyle öz sermaye tutarını geçmeyen zararlarının, 9. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen şartlarla matrahtan indirimi mümkündür. e) Matrah Artırımı Yapan Kurumlarda Zarar Mahsubu 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 6. maddesi kapsamında matrah arıtımında bulunan kurumların, matrah artırımında bulundukları yıllara ait zarar tutarlarının % 50’sinin 2010 ve izleyen yıllarda mahsubu olanaklı değildir. Dolayısıyla, 2006-2009 yıllarının tamamı veya bazıları için matrah artırımında bulunulması halinde, artırım yapılan yıla ilişkin zarar tutarının % 50’si 2010 yılı beyannamesinde indirim konusu yapılmayacak, mahsup kalan % 50 ile sınırlı olarak yapılacaktır. 4. İştirak Kazançları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının;
kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur. Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulamasında, 5520 sayılı Kurumla Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinde belirtilen şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kâr payı sayılmaktadır. Benzer şekilde, örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faiz ve benzerleri, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulamasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kar payı sayılmaktadır. Örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz ve benzeri gelirler ile transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar dolayısıyla elde edilen ve diğer koşulları da taşıması nedeniyle iştirak kazancı sayılan ve iştirak kazançları istisnası kapsamına giren kazançlar için beyannamede ayrı bir satır bulunmamaktadır. Bu kazançların da iştirak kazançları satırına yazılarak istisnanın uygulanması gerekir. 5. Yurt Dışı İştirak, Şube ve İştirak Satış Kazançları İstisnası Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının;
koşullarıyla, 2010 yılında elde edilen yurt dışı iştirak kazançları,
koşullarıyla, yurt dışı iştirak satış kazançları,
koşullarıyla, 2010 yılında elde edilen yurt dışı şube kazançları, kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur. Öte yandan, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33. maddesinde yurt dışında ödenen vergilerin kurumlar vergisinden mahsubu düzenlenmiştir. Yukarıda açıklanan istisnalardan yararlanılamaması durumunda, yurt dışında elde edilen bazı kazançlar için 33. maddede yer alan koşullar çerçevesinde vergi mahsubu yapılması olanaklıdır. Yukarıda açıklanan koşullar çerçevesinde istisnadan yararlanılmasının mümkün olduğu durumda istisnanın uygulanması, istisnadan yararlanılamaması durumunda ise vergi mahsubu olanağına bakılması gerekmektedir. İstisna kapsamında olan kazançlar için istisnadan yararlanılmayıp vergi mahsubu yapılmasını engelleyen bir yasal düzenleme olmamakla birlikte, gereksiz risk almamak ve vergi mahsup prosedürüne katlanmamak amacıyla, koşullar varsa istisnadan yararlanılması önerilmektedir. 6. Taşınmaz ve İştirak Satış Kazançları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan hükme göre, bentte yer alan şartlar çerçevesinde elde edilen kazançların % 75’i kurumlar vergisinden müstesnadır. İstisna uygulamasında dikkat edilecek konular özetle şunlardır:
7. Yurt Dışı İnşaat ve Onarma İşlerinden Sağlanan Kazançlar Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi ile yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar, başka bir koşul aranmaksızın kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. İstisnadan yararlanmak için, yurt dışında yapılan kapsamdaki işlerden sağlanan kazançların Türkiye’ye getirilmesi zorunluluğu yoktur. Kazancın Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi istisnadan yararlanmak için yeterlidir. 8. Serbest Bölgelerden Elde Edilen Kazançlar Serbest Bölgeler Kanunu’nun vergi teşviklerini düzenleyen geçici 3. maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeye göre;
