Tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin ve limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğu konusunda öteden beri çok sayıda uyuşmazlık yaşanıyor
Limited şirket ortaklarının paylarını devretmesi veya tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin değişmesi halinde borçtan kimin sorumlu olacağı konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmaktaydı. Bu sorunları 'kökten' çözmek üzere, 2008 yılında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da (AATUHK) bazı değişiklikler yapıldı. Yapılan değişikliklerle amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gereken tarihlerde ortakların veya kanuni temsilcilerinin farklı olması halinde izlenecek yol, 'idare lehine' belirgin hale getirildi. LİMİTED ŞİRKET ORTAKLARININ SORUMLULUĞU AATUHK' da 5766 sayılı Kanun'la yapılan ve 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren değişikliklerden ilki limited şirket ortaklarının sorumluluğu ile ilgiliydi. Değişiklikle 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesine aşağıdaki fıkralar eklendi. 'Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.' KANUNİ TEMSİLCİLERİN SORUMLULUĞU İkinci değişiklik ise kanuni temsilcilerin sorumluluğu konusunda yapıldı. Bu değişiklikle 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesine şu fıkralar eklendi. 'Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur. Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.' SORUN NEYDİ? Bu değişiklilere bakıldığında, devletin vergi alacağını güvence altına alma çabası belirgin olarak göze çarpıyor. Böyle bir amaçla hukuki düzenleme yapılması olağan bir durum. Bu düzenlemeler açısından fazla bir sorun yok. Sorun değişikliklerin yapıldığı 5766 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinde. Söz konusu madde şu şekildeydi: 'Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır.' Geçici 1. madde dikkatle incelendiğinde, Kanun'da yapılan değişikliklerin maddede belirtilen tahsil edilmemiş kamu borçları itibariyle “geriye yürütüldüğü' görülüyor. Bu durum Anayasa ile güvence altına alınmış 'hukuki belirlilik' ilkesine aykırılık oluşturmaktaydı. İPTAL VE YÜRÜTMEYİ DURDURMA Bu düzenleme, bir uyuşmazlık nedeniyle Hatay 1. Vergi Mahkemesi tarafından Anayasa Mahkemesi'ne taşındı. Anayasa Mahkemesi 2009/39 esas sayılı dava hakkında 28.04.2011 tarihinde, 5766 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesini Anayasa'ya aykırı bularak iptal kararı verdi. Mahkeme ayrıca, iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmi Gazete'de yayınlanacağı güne kadar, anılan maddenin 'yürürlüğünün durdurulmasına' da karar verdi. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi'nin iptal ve yürürlüğün durdurulması kararı verdiği 28.04.2011 tarihinden itibaren geçici 1. maddeye dayalı olarak işlem yapılması hukuken mümkün bulunmuyor. Geçersiz işlemlere dikkat KAMU borçlularının yapmış olduğu bazı işlemler geçersiz kabul ediliyor. Buna göre; kamu alacağını ödememiş borçlulardan mal beyanında bulunmayanlarla malı olmadığını beyan edenlerin veya beyan ettiği malın borcu karşılamaya yetersiz olduğu anlaşılanların, ödeme süresinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme süresinin başladığı tarihten sonra yaptıkları bağışlama ve ivazsız tasarruflar hükümsüzdür. Metin Taş/Sezgin Özcan http://www.aksam.com.tr/anayasa-mahkemesinden-beklenen-iptal... |