Çalışan emeklilerin SGDP borcu için son 20 gün |
13 Nisan 2011 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
EMEKLİ olduktan sonra çalışan yüz binlerce hatta milyonlarca kişi var.
100 soruda Kurumlar Vergisinin beyanı - 2010 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun bir çok hükmü 2006 yılından itibaren yürürlüğe girmiştir. Geçtiğimiz 5 yıl boyunca kanunda çok önemli değişiklikler olmamıştır. Öncelikle Kanun’un bütününü içeren ve Bakanlığın kanunun uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlediği 1 seri numaralı tebliğ yayınlanmıştır. Sonrasında yayınlanan 2, 3 ve 4 seri numaralı tebliğlerle, Kanun’da yapılan değişiklikler ve uygulamada ortaya çıkan tereddütler ile ilgili konular hakkında açıklamalar yapılmıştır. Kurumlar vergisi uygulamacıları açısından en önemli bölümlerden biri de hiç şüphesiz istisna kazançlara ilişkin hükümlerin yer aldığı maddelerdir. Bunun yanında OECD Transfer Fiyatlandırma Rehberi’ne uygun olarak hazırlanan transfer fiyatlandırmasına ilişkin hükümler 2007 yılından itibaren yürürlüğe girmiş ve uygulanmaya devam etmektedir. Örtülü sermaye müessesesinde bu Kanun ile yapılan değişikliklerle konu objektif kriterlere bağlanmış, kontrol edilen yabancı kurum müessesesi de mevzuatımıza 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ile girmiştir. Nisan ayı kurumlar vergisi beyannamelerinin verileceği ay olduğu için, bu kanun hükümlerinin açıklandığı dokümanlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. İşte bu ihtiyaca yönelik olarak Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında beyanname verilirken uygulamacılar açısından nelere dikkat edilmesi gerektiği konusuna açıklık kazandırabilmek için başta istisna kazançlar olmak üzere, özellik arzeden konular hakkında “100 Soruda Kurumlar Vergisinin Beyanı - 2010” isimli bu çalışma hazırlanmıştır. Çalışmamızın konuyla ilgilenenlere yararlı olmasını dileriz. Saygılarımızla, Ernst & Young Türkiye
I. Mükellefiyet ve kurum kazancı
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde sayılan aşağıdaki kurumlar, kurumlar vergisi mükellefidirler. · Sermaye şirketleri, · Kooperatifler, · İktisadi kamu kuruluşları, · Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler, · İş ortaklıkları (kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilmesini talep edenler) Sözü geçen maddede sermaye şirketleri, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ile benzer nitelikteki yabancı kurumlar olarak tanımlanmıştır. Ayrıca Sermaye Piyasası Kurulu düzenleme ve denetimine tabi olan fonlar ile bu fonlara benzer yabancı fonlar da kurumlar vergisi uygulamasında sermaye şirketi sayılmaktadır. 2. Kurum kazancı nasıl hesaplanır? Kurumlar vergisi, yukarıda sayılan mükelleflerin bir hesap dönemi içerisinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanır. Safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır. Bu nedenle kurumlar vergisi mükelleflerinin safi kazancının tespitinde indirilecek ve indirilemeyecek giderlerin yer aldığı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8, 10 ve 11. maddelerinin yanında, Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazançta indirilebilecek giderlerin yer aldığı 40. madde ve indirilemeyecek giderlerin yer aldığı 41. madde hükümleri de dikkate alınmaktadır. Bunların yanında diğer kanunlarda yer alan hükümler kapsamında gider kabul edilmeyen harcamaların da safi karın tespiti sırasında dikkate alınması gerekmektedir. Diğer taraftan gerek Kurumlar Vergisi Kanunu’nda gerekse de diğer kanunlarda yer alan istisna ve indirimler ile geçmiş yıllarda oluşan zararlar da dikkate alınarak kurumlar vergisi matrahına ulaşılmaktadır. II. Kurumlar vergisinden istisna kazançlar
A. İştirak kazancı istisnası 3. İştirak kazancı ve bu kazanca ilişkin istisnanın kapsamı nedir? Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde iştirak kazancı istisnası tanımlanmıştır. Bu bent uyarınca, kurumların, tam mükellef başka bir kuruma iştirak etmeleri ve bu kurumdan kar payı (iştirak kazancı) elde etmeleri durumunda, bu kazanç kurumlar vergisinden istisna olarak kabul edilmektedir. Kar payını elde eden kurumun tam veya dar mükellef olmasının ise bir önemi bulunmamaktadır. Ancak fonların katılma belgeleri ve yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar payları istisna olarak değerlendirilemez. Diğer taraftan tam mükellef statüsünde olan başka bir kurumun karına katılma imkanı veren kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde edilen kar payları da kurumlar vergisinden istisna olarak değerlendirilmektedir. 