kurumlar vergisinden müstesnadır. Buna göre imalatçı olmayıp 06.02.2004 tarihi itibariyle ruhsat almış olanların, faaliyet ruhsatlarında yer alan süre 2010 yılı içinde bitenler için kurumlar vergisi istisnası, faaliyet ruhsat süresinin sonu itibariyle bitmiştir. Faaliyet ruhsat süresinin uzatımı istisna süresini uzatmamakta olup, istisna kazanç tutarının istisna süresi sonu itibariyle hesaplanması gerekmektedir. Düzenlemeden de anlaşıldığı üzere, 06.02.2004 tarihinden önce ruhsat alanlar, imalatçı olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu tarih itibariyle faaliyet ruhsatında yer alan sürenin sonuna kadar kurumlar vergisi istisnasından yararlanabilmektedirler. Bu tarihten önce ruhsat alan imalatçılar ise söz konusu sürenin sonuna kadar bu kapsamda istisnadan yararlanabilmekte, süre bitiminden sonra ise sadece üretilen ürünlerin satışından elde edilen kazançlarla sınırlı olarak istisnadan yararlanabilmektedirler. Benzer şekilde, 06.02.2004 tarihinden önce faaliyet ruhsatı almış olup, 2010 sonu itibariyle de ruhsat süresi dolmamış imalatçıların, 2010 yılında imalatçı sıfatıyla sadece ürettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançla sınırlı değil, bütün faaliyet gelirleri için istisnadan yararlanmaları gerekir. Üretim faaliyetinde bulunanların yararlanabilecekleri istisna koşullu bir istisna ve kapsamı da daha dar olduğundan, 06.02.2004 tarihinden önce ruhsat alıp, bu tarih itibariyle faaliyet ruhsatlarında yer alan faaliyet süresi 2010 yılı içinde dolan imalatçıların, bütün faaliyetleri üretim faaliyeti, bütün kazançları da üretilen malların satışından doğmuş olsa dahi;
önerilir. Kurumlar Vergisi Beyannamesinde zarar olsa dahi indirilecek istisnalar bölümünde, serbest bölgelerde elde edilen kazançlar için tek bir satır bulunmakta olup, yukarıda açıklanan ayırıma uygun birden fazla satır yoktur. 2010 yılı için yukarıda önerilen uygulamanın, beyanname dışında yapılacak çalışmayla, iki farklı dönem için istisna kazanç tutarının hesaplanması, bulunan toplam istisna tutarının ise beyannamenin ilgili satırına yazılarak istisnadan yararlanılması şeklinde yapılması mümkündür. Öte yandan, serbest bölgede faaliyette bulunanların elde ettikleri bazı özellikli gelirler itibariyle yararlanacakları istisnanın kapsamına da değinilecek olursa, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde yapılan açıklamaya göre,
9. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Elde Edilen Kazançlar Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na göre, teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren kurumların, münhasıran bu bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden 2010 yılında elde ettikleri kazançlar kurumlar vergisinden müstesnadır. İstisna ile ilgili olarak dikkat edilecek konulardan bazıları aşağıda özetlenmiştir:
10. Ar-Ge İndirimi Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile işletme bünyesinde gerçekleştirilen Ar-Ge harcamalarının % 100’ü oranında hesaplanacak Ar-Ge indiriminin, beyanname üzerinden hesaplanan kurum kazancından indirilmesi öngörülmüştür. Öte yandan, 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’la; teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, Ar-Ge projelerinde ve rekabet öncesi işbirliği projelerinde yapılan harcamalar ile teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlarca gerçekleştirilen harcamalar için % 100 “Ar-Ge indirimi” getirilmiştir. 5746 sayılı Kanun’un 4. maddesinin beşinci fıkrasına göre, bu Kanun kapsamındaki indirimden yararlananların, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinde yer alan indirimden yararlanmaları mümkün değildir. Dolayısıyla, bu Kanunlarda düzenlenen Ar-Ge indiriminden birinin tercih edilerek uygulamanın bu çerçevede yapılması gerekmektedir. 5520 ve 5746 sayılı Kanun’larda düzenlenen teşvikin ismi ve oranı aynı olmakla birlikte, temelde bazı farklılıklar vardır. Ar-Ge indiriminden yararlanırken hangi Kanun kapsamında kalınacağı önemlidir. Aşağıda her iki Kanun düzenlemesi arasındaki bazı farklılıklara işaret edilecektir:
