Haczedilen Menkul Malların Korunmasında Güvenilir Şahıs Seçimi ve Tahsil Dairesinin Sorumluluğu |
11 Mayıs 2011 | |
Tahsil dairesince haczedilen menkul mallar genellikle borçlu şahıslara, borçlu şirketin kanuni temsilcisine ya da ortaklardan birine veya çalışanlara, güvenilir şahıs olarak istenildiğinde geri verilmek üzere, tutanak düzenlenerek imza karşılığı teslim edilmektedir. I- GİRİŞ Hazırlanan tutanaklarda güvenilir kişinin 6183 sayılı Kanun’un 83. madde kapsamında yüklendiği mesuliyete ilişkin herhangi bir açıklama bulunmadığı gibi, tahsil dairesi memurları tarafından da güvenilir şahsa yasal sorumluluğu hakkında bilgi verilmemektedir. Bu durum haczedilen menkul malların korunması anlamında hem güvenilir şahsı belirleyen tahsil dairesi, hem de güvenilir şahıs olarak seçilen kişi açısından büyük sorunlara yol açmakta, sonuç olarak da amme alacağının tahsili zorlaşmaktadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 82. maddesinde haczedilen menkul malların korunmasına ilişkin açıklamalara yer verildiği, yine aynı Kanun’un 83. maddesinde ise haczedilen menkul malları koruyacak olanların mecburiyet ve mesuliyetlerinin düzenlendiği görülmektedir. 6183 sayılı Kanun’un anılan maddeleri ile amaçlanan; haczedilen menkul malların tahsil dairesince veya tahsil dairesi tarafından belirlenen güvenilir şahıs aracılığı ile korunması ve amme alacağının tahsilinin güvence altına alınmasıdır. Bu makalede haczedilen menkul malların korunması ve özellikle bunları koruyacak güvenilir şahısların seçimi konusunda Kanun’un tahsil dairesine tanıdığı takdir yetkisi ve yüklediği sorumluluklar değerlendirilecek, konu yargı kararları ışığı altında somut örneklerle ele alınarak açıklanmaya çalışılacaktır. II- HACZEDİLEN MENKUL MALLARIN KORUNMASINDA TAHSİL DAİRESİNİN GÖREV VE YETKİLERİ 6183 sayılı Kanun’un 82. maddesinin ilk fıkrası ile haczedilen para, kıymetli maden, mücevher, ticari senet, hisse senedi ve tahvil gibi menkul malların kaybolmalarının ve değiştirilmelerinin önlenebilmesi için tahsil dairelerine bunları bizzat gerekli tedbirleri almak suretiyle muhafaza görevi verilmiştir. Bu fıkraya göre tahsil dairesine herhangi bir takdir hakkı tanınmamış olup, İdare, muhafazadan bizzat sorumlu tutulmuştur. Anılan Kanun’un 82. maddesinin ikinci fıkrasında ise haczedilen diğer menkul malların uygun bir yerde muhafaza altına alınması veya güvenilir bir şahsa ya da güvenilir bir şahsın kefaleti altında borçlunun ya da zilyedin kendisine bırakılması öngörülmüştür. Bu fıkra ile tahsil dairesine ilk fıkrada yazılı olanlar dışındaki menkul malların korunması hususunda güvenilir şahıs belirleme hakkı tanınmış, ancak fıkrada belirtilen güvenilir şahıs kavramından ne anlaşılması gerektiği hakkında gerek bu maddede gerekse Kanun’un diğer maddelerinde herhangi bir tanımlama yapılmamıştır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Mahcuz Malları Muhafaza Tedbirleri” başlıklı 88/2. maddesinde de icra dairelerinin muhafaza görevleriyle ilgili olarak güvenilir şahıstan yediemin olarak bahsedilmekte, ancak yediemin kavramının tanımına yine yer verilmemektedir. Çalışmamızın konusu gözönünde bulundurularak 6183 sayılı Kanun’un 82 ve 83. maddeleri kapsamında bir tanım yapmak gerekirse, güvenilir şahıs; haczedilen para, kıymetli maden, mücevher, ticari senet, hisse senedi ve tahvil gibi menkul mallar dışında kalan menkul malların bırakıldığı, Kanun’un kendisine teslim edilen menkul mallarla ilgili olarak birtakım sorumluluklar yüklediği, yalnızca tahsil daireleri tarafından seçilebilen kişidir. Uygulamada genellikle borçlu şahıslar veya borçlu şirketin kanuni temsilcisi ya da ortaklardan biri veya çalışanlar güvenilir şahıs olarak seçilmekte, haczedilen menkul malların idarece geri istenilmesine karşın iade edilmemesi durumunda güvenilir şahıs geri verilmeyen mallar tutarınca