4. Kar dağıtımı sırasında kurumlara ödenen kar paylarından stopaj yapılır mı? Tam mükellef kurumlar tarafından ortağı olan yine tam mükellef kurumlara kar dağıtıldığı durumda, stopaj yapılmaz. Ama örneğin gerçek kişi ortaklara kar dağıtılması durumunda % 15 oranında stopaj yapıldıktan (vergi kesildikten) sonra kalan net tutarın ortağa ödenmesi gerekmektedir. 5. İştirak edilen kurumdan elde edilen temettü geliri neden istisna olarak değerlendiriliyor? Bir kurumun dönem karından, ayrılan vergi karşılığı düşüldükten sonra kalan tutar dağıtıma konu edilebilir. Dağıtılan bu karın, temettüyü alan kurumda da vergiye tabi tutulması halinde, aynı kazanç üzerinden mükerrer olarak vergi ödenmiş olacaktır. Bu istisna, aynı kazancın iki ayrı kurumda vergilendirilmesini önlemek, yani mükerrer vergilemeye yol açmamak amacıyla düzenlenmiştir. 6. İstisna uygulamasında iştirak oranı ve iştiraki elde tutma süresinin bir önemi var mı? İstisna uygulamasında kuruma iştirak oranının bir önemi yoktur. İster % 1’in altında veya % 45, hatta % 99’un üzerinde olsun, kurum ortağının payına düşen temettü istisna olarak değerlendirilmektedir. Bazı istisnaların uygulanabilmesi için iştirak paylarının en az belli bir süre elde tutulması zorunluluğu bulunmasına rağmen bu istisnanın uygulanabilmesi için böyle bir süre sınırlaması da yoktur. Yani bir gün önce bile iştirak edilmiş olan bir tam mükellef kurumun kar dağıtması durumunda, kar payını alan kurum bu geliri beyannamesinde istisna kazanç olarak gösterebilecektir. 7. Fonların katılma belgeleri ile yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar payları da istisna olarak değerlendirilir mi? Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-a madde hükmüne göre, bu kar paylarının istisna olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Esasen iştirak kazançları için yapılan istisna uygulaması, vergilendirilmiş bir kazancın dağıtılması durumunda bu kazancın mükerrer olarak vergilendirilmesini önlemek amacıyla getirilmiş olan bir uygulamadır. Yatırım fon ve ortaklıklarının kazançları ise kurumlar vergisinden istisna olduğu için, yatırım fonlarının katılma belgeleri ile yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar paylarının kar payını elde eden kurum bünyesinde vergilendirilmesi sağlanmış olmaktadır. B. Yurtdışı iştirak kazancı istisnası 8. Hangi gelirler istisna olarak değerlendirilir? Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile yurtdışında kurulu anonim veya limited şirket niteliğinde bir şirkete iştirak etmiş olan kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu iştiraklerinden elde ettikleri temettü gelirleri belli şartlarla kurumlar vergisinden istisna edilmektedir. 9. İstisna uygulamasının şartları nelerdir? Bu istisnadan yararlanabilmek için aşağıdaki şartların sağlanmış olması gerekmektedir. a. İştirak payını elde tutan şirketin, yurt dışı iştirakin ödenmiş sermayesinin en az % 10'una sahip olması, b. Kazancın elde edildiği tarih itibarıyla iştirak payının kesintisiz olarak en az bir yıl süreyle elde tutulması, c. Yurt dışı iştirak kazancının en az % 15 oranında (bazı hallerde % 20) gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması; d. Kazancın Türkiye'ye transfer edilmesi. 10. En az iştirak oranı ile ilgili bir süre sınırı var mı? İştirak payını elinde tutan kurumun, iştirak kazancını elde ettiği tarih itibarıyla yurt dışı iştirakin ödenmiş sermayesinin en az % 10’una sahip olması gerekir. Ayrıca % 10 iştirak oranının, kazancın elde edildiği tarihten geriye doğru kesintisiz olarak bir yıl süreyle devam ettirilmiş olması da şarttır. Bundan daha az bir oranda iştirak edilmesi durumunda, elde edilen temettü geliri üzerinden Türkiye’de kurumlar vergisi ödenmesi gerekmektedir. 11. Bedelsiz alınan hisse senetleri için, elde bulundurma süresi nasıl hesaplanır? Rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle veya yurtdışındaki iştirakin iç kaynaklarından yapılan sermaye artırımları nedeniyle elde edilen iştirak payları için bir yıllık elde tutma süresinin tespitinde, sahip olunan eski iştirak paylarının elde edilme tarihinin esas alınması gerekir. Örneğin (A) A.Ş. yurtdışında anonim şirket niteliğinde bir kurumun % 20 oranındaki hissesini 10.01.2009 tarihinde satın almış olsun. İştirak edilen kurum tarafından 21.02.2010 tarihinde gerçekleştirilen sermaye artışı dolayısıyla % 50 oranında bedelsiz hisse verilmiştir. Bu şirket tarafından ayrıca 20.04.2010 tarihinde ortaklara kar payı (temettü) dağıtılmıştır. Bedelsiz alınan hisse senetlerinin alış tarihi olarak da 10.01.2009 tarihi kabul edileceğinden, temettü dağıtım tarihi (20.04.2010) itibariyle tüm hisseler için en az bir yıl elde tutma şartı sağlanmış olmaktadır. Böylelikle alınan kar payının tamamı (diğer şartları da sağlamak koşuluyla) Türkiye’deki kurum kazancının hesabında istisna olarak dikkate alınabilecektir. 