- 5746 sayılı Kanun kısmen Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan sabit kıymetlerin amortismanlarının, bu faaliyette geçen süreye isabet eden kısmını Ar-Ge harcaması kabul ederken; 5520 sayılı Kanun, Ar-Ge faaliyetleri dışında da kullanılan sabit kıymetlerin amortismanını hiçbir şekilde Ar-Ge harcaması olarak kabul etmemektedir. - 5746 sayılı Kanun kısmen Ar-Ge faaliyetlerinde çalışan personelin ücretlerinin, bu faaliyette geçen süreye isabet eden kısmını Ar-Ge harcaması kabul etmekte, sınırlı olarak destek personeli ücretlerini de Ar-Ge harcaması olarak nitelendirmektedir. Oysa 5520 sayılı Kanun, Ar-Ge faaliyetleri dışında da çalıştırılan personelin ücretleriyle destek personelinin ücretlerini hiçbir şekilde Ar-Ge harcaması olarak kabul etmemektedir. - 5746 sayılı Kanunda yer alan düzenlemelere göre, danışmanlık hizmeti ve diğer hizmet alımlarına ilişkin harcamalar Ar-Ge ve yenilik harcaması kapsamında gerçekleştirilen harcama tutarının % 20’sini geçememektedir. 5520 sayılı Kanun’da ise bu şekilde bir oransal sınırlama bulunmamakta; ortak kullanılan Ar-Ge departmanında yapılan harcamalar, kamu kurum ve kuruluşlarına ait Ar-Ge merkezleriyle üniversiteler bünyesinde yapılan Ar-Ge harcamaları ve proje bazında yerli ve yabancı teknik personelden mesleki ve teknik destek alınması veya bazı analizlerin dışarıda yaptırılması halinde bunlarla ilgili olarak yapılan ödemeler hariç sadece işletme bünyesinde yapılan harcamalar Ar-Ge harcaması olarak kabul edilmektedir.
Ne Kurumlar Vergisi Kanunu’nda, ne de 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’da, bu iki Kanun’da yer alan Ar-Ge indiriminden biri kapsamında uygulama yaparken diğerine geçişi engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Böyle olmakla birlikte, hesap dönemi itibariyle ilk geçici vergi döneminde yapılan tercihe bağlı kalınmasında yarar bulunmaktadır. 11. Bağış ve Yardımlar a) Bağış ve Yardımlarla İlgili Özet Açıklamalar Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinde sporla ilgili sponsorluk harcamaları ile bazı bağış ve yardımların, belli sınırlamalar ve şartlar çerçevesinde kurum kazancından indirilmesi öngörülmüştür. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun bu maddesi yanında diğer başka kanunlarda da, bazı kurum ve kuruluşlara yapılan bağış ve yardımların kurum kazancından indirimi düzenlenmiştir. Burada bağış ve yardımların indirimiyle ilgili ayrıntılı açıklamalara yer verilmeyecek, sadece önemli görülen bazı konular aşağıda özetlenecektir.
indirim konusu yapılması gerektiği kabul edilmektedir. b) Kurum Kazancından İndirilen Bağış ve Yardımlara İlişkin Tablo Kurum kazancından indirilebilecek bağış ve yardımlara ilişkin bir özet tablo aşağıda yer almaktadır. KURUM KAZANCINDAN İNDİRİLEN BAĞIŞ VE YARDIMLARA İLİŞKİN TABLO
12. Yatırım İndirimi Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 69. maddesinde yer alan “… sadece 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait …” ibaresinin Anayasa Mahkemesinin 08.01.2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kararıyla iptal edilmesi sonucu, daha önce indirilemeyen yatırım indirimi tutarının indirimi olanaklı hale gelmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığı Anayasa Mahkemesi kararının 2010 yılında yayımlandığını dikkate alarak, 2009 yılı kazançlarının vergilendirilmesinde yatırım indiriminden yararlanılamayacağı yorumunu yapmış ve yıllık kurumlar vergisi beyannamesini de buna göre dizayn etmiştir. Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin kararı sonrasında, 6009 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nun yatırım indirimiyle ilgili geçici 69. maddesi değiştirilmiş, değişiklik hükmü 2010 yılı kazançlarından itibaren uygulanmak üzere yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesi kararı ve Gelir İdaresi Başkanlığının görüşünün anlaşılması sonrasında, kurumların üç farklı uygulama yaptıkları görülmüştür.