borçlu sayılmakta ve belirlenen tutarın 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsili yoluna gidilmektedir. Bu noktada güvenilir şahıs seçiminde tahsil dairelerine yüklenilen sorumluluklara geçmeden önce 6183 sayılı Kanun’un 83. maddesinin ilk fıkrası kapsamında menkul malları koruyacak olan güvenilir şahsın sorumluluğuna değinmek yerinde olacaktır. III- MENKUL MALLARI KORUYACAK OLANLARIN MECBURİYET VE MESULİYETLERİ 6183 sayılı Kanun’un 83. maddesinin ilk fıkrasında, “Borçlular, zilyedler, güvenilir şahıslar 82. madde gereğince kendilerine bırakılan malları, alacaklı amme idarelerince yapılacak ilk talep üzerine derhal ve kendilerine teslim edildiği zamandaki durumları ile geri vermek mecburiyetindedirler.” hükmü yer almaktadır. Buna göre güvenilir şahsa haczedilen menkul malların istenildiğinde teslimi sorumluluğu yüklendiği gibi malların bırakıldığı tarihten teslim tarihine kadar olan zaman aralığında korunması görevi de verilmiştir. Kanun’da yer almamakla birlikte güvenilir şahıs hacizli malların korunması, saklanması ve idareye teslimi için bazı maddi imkanlara örneğin menkul malları saklayacak depo, ardiye, boş alan gibi fiziki mekanlara, bozulma çürüme gibi tehlikeleri önleyecek ekipmanlara sahip olmalıdır. Yine güvenilir şahıs asıl borçlu emrinde çalışmamalı, maddi yönden başkasına bağımlı bulunmamalı ve bırakılan malların borçlu tarafından satılmasına engel olacak tedbirleri alabilmelidir. Amme alacağının tahsilinin sağlanması bakımından hacizli menkul malların bırakıldığı kişilere Kanun’un yüklediği sorumluluk bu kişilerde yukarıda belirtilen maddi imkanların bulunmasını zorunlu kıldığı gibi, aynı Kanun -bir sonraki bölümde inceleneceği üzere- bu kişilerin seçiminde idareye önemli sorumluluklar yüklemektedir. IV- GÜVENİLİR KİŞİ SEÇİMİNDE TAHSİL DAİRESİNİN SORUMLULUĞU Günümüzde haczedilen menkul malların çeşitliliği, miktarı ve özellikleri gözönünde bulundurulduğunda bu malların tahsil dairelerinin sınırlı imkanları ile muhafaza edilemeyeceği açıktır. Bu nedenle, haczedilen menkul malların bir kısmı tahsil dairesince muhafaza edilmekte bir kısmı ise 6183 sayılı Kanun’un 82/2. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak güvenilir şahsa teslim edilerek korunmaktadır. 6183 sayılı Kanun’un yalnızca 82 ve 83. maddelerinde geçen güvenilir şahıs kavramı hakkında Kanun’da herhangi bir tanım yapılmamış olması, güvenilir şahsın seçimi hususunda idareye geniş takdir yetkisi tanımıştır. Şahsın güvenilir olup olmadığının takdiri, tahsil dairesine aittir. Tahsil dairesi bu konuda zorlanamaz(1). Tahsil dairesi haczedilen menkul malları teslim edeceği şahsı, kendilerine bırakılan malları, alacaklı amme idarelerince yapılacak ilk talep üzerine derhal ve kendilerine teslim edildiği zamandaki durumları ile geri verme konusunda sıkıntı yaşamayacağı kişiler arasından seçmelidir. Menkul malların korunması, bozulmaması ve çalınmaması için gerekli tedbirleri alacak imkanlara sahip olmayan, asıl borçlunun emrinde görev yapan kişiler güvenilir şahıs olarak seçilmemeli, kendisine teslim edilen menkul malları istenildiğinde geri veremeyeceği açık olan kişilere haczedilen menkul mallar teslim edilmemelidir. İdarece, şahsın 6183 sayılı Kanun’un 83/1. maddesinde belirtilen mecburiyetleri yerine getirme imkanının olup olmadığı gözetilmelidir. Sözgelimi maddi değeri çok yüksek olan menkul bir mal haczedildiğinde asıl borçlu yanında asgari ücretle çalışan bir işçiye güvenilir şahıs olarak bırakılmamalıdır. Konunun Danıştay 4. Dairesi’nin güncel bir kararının özetiyle açıklanması tahsil dairelerine yüklenen sorumluluğun anlaşılması bakımından etkili olacaktır. Kendisine yediemin sıfatıyla teslim edilen malları süresi içerisinde vergi dairesine teslim etmeyen davacı adına malların değerince borçlu sayılmak suretiyle 6183 sayılı Kanun’un 83. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararı, Danıştay 4. Dairesi’nce; bir anonim şirketin vergi borçları nedeniyle haczedilen menkul malların yediemin olarak bırakıldığı şahıs olan davacının aynı şirketin deposunda aylık ücretle çalışan bir işçi olduğu, bu kişinin 6183 sayılı Kanun’un 83. maddesinin kendisine yüklediği hacizli menkul malları koruma görevini yerine getirip getiremeyeceği hususunun idarece gözönünde bulundurulmadığı, davacının, yediemin olarak belirlendikten hemen sonra işveren tarafından işten çıkarıldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, yediemin sıfatıyla bırakılan malın vergi dairesine teslim edilmemesinde davacıya yöneltilecek bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle oybirliğiyle bozulmuştur(2). Belirtilen kararla tahsil dairesince güvenilir şahıs (yediemin) olarak belirlenen kişinin asıl borçlu şirketin deposunda aylık ücretle çalıştığı, kendisine haczedilen binlerce adet menkul malın teslim edildiği, teslimden hemen sonra işveren tarafından işine son verildiği dolayısıyla, 6183 sayılı Kanun’un 83. maddesinin güvenilir şahsa yüklediği menkul malları koruma görevini yerine getiremeyeceği ortada olan kişinin güvenilir şahıs olarak seçilemeyeceğine hükmedilmiştir. Bu noktada öncelikle belirtmek gerekir ki haczedilen menkul malların asıl borçlunun emrinde görev yapan kişi ye güvenilir şahıs olarak tesliminde yasal bir engel bulunmamaktadır. Ancak somut olayda tahsil dairesince, kendisine teslim edilen menkul malları istenildiğinde geri veremeyeceği her haliyle ortada olan kişinin güvenilir şahıs olarak tespiti, takdir yetkisinin yerinde kullanılmadığının açık bir göstergesidir. Konuyla ilgili diğer bir örnek ise, işyeri sahibinin vergi borçları nedeniyle haczedilen makinelerin işyerinde çalışan ustaya güvenilir şahıs olarak bırakılması sonrasında İdarece geri istenilmesine karşın makinelerin teslim edilmemesi üzerine usta adına 6183 sayılı Kanun’un 83. maddesi kapsamında düzenlenen ödeme emirlerini, işyerinin hacizden hemen sonra kapandığı, hacizli malların asıl borçlu tarafından işyerinden alınarak gizlice satıldığı, dolayısıyla makinelerin teslim edilememesinde davacının güvenilir şahıs olarak kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Vergi Mahkemesi kararını onayan Danıştay 3. Dairesi Kararı(3) gösterilebilir. V- SONUÇ Amme alacağının tahsilini sağlamak amacıyla haczedilen menkul malların güvenilir kişi aracılığı ile korunmasında, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 82 ve 83. maddeleri ile tahsil dairesine geniş bir takdir yetkisi tanınmış, sorumluluklar yüklenmiştir. Uygulamada, önceki bölümlerde somut örneklerle anlatıldığı üzere bazen Kanun’un belirlediği şartları taşımayan ya da yüklediği zorunlulukları yerine getiremeyeceği açık olan kişilerin güvenilir şahıs olarak seçildiği görülmekte, sonuç olarak amme alacağının tahsili zorlaşmakta hatta imkansız hale gelmektedir. Tahsil dairesince güvenilir şahıs seçilirken hem kamu yararı hem de güvenilir şahsın menfaatleri gözetilmeli, bu anlamda haczedilen menkul malların bırakıldığı kişi baştan doğru tespit edilerek amme alacağının tahsili güvence altına alınmalıdır. Gerek kamunun gerekse kişilerin zarar görmemesi adına, tahsil dairesi haczedilen menkul malların korunmasında ve özellikle konuyla ilgili olarak güvenilir şahıs seçiminde Kanun’un kendisine tanıdığı geniş takdir yetkisini yol gösterici nitelikte olan yargı kararlarını dikkate alarak kullanmaya özen göstermelidir.
Faruk ASLAN* Yaklaşım
* Danıştay 4. Daire Tetkik Hakimi (1) Turgut CANDAN, Açıklamalı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, II. Baskı, Maliye ve Hukuk Yayınevi, Ankara, Ocak 2011, s. 478 (2) Dn. 4. D.’nin, 24.02.2010 tarih ve E. 2009/1392, K. 2010/868 sayılı Kararı. (3) Dn. 3. D.’nin, 04.06.1992 tarih ve E. 1991/2872, K. 1992/2190 sayılı Kararı.
|