12. Vergi yükü nasıl hesaplanır? Kanuni veya iş merkezinin bulunduğu ülkede ilgili dönemde tahakkuk eden ve kar payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere toplam gelir ve kurumlar vergisi benzeri verginin, bu dönemde elde edilen toplam dağıtılabilir kurum kazancı ile tahakkuk eden gelir ve kurumlar vergisi toplamına oranlanması suretiyle tespit edilir. Toplam vergi Toplam vergi yükü = ------------------------------------------------------------------------------------- Dağıtılabilir kurum kazancı + toplam vergi Örneğin yıllık kazancı 270 birim ve kanunen kabul edilmeyen giderleri de (KKEG) 30 birim olan yurtdışı iştirakin, bulunduğu ülkede vergi oranının % 25 olduğu varsayımına göre toplam vergi yükü aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır. · Yurtdışı iştirak ticari kar 270 · KKEG 30 · Matrah 300 · Vergi (% 25) 75 · Dağıtılabilir kurum kazancı (270 - 75) 195 · Toplam vergi yükü [75 / (195 + 75)] 27,78 13. Gider kabul edilmeyen ödemeler ve karşılıklar ile yedek akçelerin vergi yükü hesaplamasına etkisi nasıl dikkate alınır? İştirakin bulunduğu ülke mevzuatı uyarınca, vergiye tabi kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderlerin, fiilen yapılmış olup dağıtılması mümkün olmadığından dağıtılabilir kurum kazancının tespitinde bu tutarlar dikkate alınmaz. Buna karşılık, dönem karından ayrılan karşılıklar ile yedek akçelerin, dağıtılabilir kurum kazancının bir unsuru olarak dikkate alınması gerekir. Örneğin yurtdışı iştirakin ticari faaliyetinden elde ettiği kazancın 500, indirimi kabul edilmeyen giderlerinin 300 ve ilgili ülkedeki vergi oranının da % 10 olduğu durumda, vergi yükü aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır. · Vergiye tabi kurum kazancı (500 + 300) 800 · Hesaplanan vergi (800 *% 10) 80 · Dağıtılabilir kazanç (500 - 80) 420 · Vergi yükü [80 / (420 + 80)] % 16 İlgili ülkedeki vergi oranı % 10 olmakla beraber, hesaplanan vergi yükünün % 15’ten fazla olması nedeniyle, bu kurumdan elde edilecek temettü geliri (diğer şartların da sağlanmış olması koşulu ile) Türkiye’de istisna olarak değerlendirilebilecektir. 14. İştirakin istisna kazançları veya geçmiş yıl zararları varsa, bunların vergi yükü hesaplamasına etkileri nasıl dikkate alınır? Yurt dışındaki iştirakin kazancının bir kısmının istisna kazançlardan oluşması durumunda, vergi yükünün tespitinde, kazanca istisna uygulandıktan sonra bulunan matrah üzerinden hesaplanan vergi dikkate alınacaktır. Öte yandan, geçmiş yıl zararlarının mahsubundan sonra hesaplanan bir verginin çıkmaması veya düşük çıkması durumunda, zarar mahsubundan sonraki matraha isabet eden vergi tutarı bulunacak ve bu tutara göre vergi yükünün tespiti yapılacaktır. Örneğin yurtdışı iştirakin ticari faaliyetinden elde ettiği kazancının 300 bu kazanç içerisindeki istisna kazancın 180 ve ilgili ülkedeki vergi oranının da % 25 olduğu durumda, vergi yükü aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır. · Vergiye tabi kurum kazancı (300 - 180) 120 · Hesaplanan vergi (120 * % 25) 30 · Dağıtılabilir kazanç (300 - 30) 270 · Vergi yükü [30 / (270 + 30)] % 10 Yukarıdaki örnekte istisna kazancın bulunmaması ve aynı tutarda (180) geçmiş yıl zararı olması durumunda vergi yükü aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır. · Vergiye tabi kurum kazancı (300 - 180) 120 · Hesaplanan vergi (120 * % 25) 30 · Dağıtılabilir kazanç (300 - 180 - 30) 90 · Vergi yükü [30 / (90 + 30)] % 25 15. İlgili ülkedeki en az vergi oranı, iştirak edilen kurumun faaliyet konusuna göre değişebilir mi? Şirketin faaliyet konusunun; · Finansal kiralama dahil finansman temini, · Sigorta hizmetlerinin sunulması, · Menkul kıymet yatırımı, olması durumunda bu oran artmaktadır. Kazancın istisna olarak değerlendirilebilmesi için ilgili ülkede yukarıda belirtilen konularda faaliyette bulunan iştirakin kazancı üzerinde, en az Türkiye’de uygulanan kurumlar vergisi oranında (% 20) vergi yükü olması gerekmektedir. 