Anlaşıldığı kadarıyla 2009 yılı kazançlarının vergilemesinde yatırım indiriminden yararlanan ve yukarıda birinci grupta sınıflandırılan kurumların tamamı incelenmiş ve yararlandıkları yatırım indirimi nedeniyle bu kurumlara tarhiyat yapılmıştır. Bu tarhiyatlar tespit edebildiğimiz kadarıyla halen yargı aşamasındadır ve kesinleşen yargı kararı henüz yoktur. Bu kurumların davalarını devam ettirmeleri durumunda, yargı kararlarına göre işlem yapılacak, davanın kazanılması halinde (20009 yılı geçici vergi dönemleri için verilen mahkeme kararlarından kazanılacağı anlaşılmaktadır) 2009 için herhangi bir işlem yapılmayacak, kalan yatırım indirimi tutarı ise 2010 ve devamı yıllarda dikkate alınacaktır. Davalardan vazgeçilerek 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanılması da mümkün olup, bu durumda 2009 yılında yararlanılan ancak yapılan tarhiyat nedeniyle iptal edilen yatırım indirimi tutarı 2010 ve devamı yıllarda dikkate alınabilecektir. 2009 yılı beyannamesini ihtirazi kayıtla veren ve dava açan kurumların, yargı kararı doğrultusunda hareket edecekleri ve davayı kazanmaları durumunda ödedikleri vergiyi iade alacakları düşünülmektedir. Bu kurumlar kalan yatırım indirimi için 2010 ve devamı yıllarda yatırım indiriminden yararlanmaya devam edebileceklerdir. Davadan vazgeçilip, 2010 ve devamı yıllarda yatırım indiriminden yararlanılması da mümkündür. Gelir İdaresinin yorumu doğrultusunda 2009 yılında yatırım indiriminden yararlanmayan kurumların, yasal düzenleme çerçevesinde yararlanabilecekleri tutar dikkate alınarak, endekslenmiş değeriyle 2010 ve devam eden yıllarda yatırım indiriminden yararlanmaya devam etmeleri mümkündür. Bu grup kurumlardan 2009 yılında kazancı olanların, yatırım indiriminden yararlanmamış olmaları, 2010 ve devamı yıllarda yararlanacakları indirim tutarını etkilemeyecektir. 2010 yılı için yararlanılabilecek yatırım indirimi istisnası tutarı, aşağıdaki unsurlardan oluşacaktır:
Gelir Vergisi Kanunu’nun yürürlükten kaldırılan ancak 31.12.2005 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan;
artırılarak dikkate alınmaktadır. 2009 ve 2010 hesap dönemleri için dikkate alınacak yeniden değerleme ve ÜFE artış oranları aşağıdaki gibidir:
13. İşletmeden Çekilen Enflasyon Düzeltme Farkları 2010 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde, bu yılda işletmeden çekilen enflasyon düzeltme farklarının ve bu farklar üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin yazılacağı bir (kağıt ortamında doldurulan beyannamede iki) satır bulunmaktadır. Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298 ve geçici 25. maddelerinde yer alan düzenlemelere göre, pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulacaktır. Ancak özsermaye kalemlerine ait enflasyon düzeltme farkları, düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilmekte veya sermayeye ilave edilebilmekte, bu işlemler de kar dağıtımı sayılmamaktadır. Düzenlemeden de açıkça görüldüğü üzere, işletmeden çekilen enflasyon düzeltme farkları, dönem kazancından bağımsız olarak, dönemin zararla kapanmış olması veya geçmiş yıl zararları ya da indirim ve istisnalar nedeniyle kurumlar vergisi matrahı doğmasa dahi vergilenecektir. 14. Geçmiş Yıl Zararları / Ar-Ge İndirimi / Yatırım İndirimi İstisnası Uygulama Sırası 2010 yılı kurum kazançlarının vergilendirilmesinde;