16. Kazancın Türkiye’ye transferi için süre şartı var mı? Yurtdışı iştirakten elde edilen temettü gelirinin, kazancın elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmesi şarttır. Örneğin iştirak edilen yabancı kurum tarafından 2010 yılının Mart ayında kar dağıtımı yapılması durumunda, kar payını elde eden kurumun hesap döneminin takvim yılı olduğu varsayımıyla, 25 Nisan 2011 tarihine kadar bu kazancın Türkiye’ye transfer edilmesi gerekmektedir. 17. Geçici vergiler açısından transfer tarihi nasıl dikkate alınmaktadır? İştirak kazançlarının ilgili geçici vergi dönemine ait beyannamenin verileceği tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmesi halinde, bu geçici vergi döneminden itibaren istisnadan yararlanılabilir. Örneğin 2010 yılının Temmuz ayında kar dağıtımının yapılması durumunda, bu kar payının 14 Kasım 2010 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilmesi şartıyla, 2010 yılının 3 ve 4. geçici vergi beyannameleri ile kurumlar vergisi beyannamesinde söz konusu istisnadan yararlanılabilecektir. 18. Çifte Vergilendirmeyi Önleme (ÇVÖ) Anlaşması’nın istisna uygulamasına bir etkisi var mıdır? Yurtdışı iştirakin mukim olduğu ülke ile Türkiye arasında ÇVÖ anlaşması varsa ve bu anlaşmadaki şartlar iştirak kazancını elde eden kurum açısından daha avantajlı ise iştirak kazancı ÇVÖ anlaşmasındaki şartlar dahilinde kurumlar vergisinden istisna edilebilir. Ancak anlaşmadaki avantajlı hükmün uygulanabilmesi için, dar mükellef tarafından temin edilen mukimlik belgesinin istisnayı uygulayacak olan kuruma ibrazı şarttır. 19. Yabancı ülkede bir şirket kurmak suretiyle yapılan inşaat ve onarma işlerinden elde edilen kazancın istisna olması için de aynı şartlar geçerli midir? Bazı ülkelerin mevzuatında, yabancı yatırımcılar tarafından yapılacak inşaat, onarım, montaj işleri ve teknik hizmetlerin muhakkak surette o ülkede kurulu bir şirket aracılığıyla yapılmasını emreden hükümler olabilmektedir. Bu ülkeler tarafından inşaat şirketlerine getirilen bu tür zorunluluklar dolayısıyla, Kanun’a, bu işlerin yurtdışında şirket kurulmak suretiyle yapılmasıyla ilgili özel bir düzenleme konulmuştur. Buna göre yurtdışında yukarıda belirtilen işleri yapabilmek için o ülke mevzuatına göre şirket kurulmasının zorunlu olduğu durumlarda, bu kurumdan elde edilen temettü gelirleri, yurtdışındaki iştiraklerden sağlanan temettü gelirlerinin istisna olabilmesi için geçerli olan şartlara bakılmaksızın, Türkiye’de istisna olarak değerlendirilebilmektedir. Ancak bu kazancın istisna olarak değerlendirilebilmesi için kurulan şirketin ana sözleşmesinde, inşaat, onarım, montaj işleri ve teknik hizmetlerin yapılması için kurulduğunun belirtilmesi ve fiilen bu amaç dışında faaliyetinin bulunmaması şarttır. C. Yurtdışı iştirak hisseleri satış kazancı istisnası 20. Hangi gelirler istisna olarak değerlendirilmektedir? Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi ile ana faaliyet konusu yabancı ülkelerdeki şirketlere iştirak etmek olan anonim şirketlerin (uluslararası holding yapılanması), sermayesine iştirak etmiş olduğu yurtdışı şirketlerin iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından sağladıkları kazançların, belli şartların gerçekleşmesi halinde kurumlar vergisinden istisna edilmesi sağlanmaktadır. 21. İstisna uygulamasının şartları nelerdir? Uluslararası holding şirketlerin yurtdışı iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlarının istisna olabilmesi için; · Kazancın elde edildiği tarih itibariyle, kesintisiz olarak en az bir yıl süre ile nakit varlıklar dışında kalan aktif toplamının % 75 veya daha fazlasının Türkiye’de bulunmayan anonim veya limited şirket niteliğindeki şirketlerin sermayesine iştirakten oluşması, · Yurtdışındaki şirketlerin her birinin sermayesine en az % 10 oranında iştirak edilmesi, · Yurtdışı iştirak hissesinin elden çıkarıldığı tarih itibariyle en az 2 tam yıl (730 gün) süre ile aktifte yer alması, gerekmektedir. 22. Nakit ve benzeri varlıklar kavramından ne anlaşılması gerekir? Nakit ve benzeri varlıklar denince, şirketin kasasında veya bankada bulunan nakit varlıklar, şirket tarafından alınan çekler, altın, Devlet tahvili, Hazine bonosu, Toplu Konut İdaresince çıkarılan veya İMKB’de işlem gören hisse senetleri, tahvil ve bonoların anlaşılması gerekmektedir. 23. % 75 ve % 10 oranları ile en az 2 yıl süre ile elde tutma şartları nasıl uygulanmaktadır? Örnek: Türkiye’de tam mükellef olan (A) A.Ş.’nin aktifinde aşağıdaki kıymetler yer almaktadır. Şirketin anonim şirket niteliğinde olan ve yurtdışında faaliyette bulunan iştiraklerine ilişkin bilgiler de aşağıdadır. 15 Mayıs 2010 tarihinde söz konusu iştirakler satılmıştır. Hangi iştirak hissesinin satışından sağlanan kazanç istisna olarak değerlendirilebilir?
· Nakit varlıklar dışındaki aktif toplamı (1.000.000 – 200.000) 800.000 · En az 1 yıldır elde tutulan ve sermayesine % 10’dan fazla iştirak edilmiş olan yurtdışı iştirakler (İştirak C, D) 630.000 · Bu iştiraklerin nakit varlıklar dışındaki aktif toplamına oranı (630.000 / 800.000 * 100) % 78,75 (A) A.Ş. aktifinde yer alan yurtdışı iştirak hisselerini sattığı 15 Mayıs 2010 tarihi itibarıyla, aralıksız en az 1 yıl süreyle, nakit varlıklar dışındaki aktif toplamının % 78,75’i ile yurtdışında kurulu anonim şirket niteliğindeki şirketlerin her birinin (İştirak C, D) en az % 10’una iştirak etmiş olmakla % 10 ve % 75’lik şartları sağlamış olmaktadır. Buna göre 15 Mayıs 2010 tarihinde söz konusu iştirak hisselerinin tamamının satılması durumunda; · Yurtdışı İştirak (B) 2 yıldan daha az bir süredir elde tutulduğundan satılması durumunda sağlanan kazanç istisnadan yararlanamayacaktır. · 2 yıldan daha fazla süreyle elde tutulan İştirak (C) ve (D)’nin satışından sağlanan kazançlar kurumlar vergisinden istisna olarak değerlendirilebilecektir. · (A) A.Ş.’nin Yurtdışı İştirak (E)’nin sermayesine iştirak oranı % 10’un altında olmasına rağmen, her birinin sermayesine en az % 10 oranında iştirak ettiği (C) ve (D)’deki ortaklık tutarının, nakit varlıklar dışındaki aktif toplamının % 75’inden fazla olması dolayısıyla, 2 yıldan fazla süreyle elde tuttuğu İştirak (E)’nin satışından elde ettiği kazanç da istisnadan yararlanabilecektir. 24. Çifte Vergilendirmeyi Önleme (ÇVÖ) Anlaşması’nın istisna uygulamasına bir etkisi olabilir mi? Yurtdışında iştirak edilmiş olan şirketlerin mukimi olduğu ülke ile Türkiye arasında ÇVÖ anlaşması varsa ve bu anlaşmadaki şartlar, iştirak hissesi satış kazancı elde eden kurum açısından daha avantajlı hükümler içeriyorsa kazanç ÇVÖ anlaşmasındaki şartlar dahilinde kurumlar vergisinden istisna edilebilir. Ancak anlaşmadaki avantajlı hükmün uygulanabilmesi için, dar mükellef kurum tarafından temin edilen mukimlik belgesinin istisnayı uygulayacak olan kuruma ibrazı şarttır. D. Emisyon primi 25. Emisyon primi nedir? Anonim şirketler kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları sırada ortaklık paylarını, itibari değerinin üzerinde bir bedelle ihraç edebilmektedirler. Emisyon primi payların itibari değeri ile ihraç bedeli arasındaki fark olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddenin 1. fıkrasının (ç) bendi uyarınca emisyon primlerinin tamamı, herhangi bir koşula bağlı olmaksızın kurumlar vergisinden istisnadır. 26. Emisyon priminin kaydı ve beyannamede gösterimi nasıl yapılmalıdır? Sermaye artırımına giden sermaye şirketlerinin, nominal bedelinden daha yüksek bir fiyat üzerinden hisse senedi çıkarması durumunda, ihraç fiyatı ile nominal bedel arasındaki fark Türk Ticaret Kanunu uyarınca yedek akçe olarak kabul edilir ve “520 Hisse Senedi İhraç Primleri” hesabında izlenir. Örnek (A) A.Ş.’nin sermayesi 700.000 TL’dir. Şirket bu sermayesinin 900.000 TL’ye çıkarılması konusunda karar almış ve artırılan 200.000 TL nominal bedelli hisse senedini 450.000 TL’ye başka bir şirket almıştır. · İhraç bedeli - nominal bedel = Emisyon primi · 450.000 - 200.000 = 250.000 Muhasebe kaydını görmek için tıklayınız... http://www.ozdogrular.com/component/option,com_docman/task,doc_download/gid,998/Itemid,59/ Kazanç özkaynaklar içerisinde bir fon hesabına (520 hesap) kaydedildiğinden, kurumun ticari karı içerisinde yer almamaktadır. Bu nedenle ilgili tutarın kurumlar vergisi beyannamesinde öncelikle “ilaveler” içerisine gösterilmek suretiyle kazanca dahil edilmesi, daha sonra da “Emisyon Primi Kazancı (K.V.K. Mad. 5/1-ç)” satırına yazılmak suretiyle istisna olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. E. Portföy işletmeciliği kazancı istisnası 27. Portföy işletmeciliği istisnasının kapsamı nedir? Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendi uyarınca Türkiye’de kurulu; · Menkul kıymetler yatırım fonu ve ortaklıkları ile · Portföyü Türkiye'de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının, portföy işletmeciliğinden doğan kazançları kurumlar vergisinden istisnadır. Ayrıca Kanun’da Türkiye’de kurulu; · Girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıkları, · Gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıkları, · Emeklilik yatırım fonları, · Konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının, kazançlarının da kurumlar vergisinden istisna olduğu hükmü yer almaktadır. 