bu indirim ve istisnaların uygulama sırasını oldukça önemli hale getirmiştir. Öncelikle belirtmek gerekirse, yatırım indirimi istisnası, Ar-Ge indirimi ve geçmiş yıl zararlarının birlikte bulunması durumunda, vergi matrahının hesaplanmasında öncelik sırası konusunda açık bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. İndirimi belli bir süreyle sınırlanan geçmiş yıl zararlarının öncelikle dikkate alınmasına yasal bir engel yoktur. Bu çerçevede kurumlar vergisi matrahının tespitinde öncelikle geçmiş yıllar zararları dikkate alınabilir. Zarar mahsubunda olduğu gibi, Ar-Ge indiriminin sırası konusunda da açık bir düzenleme yoktur. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun Ar-Ge indirimini düzenleyen 10. maddesinde, bu maddede sayılan indirimlerin sırası belirlenmiş, ancak Ar-Ge indirimi, zarar mahsubu ve yatırım indiriminde öncelikle ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamasıyla ilgili 1 sıra no.lu Tebliğde de mahsup ve indirimlerin önceliğiyle ilgili bir açıklamaya yer verilmemiştir. 5422 sayılı eski Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamasıyla ilgili olarak yayımlanan ve şu an itibariyle yürürlükte bulunmayan 86 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde, Ar-Ge indiriminden yararlanan kurumların, aynı zamanda yatırım indiriminden yararlanması halinde, öncelikle Ar-Ge indiriminin, daha sonra da yatırım indiriminin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Yapılan açıklamalar çerçevesinde, açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, kurumlar vergisi beyannamesinin mevcut formatının öncelikle zarar mahsubu, sonra Ar-Ge indirimi, daha sonra da yatırım indirimi istisnası uygulamasına göre yapılmış olduğu da dikkate alınarak bu sıraya uyulabileceği düşünülmektedir. 15. İndirimli Kurumlar Vergisi 5838 sayılı Kanun’la Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen 32/A maddesiyle, teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar için indirimli kurumlar vergisi oranı uygulaması getirilmiştir. Maddenin uygulamasıyla ilgili olarak halen yayımlanmış bir genel tebliğ bulunmamaktadır. Bu nedenle, tereddütlü çok sayıda konu ile ilgili olarak Gelir İdaresinin yorumu bilinmemektedir. Aşağıda, ana başlıklar itibariyle konu özetlenmiştir. a) İndirimli Kurumlar Vergisi Oranları Bölgelere göre, 31.12.2010 tarihine kadar başlanan yatırımlar için uygulanacak kurumlar vergisi indirim oranları ile bu oranlar dikkate alınarak hesaplanan indirimli kurumlar vergisi oranları aşağıdaki tabloda yer almaktadır:
Yatırıma başlamanın tanımı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin 2009/1 sayılı Tebliğin 11. maddesinde yapılmıştır. Tebliğde yapılan düzenlemeye göre;
2010 yılında yatırım harcaması yapılmasına rağmen, Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğde tanımlanan şekilde 31.12.2010 tarihine kadar yatırıma başladığı kabul edilmeyen yatırımlar için yukarıdaki tabloda yer alan oranlar uygulanmamaktadır. Bu yatırımlar kapsamında 2010 yılında yapılan yatırım harcamaları için uygulanacak teşvik oranları aşağıdaki tabloda yer almaktadır:
b) İndirimli Kurumlar Vergisi Oranının Uygulanacağı Kazanç Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesinin birinci fıkrasında, indirimli kurumlar vergisi oranının, teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazanca uygulanması öngörülmüştür. Buna göre, indirimli kurumlar vergisi oranı sadece yeni yapılan yatırımdan elde edilen kazançlara uygulanacak, yeni yapılan yatırım dışındaki faaliyetlerden elde edilen kazançlara ise indirimli değil standart oran uygulanacaktır. İndirimli oranın sadece yeni yatırımdan elde edilecek kazanca uygulanması, yeni yatırımdan elde edilen kazancın diğer kazançlardan ayrı olarak hesaplanmasını gerektirmektedir. Komple yeni yatırımlarda bu hesap yapılabilir olmakla birlikte, diğer yatırım cinslerinde bu hesabı yapmak kolay olmayacaktır. Bu zorluğu gidermek üzere yapılan düzenlemede, aşağıdaki yöntem öngörülmüş olmakla birlikte, bu yöntemin uygulamasının da oldukça zorlu olacağı ve gelecekte tereddütlere ve ihtilaflara yol açacağı görülmektedir. Maddenin dördüncü fıkrasında yapılan düzenlemeye göre;
Yapılan düzenlemeyi formüle edecek olursak; İndirimli oran uygulanacak kazanç tutarı = (Yapılan tevsi yatırım tutarı / Toplam sabit kıymet tutarı ) x Toplam kazanç tutarı olmaktadır. Açık olmamakla birlikte, Gelir İdaresinin yorumunun;
ifade ettiği düşünülmektedir. Konuyla ilgili bugüne kadar herhangi bir tebliğde veya sirkülerde açıklama yapılmış değildir. Konusu farklı olmakla birlikte, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun KOBİ birleşmelerinden doğan kazancı vergiden müstesna yapan geçici 5. maddesinde geçen “sabit kıymet” kavramının tanımlandığı 4 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde “sabit kıymet” ifadesinden, Vergi Usul Kanunu’nun 313. maddesi uyarınca amortisman mevzuunu oluşturan iktisadi kıymetlerin anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Bu açıklama örneğin boş arsa ve arazilerin, toplam sabit kıymet tutarının kapsamı dışında bırakmaktadır. c) İndirimli Kurumlar Vergisi Oranı Uygulamasına Başlama Tarihi Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen 32/A maddesi hükmüne göre, indirimli kurumlar vergisi oranı uygulamasına, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren başlanacaktır. Buna göre, teşvikten yararlanmaya başlamak için yatırımın tamamlanmasına ve tamamlama vizesinin yapılmış olması koşulu bulunmamaktadır. 16. Vergi Mahsubu Beyannamenin vergi Bildirimi tablosunda mahsup edilecek vergiler üç başlık altında toplanmıştır. Bu başlıklar;
Yurt içinde kesilen vergilerin mahsubuna ilişkin düzenleme Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 34. maddesinde, yurt dışında ödenen vergilerin mahsubuna ilişkin düzenleme ise aynı Kanun’un 33. maddesinde yapılmıştır. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 34. maddesinde yapılan düzenlemeye göre; beyannamede gösterilen kazançlardan kaynağında kesilmiş olan vergilerin, beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edileceği, mahsubu yapılan miktarın kurumlar vergisinden fazla olması halinde aradaki farkın vergi dairesince mükellefe bildirileceği ve mükellefin tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde müracaatı üzerine kendisine iade olunacağı hükme bağlanmıştır. Söz konusu maddede mahsup ve iadeyle ilgili düzenlemeleri yapma konusunda Maliye Bakanlığına oldukça geniş yetkiler verilmiş olup, Bakanlık bu yetkisini 252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğiyle kullanmıştır. Genel Tebliğde yapılan düzenlemelere göre;
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33. maddesinde yapılan düzenlemeye göre;
Recep Bıyık/PwC Türkiye
|