28. Döviz ve altın yatırım fonlarının kazançları da istisnadan yararlanabilir mi? Kurumlar Vergisi Kanunu’nda döviz yatırım fonlarının portföy işletmeciliği kazançlarının istisnadan yararlanamayacağına dair bir sınırlama yoktur. Dolayısıyla portföylerinde döviz veya dövize endeksli menkul kıymet bulunan yatırım fon ve ortaklıklarının kazançları da kurumlar vergisinden istisna olarak değerlendirilebilecektir. Portföyü altın ve kıymetli madenlerden oluşan yatırım fon ve ortaklıkların kazançlarının istisnadan yararlanabilmesinin koşulu ise bu fon ve ortaklıkların portföylerinin Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlerden oluşması gerekliliğidir. Söz konusu yatırım fon ve ortaklıklarının portföy kazançlarına kurumlar vergisi istisnası ancak bu şartla uygulanabilir. F. Taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazancı istisnası 29. İstisnanın kapsamı ve oranı nedir? Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde sayılan şartlarla, dar mükellef kurumlar da dahil olmak üzere, tüm kurumlar vergisi mükelleflerinin aktifinde yer alan taşınmazlar (gayrimenkul) veya iştirak hisselerinin satışından elde edilen kazançların % 75’lik kısmı kurumlar vergisinden istisna olarak değerlendirilmektedir. Örneğin bir taşınmazın satışından elde edilen kazancın 1.000.000 TL olması durumunda, bu kazancın (1.000.000 * % 75 =) 750.000 TL’si istisna olarak dikkate alınabilecektir. Bu uygulamanın sonucunda kazancın % 25’lik kısmı vergi matrahı içerisinde kalmaktadır. Kurumlar vergisi oranı % 20 olduğuna göre, toplam satış kazancı üzerindeki kurumlar vergisi yükü (25 * % 20 =) % 5 olmaktadır. 30. Yeni alınmış olan iştirak hisseleri ve gayrimenkullerin satılması durumunda da bu istisnadan yararlanılabilir mi? Amacı aktifte uzun süre ve atıl olarak duran, ekonomiye herhangi bir katkısı olmayan kıymetlerin satılarak, şirketin mali bünyesinin güçlendirilmesi olan bu istisnanın şartlarından biri de, bu kıymetlerin en az 2 yıl (730 gün) süreyle aktifte yer alması zorunluluğudur. Aktife kayıtlı olan gayrimenkul veya iştirak hisselerinin bu süre geçmeden satılması halinde elde edilen kazanç istisnadan yararlanamayacağı için, tamamı üzerinden kurumlar vergisi ödenmesi gerekir. 31. İştirak hisselerinden ne anlaşılması gerekiyor? İştirak hissesi deyince ilk akla gelen anonim şirketlerin hisse senetleridir. Bunun yanında; limited şirketlere ait iştirak payları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları, iş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait ortaklık payları ve kooperatif ortaklık payları da bu madde kapsamında iştirak hissesi olarak kabul edilmektedir. 32. Kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışından elde edilen kazançlar istisnadan yararlanabilir mi? Şirketler sermaye artışı yaptıklarında, eski ortakların, artırılan payları öncelikli olarak alma hakları vardır. Eski ortakların bu haklarını kullanmayarak, yeni çıkarılan payları itibari değerinin üzerinde bir bedelle satmaları durumunda, elde edilen kazanca rüçhan hakkı kupon satış kazancı denmektedir. Kanun maddesinde kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışından sağlanan kazançların da diğer şartların sağlanması durumunda istisnadan yararlanabileceği belirtilmektedir. 33. Bedelsiz olarak veya rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle edinilen hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak hangi tarih dikkate alınmalıdır? Kurumların mevcut hisse senetleri dolayısıyla ellerinde bulunan rüçhan hakkı kuponları karşılığında itibari değeriyle yeni hisse senedi almaları halinde, yeni alınan söz konusu hisse senetleri açısından iktisap tarihi olarak, eski hisse senetleri ya da iştirak hissesinin iktisap tarihinin esas alınması gerekmektedir. Aynı durum, iştirak edilen kurumun nedeni ne olursa olsun yapmış olduğu sermaye artışı dolayısıyla bedelsiz olarak iktisap edilen hisse senetleri açısından da geçerlidir. Bunun dışında, rüçhan hakkı dolayısıyla itibari değerinden farklı bir değerle hisse senedi iktisap edilmesi durumunda; bu hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak, eski hisse senetleriyle ilişkilendirilmeksizin, fiilen kurumun aktifine girdikleri tarihin esas alınması gerekmektedir. 34. Madde kapsamında taşınmaz (gayrimenkul) olarak değerlendirilen kıymetler nelerdir? Türk Medeni Kanunu uyarınca “Taşınmaz” olarak tanımlanan mallar, esas niteliği bakımından bir yerden başka bir yere taşınması mümkün olmayan, dolayısıyla yerinde sabit olan mallardır. Bunlar Kanun’un 704. maddesinde, arazi, tapu siciline ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler olarak sayılmaktadır. Elden çıkarılacak taşınmazlardan doğacak kazancın bu istisnaya konu edilebilmesi için, taşınmazın Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle satışı yapan kurum adına tapuya tescili yapılmamış bir binanın satışından doğan kazanç bu istisnadan yararlanamaz. 35. Satışı yapan kurumun ticari faaliyet konusunun istisna uygulaması açısından bir önemi var mıdır? Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların, bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından sağladıkları kazançlara istisna uygulanamaz. Buna göre, gayrimenkul ticareti veya kiralaması işiyle uğraşan kurumlar, bu faaliyetleri kapsamında aldıkları taşınmazları sattıkları durumda, diğer şartlar yerine getirilmiş olsa dahi istisnadan yararlanamayacaklardır. Ancak taşınmaz ticareti ve kiralamasıyla uğraşan kurumların “faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis ettikleri” taşınmazların satışından elde ettikleri kazançların istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Aynı şekilde menkul kıymet ticareti ile uğraşan bir kurumun iştirak amacı olmadan, ticari amaçla almış olduğu hisse senetlerini satması durumunda bu istisnadan yararlanması mümkün değildir. Ancak menkul kıymet ticareti ile uğraşan mükelleflerin doğrudan veya dolaylı olarak diğer şirketlerin yönetimine ve ortaklık politikalarının belirlenmesine katılmak üzere edindiği ortaklık payları istisna uygulamasına konu olabilmektedir. 36. Grup içi satışlar da istisnadan yararlanabilir mi? 1 seri numaralı kurumlar vergisi genel tebliğinde, grup şirketlerinin her birinin ayrı tüzel kişilikleri bulunduğundan, her bir şirketin söz konusu istisnadan yararlanabilmesinin mümkün olduğu belirtilmektedir. Ancak satış işleminin istisnanın amacına aykırı olarak işletmeye nakit girişi olmaksızın gerçekleştirilmesi halinde, istisna uygulanamayacağına da tebliğde ayrıca yer verilmiştir. 37. Satış kazancının sermayeye ilavesi şart mı? Kurumlar Vergisi Kanunu’nda satış kazancının istisnadan yararlanan kısmının sermayeye ilave şartı yoktur. Ancak mükellefler isterlerse bu kazancı herhangi bir tarihte sermayeye ilave edebilirler. 38. Satış işlemi nasıl muhasebeleştirilir? Satıştan elde edilen kazancın tamamı, satışın yapıldığı dönemin genel sonuç hesaplarına yansıtılacaktır. Bu kazancın istisnadan yararlanacak olan % 75’lik kısmı da kurumlar vergisi beyannamesinin ilgili satırında gösterilmek suretiyle kurumlar vergisi matrahından düşülecektir. 3 seri numaralı kurumlar vergisi genel tebliği uyarınca fon hesabına alınma işleminin ise satışın yapıldığı yılı izleyen hesap döneminin başından, kazancın beyan edildiği döneme ait kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarihe kadar yapılması gerekmektedir. Anılan istisnadan geçici vergi dönemleri itibarıyla da yararlanılması mümkündür. Yukarıda belirtilen süre zarfında söz konusu kazancın fon hesabına alınmaması durumunda, kurumlar vergisi beyannamesinde istisnadan yararlanılabilmesi mümkün olmadığı gibi, geçici vergi dönemleri itibarıyla yararlanılan istisna nedeniyle zamanında tahakkuk etmeyen vergilerden kaynaklanan vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ayrıca aranacaktır. 39. Fon bilançoda en az kaç yıl durmalı? Satış kazancının fon olarak kayıtlara alınan kısmı (% 75), beş yıl içerisinde sermayeye ilave dışında işletmeden çekilir veya başka bir hesaba nakledilirse, zamanında uygulanan istisna dolayısıyla ödenmemiş olan vergiler ziyaa uğramış kabul edilir. Buna göre söz konusu fon istendiği zaman sermayeye ilave edilebilmekle birlikte, işletmeden çekilmesi veya başka bir hesaba nakledilebilmesi için en az 5 yıl beklenmesi gerekmektedir. Örneğin bir taşınmazın 2010 yılında satılmasından elde edilen kazancın 1.000.000 TL olması durumunda, bu kazancın (1.000.000 * % 75 =) 750.000 TL’sinin istisna olarak dikkate alınması gerekmektedir. (İstisna şartlarının sağlandığı varsayımına göre) Mükellef kurum 2010 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde 750.000 TL’yi istisna olarak göstermiş ve bu tutarı Şubat/2011’de “Özel Fonlar” hesabına kaydetmiştir. Buna göre söz konusu tutarın 31.12.2015 tarihine kadar (satışın yapıldığı yılı izleyen 5. yılın sonuna kadar) fon hesabında durması gerekmektedir. 01.01.2016 tarihinden itibaren, kurum bu fon üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilecektir. 40. Tasfiye, devir ve bölünme durumunda da bu süreler geçerli mi? 5 yıllık süre içerisinde işletmenin tasfiyesi durumunda istisna dolayısıyla ödenmemiş olan vergilerin gecikme faizi ve vergi ziyaı cezası ile birlikte ödenmesi gerekmektedir. Bu uygulama Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında gerçekleştirilen devir ve bölünmeler için ise geçerli değildir. Devir veya tam bölünme suretiyle infisah eden kurumlar ile kısmi bölünme dolayısıyla bir kısım varlıklarını başka bir kuruma devreden kurumlarca uygulanmış olan istisna için herhangi bir işlem yapılmasına gerek yoktur. Bir başka ifade ile devir veya bölünme nedeniyle başka bir hesaba aktarılan bu tutarlar dolayısıyla vergi ziyaından bahsedilemeyecektir. 41. İstisna kazanç nasıl hesaplanır ve beyannamede nasıl gösterilir? Örnek Ticari mal alım satımı işi ile iştigal eden (B) A.Ş. bu faaliyetinden 2010 yılında 2.500.000 TL kar elde etmiştir. Mükellef kurum ayrıca 05.01.2008 tarihinde 1.800.000 TL’ye satın aldığı arsayı, 15.04.2010 tarihinde 2.700.000 TL’ye üçüncü bir kişiye satmış ve bu satıştan 900.000 TL kar elde etmiştir. Kurum elde ettiği kazancı gelir olarak kayıtlara almış ve Şubat/2011’de % 75’lik kısmını “549 Özel Fonlar” hesabına aktarmıştır. Buna göre mükellef kurumun ticari bilanço karı, kurumlar vergisi matrahı ve hesaplanan kurumlar vergisi aşağıdaki şekilde olacaktır. Ticari bilanço karı 3.400.000 TL Mal alım satımı işinden kar 2.500.000 Gayrimenkul satışından gelir yazılan 900.000 Gayrimenkul satış kazancı istisnası (KVK 5/1-e) (-) 675.000 TL (900.000 x % 75) Kurumlar vergisi matrahı 2.725.000 TL Hesaplanan kurumlar vergisi (% 20) 545.000 TL 42. Vadeli satışlarda tahsilatın çok uzun sürede yapılması bir sorun yaratır mı? Satış ister vadeli ister peşin yapılmış olsun, istisnanın satışın yapıldığı yıla ilişkin beyannamede gösterilmesi gerekmektedir. Ancak vadeli satış yapıldığında satış bedelinin satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi gerekir. Bu süre içerisinde tahsil edilmeyen kısım var ise bu kısma isabet eden istisna nedeniyle, tahakkuk ettirilmeyen vergilerin, gecikme faizi ve vergi ziyaı cezası ile birlikte ödenmesi gerekmektedir. Örnek:
67.500 TL tutarındaki kurumlar vergisi ziyaa uğramış kabul edileceğinden, gecikme faizi ve vergi ziyaı cezası ile birlikte ödenmesi gerekmektedir. G. Bankalara ve TMSF'ye borçlu kurumların taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazancı istisnası 43. İstisna uygulamasının şartları nelerdir? Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde yer alan hükümle, bankalara borçlu oldukları için kanuni takibe alınmış kurumlar ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) borçlu olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerinin sahip oldukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin, bu borçlara karşılık bankalara veya TMSF’ye devrinden sağlanan hasılatın, bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançlar istisna kapsamında değerlendirilmektedir. İstisnanın getiriliş amacı bankacılık sektörüne ait batık kredilerin geri dönüş olanaklarının artırılması ve TMSF’ye ait alacakların tahsilinde çekilen güçlüklerin azaltılmasıdır. Satıştan sağlanan hasılatın banka veya TMSF’ye olan borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı kurumlar vergisinden istisnadır. Bu madde kapsamında yapılan satışlarda yukarıdaki şekilde hesaplanan kazancın istisna kısmının ayrıca % 75’inin hesaplanmasına gerek yoktur. Satışı yapılan söz konusu kıymetlerin aktifte bulunmasına ilişkin herhangi bir süre sınırlaması da bulunmamaktadır. Buna göre bankalara borçlu oldukları için kanuni takibe alınan kurumlar ve TMSF’ye borçlu olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin, sahip oldukları gayrimenkul veya iştirak hisselerini borçlarına karşılık bankalara veya TMSF’ye devretmelerinden elde ettikleri kazançlar, kurumlar vergisinden istisna olarak değerlendirilecektir. 44. Satış hasılatının borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazanç ile ne anlatılmak istenmektedir? Mükellef (A) A.Ş. tarafından (X) bankasından 300.000 TL kredi kullanılmış, bu krediye ilişkin olarak (A)’nın iştiraki olan (B) A.Ş.’nin yeni almış olduğu 400.000 TL maliyet bedelli taşınmaz ipotek olarak gösterilmiştir. Mükellef (A) tarafından belli bir süre kredi taksitleri ödendikten sonra ödeme güçlüğüne düşülmüş ve banka tarafından mükellef (A) hakkında kanuni takibe geçilmiştir. (A) A.Ş.’nin borcuna karşılık ipotek konusu gayrimenkul icra yoluyla 900.000 TL’ye satılmıştır. Satıştan elde edilen 900.000 TL ile satış tarihi itibariyle bankaya olan ana para ve tahakkuk etmiş faiz toplamı olan 450.000 TL ödenmiştir. · Satış hasılatı 900.000 · Satış kazancı (900.000 - 400.000) 500.000 · Borcun tasfiyesinde kullanılan hasılat 450.000 · Borcun tasfiyesinde kullanılan tutarın hasılat içindeki payı (450.000 / 900.000) % 50 · Satış kazancının istisna edilecek kısmı (500.000 * % 50) 250.000 Söz konusu gayrimenkul (B) A.Ş.’nin aktifinde 2 yıldan daha az bir süre kalmasına rağmen, bu gayrimenkulün satışından sağlanan hasılatın borcun tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden satış kazancının tamamı istisnadan yararlanabilecektir. 45. Bankalar açısından ayrıca bir istisna var mı? Bankaların borçlularından yukarıdaki şekilde edindikleri taşınmaz ve iştirak hisselerini satmaları durumunda elde ettikleri kazancın % 75’lik kısmı kurumlar vergisinden istisnadır. Bu istisnadan yararlanabilmesi için yukarıda belirtildiği şekilde edinilen taşınmaz veya iştirak hisselerinin satışında 2 yıl aktifte bulundurma zorunluluğu da yoktur. Aynı zamanda istisna olarak değerlendirilen kazancın (% 75) 5 yıl süre ile işletmede tutulma zorunluluğu da bulunmamaktadır. Ancak bankaların, bu tür edinimler dışında kalan ve çeşitli nedenlerle iktisap etmiş oldukları taşınmaz ve iştirak hisselerini satmaları halinde iki tam yıllık elde tutma şartı ve Kanun’un 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde yer alan diğer şartların sağlanması gerekmektedir.
|